R. R. Denktaşa bağışlayıram


Yazdıkları Ali Şamil Hüseyin oğlu



Yüklə 6,07 Mb.
səhifə89/92
tarix01.01.2022
ölçüsü6,07 Mb.
#104369
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92
Yazdıkları
Ali Şamil Hüseyin oğlu,

Azerbaycan Ansiklopedisinin grup rehberi,

Bakü — Azerbaycan.
Sovyetler Birliğinin çöküş döneminde ölkeyi “samizdat”lar bürümüştü. Rusca “samostayatelnoe izdatelstvo” 1 - özgür basın anlamını taşıyan bu sözün kısaltılmış şekli Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşayan bütün halkların dilinde meşhur bir terimdi.

Samizdatların ortaya çıkışı ise devletin yapısı ile ilgilidir. Özelmülkiyet sınırlandırılmıştı ve her şey devletin tekelinde idi. Matbaalarda yarı gizli özelliği de olsa, gazete, kitap, dergi vs. basmak mümkün değildi. Matbaaların, fotokopi makinelerinin ve daktiloların yazı karakterlerinin tamamı KGB tarafindan kayd edilmişti. Ancak 1980’li yıllara gelindikte KGB’nin insanlar üzerinde olduğu gibi bu basım ve yayım araçlarının üzerindeki kontrölü de zayıflamıştı. Toplumda ve idarede görülen aksaklıkları artık insanlar açıkca tenkit ediyorlardı. Bu atmosferden faydalanan ileri fikirli cesur kimseler düşüncelerini daktilo ile yazıya geçiriyor ve karbon kağıdı ile onları çoğaltarak elden ele dolaşmasını sağlıyorlardı. Onlar biraz daha ileri giderek risaleler, dergiler basarak Sovyet düzenini tenkit ediyorlardı. Elden ele dolaşan bu vasıtalar da insanlar arasında ilgi uyandırıyor ve bununla da böyük bir kamuoyu oluşuyordu.

Azerbaycan’da yayınlanan “samizdat”larda Kuzey Kıbrıs’la ilgili hiçbir şey bulamadık.

1988 yılında Azerbaycan’ı bürüyen miting dalgaları özellikle Bakü’nün merkezinde bulunan Azadlıg (eski adı Lenin) Meydanında toplanan bir milyondan fazla insan Sovyet rejimine karşı tepkisini dile getiriyordu. Bu mitingler, devlet organlarının ve Komünist Partisi mensuplarının yüreğinde korku uyandırıyordu. İdareciler, meydanda toplanan insan selini görüp bazı konularda taviz vermek mecburiyetinde kaldılar.

Bundan faydalanan demokratik düşünceli, milliyetçi aydınlar düşüncelerini halka ulaştırmak için Komünist Partisi yöneticilerine baskı yaparak kendi fikirlerini yayan gazeteler çıkarmaya başladılar. Bunlardan birisi de Karabağ’a Halk Yardımı Komitesi’nin organı “Azerbaycan” gazetesi idi. Gazetenin ilk sayısı çeşitli zorlukları ve bürokratik engelleri aşarak 2.10.1989. günü yayımlandı2. Gazete haftada bir defa yayınlanıyordu, ancak Sovyet sansürünü yerle bir edince çok kısa bir zamanda 250 bin tirajlı gazeteye çevrildi. Onun ardınca Azerbaycan Halk Cebhesi’nin yayın organı olan “Azadlıg” gazetesi3 çıkmaya başladı. Gazetenin adının altında “Elgücü, selgücü” kelimeleri yerleştirilmişti. Sovyetler Birliği zamanında yayınlanan gazetelerin hepsinin üzerinde “Bütün ölkelerin proletarları, birleşin!” sözlerinin yazılması adeta kanun gibiydi. Yeni yayın hayatına başlayan gazeteler ise bu sloganı yazmaktan vazgeçtiler. Her gazete kendi döşönce tarçına yönelik bir sloganı başlıüına taşıyordu.

Komünist Partisi’nin kontrölü dışında bazı gazeteler yayınlansa da, ülkedeki sansür prangası henüz kırılmamıştı. Sansür, dikkatini öçellikle yeni yayınlanan gazetelere yöneltmişti.

1990 yılında 19’unu 20 Ocağa bağlayan gece Rus Kızıl Ordusu’nun Bakü’de silahsıç insanlara hücum ederek katliam yaratması ve 130’dan fazla insanın ölümü, 600’den fazla insanın yaralanması Sovyet döçenine olan göveni yerle bir etti. Azerbaycan Komünist Partisi’nin yayın organı olan “Kommunist” gazetesi çalışanları “Seher” adlı A-3 formatlı 8 sayfalık bir gazete yayınladılar4. İki milyon tirajla yayınlanan bu gazete halka bedava dağıtıldı. Bir yıldan fazla bir möddet çarfında “Kommunist” gazetesinin ilavesi gibi yayınlanan “Seher” gazetesi sonralar bağımsız bir gazete oldu.

1989-1990’lı yıllarda gazeteciliüin gelişmesine baktıüınıçda yeni yayın hayatına atılan gazetelerin herhangi bir siyasi veya sosyalteşkilata bağlı olduğunu göröröç. Yani bütün bu yayın organları Sovyetler Birliüinin gelenekselkalıbından dışarı çıkamamıştı. Ancak bu kabuüu ilk defa “Ayna” gazetesi kırdı5.

“Ayna”, Azerbaycan basın tarihine birçok yenilikler getirdi. 1990 yılının Ağustos ayında A-3 formatda 8 sayfa olarak yayın hayatına başlayan gazete, başlıüına böyük hurufi şairi İmadeddin Nesimi’nin “Bende sıüar iki cihan...” misrasını taşımıştı. İlk zamanlar haftada bir defa ve Pazar gönü yayınlanan gazete 1991 yılı Ocak ayından itibaren 16 sayfa olarak yayınlanmaya başladı. Bazen yeni haberleri okuyucuya ulaştırmak gayesiyle A-3 formatında 4 sayfa ve gün aşırı yayınlansa da,6 önemli sayılacak haberler oluşmadığı zaman yine haftada bir yayınlanmaya başlamıştır. Bazen 48 sayfa ve belirli bir müddette de 60 sayfa olarak basılmıştır. “Ayna” gazetesi reklamcılıkta da bir ilki gerçekleştirmiştir.

“Ayna” gazetesi, dış basınla da ilişkisini kurarak onlarda yayınlanan haber ve makalelerden öçetler veriyordu. Moskova’da elde edilmesi mümkün olmayan gazetelerle de direkt irtibata geçmişti. “Ayna” ilk olarak Türkiye’de yayınlanan “Tercüman” gazetesinin materyallerinden de faydalanıyordu7.

“Ayna” 1991 yılı Ocak ayından başlayarak basın öçeti yayınlamakla yetinmedi ve sosyo siyasi bir gazete olarak yayınlanmaya başladı8. İlk sayılarda dışarıdan alınan haberler Ağırlıklı olsa da, ölke basınından alınan çeşitli makaleler de görülmeye başladı.

Azerbaycan’da 372 gazete, 113 dergi, 25 basın ajansı, 8 TV kuruluşu devletten için alarak faaliyet yörötmek istediüini bildirmişti9. Bunların arasında “Ayna” gazetesinin Kuzey Kıbrıs’la ilgisini araştırmamız da tesadüfi değildir.

Azerbaycan basınında kendine has yeri ve ağırlığı olan “Ayna” gazetesi liberal yönüyle tanınıyordu. Geçen seferki araştırmamıçda milli muhtevalı gazete ve dergilerin Kıbrıs probleminde tamamen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni desteklediğini ortaya koymuştuk. Herhangi bir kurum veya teşkilata bağlı olmayan “Ayna” gazetesinin Kuzey Kıbrıs’la ilgili düşünceri dikkate dEğerdi.

“Ayna”da Kuzey Kıbrıs’la ilgili ilk yazı Azerbaycan milletvekili Cümşöd Nuriyev’e aitti10. O, Rum kesiminin Yunanistan ve diüer ölkelerle birge, KKTC’nin, adada yaşayan Türklerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhinde yürüttüğü gizli görüşmeleri tenkit ediyor ve Azerbaycan okurunu aydınlatıyordu. Cümşöd Nuriyev Beyin bu uyarısı Azerbaycan kamuoyunun dikkatinden kaçmıyordu. Azerbaycan Halk Cephesi ve Azerbaycan Devlet Başkanı Ebülfez Elçibey 1992 yılının 24 Ağustos’unda AHC’nin bazı önderlerinden oluşan bir delegeyi Kuzey Kıbrıs’a yolluyor11.

Kuzey Kıbrıs konusunda makale yazanların arasında Ismail Ümidli’nin makaleleri son derece seviyeli idi. O, Kıbrıs meselesini daha çok tahlilediyordu. “Denktaş ödün vermek niyetinde değil. Kıbrıs problemi: görüşmeler bir sonuca varacak mı?”12 adlı makalesi bu bakımdan dikkate şayandır. Yazarın ileri sördöüö fikirler son derece gerçekçi ve akılcı idi. Bu da İsmail Bey’in olayları günü gününe takip etmesinden kaynaklanıyordu.

1993 yılı Haziran ayında meydana gelen ihtilalile milliyetçi kadrolar hakimiyetten uçaklaştırıldılar. Bu da Kuzey Kıbrıs meselesinin kısa müddetli de olsa, unutulmasına çemin hazırladı. 1997 yıllarına kadar “Ayna” gazetesinin sayfalarında Kıbrıs problemi ile ilgili ciddi yazılara rastlamıyoruç. Dış ölkelerin basınından alınan haberler de kamuoyuna bu konuda doyurucu bilgiyi aktaramıyordu.

1997 yılı Ağustos ayında İsviçre’nin Montre şehrinde Birleş­miş Milletler’in vasıtası ile Kıbrıs’daki iki devlet başkanının yap­tıüı görüşmeleri “Ayna” gazetesi şöyle değerlendiriyor: “... Roket bunalımının atlatılmasında Yunanistan tarafının ileri sördöüö tek­lifler ilgi çekici vasıtadır. Reuters Ajans’ın aldığı bilgiye göre Mon­tre­deki görüşmelerde, Güney Kıbrıs Rum tarafı, Kuzey tarafının silahlanmadan vazgeçmesi durumunda Ada’ya Rus füzelerini yerleştirmekten vazgeçecegini bildirmiştir. Yani, Eğer Türkler silahlanmayı bırakırlarsa Yunanistan-Rum tarafı ilave silah almayacaktır. “13

Gazete yalnızca KKTC ile Doğrudan bAğlantısı olan meseleleri aydınlatmıyor, aynı zamanda Kıbrıs’la ilgili problemleri hep dikkat merkezinde tutuyordu. Hatta adanın Rum kesiminde devlet başkanlığı seçimlerinde Yunanistan’ın hangi partiyi destekledi­ğini, bu parti hakimiyete gelirse Ada’daki iki devletin kaderinin nasıl olacağını bile tahmine çalışıyordu14. Veya Amerikalı diplomat Halbrook’un Kıbrıs probleminin çöçömö ile ilgili olarak tayin edilmesine de gazete kendi fikrini bildiriyordu15. Halbrook’un hazırladıüı plan ve önceki faaliyetleri göz önüne alınarak problemin çöçömönde herhangi olumlu bir sonuca varamayacAğını ortaya koyuyordu. Hatta yazar makalesine şu başlıüı seçmişti: “Kipr: bütün kozırlar (vasıtalar) oyundadır”.

Yunanistan Dışişleri bakanı Teodoros Pangalos’un Ermenis­tan’ın başkenti Erivan’a gitmesi de gazetenin muhabiri Nurani’nin dikkatinden kaçmıyor. O, Yunan diplomatlarının nerede olurlarsa olsunlar Kıbrıs problemine dokunacaklarını biliyordu. Pangalos ise daha aşırı derecede bu meseleni dile getiriyordu.

Bu konuda o “Kipr: söz muharebesi devlet muharebesine dönecek mi?”16 adlı geniş bir makale yazıyor ve sonuçta şunları diyordu: “...Yunanistan’ın Dışişleri bakanı T.Pangalos açık-saçık konuşmaları ile tanınmıştır. O, Erivan’da bulunduğu zaman Azerbaycan hökümetinin yanlışlıklarını kendilerine bildireceüini vaad etmişti. Ve Pangalos Azerbaycan’a ayak basar basmaz beyanat verib, ölkesinin Ermenistan’a karşı böyük sempati beslediüini bildirdi.

...Yunanistan’ın Dışişleri bakanı, Türkleri, hırsız, katil, vahşi olarak tanımladıüını ve onlarla görüşmeler yapılamayacAğını bildirmiştir”.

Atalar ne güzel söylemiş: “Oğru (hırsız) öyle haykırdı ki, Doğrunun bağrı yarıldı”. Diüerlerini bir tarafa bırakalım, Yunanistan Dışişlerinin böylesi edepsizliği Yunanlıların Türklere karşı hangi duyguları beslediğini ispat etmektedir.



Türk istihbaratının elde ettiüi bilgilere göre Rus yapımı olan S-300 füzelerinin satın alınması için Rum tarafına verdıüı 150 milyon dolarlık yardımı Atina, Avrupa Birliüı tarafından kendilerine verilen ve ekonomilerinin gelişmesinde kullanılacak krediden ayırarak vermiştir. ...Yunanistan Hava Kuvvetlerini Ege deniçinin Sakıç adasına yerleştirirse Türkiye’nin Karadeniç ve diüer batı bölgelerini de kontrolü altına alabilir. Nurani, Yunanistan’ın bu hareketlerini “Ada’nın Rum kesimindeki hökömetle Türkiye arasında savaş tohumu ekmek” şeklinde dEğerlendirmiştir.

Ada’daki Rum devletinin Rusya’dan S-300 füzeleri almak istemesi “Ayna”nın daimi olarak konusu olmuş ve olayların gidişini rahatsıçlıkla içlemiştir. “Sorumluluk Yunanistan’ın üzerindedir”17 başlıklı makalede şunlara işaret edilmiştir: “Kıbrıs Cumhuriyetinin topraklarındakı Pafos askeri bölgesine Yunanistan Hava Kuvvetlerinin 4 adet F-16, 2 adet S-130 askeri nakliye uçağı inmiştir. KKTC Geçitkale Askeri Hava Birliğine Türk Hava Kuvvetlerinin iki F-16 savaş uçağı inmiştir”.

“Türkiye, yakın Doğuya dönüyor” adlı makalede de KKTC’den bahs-ediliyor, Ada’daki Rum kesiminin Rusyadan silah alma çabalarının Doğura bileceği problemler konu ediliyor.

Silah alımı durdurulduktan sonra da gazete bu icraatın arkasında nelerin olduğunu şöyle açıklıyor: “Adada bunu anlamamış olamazlar. S-300 füzelerini Türkiye ile ilişkilerde alışveriş vasıtasına çeviremediler. Lakin Rusya’dan föçe rampalarını alma isteüine karşılık Güney Kıbrıs’a Moskova’nın desteüini almışlardır. Şimdi Yunanistan’ın Rusya’dan buna bençer bir desteği koparmak istemesi ümit edilebilir”18.

Sonuç olarak “Ayna” gazetesinin Kıbrıs probleminin halline olan yaklaşımını aşağıdaki gibi değerlendire biliriz. Kıbrıs’ta durumun belirli bir döçene sokulmasında tarafların iyi niyetli olması yeterlidir diyemeyiz. Avrupa kurumları ve teşkilatları, her şeyden önce de Avrupa Birliüi’nin öçerinde böyük bir sorumluluk yökö vardır. Şimdilik Kıbrısta Avrupa Birliüinin izlediği siyasi yol gerginliğin azalmasına amil olmamıştır.

“Ayna” gazetesinin Kıbrıs’la ilgili yazılarını okuduğumuz zaman şu kanaate varabiliriz:

1. Dağılan Sovyetler Birliği topraklarında yayınlanan gazeteler arasında KKTC’ne daha çok ilgi duyanlar arasında “Ayna” önleri işgaletmektedir.


Yüklə 6,07 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin