YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR
(İkinci Perde)
(Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye bulunmaktadır. Perde açıldığında aynanın üzerinde bir ışık yanıp sönmektedir.
PANDORA – Ay nerde kaldı bu zilliler..
SES – (Ambulans siren sesi duyulur.) Pandora, pandora, pandora, birileri hava sahana girdi.
PANDORA – Ayna ayna söyle bana, kimmiş bu kendini bilmez? İzinsiz nasıl girer benim hava sahama? Benim gücümü sınamaya mı kalkışıyor?
SES – Uçan bir halı görüyorum Pandora. Bir bonus kafa var, bir şekilsiz burunlu biri, bir de, aaaa bu bizim Kırmızı Başlıklı Kız?
PANDORA - Ne istiyormuş, neden gelmiş buralara, bir haltlar mı karıştırmış? Şunların CV sini bana bir çıkar hele..(Ayna konuşmaya başlar.)
SES – Ay ay ay, Pandoraaa, kııııız. Kız bunlar çok fena.
PANDORA – Meraklandırma ya söylesene.
SES – Bonus kafa olan Kırmızı Başlıklı kızı ayarlamış, belki de evlenme vaadiyle kandırmıştır. Kız da buna tav olmuş. Prenseslerin ayakkabı numaralarını bildiği için Cinderellanın dükkanından her birine birer ayakkabı almış. Sırada sen varsın. Sonra altın günü için sana gelecek olan prenseslerin süslenmek için gittiği japunzelin kuaföründen çıkmasını beklemişler. Çıkan prensese “Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, basucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin." Deyip giydirmiş. O salaklar da yutmuş bu numarayı.
PANDORA - Hımmm...Demek öyle, Vay yamuk vay. Herkese aynı numara ha. Ben sana haddini bildiririm allahın yamuğu.
(Prensesler süslenmiş bir halde paravanın arkasından bir birini iterek öne geçme yarışıyla sahnede görünürler ve sıra ile Pandoranın oturma odasına girerler. Tokalaşırlar, yanak yanağa değdirmeden havayı öperler.)
PANDORA – Oooooo kızlar, bu ne güzellik böyle?
MONİKA - Selaammmm Paaaan
PANDORA – Selam Moni
ZULAİKA - Merhaba Paaan
PANDORA – Merhaba Zula
ŞİLA – Selam Paan
PANDORA - Selam seksi şempanze
ŞİLA - Gerçek mi, sen de beni seksi buluyor musun?
PANDORA - Dedik ya zilli
İFRİTOZ – (Diğerlerine bakar suratını ekşiterek hıh yapar) Selam
PANDORA – Selam İfrit, Ne bu surat, gene neye ifrit oldun?
İFRİTOZ – Ay bunlar öldürecek beni.
PANDORA – Kimler?
İFRİTOZ – Ay tamam boşver.
LULULİMA – Meeerhaba Paaan
PANDORA – Kız ne o öyle meler gibi, meeerhaba
SEMENTA – Selam panpiş (çocukça şımarır)
PANDORA – Bana öyle pnpiş falan deme, oyarım gözünü.
SEMENTA - Tamam tamam kızma hemen prenseslerin prensesi.
PANDORA - Nasılsınız kızlar? İyisiniz değil mi, hatta çok mutlusunuz.
MONİKA - Evet ben çok mutluyum. Prens bana cam ayakkabı getirdi ve ayağıma uydu. Beni arıyormuş. Çok mutluyum kızlar, çooook. Artık düğünüme beklerim.
ŞİLA - Neeeee, ayakkabı mı? Ayakkabı bana oldu bir kere tamam mı?
LULULİMA - Sizinkiler çin malıdır, ihraç fazlasıdır, ama benimkisi hakiki kösele. Aaaa bana da giydirdi, ayakkabıyı
SEMENTA - Ayakkabı bana uydu. Hem ben daha çıtırım.
ZULAİKA – Aboooo, neler olmuş neler, abooooo…..
İFRİTOZ - Bu prens bozması hepimize aynı numaraya mı yaptı yoksa?
PANDORA – Evet, hepinize aynı numarayı çekmiş ve siz de yemişsiniz.
MONİKA – Peki nasıl oluyor da, herkesin ayağına cuk oturuyor ayakkabılar?
PANDORA - Bu ayakkabıları Cinderellanın dükkanından almış deyyus. Zilli Kırmızı başlıklı kız da ayakkabı numaralarımızı bildiği için söylemiş yamuğa. O da her birimize bir çift almış. Tabi ki cuk oturur.
ŞİLA - Ay ben burnuna bayılmıştım. Ne kadar seksi görünüyordu..
PANDORA - Kız burnun nesi seksi oluyor. Senin aklın fikrin de hep uzantılarda.
SEMENTA - Ay ama çok şekerdi yaaaa.
LULULİMA - Ben evlenmek istiyorum. Babam beni fareli köyün kavalcısına vermiyor. İlle de prens olacak. Prens mi var sanki başka? Bunu da kaçırırsam ya kele ya da köre kalacağım.
ZULAİKA - Nasıl da inandım, tüh, yazıklar olsun.
İFRİTOZ - Elime bir geçirirsem lime lime doğrayıp aslanlara yem diye atacam. Şunu cezasız mı bırakacağız Paaaaan?
PANDORA - Doğru söylüyorsun İfritoz. Buna öyle bir ceza verelim ki, prenseslerin sadece bir seks objesi, şato süsü olmadığını öğrensin.
İFRİTOZ - Sümüklü böcek yapalım. Bir yerde rastlarsam ezer geçerim.
LULULİMA - Koyun yapalım bari, birlikte kaval dinleriz.
PANDORA - Etinden sütünden yününden yararlanmak için mi?
ŞİLA - Hayır koç yapalım.
MONİKA - Örümböcek yapalım, belki saçlarımı örer ağ gibi.
SEMENTA- panda yapalım ya, yumuşacık, sarılır yatarım.
PANDORA - Siz salaksınız ya, adam sizlerle dalga geçmiş siz hala yanınızda görmek istiyorsunuz. Ey allahım ne olurdu akıl dağıtırken bunlara biraz daha cömert davransaydın.
ZULAİKA - En iyisi Prensi kertenkele, Kırmızı başlıklı kızı da kertilenkele yapalım.
PANDORA - Masallardaki ezberi bozmayalım, en iyisi kurbağa yapalım. Vraklayıp dursun.
(Ambulans siren sesi duyulur.) Aha da geldi yamuk. Sessiz olun.
PRENS – (Paravanın arkasından Keloğlan ve Kırmızı başlıklı kız ile sahneye gelir.) Bu sefer iyi iniş yaptın Keloğlan. Tebrik ederim.
KELOĞLAN – Prensim manita da vardı ya, (Sırıtır)
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Pandora’nın şatosu burası.
PRENS – Sizi şimdi kaybolun, gidin fingirdeşiyor musunuz, mercimeği fırına mı veriyorsunuz, o sizin bileceğiniz. Ben dönünceye kadar serbestsiniz. (Pandora kapıyı açar KELOĞLAN – Şansın açık olsun prensim. (Kırmızı başlıklı kız ile ele tutup geldikleri yerden sahneyi terk ederler.)
PRENS – Kapıyı çalar, Pandora’yı kapıda görür görmez konuşmaya başlar.)
Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin. " dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. (Pandora Prensin sözünü keser)
PANDORA - Ah kıyamaam... Şimdi ben sana ayağımı uzatıcaam, sen de o elindeki salak ayakkabıyı bana giydireceksin ve cuk diye oturacak. Biz de seninle bir ömür mutlu mesut yaşayacağız, değil mi? Hıı, telefonun da DüşCEL hatlıdır kesin senin. Utanmaz, bari biraz yaratıcı ol. Herkese aynı numara ha! Ama her numara, her ayağa olmaz prens efendi.
PRENS - Valla yok prensesim. Sırf seni seçebilmek için en sona sakladım.
PANDORA - Bir de utanmadan, arlanmadan, yüzün kızarmadan kapımda konuşuyorsun. Sen kim olduğunu sanıyorsun be, pabucumun prensi. O elindekini alıp senin koca burnuna geçirmediğime dua et. Hıh, beni sona saklamışmış. Lütfetmişsin. Sen kim oluyorsun da beni seçme veya seçmeme cüretini gösteriyorsun? Ben seni seçiyor muyum bakalım. Senin gibi, tek derdi uçkuru olan, kadınları oyuncak olarak gören bir kazanovaya değil gönlümü, saçımın telini vermem be. Şimdi çek git buralardan kenarın prensi! .. (Kırmızı Başlıklı Kız'a döner) Hele Oo Kırmızıya ne demeli. Bir de en yakın arkadaşım olacak. Almış getirmiş bu her yanından namertlik akan prens klonunu karşıma. Bütün prenseslerin ayakkabı numaralarını vererek, bu kafa avcılarına suç ortaklığı etmiş utanmadan. Şu yalancı, düzenbaz Kel'le fingirdeşeceğim diye satıverdin dostunu hemen. Seni de gözüm görmesin bundan sonra
PRENS - Prensesim, prensesim, onların hepsi sana ulaşmak içindi. Ben bir Prensim. Beni uçkur düşkünü biri olarak olarak görme. Aklı bir karış havada olan, prenseslikten başka hiç bir özelliği bulunmayan, kişiliklerini değil de dişiliklerini öne çıkaran yarım akıllılarla eğleneyim dedim hepsi bu. Ama rüyam doğrudur. Ermiş söyledi, biz birimizin kaderiyiz. he de hemen gidelim. Zaten babamın bir ayağı çukurda. Evlendiğim gün tacı tahtı bana verecek. Sen de sıkılmışsındır artık prenseslikten. Kraliçe olma vaktin gelmedi mi? Bak hiç birine evlenme teklif etmedim. Ayakkabı numarası sadece onları sınava tabi tutmaktı. Prensesim, Pandoram, kutusunu sevdiğim.
PANDORA - (Prensin sözleri içten içe hoşuna gitmiştir. Diğer prenseslere dönüp havaya girdiğini gösterir tavır sergiler. Ama bildiğinden şaşmaya niyeti yoktur.) Bu masalları inanası olanlara anlat prens. Şimdi hemen git burdan. O işe yaramaz yaverin Keleş'le yeni kankan Kırmızı'yı da al ve git artık. (Prenseslerin yanına gelir) Evet operasyona başlıyorum. (Aynanın karşısına geçip hokus pokus yapmaya başlar. Ambulans siren sesi duyulur.) Prens kurbağa dönsüüüüüüüüüüüüüün.
PRENS - (Bir süre kapıda sessizce bekler.) Vay be, bu numarayı yemedi. Farklı bu ya. Beni çok etkiledi. İşte kraliçe olacak prenses budur. Ah pandora ah...Benim olacaksın. (Sahnenin arka tarafına geçer ve panik halde konuşmaya başlar.) Bana ne oluyor böyle ya? Ellerim, ellerime ne oldu? Ayaklarım, ah ayaklarımmmmm… Keloğlaaaaaaann, kurtar beni.....vraaaaak, vraaaaak, zıp zıp zıp, vraaaak. (vraklayarak kurbağa kostümü giymiş halde zıplaya zıplaya sahneye gelir.)
KELOĞLAN -(Koşturarak sahneye gelir, prensi arar, ama göremez) Prensimmmmm, nerdesin ya? Öldüm meraktan (Sesin, ayağının dibindeki kurbağadan geldiğini anlar ve donar kalır adeta. Önce şaşırıp donsa da bir süre sonra gülmekten kendini alıkoyamaz. Prensin karşısında kahkahalar atar.) Bu ne hal prensim? Demek ki çok ah aldın?
PRENS – (Sürekli vraklayarak ağlamaktadır.) Keloğlan vrak, gözünü seveyim vrak, git şu pandorayla görüş vrak, beni eski halime getirsin vrak, eğer benimle evlenmek isterse alır giderim vrak, istemezse, terki diyar ederim vrak, bir daha da kimseyi kandırmam vrak. Dersimi aldığımı söyle vrak. üühüüüü vrak, vrak, zıp zıp zıp vrak.. (Keloğlan başını sallayarak pandoranın kapısına giderken prenseslerin çıkmaya hazırlandığını görür ve hemen saklanır.)
ZULAIKA – Geç oldu ben artık kalksam. (Kapıya yaklaşınca döner) Hoşçakalın kızlar. (Hemen prense yaklaşır.) Ay prens, çok komik görünüyorsun ya... (Kahkahayı patlatır.) Neyse, neyse... Bak, buralardaki en şahane, en güzel, en karizmatik, en ful eyç di prenses benim. Sen zaten bu birbirinden sünepe kızlarla evlenip n'apıcan. Şimdi seninle bir anlaşma yapalım. Ben seni su kenarlarında vraklayıp sinek avlamaktan kurtarayım, bir öpücükle yeniden prens yapayım, sen de beni eşin yap, biricik prensesin olayım. Hı ne dersin? Bu arada evlendikten sonra dizimin dibinden ayrılır, her hangi bir prensese yan gözle bakarsan, geri kalan ömrünü de kertenkele olarak geçirirsin söyliim.
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (Zulaika eğilip prensi öpecekken Şila’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
ŞİLA - (Saçlarını bir o yana bir bu yana savurup kırıtarak, prense yaklaşır.) Ay burnun gidince seksapelin bayağı bir azalmış prensciğim. Gel şekerim, seni şöyle ıslak ıslak bir öpeyim de eski haline geri dön. Amaa, öyle vermeden almak yook. Sen de benimle evleneceksin. Ay gelinliğim bile hazır ayol. Dekoltesi, degajesi yerinde. Eteği de minii... (Şuh bir kahkaha atarak, dudaklarını büzer ve prense doğru eğilir.)
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Varlığım mal varlığına armağan olsun vrak (Şila tam prensi öpecekken Sementa’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
SEMENTA - (Hoplayıp zıplayarak prensin yanına gelir) Hihihihiii Ay canıımm! Ay ne kadar da şirin olmuşsun yaa… Yerim seniii. (Elindeki lolipopu ona uzatır) İster misin. Bak bu yeni çıkmış. Cindi’nin dükkanından aldım gelirken senin için. Neyse ya, bak kimseler görmeden kaçtım geldim buraya. Benimle evcilik oynarsan, ay yani evlenirsen, seni öperiiim, sen de yeniden prens olursuun. Hem baksana bana, tatlıyım, güzelim, çıtırım. Daha ne olsun di mi?
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Lolipopounu yerim senin vrak (Sementa tam prensi öpecekken İfritoz’un geldiğini görür ve hemen saklanır.)
SEMENTA - (Saklandığı yerde diğer saklananları görünce şaşkınlıkla bağırmaya başlar. Sesi arkadan duyulur. ) Aaaaaa.... Sizin ne işiniz var ya burda yaaa? (Diğerleri de sus der.)
İFRİTOZ - Bana bak kurbağa, elalemin prenseslerine gideceğine tek bana gelseydin şimdi vıraklamazdın buralarda. Seni öpmek, koklamak ve kraliçe olmak en çok benim hakkımdır. Diğer yellozlarla oynaşmanın sonu budur işte. Zûlmetmek geliyor içimden sana, amaaa önce bir kraliçen olayım sonra bakarım icabına. Bana bak prens bozuntusu, şimdi seni öper eski haline getiririm ama önce benle evleneceğine söz ver tamam mı?
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. (İfritoz tam prensi öpecekken Lululima’nın geldiğini görür ve hemen saklanır.)
İFRİTOZ - (Saklandığı yerde diğerlerini görünce çok bozulur.) Ya siz ne yapıyorsunuz burda ? Ne işiniz var burada? Yoksa beni mi gözetliyorsunuz siz cadılar? (Suusss sesi duyulur.)
LULULİMA - Ayyy neredeymiş benim vırakım yaa? Vraklaman kaval sesine benzemiyor ama, gene de ezgili geliyor bana. Benimle evlenirsen eğer seni öper eski haline getiririm.
PRENS - Eh ne yapalım vrak, böyle vraklayarak ömür geçirilir mi vrak? Tamam kabul ediyorum vrak. Hadi öp beni vrak. Gör sana ne kavallar çalarım. (Lululima tam prensi öpecekken Monika’nın geldiğini görür ve hemen saklanır. Suss sesi duyulur.)
MONİKA - Sevgili prensim ne haldesin böyle? Seni öpeyim, ıslak ıslak prensim hemen evlenelim. (Öpmek için dudaklarını uzattığında Bırakın beni ben öpeceğim, hayır benim hakkım ben öpeceğim sesleri duyulur ve prensesler sahnenin arkasından prensin yanına gelip Monika’yı iterler. Prensi öpme çabası içine girmişlerdir. Kavga etmeye başlarlar.)
PRENS - Yaaaa, bu Keloğlan da nerede kaldı vrak? Bu cadılar da artık beni öpmez vrak. Kurbağa kalacam vrak(ağlar) . Ah Pandora vrak, beni bunlara bırakma vrak, beni yer bu zilliler vrak. (Prenseslerin kavga ederek sahnenin arkasına geçer ve gözden kaybolurlar.) Oh oh vrak, bir birilerini yesinler de ben de kurtulayım onlardan vrak. Bu keloğlan da nerde kaldı ya vrak?
KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kız ile Prens’in yanına gelir.) Geldim Prensim.
PRENS – Konuştun mu Pandorayla?
KELOĞLAN – Yok, prensesleri izliyordum. El ayak çekilsin sonra konuşayım diyordum. Ama artık gerek kalmadı. Senin derdinin çaresi Kırmızım da.
PRENS – Nasıl yani? Kırmızı Başlıklı kız ile mi evleneceğim?
KELOĞLAN – Hop hop hop yavaş gel. O artık yengen olur. (Kırmızı Başlıklı kızın koynundan çakmağı çıkarır.) Senin kurtuluşun bundadır.
PRENS – Dalga geçme ya, altı üstü bir şamdan o.
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Altı üstü şamdan ama içinde neler var bir bilsen? (Çakmağı çakar. Fondan ses duyulur.)
SES - Dile benden ne dilersen ya sahip..
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Prensi eski haline getir, Pandoranın benimle evlenmesini sağla.
SES - O kadar uzun boylu değil. Ben seni eski haline getiririm, ama evlenmesine karışmam. Sonra ileride şiddetli geçimsizlik yaşarlar ve sebep olan allah evini yıksın diye beddua ederler.
PRENS - Senin yıkılacak evin mi var allahın cini?
SES - Öyle deme, şamdan da benim evimdir.
PRENS - Tamam tamam, hele sen beni eski halime getir. Gerisini ben hallederim. (Prens birden sıçrayıp ayağa kalkar ve üzerindeki kurbağa kostümü atar. Eski haline gelmiştir.) Sağolasın cin kardeş, sana iyi cinlikler diliyorum.
PANDORA - (Aynanın karşısında kendini izlemektedir.) Ayna ayna söyle bana, ay bir hoş oldum. Ne oluyor bana böyle? Kim üfledi kulağıma?
SES - Bak görüyor musun bu zillilerin yaptığını? Kaltaklar, başlarına o kadar çorap ören prense sahip olmak için nasıl da dalaşıyorlar.
PANDORA – Asıl bunları cezalandırmak gerekiyormuş. Prens de bana kalırdı. Ama artık gelmez ki, adamı kurbağa yaptım.
SES – Geldi bile. Prens kapıda pandora
PANDORA – (Kapıya koşturur. Prensi görünce şaşırır.) Aaaaa Prens..
PRENS – (Bir dizini yere koyup Pandora’nın önüne çöker) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde.
PANDORA – Bırak şimdi şaka yapmayı. Nasıl kurtuldun kurbağalıktan?
PRENS – Aşk, prensesim aşk. Boş ver şimdi nasıl kurtulduğumu prenseslerin prensesi, kabul et de, muradımızı erip kerevetimize çıkalım. Yoksa bu hikaye bitmeyecek.
PANDORA – Evlendikten sonra başka kimseye bakmak yok ama, bir yamukluğunu görürsem, kimse kurtaramaz elimden bilmiş ol.
PRENS – Bakarsam iki gözüm önüme aksın, ekmek çarpsın.
PANDORA – Ben sana güvenirim güvenmesine de o şıfrıntılara güvenmiyorum. En iyisi ben işimi sağlama alayım. (Aynanın önüne gelir, ambulans siren sesi duyulur, hokus pokus yapmaya başlar.) Hahahahahaaay... Buldum ayna, buldum. Her birini farklı bir hayvan yapayım bunların, ormanın içinde yaşasınlar, birbirlerini yesin dursunlar.
İfritoz'dan başlayalım. Seni yılan yapıyorum cadı. Ömrünce kinle, nefretle beslediğin ruhuna en çok yakışan hayvan bu bence... Al bakalım. (İfritoz yılan kostümüyle sürüne sürüne sahneye gelir ve tıslayarak çıkar.)
Zulaika. Sen de kurt ol. Ulu dur oralarda allan fesat kalpli cadısı. (Zulaika kurt kostümüyle sahneye gelip uluyarak bir tur atar çıkar.)
Şilaaa... Sen de oran buran açık gezmeyi pek seversin, bundan sonra bir maymun olarak, popon açık gez de aklın başına gelsin. (Şila maymun kostümüyle sahneye gelip maymun taklidi yaparak sahneyi terk eder.)
Görgüsüzlerin en görgüsüzü Lululima, al sen de koyun ol bakalım. Ot, mot bulama da aç kal. (Lululima koyun kostümüyle sahneye gelir ve meleye meleye sahneyi terk eder.)
Sementa'yı tavşan yapayım. Aman dikkat et Seem, davetlerde seni yahni yapmasınlar. (Sementa tavşan kostümüyle sahnede zıplayarak tur atıp çıkar.)
Ah aptal Monika seni de kedi yaptım. Hadi bakalım, bul prensini de dizlerinde mırla şimdi. (Monika kedi kostümüyle sahnede görünür ve miyavlayarak sahneyi terk eder.)
(Kavalcı kavalını çala çala sahnenin arkasından sahneye gelir. Ardından Keloğlan ile Kırmızı Başlıklı Kız görünür. Pandora ile Prens de Kavalcıya yaklaşırlar.)
KAVALCI - Yılan kinle, nefretle beslediği ruhuna uygun av için çimenlere saklanmıştır çatallı dilini çıkararak. Kurt aç gözlerle koyunu gözüne kestirmiştir. Maymun ağaç dallarında iştahının kabarmasını gidermeye çalışmaktadır, poposunu göstererek. Koyun sürüye katılıp kurda yem olmamaya çaba göstermektedir. Tavşan ürkek bakışlarla çalı dibine sinmiştir. Kedi yılandan korkup, ağaca tırmanmaktadır. Hepsi prensesliklerini unutup, akıl ve mantıktan uzak içgüdüleriyle oldukları hayvan davranışlarını sergilemektedirler. Tüm hayvan masallarının ana teması gerçekte insandır. Masal anlatanlar o masalı dinleyenlerin kendilerini masaldaki hayvanlardan birisinin özelliklerine sahipmiş gibi görmelerini isterler. Amaç, insanların o hayvanların özelliklerinden ders almalarıdır. Mesela “karınca gibi çalışkan olursan kimseye muhtaç olmazsın, ağustos böceği gibi olursan sonun ya ölüm ya dilenmektir” demek isteriz.
Yılana güven olmaz, fırsat bulunca zehirler, Kedi munis ve vefakârdır, Köpek adı üstünde köpektir, Kurt özgürlüğünü sever, Tavşan korkaktır, Sümüklü böcek yavaştır, Maymunun iştahı dillere destandır. Karınca çalışkandır, Ağustos böceği tembel ve haylazdır, Eşek inatçıdır, Keçi eşekten daha beter inatçıdır, Deve kin güder, Karga aptaldır.
Hayvanlar kendilerine yakıştırdığımız bu karakterlerden kesinlikle habersizdirler. Karınca durmadan bir şeyler yapıyor ve yerinde durmuyorsa veya duramıyorsa bu onun çalışkanlığından değil, karınca oluşundandır. Keçinin inadı da öyle. Sopayı görünce inadı kalır mı? Bu ancak bir içgüdüdür, çünkü yapıları bunu gerektirir. Hayvanlar biyolojik yapılarının gereklerini yerine getirmektedir sadece. Karıncanın çalışkan, keçinin inat olduğunu söyleyen insanlardır. Hayvanlara belirli karakter özellikleri yakıştırarak masallar uydurmak ve bu masallarla çocukları eğitmek psikolojik bakımdan faydalı olabilir. Ama, düşünen, bir vicdanı olan ve buna bağlı olarak iyi ile kötü arasında ayırım yapan insanda var olan adalet duygusunu sadece ve sadece iç güdüleri ile yaşıyan hayvanların davranışları ile açıklamaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir.
Buna rağmen; Hayvanların arasında ticari ilişkilerin olmaması ne kadar güzel. Bu yüzden birbirlerine karşı ne eyvallahları var ne de çıkarları. Ayrıca işsizlik yok, tam istihdam kapasite ile çalışıyorlar. Üretim-tüketim ilişkileri birbirleriyle orantılı olduğu için, mesela çöp üretmezler. Fazla üretim ve israf kültürü kapitalist ekonomiye mahsustur. İnsanlar hayvan ekonomisine geçse, yeryüzü cennet olurdu. Bu yüzdendir ya, kapitalizmi savunmak hayvanlıktan çok daha aşağı bir düzene sahip çıkmakla eş anlam taşımaktadır.
Ve biz de bu oyun da, insan davranışlarını, sadece insanda var olan adalet, özellikle sosyal adalet düşüncesini, düşünce ve mantıktan soyutlayarak biyolojik bir temele dayanarak açıklamaya çalışmanın doğru ve tek başına yeterli olmadığını vurgulamaya çalışmaktayız. Gelelim oyunumuza.. (Kavalcı kavalını çala çala sahneyi terk eder.)
PRENS – Keloğlan, ne dedi şimdi bu deli?
KELOĞLAN – Ooooo neler demedi ki..Neyse boş ver Prens’im bize söylemedi, onun mesajı yerini bulmuştur. (Eliyle seyirciyi gösterir.)
PRENS – (Pandora’nın koluna girerek, aynaya doğru yürür.) Prensesim, Pandoram, benimle evlenmeyi kabul ettiğiniz için beni ne kadar mest ve mesut ettiniz bilemezsiniz. (Pandoranın arkasından dolanıp kutusunu eller ve Pandora çığlık atar.)
PANDORA - (Kızgın bir halde) Ellemeeeeeeee..
PRENS - Niye kızıyorsun Pandora’m? Senin kutun benim kutum değil mi artık? (Pandoranın kutusunu bir daha eller.)
PANDORA - (Sinirli bir şekilde) Sana elleme dedim değil mi, alçak prens. (Aynayı kutunun önünden alıp Prensin kafasına geçimeye hazırlanırken, kutunun içinde biri çıkar.)
PAMUK PRENSES – Ben Pamuk prensesim.Yaşasın, özgürlüğüme kavuştum. O hain kraliçe beni aynanın içine hapsetmişti. Yıllardır bu ziftli sırlara bakarak yaşadım.
PRENS - (Kutunun içinden Pamuk Prensesin çıktığını gören Prensin aklı başından gider.) Anam, anam, anam, bir afet bu. Pandora sen şu meşhur kutunda değerli bir mücevher saklıyormuşsun meğer. (Hemen pamuk prensese yaklaşır.) Ah prensesim..Sizi gökte ararken yerde buldum. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. (Pamuk Prenses Prensin sözünü keser)
PAMUK PRENSES - Hadi oradan..Hadi oradan...Herkese aynı numara. Ayakkabı da getirdin mi? ..Yok şuymuş, yok buymuş..Yok yaaa.. Başka kapıya anam başka kapıya.. Hem az önce Pandoraya evlenme teklif etmedin mi sen Allahın yamuğu?
PRENS – O seni görmeden önceydi.
PAMUK PRENSES - Dur yaa.. Sen gel bakayım hele karşıma. (Prensi evirir çevirir etrafında döndürür, uzun uzun süzer.) Senin sayende ben bu aynadan kurtuldum. Bu durumda masalların kanunu gereği senle evlenmem lazım benim yaa. Hadi bakalım benle evlenebilirsin yamuk.
PRENS - (Sevinçle Pamuk Prensese sarılır.) Evet, evet, seninle evleniyoruuuuuuuum.
PANDORA – Yamuk ile Pamuk, tamamladınız birbirinizi.
PAMUK PRENSES – Peki Pandora ne olacak, tüm prensesleri de hayvana çevirdi, yalnız kaldı.
YAMUK – Kutusuna bakıp durur artık (Gülüşürler.) Keloğlan, hazırla uçan halımızı, balayına gidiyoruuuuuuuuz.
KELOĞLAN – (Halıyı sahneye getirir. Ön tarafa Kırmızı Başlıklı kız, ortaya Pamuk Prenses, arkaya ise prens oturur. Hep birlikte türkü söylemeye başlarlar. Kavalcı’nın kaval sesi duyulur.)
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler (Perde inmeye başlar.) Kınayı getir aneeeey Barmağın batır aneeeeey Bu gece misafirem Masalda yatır aneeeeey (Perde iner.)
S O N
Dostları ilə paylaş: |