Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə16/32
tarix04.01.2019
ölçüsü0,97 Mb.
#90078
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   32

Zehra'nın Kaygısı


Seyyidetü'n-Nisa Hz. Zehra (s.a), canından çok sevdiği babasının acılar içinde, "Vah üzüntülerim!" dediğini görünce, âdeta yıkıldı ve büyük bir üzüntüye kapılarak:

"Senin üzülmene dayanamam, babacığım!" dedi.

Peygamber (s.a.a), aziz kızına bakınca gözlerinin buğulandığını gördü. Ona acıdı ve:

"Bu günden sonra artık babanın üzüntüsü bitiyor." dedi.

Peygamber'in (s.a.a) kalbi, kızının bu mahzun hâline dayanamadı. Hüznünü gidermek için kızını yanına oturttu. Sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Bu sözleri duyunca kendini tutamadı, gözleri dolu dolu oldu. Peygamber tekrar kızının kulağına bir şeyler fısıldadı. Bu kez yüzünde bir tebessüm belirdi. Aişe, bu duruma şaşırdı. Fatıma'ya yaklaşıp:

"Bugüne kadar hüzne bu kadar yakın bir sevinç görmedim!!" diyerek babasının kendisine ne söylediğini sordu. Yüzünü ondan çevirerek cevap vermedi. Günler geçtikten sonra, ilkin ağlamasının, ardından sevinmesinin sebebiyle ilgili olarak şöyle dedi:

"Babam bana şu haberi verdi: Cebrail her yıl iki defa Kur'an'ı benimle mukabele ederdi, bu yıl bir defa mukabele etti. Bunu, ecelimin geldiğinin işareti olarak görüyorum."

Ağlamasının sebebi buydu. Sevinmesinin sebebiyle ilgili olarak ise şöyle dedi:

"Babam bana şu haberi verdi: Ehl-i Beyt'imden bana ilk kavuşacak olan sensin. Ben senin için iyi bir öncüyüm. Bu ümmetin kadınlarının efendisi olmaya razı olmaz mısın?"1

Peygamber (s.a.a), bu sözle Seyyidetü'n-Nisa'nın üzüntüsünü hafifletti. Yakında kendisine kavuşacağını ve kendisinden sonra sayılı günler yaşayacağını ona haber verdi.


Peygamber'in İki Torununa Bıraktığı Miras


Resulullah'ın (s.a.a) vücudunun bir parçası olan sevgili kızı evine gitti ve babasının iki torununu yanına alarak geri döndü. Yürekleri yakan gözyaşlarını akıtarak babasına:

"Baba! Bu ikisi senin evlâtların! Miras olarak onlara bir şey bırak."

Peygamber (s.a.a) onları bağrına basıp öpmeye başladı, kişiliğini oluşturan üstün özelliklerinden ve sahip olduğu yüce değerlerden bir kısmını onlara akıtarak şöyle buyurdu:

"Heybetimi ve şerefimi Hasan'a, cesaretimi ve cömertliğimi Hüseyin'e verdim."1

İki torun, dedelerinden peygamberliğin kemallerini, şerefini, taşıdığı değerler ve kıymetleri miras alarak kalktılar.

Peygamber'in Yanındaki Dünya Malını Sadaka Olarak Vermesi


Peygamber'in (s.a.a) yanında hastalanmadan önce yedi dinar vardı. Allah-u Teala canını alırken o dinarların yanında olmasından korkarak ailesine onları sadaka olarak vermelerini emretti. Fakat onlar Peygamber'in hastalığıyla ilgilendikleri ve kendisine hizmet ettikleri için Peygamber'in kendilerine emrettiği şeyi unuttular. Hastalığından ayıldığında, o dinarları ne yaptıklarını sordu. Hâlâ yanlarında durduğunu söylediler. Hemen o dinarları getirmelerini emretti. Getirdiklerinde onları avucuna koyarak:

"Bunlar yanında olduğu hâlde Allah ile karşılaşırsa, Muhammed'in Rabbine zannı ne olur?" dedi.

Sonra onları sadaka olarak Müslümanların fakirlerine verdi1 ve yanında dünyanın çerçöpünden hiçbir şey olmadığı hâlde dünyadan göçtü.

Firdevs-i A'lâ'ya Doğru


Büyük Kurtarıcı Hz. Peygamber'in (s.a.a) en büyük görevini yerine getirdikten sonra peygamber kardeşlerinin mekânı olan Firdevs-i A'lâ'ya göçme zamanı gelmişti. Ölüm Meleği, içeri girmek için kendisinden izin istedi. Ölüm Meleği'nin yanına gelmek için izin istediği ilk insandı o. Hz. Zehra, kapıda durup içeri girmek için izin isteyen bu kişiyi tanımadı. Ona, Peygamber'in kendi derdiyle uğraştığını, dolayısıyla da onu kabul edemeyeceğini söyledi. Ama o, tekrar izin istedi. Zehra, yine ona, Resulullah'ın kendisiyle uğraştığını ve onu kabul edebilecek durumda olmadığını söyledi. Fakat o, üçüncü kez izin istedi. Peygamber (s.a.a) gözlerini açtı ve vücudunun bir parçası olan Zehra'ya:

"Onu tanıyor musun?" dedi.

"Hayır, ya Resulallah!" dedi.

"O; kabirleri abat eden, evleri yıkan ve beraber olanları birbirinden ayıran kimsedir." dedi.

Resulullah'ın (s.a.a) sevgili kızı kendinden geçti. Yüreği buna dayanacak gibi değildi. Ruhu bedeninden ayrılıyor gibiydi.

"Vah babacığım! Peygamberlerin sonuncusu ölüyor! Vah musibetim! Takvalıların en iyisi ölüyor! Vah hasretim! Gökten vahiy kesiliyor! Artık seninle konuşmaktan mahrum kalıyorum!"

Peygamber'in (s.a.a) kalbi parçalandı. Sevgili kızını teselli etmeye çalıştı:

"Ağlama! Çünkü ailemden bana ilk kavuşacak olan sensin…"1

Ölüm Meleği Peygamber'in (s.a.a) karşısında temessül edince şöyle dedi:

"Ya Resulallah! Allah-u Teala beni sana gönderdi ve bana emrettiğin her hususta sana itaat etmemi emretti. Eğer canını almamı emredersen, canını alırım; eğer canını almadan bırakıp gitmemi emredersen, bırakıp giderim."

Peygamber (s.a.a) şaşırarak sordu:

"Bunu yapacak mısın ey Ölüm Meleği?"

"Bana bu emredildi. Her emrine itaat edeceğim." dedi.

Bu sırada Resulullah'a (s.a.a) Cebrail nazil oldu ve:

"Ya Ahmed! AllahTeala seni özlemiştir."2

Peygamber'in vücudunun bir parçası olan Zehra, babasının o anlarda kendisinden ayrılacağını anlayınca kendinden geçti, üzüntüsü onu çok uzaklara götürdü. İki torun da kendilerini dedelerinin üzerine attılar. Gözlerinden yürek yakıcı yaşlar boşanıyordu. Peygamber torunlarını öpüyor, onlar da dedelerini öpüyorlardı. Müminlerin Emiri, onları dedelerinden uzaklaştırmak istedi. Peygamber (s.a.a):

"O ikisini rahat bırak da benden faydalansınlar, ben de onlardan faydalanayım. Benden sonra başlarına büyük felâketler gelecektir…"3

Sonra Peygamber (s.a.a) orada bulunanlara döndü ve:

"Ben sizin aranızda Allah'ın kitabını ve öz soyumdan olan Ehl-i Beyt'imi bıraktım. Allah'ın kitabını zayi eden, sünnetimi zayi etmiş gibidir; sünnetimi zayi eden, Ehl-i Beyt'imi zayi etmiş gibidir. Bu ikisi, havuzun başında bana kavuşuncaya kadar asla birbirinden ayrılmazlar…" dedi.1

Sonra kardeşi ve ilim şehrinin kapısı olan İmam Ali'ye döndü ve:

"Başımı kucağına koy; Allah'ın emri gelmiştir. Ruhum göçüp gittiğinde onu al ve yüzüne sür. Sonra beni kıbleye yönelt ve (cenaze) işlerimle uğraş. Bana ilk sen namaz kıl. Beni kabrime koyuncaya kadar yanımdan ayrılma ve aziz ve celil Allah'tan yardım dile." dedi.2

İmam, Peygamber'in (s.a.a) başını alıp kucağına koydu. Sağ elini de çenesinin altına uzattı. Ölüm Meleği, Peygamber'in büyük ruhunu almaya başladı. Peygamber, Allah-u Teala'nın ayetlerini okuyordu. Nihayet büyük ruhu akıp çıktı. İmam, onu alıp yüzüne sürdü. Sonra da oradakilere, Peygamber'in ruhunu teslim ettiğini haber verdi.

Yer sarsıldı, adalet ışığı söndü ve Allah'ın insanlığa gönderdiği o büyük lütfu, insana yolunu aydınlattıktan ve onu doğru yolu ilettikten sonra karargâhına doğru yükseldi.

Müslümanlar bu büyük facianın karşısında metanetlerini kaybettiler. Peygamber'den sonra insanların sabredecek güçleri kalmamıştı.

Peygamber (s.a.a) bu dünyadan göçmüş, diriliğinin nuru batmıştı. Hüzünler dünyasında hiç unutulmayacak bir gündü o gün!

Kadınlar perişan bir hâlde sokaklara dökülmüş, yüzlerini dövüyorlardı. Müminlerin anaları örtülerini başlarından indirmiş, sinelerini dövüyorlardı. Ensar kadınları figan etmekten boğazlarını yırtmışlardı.1

Peygamber'in (s.a.a) ölümünden dolayı en büyük acıyı ise, onun bir parçası olan Seyyidetü'n-Nisa yaşıyordu. Kendisini babasının naaşı üzerine atmış, acı acı ağlıyor, babası için ağıtlar yakıyordu. Şöyle diyordu:

"Vah babam vah! Cebrail'e ölüm haberini vereyim! / Vah babam vah! Yeri Firdevs cennetidir. / Vah babam vah! Rabbi çağırınca icabet etti."2

Müslümanlar olayın şokundaydılar. Yer, onları şiddetle sarsmıştı. Kimi şoktan donakalmış, kimi figan edip ağlıyordu. Keşke ölselerdi de bu günü görmeselerdi diye arzu ediyorlardı.

İmam Ali, Peygamber'in (s.a.a) mübarek naaşını defin için hazırlamaya başladı. Önce ona gusül verdi.3 Gusül verirken şöyle diyordu:

"Anam babam sana feda olsun ya Resulallah! Sağlığında da tertemiz ve hoş kokulu idin, ölü iken de tertemiz ve hoş kokulusun."4

Guslü tamamladıktan sonra onu kefenlerine sardı. Sonra onu sedirin üzerine koydu. O büyük naaşa, ilk önce Arş'ın üstünden yüce Allah salât etti. Sonra Cebrail, ardından Mikail, ardından İsrafil, sonra da grup grup melekler ona namaz kıldılar.5

Müslümanlar da grup grup içeri girdiler. Mukaddes naaşa son kez bakıp vedalaştılar ve namaz farizasını yerine getirdiler.


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin