Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Orijinal adı: Adab’us Salat Merhum İmam Humeyni (r a) Yayımlayan: İmam Humeyni’nin (r a) Eserlerini


İkinci Bölüm Yönelmenin Bazı Kalbi Adabı Hakkındadır



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə21/68
tarix27.07.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#60516
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   68

İkinci Bölüm

Yönelmenin Bazı Kalbi Adabı Hakkındadır


Ey Allah’a doğru seyr-u sülûk eden kimse! Bil ki zahiri yüzünü tabiat aleminin dağınık yönlerinden çevirdiğin ve bir tek noktaya yönelttiğin zaman, gayb eliyle zatının hamurunda gizli olan ve Hak Teala’nın celal ve cemal eliyle tiynetini kendisiyle yoğurduğu iki ilahi fıtrat iddiasında bulunmuş olursun. Bu iki fıtrî haleti, dünyevi zahir suretiyle zahir ve açık kılmış olursun. O iki ilahi fıtratın nurundan örtülü kalmamak için, gayrisinden zahiri çevirmek ve Allah’ın elinin ve kudretinin zuhur mahalli olan kıbleye teveccüh etmekle apaçık bir delil ortaya koymuş oldun. O iki ilahi fıtrattan biri noksanlık ve noksandan nefret etmektir, ikincisi ise kemale ve kamile aşık olmaktır. Bu ikisinden biri, asli ve zatidir. Diğeri ise bağımlı ve gölgeseldir. Bunlar bütün insanların yoğrulduğu fıtratlardır. Bütün beşer topluluğu inanç, ahlak, tabiat, mizaç, imkan ve adet farklılıklarına; köylü ve şehirli, vahşi ve medeni, alim ve cahil, ilahi ve tabii olmalarına rağmen bu iki fıtratla yoğrulmuşlardır. Onlar her ne kadar bundan habersiz de olsalar ve kemal ve noksanlık ile kamil ve nakıs varlığı teşhis etmede farklı olsalar da, bu bir gerçektir. O vahşi kan dökücü katil, kemalin insanların canına ve malına galebe çalmasında olduğunu zannetmektedir. O, kan dökmeyi ve adam öldürmeyi kemal olarak saymıştır ve bunda ömrünü tüketmiştir. Dünyayı talep eden makam ve mal düşkünü kimse de, kemalin mal ve makam olduğunu bilmektedir ve ona aşık olmuştur. Özetle her maksat sahibi, kendi maksadını kemal ve o maksat sahibini de kamil zannetmektedir. Ona aşık olmaktadır ve gayrisinden nefret etmektedir. Peygamberler (a.s), Allah’ı tanıyan alimler ve marifet ashabı da insanları bu örtüden kurtarmak, fıtrat nurlarını cehalet karanlıklardan çıkarmak ve onlara kamil ve kemali öğretmek için gelmişlerdir. Dolayısıyla kemal ve kamili teşhis ettikten sonra da artık ona teveccüh ve gayrisini terketmek davete ihtiyaç duymamaktadır. Hatta fıtrat nuru da bütün beşer silsilesinde varolan en büyük ilahi kılavuz konumundadır.

Bu ilahi macun ve yakınlık miracı olan namazda kıbleye yönelmek, merkezi noktaya teveccüh etmek, dağınık yönlerden yüz çevirmek de fıtratın uyanık olduğunun ve fıtrat nurunun örtülerden çıktığının göstergesidir. Bu, kamil kimseler ve marifet ashabı için bir gerçektir. Bizim gibi örtüler ashabı kimseler için ise adabı, kalbimize bütün tahakkuk aleminde mutlak kamil olan mukaddes zattan başka hiç bir kemal ve kamilin olmadığını anlatmamızdır. Zira, o mukaddes zat, noksansız bir kemal, ayıpsız bir cemal, katıksız bir fiiliyet, kötülük karışmayan bir kuvve ve hayriyyet, zulmet karışmaksızın bir nurdur. Bütün tahakkuk aleminde kemal, cemal, hayır, izzet, azamet, nuraniyet, fiiliyyet ve saadetten her ne bulunursa, o mukaddes zatın cemal nurundandır. Hiç birinin zatî kemalde o mukaddes zatla ortaklığı yoktur. Hiçbir varlığın o mukaddes zatın cemal, kemal, nur ve güzelliği olmaksızın herhangi bir cemal, kemal nur ve güzelliği yoktur. Özetle, mukaddes cemalin nur cilvesi alemi nurlandırmış, hayat, ilim ve kudret bağışlamıştır. Aksi taktirde, bütün tahakkuk alemi yokluk zulmetinde olup butlan içindedir. Kalbi marifet nuruyla aydınlanan bir kimse, cemilin cemal nurundan başka her şeyi ezeli ve ebedi olarak batıl ve yok bilir. Bir hadiste de yer aldığı üzere Resulullah (s.a.a) Lebid’in;

Bil ki Allah’tan başka her şey batıldır ve her nimet mutlaka yok olucudur.” şiirini dinledikten sonra şöyle buyurmuştur: “Bu şiir Arabın söylediği en doğru şiirlerdendir.”1

Kalbine bütün tahakkuk aleminin batıl olduğunu ve mukaddes zatın kemalini anlattığın zaman, kalbin hakiki kıbleye teveccühü, mutlak cemilin cemaline aşık olmak ve bütün tahakkuk aleminden nefret etmek hususunda mukaddes zatın cilvesi dışında herhangi bir metot uygulamaya artık ihtiyaç yoktur. Hatta fıtratullah da insanı fıtrî bir şekilde buna davet etmektedir ve : “Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim” 2 gerçeğini insanın zat, kalp ve halinin dili kılmaktadır: “Ben yok olanları sevmem” 3 gerçeği ise insanın fıtrî dili olmaktadır.

O halde ey fakir! Bil ki alem gayrilik boyutuyla zail, fani ve batıldır. Varlıklardan hiç birinin kendinden bir şeyi yoktur. Kendi zatlarında cemal, güzellik, nur ve övgü bulunmamaktadır. Cemal ve güzellik Hakk’ın zatına mahsustur. O mukaddes zat, uluhiyyetinde yalnız ve vücudun vücubu olduğu gibi cemal, güzellik, kemal, hususunda da yalnızdır. Hatta vücud hakkında da yalnızdır. Diğerlerinin alnında zatî yokluk zilleti ve butlan yazılıdır. O halde fıtratullah nurunun merkezi olan kalbini batıl, boş ve nakıs yönlerden çevir; cemal ve kemalin merkezine yönel. Kendi saf batınında Şirazlı Arifin dediği gibi fıtrat dilin şöyle desin:

İçimize dosttan başkası sığmaz,



Her iki alemi düşmana ver ki bize dost yeter.”

Nitekim İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıbleye yöneldiğin zaman dünyadan, içindekilerden, yaratıklardan ve onların içinde bulundukları şeylerden ümidini kes. Kalbini seni Allah-u Teala’dan alıkoyan her şeyden boşalt. Batınınla Allah-u Teala’nın azametini gör.İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah’a döndürülür” diye belirtilen günde Allah’ın huzurunda duracağını hatırla. Korku ve ümit adımı üzere dur.”1

Bu hadis-i şerif bizim gibi kalbi haletlerini sürekli koruyamayan, vahdet ve kesretin arasını toplayamayan, Hakk’a ve halka teveccüh edemeyen örtülü kimseler için çok önemli hususları içermektedir. O halde Hakk’a teveccüh etmemiz ve kıbleye dönerken dünyadan ve dünyadaki her şeyden ümidimizi kesmemiz gerekir. Yaratıklardan ve işlerimizden yüz çevirmeliyiz. Ruhsal ve kalbi meşguliyetleri can ve kalbimizden çıkarmalıyız ki Hak Teala’nın huzuruna layık olabilelim. Azamet cilvelerinden bir cilve ruhumuzun içinde cilve etsin. Azamet nurunu, kabiliyetimiz oranında elde edince de Hakk’a dönüşümüzü ve Hakk’ın mukaddes dergahında duruşumuzu hatırlayalım.2

Bütün nefsani isteklere ve batıl mabutların üzerine iptal çizgisini çizelim.

O halde bütün tahakkuk aleminin fiilî cilvelerinden olduğu böylesine yüce bir zatın huzurunda senin ve benim gibi miskin kimseler, korku ve ümit adımlarıyla yürümeli ve durmalıdır. Zayıflığımızı, çaresizliğimizi, fakirliğimizi ve zilletimizi gördüğümüzde ve Allah-u Teala’nın mukaddes zatının kibriya, celal, haşmet ve azametini müşahade ettiğimizde de, makam tehlikesinden haşyet ve korku ve içinde olalım. Sonsuz lütufları, ihsanları, rahmetleri ve kerametleri elde ettiğimizde de ümitvar olalım.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin