Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Orijinal adı: Adab’us Salat Merhum İmam Humeyni (r a) Yayımlayan: İmam Humeyni’nin (r a) Eserlerini


Dördüncü Kısım Kıraatın Adabı ve Bazı Sırları Hususundadır



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə33/68
tarix27.07.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#60516
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   68

Dördüncü Kısım

Kıraatın Adabı ve Bazı Sırları Hususundadır


Bu bölümde; mübarek Hamd, Tevhid ve Kadir süresinin tefsiri vardır ve bu bölüm kitabın en değerli yeridir ve bunda birkaç meşale vardır:

Birinci Meşale


Kur’an-ı Şerif’in kıraatinin mutlak adabı hususundadır ve bunda birkaç bölüm vardır

Birinci Bölüm


Arif ve sıradan insanların ortak olduğu, kendisinden en güzel sonuçların çıktığı, kalbin nuraniyetine ve batın hayatına sebep olan, ilahi kitabın kıraatinin önemli adaplarından biri de “tazim” dir.

O da azamet, büyüklük, celalet ve kibriyayı anlamaya bağlıdır. Bu anlam gerçi hakikat açısından beyan imkanından ve beşer takatinden dışarıdır. Zira her şeyin azametini anlamak, hakikatini anlamakladır. İlahi Kur’an-ı Şerif’in yaratılış aşamaları, nüzulünden ve fiiliye haline geçişinden önceki hakikati de Hz. Vahidiyet’in huzurundaki zatî şeylerden ve ilmî hakikatlerdendir ve o da isimlerde zatî bir sesleniş olan nefsi kelamın hakikatidir. Bu gerçek; resmi ilimler, kalbi marifetler ve gaybî mükaşefe ile de hiç kimse için hasıl olmaz. Sadece Nebi’nin mübarek zatı (s.a.a) için “Kabe kavseyn” (iki yay kadar yaklaştı) üns mahfilinde, hatta “ev edna” (hatta daha da yaklaştı) makamının sır halvetinde, ilahi tam mükaşefe ile hasıl olur. Beşer ailesinin arzu eli bu makama erişmekten acizdir. Sadece Allah’ın halis velileri, manevi nurlar ve ilahi hakikatlerle, o mukaddes zatın ruhaniyetine ortak ve tam bir uyumla onda fani olmuşlardır ve mükaşefe ilimlerini ondan miras almışlardır. Kur’an hakikati, o mübarek zatın kalbine tecelli ettiği nuraniyet ve kemalle, bir aşamaya nazil olmadan ve bir hale bürünmeden, onların kalbine de yansımıştır. İşte o Kur’an tahrif edilmemiş ve değişmemiştir ve ilahi vahy kitabındandır. Bu Kur’an’a tahammül edebilen kimse de, mutlak Allah velisi Ali b. Ebi Talib’in (a.s) şerif vücududur. Diğerleri ise bu hakikati sadece gayb makamından şehadet yurduna indikten, mülki değişime dönüşten, lafız ve dünyevi harfler örtüsüne büründükten sonra elde edebilir. Bu da bütün ilahi kitaplarda ve Kur’an-ı Şerif’te vaki olan tahrifin anlamlarından biridir. Bütün ayet-i şerifeler tahrif ile, hatta bir çok tahrif ile isimler aleminden, şehadet ve mülk alemlerinin sonuna dek; kat ettiği aşamalar hasebiyle beşerin eline ulaşmıştır. Tahrif aşamalarının sayısı da tıpatıp Kur’an batınlarının aşamalarının sayısıncadır. Sadece tahrif, mutlak gaybten mutlak şehadete, alemlerin aşamaları hasebiyle nüzulüdür. Batınlar ise mutlak şehadetten, mutlak gaybe dönüştür. O halde tahrifin mebdei ile batınların mebdei birbirinin tam aksinedir. Allah’a doğru seyreden kimse, batın mertebelerinden birine nail olunca, tahrif aşamalarından birinden kurtulur. Tümel aşamalar hasebiyle yedinci batın olan mutlak batına ulaşınca da, mutlak tahriften kurtulur. Dolayısıyla Kur’an-i Şerif bir kimse için tahrifin tüm çeşitleriyle tahrif olabilirken, bazısı için bazı aşamalarıyla ve bazısı için de hiç tahrif olmayabilir. Bir kimse için de bazı hallerinde tahrif, bazı hallerinde tahrif edilmemiş olabilir. Tahrif edilmiş haliyle de bazı tahrif çeşitleri söz konusu olabilir.

Bildiğin gibi Kur’an’ın azametini anlamak, beşer idrakinin dışındadır. Ama tüm beşerin elinde olan bu nüzul olmuş kitabın azametine icmalen bir işarette bulunmanın da bir çok faydası vardır. Ey aziz! Bil ki her kelam ve kitabın azameti, ya mütekellim ve katibinin azametiyledir, ya da konu ve hedeflerinin azametiyledir. Veya sonuç ve neticelerinin azametiyledir. Veya resul ve elçisinin azametiyledir, veya kendisine gönderilen ve onu yüklenen kimsenin azametiyledir, veya koruyucusunun azametiyledir, veya açıklayıcısının azametiyledir, veya irsal vakti ve niteliğinin azametiyledir. Bu şeylerden bazısı zatı ve cevheri gereği o azamette etki sahibidir, bazısı ise, ilineksel olarak ve vasıtayla azamette etkilidir. Bazısı ise azameti keşfedicidir. Zikredilen bütün bu şeyler bu nuranî sayfada en üstün ve kapsamlı şekilde mevcuttur, hatta ona has şeylerdendir. Diğer kitaplarda ise ya asla bu etkinlik söz konusu değildir veya bütün aşamalarıyla mevcut değildir.

Mütekellim, inşa edici ve sahibinin azametine gelince…Sahibi; mülk ve melekutta düşünülebilecek tüm azametler ve gayb ve şehadet alemine nazil olmuş bütün kudretler, o mukaddes zatın fiilinin azametinin bir tecellisi olduğu mutlak azimdir. Hak Teala hiç kimseye azametle tecelli etmez. Binlerce perdenin gerisinden tecelli eder. Nitekim bir hadiste şöyle yer almıştır: “Allah’ın nur ve zulmetten yetmiş bin örtüsü vardır. Eğer bu örtüler kenara çekilecek olursa yüzünün nuru, masivayı (Allah’tan gayrisini) yakar.”1 Marifet ehli nezdinde bu kitab-ı şerif bütün zatî, sıfatî ve fiilî işlerin mebdei ile ve bütün cemal ve celal tecellileriyle sudur etmiştir ve diğer semavi kitaplar bu mertebeye sahip değildir.

Muhteva, hedef ve konuları vasıtasıyla azametine gelince…Bunun çok küçük bir açıklaması bile, apayrı bir kitap yazmayı ve çalışmayı gerektirir ki kısa bir bölümü beyan edilebilsin.

Biz de kısaca ayrı bir bölüm halinde genel hususlarına işaret etmeye çalışacağız. O bölümde inşallah sonuç ve semereleri açısından azametine de işaret edeceğiz.

Vahy resulü ve ulaştırma vasıtasının azametine gelince… Bu elçi emin olan Cebrail ve en büyük ruhtur. Resul-i Ekrem (s.a.a) beşeriyet örtüsünden çıktıktan ve kalp yönünü ceberut hazretine yönelttikten sonra, bu en büyük ruha bağlanır. O diğeri de tahakkuk diyarının dört erkanından biri, hatta erkanının en büyüğü ve çeşitlerinin en eşrefidir. Zira, o nuranî şerif zat, ilim ve hikmetin müvekkel meleği, manevi rızıkların ve ruhani yiyeceklerin sahibidir. Allah’ın kitabından ve hadis-i şeriflerden de Cebrail’in ululanması ve diğer meleklerden önceliği anlaşılmaktadır. 1

Kendisine gönderilenin ve vahyi yüklenenin azametine gelince… Hak Teala bütün zatî, sıfatî, esmaî ve efalî boyutlarıyla temiz, arınmış; Ahmedi, Ahadi, cem’i ve Muhammedi kalbe tecelli etmiştir. Peygamber nübüvvetin ve mutlak velayetin hatmi/son makamına sahiptir. Yaratıkların en yücesi, en büyük yaratık, varlığın özü, vücudun cevheri, tahakkuk diyarının usaresi, son halka, büyük berzahiyet ve yüce hilafet sahibidir.

Koruyucusunun azametine gelince… Koruyucusu da azameti yüce Hakk’ın mukaddes zatıdır. Nitekim mübarek ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Doğrusu Kitab’ı biz indirdik, onun koruyucusu elbette biziz.”2

Açıklayıcı ve beyan edicisinin azametine gelince... Bunlar da Resulullah’tan Hüccet-i Asr’a (a.f) kadar vücudun anahtarları, kibriya ve vahy madenleri, marifet esasları cem’ ve tafsil (genel ve detay) makamının sahipleri olan masumların mutahhar zatlarıdır.

Vahy vakti ise kadir gecesidir. Kadir gecesi gecelerin en büyüğü, “bin aydan daha hayırlı”, en nurlu zaman, hakikatte ise mutlak veli ve hatmi (son) Resul’ün (s.a.a) vüslat zamanıdır. Vahyin niteliği ve teşrifatı ise burada beyan edilmesi imkansız bir husustur. Ayrı bir bölümde incelenmesi gerekir ve uzayacağı için de burada açıklamaktan sarf-ı nazar ediyoruz.


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin