Ravzât'ul-Cennât (Fi Usûlil-İtikâd)



Yüklə 0,75 Mb.
səhifə12/29
tarix04.01.2019
ölçüsü0,75 Mb.
#90462
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   29

Velîlerin Kerametleri

Uzak mesafeyi çok kısa zamanda almak istendiği an, yiyecek, içe­cek ve elbise hazır etmek, havada uçmak, suda yürümek cansız varlık­ların konuşması, uzaktan görmek, işitmek v.b. gibi velilerin keramet­leri hakdır. Bunlar peygamberlerin mucizesi olarak zuhur eder. İblis, Fir'avn, Deeccâl v.b. Allah düşmanlarından sâdır olan şeylere mu'ci-ze ve keramet demeyiz. Böyle itikâd etmeyiz. Bilâkis bunlara ((ihtiyaç­ların yerine getirilmesi» adını veririz. Allah’u Teâlâ düşmanlarının ihtiyaçlarını, hacetlerini bir hud'a, bir ceza olarak yerine getirir, onlar da, buna aldanarak, azgınlıklarını, günahkârlıklarını ve küfürlerini artırırlar. Din hususunda kemâle ermeyen kimse veli olamaz. Veli hiç­bir vakit —ne geçmiş zamanda ne de gelecek dönemde— peygamber derecesine, kendisinden emir ve nehyin sakıt olacağı bir mertebeye ula­şamaz.

Velilerin en faziletlisi Ebû Bekir es-Sıddık, sonra Ömer el-Farûk, Osman zü'n-Nüreyn, Aliyy ül-Murtazâ'dır. Onlar Hak üzere, Hakla beraber bulunan âbîd kimselerdi. Halifelikleri de bu tertip üzeredir. Hilâfet otuz sene devam etmiş, ondan sonra saltanat başlamıştır.

Bunlardan sonra insanların en faziletlileri Aşere-i Mübeşşere, di­ğer Ashâb, Tâbiûn, Tebe-i Tabiûn, Din İmamları, Selef Âlimleri ve ilim, irfan, takvaca bunların yolunda olanlardır. Hepsini sâdece ha­yırla anarız. Sonra, zikredilen tertip üzere Sahabe çocukları... Ancak Fatıma (r.a)’ın çocukları hepsinden daha faziletlidir.

Imrân kızı Meryem, Âise, Fatıma, Hadîce, Firavn'm hanımı Âsi­ye, dünya ve âhiret kadınlarının en faziletlileridir.

Aşere-i Mübeşşere, Fâtıma, Hadîce, Hasan, Hüseyin, Bedir, Uhud savaşlarında bulunanlarla Bey'aturrıdvân ehlinin cennetlik olduğuna inanırız. Bunlardan başkaları için aynı şeyi söyleyemeyiz.

Dînî hükümleri uygulamak, cezalan yerine getirmek, sınır boyla­rım korumak, ordu teçhiz etmek, zekâtları toplamak, zorba, hırsız, yol kesicileri cezalandırmak, Cuma ve bayramları ihya etmek, insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkları gidermek, hukuku ayakta tu­tan şehâdetlerj dinlemek, velileri olmayan küçükleri evlendirmek ve ganimetleri taksim etmek için müslümanlarm muktedir bir imâmı ol­ması lâzımdır. İmam, müslüman, hür, mükellef, görünür (hayatta) Kureyşî olur. Hâşimî, ma'sûm ve zamanının en faziletlisi olması şart değildir. Tam ve kâmil manâsıyla idareci, zikredilen meselelere muk­tedir, İslâm Devleti sınırlarını muhafazaya, zâlimî-mazlûmu ayırdet-meye ehliyetli olması şarttır. Bir fısk ve zulüm sebebiyle azledilmez. Haksız yere, müslümanlardan birine karşı kılıç çekmeyiz. Müslü­man cemaata aykırı davranmayız, ehl-li kıbleyi tekfir etmeyiz.

İtaatkâr, günahkâr herkesin arkasından namaz kılmak caizdir. Öl­düğü zaman namazı kılınır. Hazar ve sefer halinde mestler' üzerine meshetmek caizdir. Mestleri çıkardıktan sonra ayakları yıkamak, ab-dest bozulunca meshi iade etmek gerekir. Pis ve durgun az su ile ab-dest almak caiz değildir. Bir uzuvdan, kan, irin, kanla karışık su ve bunun gibi şeyler akarsa, abdest bozulur, yeniden abdest almak ge­rekir. İmamın hades hâline maruz kalması cemâatin namazını bozar. Seferde kasr ve iftar (oruç tutmamak)'a inanırız. Duanın tesiri var­dır. Dirilerin ölüler için yaptığı duâ ve sadakalar onlara fayda verir. Bazı muayyen yerlerin fazileti hakdır. İlim akıldan daha fazâletlidir. Kâfirlerin aklı mü'minlerin aklı gibi olmaz. Evliyanın aklı peygam­berlerin aklı gibi, diğer peygamberlerin aklı da bizim peygamberimi­zin aklı gibi değildir. Her âkil-bâliğe, âlemi yaratan Allah'ı bilip inan­ması vaciptir. (Bu hususta) kendisine vahy gelmeyen kimse mazur olamaz. Amel hususunda özürlü sayılabilir. Bilmemek özür değildir. Akıl bilmeye bir vâsıtadır. Bunu vacip, kılan Allahın ta kendisidir. İman uyku, gaflet, sarhoşluk, ölüm hallerinde—her nekadar herbiri-nin tasdik ve ma'rifete zıd tarafı olsa bile— de bakidir. Dünyaday­ken Allahın gözle görülmesi mümkün değildir. Uyku halindeyse, kâmil bir insan için, keyfiyette uzak olarak caizdir. Va'idini te'hir etmesi, Allah'ın bir lütfudur. Allah dilediğini yapmıştır, dilediğini yapar. Man-lûkat anlasın, anlamasın, hayır olsun, şer o'sun. Zulüm yapması, or­tağının olması ve muhali,teklif etmesi düşünülemez. Şüphesiz her şe­yi O, tedbir eder. Muhale razı olmaz, Kemâl sıfatlarıyla mevsûftur.

Allah'a «şey» deriz ama O, diğer şeyler gibi değildir. O'nun ismi mü-semmânm gayridir. Kur'ân nazm ve mânâ (olmak üzere iki cüzden müteşekkil bir bütünün) adıdır. Zihinlerde ise bir cüzünün olduğu doğrudur. Bir kimsenin yeis halinde imân etmesi makbul değildir. Ehl-i kıbleden hiç kimse, fâsık ta olsa, lanet olunmaz. Sarhoşluk hâ­linde vukû'bulan küfürle, o kimsenin küfrüne hükmolunmaz. Mukal­lidin imânı sahihtir. Lâkin, delil aramayı terk ettiği için günahkâr­dır. Son nefesini nasıl teslim edeceğinden endişelenmek gerekir. Müş­riklerin çocukları Cennete mi, yoksa Cehenneme mi gidcektir, bilin­memektedir.

Biz müslümanlarm yanında bir takım melekler ve hafaza melek­leri, kâfirlerin beraberindeyse hafaza melekleri bulunur. Yokluk hiç­bir şey değildir. Sihir vuku bulur. Nazar caizdir.

Her müctehid, bidayette, bir delil nazar-ı itibâra alması sebebiy­le isabet edicidir, fakat, bilâhare, bazan hüküm itibariyle hatâ edebilir. Hak Allah katında birdir, belirlidir. Naslar mümkünse, zahirî mâ­nâlarına göre yorumlanır. Zahirî mânâları Batmîlerin ve zındıkların iddi âettiği gibi bir takım mânâlarla yorumlamak, nasları reddetmek, zındıklık ve küfürdür. Kul, kalbinden geçeni fiiliyata dökerse muaheze olunur, fakat sadece kalbinden geçirir fiil hâline getirmezse sorumlu tutulmaz.

Cennet ehli, cennette yer içer, ebediyen lezzet ve zevk alır. Ce­hennem ehli de, cehennemde yer, içer, ebediyyen azab olunur, bu aza­bı ebediyen tadarlar...

Allah'ın teklifine muhâtab olanlar dört sınıftır: Melekler, insan­lar, şeytanlar ve Cin.

Sabreden fakir şükreden zenginden daha hayırlıdır. Çalışıp ka­zanmak kulun üzerine farzdır. Peygamberlere, Aşere-i Mübeşşereye ve mü'minlerin çocuklarına hesâb, azâb ve kabir süûli yoktur. İşlerinin düzene sokulmasını, borçlarının ödenmesini sağlamak amacıyla vasi­yet etmek farzdır.

Mut'a nikâhı haramdır. Küpe basılarak elde edilen hurma, üzüm şerbeti yahut şırası haram değildir. Yer halkının işleri, yıldızlara, burç­lara, güneşe ve dünyâ semasındaki aya bağlı değildir. Levha, kaleme ve orada yazılanlara imân ederiz. Şüphesiz, kalem, kıyamet gününe kadar olaack olanları yazmıştır. Aslında kader, Allah'ın sırrı olup, ona, ne mukarreb melek ve ne de nebiyyi mürsel muttali' olamaz. Kâhine, gâybdan haber verdiğini iddia edene, müneccime, taş, arpa, kum .bak­la gibi şeylere bakarak hüküm çıkarana; kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmete aykırı fikirler iddia edene inanmayız. İmamlarımıza ve işlerimi­zi yürüten (müslüman) idarecilerimize karşı çıkılmasını uygun gör­meyiz.

Kul bir an bile Allah'dan müstağni kalamaz. Allah, işleri kulla­ra havale buyurmaz. Cansızların da tesbîh ettiğini kabul ederiz. İyi­likleri emr, kötülükleri nehyetmenin vacip olduğuna, müslüman her erkek ve kadına ilim talep etmenin farz olduğuna inanırız. Tevbenin kabulü cüâizdir.

Bu risalenin ta ilk meselesinden buraya kadar geçen bütün me­seleler, küfür ehline ve bir takım sapık fırkalara reddiye mahiyetindedif.

İnsan tevhîd ilminin ince meselelerinden biri hakkında bir zor­lukla karşılaşırsa, O'nun, ilk Önce, o meseleyi bilen bir âlim bulup ona soruncaya kadar, o meselenin Allah katında doğru olanına inan­ması gerekir. Meselenin esâsım araştırmayı te'hir etmesi caiz değildir. Bu hususda durup beklemekte ma'zûr görülemez, durursa kâfir sayı­lır. Çünkü O asıl istenen noktada şüphe etmiştir.

Allah selâm yurduna, cennete iletir.


Yüklə 0,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin