Reform yapmaya niyetli tek büyük parti olmasi. Bu pozisyonun ters ucunda chp var. Öyle ki, Devlet Bahçeli’nin mhp’si ülke için çok daha yararli. Yerel seçimlerden önce düsüncem suydu: akp 2007’de aldigi oyun çok üstüne çikarsa simarabilir



Yüklə 26,09 Kb.
tarix04.11.2017
ölçüsü26,09 Kb.
#30490

Laik Seyhülislamlar ve M. Yazicioglu

Baskin Oran

AKP’nin beni ilgilendiren biricik tarafi, reform yapmaya niyetli tek büyük parti olmasi. Bu pozisyonun ters ucunda CHP var. Öyle ki, Devlet Bahçeli’nin MHP’si ülke için çok daha yararli.

Yerel seçimlerden önce düsüncem suydu: AKP 2007’de aldigi oyun çok üstüne çikarsa simarabilir. Çok altina düserse korkabilir. Zaten hamuru civik; her iki durumda da seçimden önce sinyallerini verdigi (AB için ayri bakan atamak, yeni anayasa yapmaktan bahsetmek) reformlara devam edemez.



AKP reformlara devam zorunda

Simdi 2007’nin epey altina düstü. Korkar da sinerse (korkunun ecele faydasi yok), reform karsitlarinin tam kucagina oturur. Devam zorunda. Çünkü: 1) Içte mesruiyeti zayifladi; distan, AB’den ithal edilmeli. AB reformlarina devam sart; 2) Içeride bu reformlara karsi çikanlar, AKP’nin altini oyanlarla tamamen ayni kisiler ve kurumlar. AKP 2003-04’te yaptigi gibi demokratik reformlari genisletip bunlari zararsiz hale getirmek zorunda yoksa kendisi de biter; 3) Agziyla kus tutsa, reform karsitlarina yaranamaz. Çok tutarsizlik yaptigi için, Kürtlere de. Türkiye demokratlarini geri kazanmak için reformlara devam zorunda.

Tabii ki en acil konu issizlik ve ekonomi. Ama bendeniz bildigim alan disinda yazamam; demokrasi ve insan haklarindan devam edelim. Türkiye demokrasi tarihinin en önemli olayi olan Ergenekon davasini sulandirmak, hatta (artik olmaz ya,) hasiralti etmek isteyenler var. Bunlar kabaca ikiye ayriliyor:

1) 1930’lar modeli laiklik sevdalisi olduklari için, bilinçli veya bilinçsiz olarak AKP’ye vurmak amaciyla iddianamenin çesitli hatalarina vuranlar.

Son olarak, ekranda “Bir kelimesi dogruysa intihar ederim!” diye bagirarak ve Ergenekon savcilari için HSYK’ye sikayet dilekçesi vererek Ugur Dündar da bu kafilenin pesine takildi. Sebebi, binlerce sayfalik iddianameye ayiklanmadan konulan bir sürü lüzumsuz yazi arasinda, bir epostada geçen bir cümle: “Ayrica Ugur Dündar ve Aydin Dogan’la ilgili elimde ciddi belgeler resimler vardi. Mesela Ugur Dündar’in aile iliskileri, karisinin sürekli Brezilya’ya gidisi, kayinvalidesinin evi vs.”. Haber7.com sitesinde Ünal Tanik’in bildirdigine göre, “para karsiligi Arena’da neler söyledigini belirttikten sonra bir tür pismanligini dile” getirmenin ardindan yazilmis.

U. Dündar’in esi Yasemin’in fotografini hayatta kimse görmemis ki namusuna laf etsin. Brezilya’da, affedersiniz, ne var? Üstelik bu cümleyi yazan kisi, Eksi Sözlük’te "‘sefim bira açalim’ muhabbetiyle 70'lik rakiyi yarim saatte ve meze olarak sadece turpla” içen, ayik gezmeyen biri olarak geçiyor. Iddianameye dört koldan esgüdümlü saldiri gelirken, bir U. Dündar eksikti.

Laik fetvacilar

2) Asil önemlisi, nâmevcut hukuk için fetva yazanlar.

Hocam Prof. Mümtaz Soysal, tam bir yil önce söyle diyordu: “AKP’yi kapatma davasi açilmasina ne var kizacak? Darbe mi olsaydi?” (Cumhuriyet, 17.03.08). Bu çizginin “gelistirilmis” son iki örnegi, Yargitay emekli (Onursal) bassavcilarindan.

Yalnizca Türkiye adliye tarihinin en fantastik olayi olmakla kalmayip, çok büyük olasilikla dünya “siyasi hukuk” tarihine de geçen “367” iddiasinin sahibi Sabih Kanadoglu bunlardan birincisi. Hatirlarsiniz: Anayasa’nin 102. maddesi “Ilk iki turda cumhurbaskani seçilmek için üçte iki (367 oy) gerekir, üçüncü tura kalirsa üye tamsayisinin salt çogunlugu yeterlidir” dedigi halde, 367’nin toplantiyi baslatmak için de sart oldugu fetvasini vermis ve Anayasa Mahkemesi’ne kabul de ettirmisti! Simdi de söyle dedi: “Darbe iddiasi askerî mahkemenin isidir”. Nitekim, meshuuuur Kerinçsiz de askerî mahkeme istiyor (Milliyet, 01.04.09). Zaten kendisine de bu yakisirdi.

Çok ilginç seyler bunlar. Iki astsubay ile bir PKK itirafçisi Semdinli’de kitapçiya bomba koydular. Sivil mahkemede agirlastirilmis müebbetle yargilanirken, sanki bu olayi “görevleri geregi” yapmis gibi sivilden askerî mahkemeye gönderildiler. Ilk celsede tahliye ediliverdiler. Ama sadece bu degil bu “Asker yargilasin!” isini çok ilginç kilan. “Sivil”ler böyle derken, bir de Askerî Yargitay eski baskani Tuggeneral Nursafa Pandar’i dinleyelim: “TCK’nin 312. ve 314. maddelerindeki suçlar [darbe girisimi] askerî nitelik tasimaz. Bunlara adli yargi bakar. Askerî mahkemeler, asker kisilerin Askerî Ceza Kanunu’na giren ve askerî mahalde islenen suçlariyla ilgilenir” (www.tumgazeteler.com/?a=3876677).

Kanadoglu bu sözü sivil hukukçu sifatiyla etmis olamaz. TESUD Onur Üyesi olmasi nedeniyle etmistir. Türkiye Emekli Subaylar Dernegi. Hiç duymamistim. Yalçin Dogan, dernegin halkla iliskilerini yürüten Ali Baransel’le konusmus (Hürriyet, 30.03.09). Baransel’i hatirlayacaksiniz; Kenan Evren’in basin sözcüsü idi. Verdigi bilgi çok aydinlatici: "Is dünyasinin görüsünü nasil TÜSIAD yansitiyorsa, aktif asker de mesajini TESUD üzerinden vermek istiyor". TESUD “sivil toplum kurulusu” (STK) ya, askerler her Cuma askerî mahalde yaptiklari “basini bilgilendirme toplantilari”nin yani sira bir de “sivil” çalisiyorlar.

Kanadoglu hiç olmazsa “suç olabilir ama askerî yargiya gider” dedi. Diger Onursal Bassavci Vural Savas daha cesur. CNN Türk’te söyle konustu: “Generaller arasi bu konusmalari suç kabul etmek, Ordu Iç Hizmet Kanunu Md. 35’i yok farz etmektir. Eyleme geçmemis görüsmeleri suç kabul eden hiçbir yasa maddemiz yok” (Haber7.com’da videosunu izleyiniz). Fetvayi tamamliyor: “Eylem yoksa suç da yoktur. Darbe yapilmadikça suç olusmaz. Simdiye kadarki uygulamalar [yani, askerî darbeler] göz önünde tutularak, bu böyle yorumlanmis”.



Demokrasiyi saglayamazsa AKP de biter

Çok iyi. O zaman darbe yapmasini bekle, öyle cezalandirirsin. Yani, halk agziyla, “anca cezalandirign”. Sayin Savas resmen diyor ki, 35. maddedeki “TC’yi korumak ve kollamak” terimi askerî darbe yapmak hakkini da içerir! Yerim olsa özetleyecegim, ama yok; emekli yargiç Ümit Kardas’in “Darbeye Destek Ifade Özgürlügü müdür?” baslikli yazisini lütfen okuyunuz (Taraf, 27.03.09).

AKP’nin acil görevi, bir yandan ekonomik krizin halki ezmesini engellerken, bir yandan da bu darbesevicilik örneklerine egilmek. Eski cumhuriyet bassavcilarini kirpip kirpip generallerin omuzlarina yildiz yapmayacak bir düzen kurmak.

Mahkemelere yazdigi resmî cevaplarda yillar yili “JITEM diye bir kurulus bulunmamaktadir” diyen kurumlarin, ilgili bütün resmî evrak emekli albay Arif Dogan’da çikmisken (Radikal, 27.03.09) artik bu türden yalanlardan kendilerini arindirmalarina yardim etmek.

Arkadasina cepten gönderdigi mesajda “Kavgayi Y. Güney’den, baskaldirmayi A. Öcalan’dan ögrendim” dedigi için “suçu ve suçluyu övmek”ten hapse çarptirilma (Milliyet, 30.03.09) gibi rezaletleri önlemek.

Bütün bunlar için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak. Ancak ondan sonra önümüzü görebiliriz. Silahlarin gölgesinde ne demokrasisiymis?



Yazicioglu’nun hiç bilinmeyen açilimlari

Son olarak, sözünü ettigim “Laik Seyhülislamlar”in hangi devirde kaldiklarini iyi degerlendiresiniz diye size bilmediginiz bir sey açiklayayim:

Iki yil önceydi, M. Yazicioglu bir parti ileri geleni vasitasiyla beni aradi ve evimde görüsmek istedi. Bin türlü sey araya girdi, gerçeklesemedi. Ben bu olayi yine de açiklamazdim çünkü sahsî. Ama tam iki hafta önce önerisini yineledi. Bu sefer baska kalem sahipleriyle ortak bir toplanti önerdi:

“… ülke meselelerini tekrar gözden geçirip degerlendirmek ve aydinlanmak için Ahmet Altan, Mehmet Altan, Eser Karakas, Oral Çalislar, Fehmi Koru, Murat Belge, Ali Bayramoglu, Riza Türmen, Cengiz Çandar, Etyen Mahçupyan, Elçin Macar, Engin Noyan, Ali Bulaç, Nazli Ilicak, Fuat Keyman gibi arkadaslarla Mayis’in 3. haftasi ---15.16.17.18.19 Mayis 2009  günleri uygun olursa Izmir Selçuk Sirince’de veya herkese uygun bir yerde” bulusmak istedi. Içlerinden bazilarina yazdim, cevap bekliyordum. Kaza haberi daha önce geldi.

Bitmedi. Bu önerinin geldigi gün Kezban Hatemi aradi. Benzer mesajin kendisine de geldigini söyledi. Bunun üzerine, iki yil önceki bir olayi tekrar konustuk. Bu da bilinmiyor; bunu da yazayim:

2005’te Yazicioglu Fener Patrigi’yle görüsme talep ediyor. Yemekte ikisi ve Kezban ve Prof. Hatemi bulunuyor. Yazicioglu özetle söyle diyor: “Önyargilar, atgözlükleri atilmali. Ayni zihniyetten ben de çok magdur oldum. Çok iskence gördüm. Yanlis tarihî birikim insanlari bu hale getiriyor. Ama tanisinca bunlar düzelebilir. Geçmisteki hatalarin tekrarini önlemeliyiz.” diyor.



Samimidir, degildir, bilemem; Türkiye siyasal hayatinda fevkalade önemli bir girisimdir onu bilirim. Ama burada benim derdim bambaska:

Hangi taraf daha açik fikirli?

Yazicioglu gibi geçmisi olan birinden söz ediyoruz. Buyurun, iki tarafi mukayese edin. Kim bu ülke için yeni çözümler arastiriyor, hangi taraf daha “ilerici”, karar verin. “Ulusalcilik” nedir, daha iyi anlarsiniz.
Not: Cemil Çiçek, Igdir için, “Kürtler Ermeni sinirina geldi!” diye “güvenlik alarmi” verdi. Yeni bir “Ermeni Dölü” rezilligi. “Kürtler ve Ermeniler Türkiye için zararlidir” diyor. 2004'te Azinlik Raporu çiktiginda "Entel fitne" demisti. 2005'te Ermeni Konferansi yaptik, "Arkamizdan hançerlediler" dedi. 301’in en saldirgan avukati oydu. Her firsatta hem kendi partisinin hem Türkiye’nin altini oyuyor. AKP böylelerini tasfiye etmedikçe sakin gözümüze gözükmesin.
Yüklə 26,09 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin