Rehber ansiklopediSİ 1



Yüklə 3,06 Mb.
səhifə101/133
tarix21.10.2017
ölçüsü3,06 Mb.
#8653
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   133
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • AHTERİ

AHTAPOT (Octopus)


Alm. Krake (f), Fr. Pieuvre (f), İng. Octopus. Familyası: Ahtapotgiller (Octopodidae) Özellikleri: 2-3 cm ile 10 m arasında değişik büyüklükte olanları vardır. Yaşadığı yerler: Bütün denizler. Çeşitleri: Elliden fazla türü mevcuttur.

Kafadanbacaklılar sınıfından bir yumuşakça. Vücutları kısa ve yuvarlak yapıdadır. Bir çift gelişmiş gözleri vardır. Başının çevresinden 8 adet kol çıkar. Uzunlukları aynı olup, dipte kısa bir zarla birbirlerine bağlıdır. Her kolda iki sıra vantuz (yapışıcı safiha) bulunur. Yalnız “Eledone” cinsi ahtapotlarının kollarında tek sıra mevcuttur. Ahtapotlar gözleri ve beyinleri iyi gelişmiş, kabuksuz omurgasız hayvanlardır. Manto boşluklarında bulunan solungaçlarıyla solunum yaparlar.

Derin denizlerde kayalıklar arasındaki yarıklarda gizlenerek yaşarlar. Bütün denizlerde bulunmakla beraber, ılık sularda daha yaygındırlar. Boyları 2-3 santimetreden 10 metreye kadar değişik büyüklükte türleri vardır. Alaska’da yakalanan bir Pasifik ahtapotunun kol uzunluğu 10 metreye yaklaşmakta, ağırlığı 300 kg, gövdesinin çapı 46 cm gelmekteydi. Kol uzunluğu 3 m, çapı 22 cm olan bir ahtapotun ağırlığı 20 kg kadardır.

Ahtapotlar korkunç şöhretlerinin aksine çekingen ve ürkek canlılardır. İri hayvan veya insanların yaklaşmasıyla, en yakın kayaların yarıklarına kaçarak gizlenirler. Zeminde emici kolları üzerinde sürünerek hareket eder veya emdiği suyu sifonundan basınçla püskürterek jet sistemiyle hızla geri giderler. Bu şöyle olur: Manto boşluğuna alınan suyun, ağzı öne doğru olan karın kısmındaki huni şeklindeki sifondan dışarı atılmasıyla bir su akımı meydana gelir. Hayvan etki-tepki sistemine göre su akışının tersine olarak geri geri uzaklaşır. Sifonunu çevirerek öne ve arkaya doğru hareket ederek avlarını kovalar ve düşmanlarından kaçar. Düşmanlarını şaşırtmak için suya mürekkep fışkırtanlar da vardır. Mürekkep kesesi, hareketi sağlayan sifona açılır. Suya mürekkebin salınmasıyla etraf bulanır, bu arada ahtapot jet sistemiyle oradan hızla kaçar. Hareket halinde kollarını da kürek şeklinde kullanarak hızını arttırır. Tehlikesiz zamanlarda, kolları arasındaki perdemsi kısmı çırparak suda süzülerek de yüzebilir. Ahtapotların üstün bir renk değiştirme kabiliyetleri de vardır. Bunun sayesinde her çevrede rahatça gizlenirler ve renk değiştirme özelliklerinden dolayı “Deniz bukalemunları” olarak anılırlar. Florida yakınlarında yaşayan bir tür, bir kaç saniye içinde vücudunu kırmızı, yeşil, mavi, hatta beyaza bile çevirebilir.

Ahtapotlar, dipte kaya yarıkları arasına girerek gizlenir, yakından geçecek avları gözlerler. Yengeç, ıstakoz, midye ve istiridye gibi canlılarla beslenirler. Hızla üzerlerine atılarak yakalayıcı-emici kollarıyla yengeç ve ıstakozları yakalarlar. Sıkıp kabuklarını kırdıktan sonra keskin gaga biçimli bir çift nasırlı çene ve dişli dilleri (radula) ile avlarını parçalayıp yerler. Midye ve istiridyelerin kabuklarını açıp, tekrar kapanmalarına mani olmak için kabukların arasına taş sıkıştırıp, içlerini yerler. Bazan sahile kaçan yengeçleri avlamak için karaya çıkarak kolları üzerinde yürüdükleri de görülmüştür. Fakat nemli vücutlarıyla karada fazla kalamayıp, kısa sürede suya dönerler.

Ahtapotların tükürüğü zehirlidir. Bazıları avlarını tükürük bezlerinin zehiriyle felce uğrattıktan sonra yerler. Zehiri kullanırken, yengeç ve ıstakozun solungaçlarından içeriye akıtırlar. Daha çok hareket eden canlılara saldırdıkları müşahade edilmiştir.

Ahtapotlar, kaya oyuklarında kanca ile avlanabildiği gibi çarpma ve zıpkınla da avlanırlar. Fakat ahtapot ısırığı tehlikeli olduğundan dikkatle sakınmak lazımdır. Uyuşukluk ve halsizlik ile başlayan zehirlenme, soluk alma güçlüğü ve ölümle sonuçlanabilir. Akdeniz memleketleri halkı ve Çinliler ahtapot etini yerler. Yurdumuzda en çok Ayvalık kıyılarında avlanırlar.

Ahtapot ve mürekkep balıklarının gelişmiş bir beyni vardır. Fakat yapabildikleri işler sınırlıdır. Ahtapot, üzerinde çok inceleme yapılan bir hayvandır. Labirentleri aşmayı, değişik biçim ve ölçülerdeki hedefleri bulmayı, renkli örgü ve düğümleri çözmeyi başarabilmişlerdir. Bunun yanında ise, en lezzetli yiyecekleri olan bir yengeci, ağzı açık bir kavanozdan çıkarmayı akıl edememişlerdir.

Kemiksiz olduklarından vücut ve kollarını son derece inceltip çok dar aralıklardan geçebilirler. Yakalanmış ahtapotlar bu özellikleri sayesinde kafeslerinden sık sık kaçabilmektedir.

Ahtapotların yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtaların 8-20 kadarı suda salkım şeklinde bir küme meydana getirir. Her kapsülün bir ucu taşa veya başka bir zemine bağlanır. Dişi ahtapot yumurtaların üzerine kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtaları terk etmez. Yumurta kapsülünden doğrudan doğruya erginlere benzeyen yavrular çıkar.

Dünya denizlerinde çeşitli büyüklük ve özellikte 50’den fazla ahtapot çeşidi vardır.

AHTERİ


Osmanlı devri alim ve lügatçısı. Asıl adı Muslihiddin Mustafa bin Şemseddin’dir. Afyonkarahisar’da doğdu. Bu yüzden Karahisari nisbesi ile de tanınır. Ahteri mahlasıdır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Babası devrin meşhur hattatlarından Şemseddin Ahmed Çelebi’dir. Ahteri’nin çocukluğu ve hangi hocalardan tahsil gördüğüne dair kaynaklarda bir bilgi yoktur. Tahsilini tamamladıktan sonra Kütahya Haliliye Medresesine 15 akçe yevmiye ile müderris oldu ve ömrünün sonuna kadar müderrisliğe devam etti. Müderrislik hayatında büyük bir başarı göstermiş, ilmi, iktidarı ve cerbezesi ile kısa zamanda tanınmış ve Kanuni Sultan Süleyman devrinin sayılı alimlerinden olmuştur. 1560 senesinde Kütahya’da vefat etti. Kabri oradadır.

Ahteri; siyer, fıkıh, Arab edebiyatı ve lugat alanlarında çalışmalar yapmış ve çeşitli eserler yazmıştır. Başlıca eserleri şunlardır:



1) Ahteri: Ahteri- i Kebir olarak da bilinen Arapça-Türkçe bir lügat olup, en meşhur eseridir. On altıncı yüzyıldan beri Osmanlı medreselerinde okutulmuştur. Eser, yaklaşık 40.000 kelime ihtiva eder. Arapça kelimeler alfabetik olarak verilmiş; karşılıkları o devirde yaşayan Türkçe kelimeler yanında müteradifleri (eş anlamlıları) ile gösterilmiştir. Şevahid olarak (metindeki geçtiği şekliyle) maddebaşı alınan kelimenin geçtiği Arapça metne de yazılmıştır. Eserin birçok yazma nüshası vardır. 2) Cami-ül-Mesail: Bazı fıkıh meselelerini ihtiva eder. Ümm-ül-Feteva diye de bilinir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesinin bazı bölümlerinde yazma nüshaları vardır. 3) Tarih-i Ahteri: Peygamberlerin ve bazı İslam alimlerinin hayatlarına ait olan eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih kısmı 4211/1 numaradadır. 4) Hamil-ül- Muhadarat, 5) Şerh-i ale’r-Risalet-il-Kefevi fi’l-Edeb.

Yüklə 3,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin