AĞIRLIK
Alm. Gewicht, Fr. Polds, İng. Weight. Bir cisme etki eden yerçekimi kuvveti.
Ağırlık bir kuvvet olup; kg-kuvvet, gr-kuvvet, dyn ve newton birimleri ile ifade edilir. 1 kg-kuvvet= 1000 gr-kuvvet=9,81 newtondur. 1 gr-kuvvet= 981 dyn’dir. Ağırlık, kuvvet ölçen aletlerle, yani dinamometrelerle ölçülür.
Yerçekimi kuvveti, ekvatordan kutuplara doğru gittikçe artar. Yeryüzü seviyesinden yükseklere çıktıkça da yerçekimi kuvveti azalır. Bu sebepten dolayı da bir cismin ağırlığı sabit değildir. Gerçekte bu değişmeler çok azdır. Ekvatordaki ağırlığı 97,8 kg-kuvvet olan bir cisim, kutupta 98,3 kg-kuvvet yani 0,5 kg-kuvvet daha ağır gelir. İstanbul’da deniz kenarındaki ağırlığı 98 kg-kuvvet olan bir cisim, yerden 32 km yükseklikte 97 kg-kuvvet gelir.
Ağırlık ve kütle, farklı iki kavramdır ve farklı birimlerle ölçülürler. Kütle ile ağırlık kavramları arasında bir bağıntı mevcuttur. Ağırlık P, kütle m, yerçekimi ivmesi g ile gösterilirse, bu bağıntı: P=mg şeklinde ifade edilir.
Bir cismin ağırlık merkezi: Bir cismin en küçük parçalarına etki eden yerçekimi kuvvetlerinin bileşkesi, o cismin ağırlığını verdiği gibi, bu bileşkenin tatbik noktası da, cismin ağırlık merkezini verir.
Homogen olmak şartıyla bazı geometrik şekillerin ağırlık merkezleri şöyledir:
1) Dikdörtgen, kare, paralelkenar ve eşkenar dörtgende; köşegenlerin kesiştiği nokta.
2) Daire ve kürede, merkez.
3) Silindirde, eksenin ortası.
4) Üçgende, kenar ortayların kesiştiği nokta.
Ağırlık merkezinin tayinini ilk defa ele alan, Müslüman astronomi alimlerinin büyüklerinden Ebu Sehl Kuhi’dir. (1014 senesinde vefat etmiştir.) Basınç ve ağırlık merkezlerinin hesaplanmasında geometrik metodları kullandı. Ebu Sehl’in bu konudaki çalışmaları, ondan asırlar sonra 19. yüzyılda A.F. Mabius tarafından ele alınmıştır.
Günümüzde özellikle Batı bilim dünyasında ve onların tesiri altında kalan Doğulularda yaygın olan kanaate göre ünlü yerçekim kanunu, İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedilmiştir. Halbuki, bu mevzuda ilk defa fikir ortaya atıp, incelemelerde bulunan İslam alimi Biruni’dir (973-1049). Bu hususu bilim tarihçisi Karl Boyer de, History of Mathematics adlı eserinde açıkça itiraf etmektedir.
Yine İslam alimlerinden Hazini (1118-1155), Biruni’nin yerçekimi konusundaki araştırmalarını geliştirerek, çekim kuvvetinin dünyanın merkezine olan uzaklıkla değiştiğini buldu. Böylece bir cismin, dünyanın merkezine olan uzaklığı değiştiğinde ağırlığının da değişeceğini ifade etti. Hatta Mizan-ül Hikme isimli eserinde, düşmekte olan cismin hızı, aldığı yol ve geçen zaman arasındaki münasebet üzerinde de geniş inceleme ve araştırmalarda bulundu. Bütün bunlar, İslam alimlerinin, asırlar önce, değerli birer ilim hazinesi olan pek çok eser ortaya koyduklarını göstermektedir.
AĞIRLIK ÇALIŞMASI
Alm. Geräteturnen, Fr. Travailler de poids, İng. Gymnastics with apparatus. Halter, gülle ve Nautilus makinaları gibi aletlerle yapılan beden geliştirici çalışmalar.
Yarışmaya yönelik olmaktan ziyade bir çalışma sistemi olan ağırlık çalışmasını sporcular kuvvet ve dayanıklılıklarını artırarak, performanslarını yükseltmek için yaparlar. Atletizm, yüzme ve futboldan başka kuvvetin eğitim programları için önem taşıdığı diğer spor dallarında da bu çalışmadan yaygın olarak faydalanılır.
Ağırlık çalışması ayrıca vücudun fiziki görünümünü düzeltmek, forma girmek veya vücut geliştirme yarışmalarına hazırlanmak gayesiyle kas yapısını geliştirmek için yapılır. Ağırlık çalışmasından hastalık, yaralanma, veya uzun müddet hareketsiz kalınan durumlar sonrası rehabilitasyon gayesiyle de faydalanılır. Giderek artan direnç çalışmalarının uygulandığı bu tedavi, bir hekimin nezaretinde (gözetiminde) yapılır.
Ağırlık çalışmasının çeşidi ve ağırlığı umumiyetle uygulayan kişinin gayesine, yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına ve tecrübesine göre değişir. Bu sebeple ağırlık çalışmalarının tecrübeli bir antrenör veya fizik tedavi uzmanının denetiminde yürütülmesi gerekir.
AĞIT
Alm. Lobgedicht (n), Trauerode (f), Fr. Ode Funéhre, İng. Dirge. Ölünün arkasından, ölünün iyiliklerini, ölümünden duyulan acıları manzum olarak, belli bir makamla söylemek. Daha ziyade meşhur kimselerin ölümünden sonra veya toplu felaketlerden sonra daha çok kadınlar tarafından söylenir. Erkekler daha ziyade ağlayarak değil de, yazarak söylerler.
Türklerde ağıdın tarihi çok eskilere dayanır. Türklerde Orhun abidelerinde Bilge Kağan’ın ağzından kardeşi Kültigin’in ölümü ele alınır. Ayrıca eski Türklerde yuğ merasimlerinde kamlar veya bahşılar ölünün defni sırasında münasib bir zamanı gözleyerek kopuzları ile yas şiirleri terennüm ederlerdi. Divanu Lugat-it Türk’te “yug veya sagu” diye ağıttan bahsedilir. Alper Tunga’nın mersiyesi yanında başka mersiyelere de yer verilir.
Ağıdın makamı ve söylenişi bölgelere göre değişir. Ağıt törenine belli kişiler değil, her isteyen katılabilir.
Dünya milletlerinde ağıt, mersiye türünün ortaya çıkmasına sebeb olmuş ve şiirler yazılmıştır. Rivayete göre ilk mersiye, Habil’in ölümü üzerine hazret-i Adem tarafından söylenmiştir.
Hemen her millette görülen ağıdın İslamiyetten önce Araplarda mühim bir yeri vardı. Bunun için para ile hususi ağlayıcı kadınlar tutulmuştur. Ancak İslamiyet’in gelmesi ile sevgili Peygamberimiz sesli ağlamayı yasaklamış ve bunun ölü için eziyet olduğunu bildirmiştir. Buna rağmen, ölünün yakınları bu acı karşısında yine kendilerini tutamayarak sesli şekilde ağlamışlardır. Bu en çok propaganda vasıtası yapılarak, müslüman toplulukların merhametini sömürmek için şiilerde görülmektedir. Bu fırka güya Peygamber torunlarının derdiyle dertlenmek için muharrem ayinleri yapmışlardır. İran edebiyatında daha çok bu konuyu işleyen zamanla bizim edebiyatımızda da bir tür olarak gelişen Maktel-i Hüseyn kısaca Maktel adlı eserler yazılmıştır. Buna karşılık İran edebiyatında, Mevlid türünden eserler yazılmamıştır.
Sadece ölünün ardından değil, harplerin ortaya çıkardığı felaketler de ağıt şeklinde işlenmiştir. Bilhassa halk şairleri koşma nazım şekli ile uzun destanlar yazmışlardır. Bu durum yerine göre şahısların ölümü için de söz konusudur.
Türk edebiyatında mersiye türünün mühim yeri vardır. Padişahların, şehzadelerin ölümü ile pek çok mersiye yazılmıştır. Bu durum günümüze kadar devam edegelmiştir.
Dostları ilə paylaş: |