II.CEZALANDIRMA HUKUKİ İLİŞKİSİNİN SONA ERMESİ
A. Genel olarak, B. Failin ölümü, 1. Sanığın ölümü, 2. Hükümlünün ölümü, C. Af, 1. Mahiyeti, 2. Affın çeşitleri, hüküm ve neticeleri, a. Genel af, b. Özel af, D. Zamanaşımı, 1. Mahiyeti, 2. Dava zamanaşımı, a. Zamanaşımı süreleri, b. Küçükler hakkında zamanaşımı süreleri, c. Zamanaşımı süresinin hesabında suçun nitelikli hallerinin göz önüne alınması, d. Zamanaşımı süresini belirleme, e. Dava zamanaşımının durması ve kesilmesi, i. Zamanaşımının durması, ii. Zamanaşımının kesilmesi, 3. Ceza zamanaşımı, a. Mahiyeti, b. Zamanaşımı süreleri, c. Küçükler ve yurtdışında suç işleyenler, d. Zamanaşımının uygulanması, 4. Güvenlik tedbirlerinde zamanaşımı, 5. Zamanaşımının hesabı ve uygulanması, E. Şikayet ve şikayetten vazgeçme, 1. Mahiyeti, 2. Kanunun düzenlemesi, a. Şikayetin şartları, b. Şikayetten vazgeçme, F. Uzlaşma, 1. Mahiyeti, 2. Uzlaşmanın şartları, 3. Uzlaşmanın hüküm ve neticesi, G. Dava ve cezanın düşmesinin etkisi, H. Önödeme, 1. Mahiyeti, 2. Önödemenin şartları, 3. Önödemenin Hüküm ve neticeleri
A. Genel olarak
Cezalandırma hukuki ilişkisinin sona ermesi, ceza kanunlarında, genellikle “ Davayı ve Cezayı Düşüren Nedenler” olarak ifade edilmektedir. Davayı ve cezayı düşüren nedenler, Failin ölümü, Af, Zamanaşımı, Şikayet ve Uzlaşma, Önödemedir. Af, genel ve özel af olarak ayrılmaktadır. Zamanaşımı Dava ve Ceza zamanaşımıdır. Şikayet suçun mağduruna tanınmış bir haktır. Hak sahibi kişi, şikayette bulunmamak veya şikayette bulunmuşsa şikayetinden vazgeçmek suretiyle suçun faili hakkında kamu davasının açılmasını veya kamu davasının düşmesini sağlayabilmektedir. Uzlaşma, önödeme, “depenalizasyon” aracı olarak görülmekte, dolayısıyla fiil ceza hukuku alanından çıkarmakta, fiile idari suç niteliği kazandırmaktadır.
Belirtilen bu niteliklerinden ötürü, bu ceza hukuku kurumların yeri, açıkçası bunların maddi ceza hukukuna mi, yoksa ceza yargılaması hukukuna mi ait oldukları hususu doktrinde hep tartışılma konusu olmuştur. Gerçekten, bir kısım doktrin, bunların, maddi ceza hukuku kurumları olduğunu ileri sürerken, diğer bir kısım doktrin bunların şekli ceza hukukunun, yani yargılama hukukunun kurumları olduklarını ileri sürmektedir. Üçüncü bir grup doktrin, bunlarda karma nitelik görmekte; bunların bir yönleri ile maddi hukuka, diğer bir yönleri ile de muhakeme hukukuna ait oldukları düşüncesindedir.
Kamu davası, mahkumiyet hükmü ve ceza üzerinde etkili olmalarına rağmen, kanunilik ilkesinin doğrudan zorunlu sonucu olarak, söz konusu nedenler, maddi ceza hukukuna aittirler, çünkü, öteki maddi ceza hukuku kurumlarına benzer olarak, kıyas yasağı, lehte kanun ilkesi, eksiksiz bunlar hakkında da geçerlidir.
b. Failin ölümü
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Bu, ceza sorumluluğunun başka kimselere geçmemesi, bizzat kişinin üstünde kalması demektir. O nedenle, çağdaş ceza hukuklarında, failinin ölümü, cezalandırma ilişkisini sona erdiren bin nedendir.
Kanun, failin ölümünü, “ Sanığın veya hükümlünün ölümü” madde başlığı altında, 64. maddede, iki fıkra halinde düzenlemiştir. Birinci fıkrada sanığın ölümü, 2. fıkrada hükümlünün ölümü düzenlenmiştir.
1. Sanığın Ölümü
Kanunun, sanığın ölümü halinde, kamu davasının düşmesine karar verilir demektedir. Kanun hükmü kanunun amacını ifadede yeterli değildir, çünkü ön soruşturma evresinde henüz açılmış bir kamu davası yoktur ki, kamu davasının düşmesine karar verilsin. Bunun doğrusu, 765 s. Kanunda olduğu gibi, “sanığın ölümü kamu davasını ortadan kaldırır” olmalıdır. Gerçekten, fail hakkında henüz kovuşturma başlatılmamışsa kovuşturmaya başlanmaz; kovuşturma başlatılmışa, kovuşturmaya hemen son verilir; kamu davası açılmışsa, davanın düşmesine karar verilir.
Ancak, kamu davası ortadan kalkmakla birlikte, niteliği bakımından müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunur. Burada “maddi menfaatler” ifadesinden maksat, suçun işlenişi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan, ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatlerdir.
2. Hükümlünün Ölümü
Hükümlünün ölümü, hapis cezaların ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Para cezası takside bağlanmışsa, doğal olarak, ölümden sonraki bir tarihe rastlayan taksitler ortadan kalkar. Ancak, ölüm, ölümden önce kesinleşmiş olmaları koşulu ile, müsadere ve yargılama gideri hakkında verilen hükümler üzerine etkili değildir. Bunlar, yerine getirilirler, çünkü ne müsadere, ne de mahkeme masrafı, ne cezadır, ne de ceza mahkumiyetinin kanuni sonucudur.
C. Af 1. Mahiyeti
Kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak, suç ve ceza koymak, suçu kovuşturmak nasıl Devletin bir erki ise, aynı şekilde suçu ve cezasını affetmek de Devletin bir erkidir. Bundan ötürü, af, kanunla çıkartılır. Af çıkarma, Anayasada, TBMM’ in görevleri arasında sayılmıştır.
Kanunla çıkarıldığından, kişiye özel af olmaz. Öyleyse, af, geneldir ve gayri şahsidir.
Anayasa, Cumhurbaşkanına, hasta ve düşkün hükümlüleri bağışlama yetkisi vermiştir ( m. ). Genelde buna da af denmekle birlikte; bu, af değildir, bağışlamadır.
Af , mahiyeti bakımından, Devletin suçluya bir iyilikte bulunması, bir atıfetidir. Af suçlu için bir hak değildir. Devlet, af çıkarırken, hakkını kötüye kullanmamak zorundadır. Kanun koyucu bakımından da hakkın kötüye kullanılmasını hukuk korumuz. Bu hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Öyleyse, kanun koyucu her istediğinde değil, zorunlu olduğunda af çıkarabilir. Zorunluluğun sınırı toplumsal barışın sağlanmasıdır. Af toplumsal barışa hizmet edecekse zorunludur. Böyle bir şey yoksa, af çıkarmak hakkın kötüye kullanılmasıdır. Ancak, toplumsal barışa hizmeti takdir, kanun koyucunun işidir.
Böyle olunca, af çıkartmak, hukuki bir mesele olmamakta, salt siyası bir mesele olmaktadır. Öyleyse, hukukçunun, affın, hukukiliği hariç, siyasetçinin yerine geçmek istemiyorsa, yerindeliği hakkında söyleyebileceği bir şey yoktur.
2. Affın Çeşitleri, Hüküm ve Neticeleri
Kanun, 765 s. Kanundan farklı olarak, affı, 65. maddesinde, üç fıkra halinde düzenlemiştir. Birinci fıkrada genel af, ikinci fıkrada özel af ve üçüncü fıkrada özel affın hak yoksunluklarına etkisi düzenlenmiştir.
a. Genel Af
Kanun genel affı "kamu davasını düşüren" bir neden saymıştır. 765. s. Kanunda gele af, kamu davasının düşmesinin de içinde olduğu tüm hüküm ve neticeleri ile birlikte ceza mahkumiyetini "ortadan kaldıran" bir nedendir. Zanardelli Kanunu, 86. maddesinde " Umumi af ceza davasını ve mahkumiyetle onun bütün neticelerini ortadan kaldırır" demektedir. İCK., 151. maddesinde, "af suçu ortadan kaldırır" demektedir. Bu yüzden, Kanunun " af halinde kamu davası düşer" hükmünü, af tüm hüküm ve neticeleri ile birlikte ceza mahkumiyetini ortadan kaldırır şeklinde anlamak gerekmektedir, çünkü çoğun içinde azın da olması bir mantık kuralıdır. Tarihi kanun koyucu, her nedense, çağların süzgecinden geçerek dilde kalıpsallık kazanan ifadeleri kullanmaktan özenle kaçınmaktadır. Bilindiği üzere, yorumcu, tarihi kanun koyucunun iradesi ile bağlı değildir. Ülkemizde, doktrinde ve uygulamada, genel affın ne olduğu, kapsamının ve sınırlarının neden ibaret olduğu bellidir. Böyle olunca, Kanunun hükmünün, artık doktrinin ve uygulamanın kristalize olmuş yorumu doğrultusunda anlaşılması gerekmektedir.
Bu durumda, genel af, suçu veya ceza mahkumiyetini, tüm hüküm ve neticeleri ile birlikte ortadan kaldırmaktadır. Bu demektir ki, kişi hakkında henüz kamu davası açılmamışsa dava açılmayacak; kamu davası açılmışsa, dava düşürülecek; hüküm verilmiş kesinleşmişse, hüküm yerine getirilmeyecek; ceza çektiriliyorsa, çektirilmeye derhal salıverilecek; ceza mahkumiyetine bağlanmış olan tüm yoksunluklar ortadan kaldırılacaktır. Bu iş ilgili adli organlar tarafından res'en yapılacaktır.
Genel af, kısmi genel af biçiminde olabileceği gibi, genel nitelikte genel af biçiminde de olabilir. Kısmi genel af, TBMM' in takdir ettiği bir kısım suçların ve suçlularının affıdır. Genel nitelikte genel af, tüm suçların ve suçlularının affıdır. Kanun koyucular bu tür genel affı genel olarak savaşlardan, büyük toplumsal kargaşalardan sonra toplumsal barış, huzur ve güven ortamını sağlamak amacıyla çıkarmaktadırlar. Kanun koyucuların genelde kısmi af çıkardığını gözlemliyoruz. Ülkemizde, kanun koyucuların, affa çok sık başvurmaları; "hakkın kötüye kullanıldığı" tartışmalarına yer vermiştir.
Kısmi af öngören kanunları, niteliklerinin gereği olarak dar yorumlanırlar.
Afla birlikte, kişi, hiç suç işlememiş olur. Ancak, af, kamu hukukundan doğan bazı yoksunlukların saptanabilmesi için sicil tutulması zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu durum, doktrinde eleştiri konusu olmuştur.
Af, mutlak olabileceği gibi, ör. suçun mahsus mağdurunun tatmin edilmesi anlamında şarta bağlı olarak da çıkarılabilir.
b. Özel Af
Özel af, ceza mahkumiyetini değil, yalnızca cezayı ortadan kaldıran bir aftır. Kanunun özel aftan anladığı, sadece "hapis cezasının" affıdır. Afla, hapis cezasının ya infaz kurumunda çektirilmesine son verilir, ya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir, ya da adli para cezasına çevrilebilir. Öyleyse, TBMM, af çıkarırken, bu seçeneklerden birini seçmeye zorunludur.
Burada, temel bir sorun ortaya çıkmaktadır. Ceza Kanunu ile TBMM' in iradesi bağlanabilir mi ? Buna evet denilemez. Gerçekten, böyle bir şey mümkün değilse, özel affı Kanunda olduğu biçimde ifade etmek, yanlıştır, herhangi bir değer ifade etmemektedir. 765 s. Kanunun 98. maddesi ile Kanunun bu hükmünün, ne aynı olduğu, ne benzeştiği söylenebilir, çünkü, 5237 s. Kanundan farklı olarak, 765 s.Kanun, bu madde hükmünde, kanun koyucunun iradesini bağlamaya kalkışmamıştır. Madem af hükmün muhatabı affı çıkaran kanun koyucudur, eğer kanun koyucunun bağlı yetki kullanması isteniyorsa, söz konusu hükmün, Ceza Kanununda değil, Anayasada yer alması gerekmektedir.
Özel af suçun değil, salt cezanın affı olduğundan, ne ceza mahkumiyetinin sonuçları ortadan kalkar, ne de kamu davası ortadan kalkar. Öyleyse, özel af, kamu davasını düşünen bir neden değildir. Böyle olunca, özel affın uygulanabilmesi için kamu davasının açılması, yürütülmesi ve af kanununun uygulanması ile sona erdirilmesi gerekmektedir. Öte yandan, özel af, ceza ayrıca azaltılabildiğinden veya başka bir cezaya çevrilebildiğinden, tümden cezayı ortadan kaldıran bir neden de değildir.
Özel af kısmi özel af olabileceği gibi, genel özel af da olabilir.Sadece bazı suçların cezasının kaldırılması ve süresinin indirilmesi halinde özel af kısmi özel aftır. Kuşkusuz, özel af şarta bağlı olarak da çıkarılabilir. Şart gerçekleştirilmiş olmadıkça, hükümlü aftan yararlandırılmaz.
Kanun, "cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının , özel affa rağmen etkisini devam ettirir" demektedir. Hüküm, TBMM' in iradesine kayıt getirdiğinden maksadını aşar niteliktedir. Bu nedenle, hükmün, " aksine hüküm yoksa mahkumiyetin kanuni neticesi olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları afla ortadan kalkmaz" biçiminde anlaşılması gerekmektedir, çünkü kanun koyucu, her zaman kuralın istisnasını koyabilmektedir
Dostları ilə paylaş: |