ROMA CUMHURİYETİ DÖNEMİ
GİRİŞ
Roma Cumhuriyeti, hükümetin bir cumhuriyet olarak işlediği Antik Roma İmparatorluğunun bir dönemiydi. Etrükslerin Roma kentini kurarken zorla çalıştırdıkları Latin halkı, zaman içerisinde güçlenerek Etrüks kralını kovmuşlar ve Roma Cumhuriyetini kurmuşlardır. Değişen sistem üzerine anayasa değiştirilmiş ve güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Roma Cumhuriyetini incelerken 5 devire ayırmamız mümkündür. Bunlar: Patrici devri, sınıf çatışmaları, yeni soyluluğun üstünlüğü, Gracchuss’lardan Sezar’a ve geçiş dönemidir. Cumhuriyet dönemine geçişle birlikte hiyerarşik yapıda ve düşünce özgürlüğünde gözle görülür bir değişiklik olmamıştır. Fakat toplumsal baskı azalmış, mimari; sanat ve dini alanlarda Yunan kültürüyle etkileşimler artmıştır. Askeri alanda da Roma ordusu ve Roma donanması şeklinde bir sınıflandırmaya gidilmiş ve olumlu yapısal değişiklikler yapılmıştır. Yaşanan iç savaşlarla yıpranan Cumhuriyet dönemi, Octavianus’un diplomatik grupları ve askeri gücü tekeline alması ve imparatorluğu yeniden ilan etmesi sonucunda sona ermiştir. Bu makale Roma Cumhuriyet dönemi hakkında bilgi vermek üzere yazılmıştır.
Anahtar kelimeler: Antik Roma, Anayasa, Siyasal Tarih, Askeri Yapı, Kültür
INTRODUCTİON
The Roman Republic was being governed by governmental system in the era of Antic Roman Empire.Latin people who were forced to work by Etruscan when the roman city was established they expelled the Etruscan kings in the time of gained strength and have established the Roman Republic.The have enhanced constitution and adopted the principles of seperations of power.Roman Repuclic was divided into 5 parts.Patricia period,class conflicts, supremacy of new nobility, from Gracchus to Cesar, transition period.In the time of repuclic with transition, both hierarchical structure and freedom of thought did not show alteration.But social pressure diminished and the interactive relation with Greek culture increased in the fields of architecture, art and religious.In the field of military ,Roman army and Roman flleet was divided as 2 different parts and occurred structural changes. The republican period is worn with experienced civil war ended off by the diplomatic groups of Octavioanus’s the military power of the emperor, taking the monopoly again. This article written for give information about Roman republic era.
KEYWORDS: Ancient Rome, Constitution, Political History, Military System, Culture
ROMA CUMHURİYETİ’NDE SENATO
Roma Cumhuriyetinin anayasası daha çok geleneğe kuşaklarca aktarılan sözlü ilkeler dizisiydi. Roma anayasası resmi değildi. Büyük kısmı sözlüydü ve sürekli gelişirdi. Senato ise yetkisini değer ve saygınlığından alırdı. Bu değer ve saygınlık Patrici denen soylularda bulunur, gelenek ve görenekten gelirdi. Her yıl bu senatörler arasından iki konsül seçilirdi. Bu konsüller barış döneminde yasa hazırlar, savaş döneminde orduya komuta ederlerdi. Ayrıca konsüllerin yıllık seçilmesi, görevin aşırı uçlara kaçıp yolsuzluk gibi şeylerin kolay bir şekilde meydana gelmemesini sağlamıştır. Asker hegemonyasının olmaması da Cumhuriyet Roması için refahı arttıran önemli bir faktördü.1
Roma tarihi boyunca en etkin ve daimi olan kurum, Roma senatosudur. Romanın ilk zamanlarından, Batı Roma imparatorluğunun son günlerine kadar etkisi, işlevleri, önemi değişmekle beraber ayakta kalmayı başarmıştır.2Senatus Populusque Quiritum Romanorum(SPQR) Roma halkı ve senatosu anlamına gelir. SPQR, eski Romada krallık döneminde başlayıp; dönemini de içine alan imparatorluğa kadar uzanan mutlak yasama organıdır. Tam olarak MÖ 753-MS 1453 arasında varlığını korumuştur.3
Cumhuriyet döneminden, ilk imparatorluk dönemine geçilmesiyle birlikte, senato prestij ve otoritesinin büyük bir kısmını kaybetmiştir. Bu dönemde, Senatus’un artık işleyemez hale gelen ve tamamen fonksiyonlarını yitirmiş olan halk meclisleri karşısında çok daha etkin olduğunu söyleyebilirsek de, imparatorun her alanda söz sahibi olması ile, senatus da imparatorun otoritesini kuvvetlendirmeye yarayan bir araç şeklini almıştır.4Roma Senatosuna yalnızca Patricius sınıfından gelen Romalı erkekler girebilmekteydi. Senatörler saygın, zengin patriciuslardı. Herhangi bir maaş almazlardı.
Magistralar kanun teklifinde bulunur, bu teklifler senatusta tarışmaya sunulur ve daha sonra Halk Meclisine götürülürdü. Halk meclisi tarafından tekrar onaylanması ve halka duyurulması gerekmekteydi. Devletin iç ve dış sorunlarında senatus’a danışılırdı. Senatus bir danışma heyeti olduğundan, açıkladığı görüşlerin büyük önemi bulunmaktaydı. Cumhuriyet dönemi senatosunun idari alandaki en önemli fonksiyonlarından biri, Senatus Consultum denilen kararları çıkarmasıdır. Cumhuriyetin ilk zamanlarında bir tavsiye niteliği taşımakla birlikte, senatoya duyulan büyük saygıdan dolayı uyulmaları hususunda bir inanç oluşmuştu. 5Cumhuriyetin ilerleyen zamanlarında Senatus’un otoritesi artmış, Senatus Consultum kanun olarak kabul edilmiştir. Senato, Romanın mali yapısı üzerinde de etkin bir nüfuza sahipti. Toplantılar Pomerium denilen Roma şehri içinde yapılırdı. Toplantılardan önce çeşitli dini törenler yapılmaktaydı. Günün ilk ışıklarıyla toplantı başlar, genellikle consul başkanlık eder ve bir açılış konuşması yapar, ardından da konu hakkında söz almak isteyen senato üyeleri kıdemlerine göre konuşurlardı.6Senatörler görüşlerini ifade etmek konusunda özgürlerdi, süre bakımından bir kısıtlamaya dahil değillerdi. Oylama zamanı gelince magistra kendi teklifini iletir ve senatörler ya olumlu ya olumsuz olarak oy kullanırlardı.7
Roma halkı temelde iki sınıfa ayrılıyordu: Senato ve Halk. Halk, senato üyesi olmayan Roma vatandaşlarından oluşuyordu. Yerel güç, çeşitli isimler altında komiteler ve konseyler aracılığıyla Roma halkının elinde toplanmıştı. Comiata Centuriara, Comiata Tributa ve Concilium Plebis temel siyasi kurumlardı.8Comiata Centuria savaş veya barışa karar vermek, önemli magistraları seçmek ve kanun yapmak gibi yetkilere sahiptir. Comitia Tributa 35 tribüs’ün birleşmesiyle oluşmaktaydı ve kurula bir konsül başkanlık ederdi. Tribüsler, akrabalık bağı taşıyan gruplar değildi, daha çok coğrafi bölümlerdi. Comitia Tributa küestörleri, kurulis adellerini ve askeri tribünleri seçerdi.9Pleb konseyi patrici olmayan yurttaşların kuruluydu. Bu kurul, pek çok yasayı yürürlüğe sokardı ve bir temyiz mahkemesi olarak da hizmet edebilirdi.10
Roma Cumhuriyetinin idari yapısını incelerken, Roma yönetiminin klasik yapısını oluşturan Cursus Honorum’dan da bahsetmek gerekir. Cursus Homorum çeşitli derecelerdeki Magistralıklara seçilebilmek için uyulması gereken sıra anlamına gelmiştir. 11Cursus Honorum : Quaestor, Aedilis, Praetor, Consul, Censor, Dictator olmak üzere 6 adet makamdan oluşur. Quaestorlerin görevleri, Consul’e ceza ve maliye işlerinde yardımcı olmaktı. Aedilisler Roma’da oyunların düzenlenmesi,asayişin sağlanması ve bayındırlık işleriyle yükümlüydüler. Praetorlerin görevi, Consullerin ağır yargı işlerini hafifletmekti. Consuller, Cursus Honorum’un en itibarlı makamıdır. Cumhuriyet döneminde, çok geniş yetkilere sahip olan Consuller, aynı zamanda devletin başıydı. Censorler, Census denilen ve her 5 yılda bir yapılan nüfus sayımlarının kayıtlarını tutmakla görevliydi. Cumhuriyet döneminde törlük makamı olağan dışı bir makam olarak karşımıza çıkmaktadır.12Devletin aşırı karışık olduğu durumlarda Consul tarafından 6 ayı geçmeyecek bir süre için atanan törler, patricius sınıfı arasından seçilmekteydi.
Roma Cumhuriyeti Siyasal Tarihi
Giriş: Roma Cumhuriyeti siyasal tarihine başlamadan önce üstünde durmamız gereken bazı kavramlar bulunmaktadır. Bu kavramların önceden açıklanması, konunun anlaşılması için önem arz etmektedir.
Senato: ’’Roma Cumhuriyetinin ve bir dönem Roma imparatorluğunun başlıca yönetim meclisidir. Dış politika odaklı olmasına karşı cumhuriyetin gelişmesiyle güç kazanmış, yetkileri oldukça genişlemiştir.’’
Sosyal Statüler: Patriciler, soylular; Plebler ise soylu olmayanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Comitia Centuria/Comitia Tributa: Century, 100 kişinin bir araya gelmesiyle oluşan topluluğa karşılık gelmektedir. Her Century kendi başkanını seçer. Bu toplulukların bir araya gelmesiyle Comitia Centuria meydana gelir. Roma, coğrafi olarak ayrılmış kabilelerden oluşmaktadır. Bu kabilelerin karar almak üzere bir araya gelmesiyle Comitia Tributa meydana gelir ve karar aşamasında kilit rol oynarlar.
Konsül: ’’Cumhuriyet döneminin üst düzey yöneticileridir.’’
Sensör: Nüfus sayımı ve yılda bir halktan bir kişiyi senatör seçme veya bir senatörü senatodan atma yetkilerine sahip kişiler(Cumhuriyetin ilk yılları için geçerlidir, ayrıntılar konu içinde açıklanmıştır.)
Diktatör: Olağanüstü durumlarda(askeri tehlike vb.) atanan ve olağanüstü yetkilere sahip kişi.
Quastetor: Genellikle finansal işlere bakan ve bir konsülün atanmasında söz sahibi kişi.
1.Patrici Devri(MÖ 509-367):
MÖ 509-510 yıllarında son Etrüsk kralın tahttan düşmesini takip eden yıl içerisinde yeni rejim cumhuriyet olarak belirlendi.13 MÖ 494 yılındaki bir savaş sırasında Plebler Senato’da güç kazanmak için ordularını savaşa götürmemiş, savaşa katılma şartını ise Pleblerden bir yönetici seçilmesi olarak bildirmişlerdi. Patriciler ise bu şartı kabul etmek zorunda kaldılar ve Pleb Tribünleri doğdu.14 Bu gelişmenin ardından Plebler Senato’da güç kazanmaya başladı, bu süreç MÖ 4. yy boyunca devam etti.15 Artık Pleb konsülünün çıkardığı yasa, en üstün yasa kabul ediliyordu. Her tribünün iki adet yardımcısı olmakta ve bunlara Pleb Aedili denmekteydi.16 Yine bu dönemde Sensörlük, Praetörlük ve Comitia Century oluşturuldu.
2.Sınıf Çatışmaları(MÖ 367-287):
MÖ 347 yılında ilk Pleb Praetör’ün seçilmesinin ardından ’’Ovinian Law’’ olarak tarihe geçen ve konsüllerin senatör atama yetkisinin sensörlere geçmesini içeren yasa Senato’dan geçti.17 Cumhuriyet rejimi yerleşmeye başlıyordu. Sensörler de karşılık mahiyetinde Pleblerden birçok kişiyi Senato’ya sokmuşlardı.
Senato’ya girebilmenin soylu olmakla bağlı olması, Plebler için hala bir sorun teşkil etmekteydi. Bu nedenle Senato’da sayıca üstünlüğü sağladıkları zaman Pleb senatörler ‘‘Soylu Plebian’’ terimini yani kişinin ailesinin yalnızca bir tarafının soylu olması halinde de soylu kabul edilebileceği ve Senato’ya girme hakkı kazanabileceğini ortaya atmışlardır.
MÖ 287 yılına kadar Plebler neredeyse her türlü devlet idaresinde söz sahibiydi. Ancak bu tarihten sonra kayıtlara iç borçlanma sebebiyle şeklinde geçen bir ekonomik sıkıntı, Pleb aileleleri arasında baş gösterdi. Bu gelişmenin ardından Senato içi desteğini kaybeden Plebler, halkın silahlanması ile sonuçlanacak bir süreci başlatmış oldular. Plebler isyancı halkla birlikte, mevcut orduya rağmen, Janiculum Tepesinde direnişe başladılar. Senato, bu durum karşısında bir diktatör atadı ve bu diktatör Hortesian Law isimli bir yasa çıkarttı.18 Bu yasaya göre Patriciler ekonomik bir karar almadan önce mutlaka Pleblerden onay almak zorunda kalacaklardı. Artık Patriciler neredeyse hiçbir üstün gücü yoktu. Plebler ve Patriciler politikadaki güç bakımından eşitlenmişti.
3.Yeni Soyluluğun Üstünlüğü(MÖ 287-133):
Hortesian yasasıyla soylu-soylu olmayan ayrımı büyük ölçüde ortadan kalkmıştı. Aynı yüzyıllar içinde dış seferlerdeki başarılar Senato’ya olan güveni arttırdı. Ancak bu dönemin son yıllarına doğru artan savaşlar yeni bir durumu de beraberinde getirdi. Savaşa katılan çiftçilerin sayısının artması, üretimi dolayısıyla ekonomiyi büyük zarara uğrattı. Bu durumu fırsat gören soylular tarım alanlarını değerlerinden düşük fiyata ele geçirip piyasa hakimiyeti sağladılar. Ekonomik olarak üstün konuma geçen soyluların şimdiki hedefi, Senato’daki eski güçlerine kavuşmaktı.
4.Gracchuslar’dan Sezar’a(MÖ 133-49):
Önceki dönemden kalan askeri ve ekonomik durum genel olarak bu dönemin önemli olaylarını tetikledi. MÖ 133 yılında Tribün seçilen Tiberius Gracchus getirdiği ilk yasayla bir kişinin sahip olabileceği toprak miktarını sınırlayarak soylu sınıfın kendisine karşı öfkelenmesine sebep oldu. Tabi ki bu yasanın önce Senato’dan geçmesi gerekiyordu. Ancak her ne kadar Plebler için çok avantajlı bir yasa olsa da, bir Pleb Tribünü yasayı reddetti. Bu olaydan sonra yasayı reddeden tribünü Pleb konsülü aracılığıyla mahkemeye verdi. Tiberus aynı yasayı ikinci kez onaylanması için konsül sunmayı planladığı gün, gözaltına alındı ve Senato merdivenlerinde suikaste uğradı.
Ardından Tiberus’un kardeşi Gaius Gracchus Tribünlüğe atandı. Gaius, kardeşine suikast düzenleyenleri bulmak ve Senato’nun bazı anti-demokratik yetkilerini ortadan kaldırmaktı. Kardeşinin davasında suikast değil kararı veren heyeti vatana ihanetle sürgün etmesi, ardından Senato’nun önemli kurumlarını etkisiz hale getirmesiyle Senato onu darbecilikle suçladı. Yine de Pleblerin desteğiyle Gaius MÖ 121 yılında tekrar Tribün seçildi. Bu kararın açıklanmasını takip eden gün Gaius evinde ölü bulundu.
Takip eden yıllarda Merkezden uzakta Numidia isimli ülkedeki yönetici, Micipsa, ömrünün sonuna gelmişti ve ülkesini 3 oğlu arasında paylaştırdı. Bu oğullardan Jugurtha Roma tribünlerinin bazılarını, bazı komutanları ve bazı senatörleri rüşvetle satın aldı. Ardından Roma Ordularını mağlup etti. Bu gelişmeler Roma adına leke sürüyordu. Ancak Roma’da orta halli bir ailenin oğlu olan Gaius Marius, Jugurtha’nın hakimiyetine son vermek üzereydi. MÖ 107 yılında soyluların tüm itirazlarına rağmen Gaius Marius Konsül olarak atadı.
Marius Numidia’yı hızlı bir şekilde işgal etti ve savaşa son verdi. Bu gelişme Marius’un kabiliyetini ve Senato’nun beceriksizliğini ortaya çıkardı. Ardından Asya’da Roma için tehdit niteliği taşıyan bir güç doğdu. Bu gücün başında ise Mithtidiates, Pontus İmparatorluğu’nun kralı, vardı. Roma Orduları bu gücü yenmek için sefere çıktı ancak mağlubiyetle yüz yüze geldiler. Marius bu gücü durdurması için yakın zamanda konsül seçilmiş olan Lucius Cornellius Sulla’nın Tribün seçilmesi için önayak oldu. Ancak aristokrat sınıfa yakın olan Lucius, ordunun başına geçince Roma’ya doğru yürümeye başladı. Bunun üzerine Marius tribünlerin yetkilerini kısıtlayacak bir yasaya onay verdi ve ordunun komutanlığı Lucius’dan alınmış oldu. Ordu asıl amacına geri döndü ve soyluların darbesi önlenmiş oldu.
Marius takip eden 10 yıl boyunca art arda konsül seçildi. Bu sıralarda Sulla, Mithtidiates ile barış yapmış, Roma’ya gayet normal bir şekilde geri dönmüştür. Ancak orduları Roma’ya yayılır yayılmaz bir darbe başlattı. Mariusu tutuklattı ve birçok yanlısını ya yakalattı ya da öldürttü. Kendisini diktatör ilan ettirdi ve geniş yetkilere sahip oldu. Ancak halkın yoğun baskısı sonucu istifaya mecbur kaldı. Sulla, MÖ 78 yılında öldü.
Sulla’nın ölümünden sonra Senato onun teğmenlerinden biri olan Gnaeus Pompeius Magnus’u İspanya’ya bir isyanı bastırması için gönderdi. Teğmen, döndüğünde Büyük Pompei olarak bilinecekti. Yakın zamanda Sulla’nın diğer teğmenlerinden Marcus Licinius Crassus güney İtalya’da bir isyanı bastırdı. Ancak onlar seferdeyken gücü elinde bulunduran Plebler Sulla’nın heykellerini yıktırdılar ve ona ait olan şeylere zarar verdiler, yürürlüğe koyduğu yasaları kaldırdılar. MÖ 66 yılında bir hareket çeşitli sınıflardan aldığı güçle Sulla’nın getirdiği yasaları tekrar yürürlüğe sokmaya çalıştılar. Ancak başarılı olamadılar. Bunun üzerine güçlü bir lider arayışı içine giren hareket, Lucius Sergius Catiline isminin arkasında toplanan hareket, konsüllerin ve senatörlerin öldürüleceği ve yeni reformların gerçekleşeceği bir dönemi, kırsal bir bölge olan Faesula’da başlattılar.19
MÖ 63 yılında Marcus Tullius Cicero, dönemin konsülü ile Catiline bir anlaşmaya varmak için bir araya geldiler.20 Bir anlaşmaya varılamayacağını belirten Cicero teslim olması gerektiğini Catiline’ye iletti ancak O bunu kabul etmeyince asker gücüyle bu hareketi kanlı bir şekilde bastırdı.
MÖ 62 yılında Pompei Asya’dan zaferle döndüğünde Senato’da Catiline hareketinin bastırılması sonrası hava hakimdi. Ancak Senato Pompei’nin de Catiline gibi olabileceğinden şüphelendiği için güçlerini parça parça elinden almaya başladılar.21 İspanyada’ki valilik görevinden dönen Julius Ceasar, Pompei ile anlaştı. Crassus’un da bu ikiliye katılmasıyla ilk triumvirlik(üçlü yönetim) oluşmuş oldu.22 Pompei güçlerine yeniden kavuştu. Bu gelişmelerin ardından Patricilerden Clodius’u tribün olarak atayarak Sezar, Clodius’un düşmanları olan Cicero ve Cato’nun önce yetkilerinin kısıtlanmasına arıdından Cicero’nun sürgüne gönderilmesi ve Cato’nun sefer bahanesiyle merkezden uzaklaşması sürecini başlatmış oldu.23
Bu gelişmeleri takiben gücünün farkına varan Clodius, Pompei’nin destekçileri dahil olmak üzere birçok kişiyi bir şekilde ortadan kaldırmaya, sesleri kısmaya başladı. Bunun üzerine triumvirlik yara aldı ve sonunda işlemez hale geldi. Pompei ve Crassus konsül olarak atandı, Sezar’ın valiliği 5 yıl uzatıldı.24 Ardından Crassus oğlunun yönetttiği orduyla sefere gitti ve sefer sırasında öldürüldü. Bu sıralarda Pompei’nin karısı ve aynı zamanda Sezar’ın kızı olan Julia hayatını kaybetti. O’nun ölümü, Sezar’la Pompei’nin arasını açtı.
MÖ 53 yılında Roma’da şiddetli bir dizi politik olay sonucu kaos ortamı oluştu. Sezar Senato’ya duruma müdahale edilmesi gerektiğini bildiren bir mesaj gönderdi. Ultimatom niteliğindeki bu mesajı reddeden Senato, Sezar’a ordularını çekmesini aksi takdirde yetkilerinin elinden alınacağını, çeşitli suçlamalara maruz kalacağı ve kendisine saldırı düzenlenebileceği şeklinde bir karşılık verdi. Bu durumdan faydalanmak isteyen Pompei, kendisini diktatör olarak ilan edeceği Senatus Consultum Ultimum yasasını çıkarttı. Ancak Pompei’nin bir zayıf noktası vardı, ordusunun tecrübesizliği. Sezar bunun farkındaydı ve bu zayıflığı kullanarak ordularını hızla Roma’ya sürdü. Korkuya kapılan Pompei Senato’yu Yunanistan’a taşıdı. Sezar ise Roma sokaklarında galip olarak güç gösterisi yapıyordu.
5.Geçiş Dönemi(MÖ 49):
Pompei’nin yenilgisinin ardından hızla büyük yetkilerin peşine düşen Sezar, diktatör ve konsüldü ancak ona daha fazlası gerekti. MÖ 48 yılında kalıcı tribün ilan edilmesinin ardından Senato’yu kapatma gibi yetkiler ve dokunulmazlık gibi büyük yetkilere kavuştu. Bu dönem MÖ 29 yılında Roma’nın İmparatorluğa dönüşmesiyle son bulmuştur.
Tüm bu yetkilere rağmen Sezar MÖ 44 yılında bir suikaste kurban gitti. Suikast, Gaius Cassius ve Marcus Brutus tarafından gerçekleştirildi. Senato’nun Sezar karşısındaki çaresizliği ve korkusuyla tetiklendi ve iç savaş başladı.
Sezar’ın ölümünün ardından tarih sahnesine Mark Anthony çıktı. Sezar’ın evlatlık oğlu olan Gaius Octavian ile ittifak kurdular. Bu ikiliye Marcus Lepidus’un da katılmasıyla ikinci triumvirlik kuruldu. Halkın da desteğiyle bu üçlü grup Sezar’ın ardında bıraktığı güçleri geri aldılar. Senato’nun yetkileri ve otoritesi çok azaldı. Mark Anthony, Mısır kraliçesi Kleopatra’yla evlendi. Ancak güç çatışmaları sonucu Octavius ve Mark karşı karşıya geldi. Mark Anthony’nin Octavius ile son savaşı olan Actium Deniz Savaşı’nda öldürülmesi sonrası Octavius bütün gücü eline aldı ve artık Augustus olarak anılıyordu.25 Roma tarihinde yeni bir dönem başladı.
Roma’da Kültür
Roma da Cumhuriyet Dönemi’nde yaşam genel olarak Roma kenti ve ünlü yedi tepe çevresinde yoğunlaşmıştı. Kentte gymnasium, tiyatro, hamam gibi mimari yaşamı kolaylaştıran mimari yapılar bulunmaktaydı.26 Roma'nın denetiminde ki tüm bölgelerde yerleşim mimarisi çok gösterişsiz evlerden taşrada ki villalara ve Roma'nın başkentinde ki zarif Palatinus Tepesi'ndeki yerleşkelere değin değişkenlik gösterirdi. Nüfusun büyük bir kısmı kentin göbeğindeki binalara yerleşmiş şekilde yaşardı. Çoğu Roma kasabasında tapınaklar vardı. Şehrin göbeğine su taşımak için su kemerleri yapılmıştı. İçecek olarak şarap ve yemeklerde kullanılan yağ başka ülkelerden getiriliyordu. Şehrin ileri gelenleri genel olarak şehirlerde ikamet ederlerdi ve konutlarını bakmaları için çitlik sorumlularına bırakmışlardı. İşçi verimliliğini artırmak ve imrendirmek için, şehrin pek çok ileri geleni çok sayıda köleyi serbest bırakmıştı. MÖ 2. yüzyılın ortalarının başlangıcında, Yunan kültürü, Helen kültürünün "beyin sulandırıcı" etkileri hakkında atılan söylevlere karşın giderek etkin duruma geliyordu.27 Agustus zamanında kendini birçok alanda geliştirmiş Yunan köleleri Roma’nın gençlerine hatta bazen kızlarına dahi eğitim vermekteydi. Mutfak kültürünün geniş bir bölümü Yunan kültürüne aitti. Latince’nin Yunan tarzı olmasından ötürü Romalı yazarlar Latince’yi küçümsediler.28
Toplumsal Tarih ve Yapı
Cumhuriyet Roma’sında Yunan kültürüyle büyük bir etkileşim yaşanmış, kültür, sanat olarak diğer uygarlıkların etkisiyle küresel bir yapıya bürünmüştür. Bu sayede etnik çeşitlilik artmıştır. Yunan örnekleri ve Romalı boyamaları arasındaki fark mimari ve heykelde kendini göstermiştir. Romalıların mimariye başlıca katkıları kemer ve kubbe olmuştur. Roma kültürü Avrupalı kültürleri de oldukça etkilemiştir. Giderek zenginleşen Latince kültür-sanat alanında Grekçenin hegemonyasını kırmış, imparatorluk sınırlarında kabul gören edebiyat dili Latince olmuştur.29 Latince Cumhuriyet Roması’nda lehçeleşmeye başlamıştır. Bu, Avrupa dillerinin oluşumu açısından oldukça ehemmiyetli bir durumdur. Vergilius ve Ovidius'un çalışmalarının dayanıklılık ve kalıcılık yönünden önemli eserlerdir. Roma hukuku pek çok Avrupa ülkesinin ve sömürgelerinin yasalarına temel oluşturmuştur. Toplumsal yapının merkezi sadece kan bağıyla belirlenmemiş, yasal olarak patria potestas bağıyla kurulmuş olan bir aile de bulunmaktaydı. Pater familias ailenin başıydı; eşinin, çocuklarının, erkek çocuklarının eşlerinin, yeğenlerin, kölelerin ve serbest bırakılmış kölelerin ve istediğinde mallarının efendisi ve sahibiydi.30 Aynı zamanda onları öldürme hakkına da sahipti. Roma yasası sadece patrici ailelerini yasal varlıklar olarak kabul ediyordu. Kölelik ve köleler toplumsal düzenin bir parçasıydı; kölelerin satın alınıp satılabilecekleri köle pazarları vardı. Kölelerin bir kısmı hizmetlerini tamamladıkları zaman sahiplerince salıverilirdi; buna karşılık bazı köleler serbest kalabilmek için para biriktirip, özgürlüklerini satın alırlardı.31 Genel olarak kölelere fiziksel zarar vermek yasaktı. Günümüzde Roma nüfusunun dörtte birinin kölelerden oluştuğu düşünülmektedir.
Giyim ve Yemek
Beyler çoğunlukla toga ve hanımlar ise stola giyerlerdi. Stola bir togadan farklı görünürdü ve genel olarak parlak renkli idi. Giyim ve kuşam konusunda sınıf farklılığı söz konusuydu. Romalılarda kişinin toplum içerisindeki giyimi sadece bazı katı kurallarla belirlenmekle kalmamış, yasal düzenleme altına alınmıştı.32 Plebler ya da avam çobanlar ve köleler gibi kalın ve koyu renklı kumaştan yapılmış tunik33 giyerken, particiler ise ketenden ya da ak yünden yapılmış tunik giyerlerdi. Bir şövalye ya da magistra augusticlavus, ufak mor düğmeli bir tunik giyerdi. Senatörler tunica laticlavia denen geniş kırmızı çizgili tunikler giyerlerdi. Askerlerin giydiği tunikler sivillerin giydikleri tuniklerden kısaydı. Erkek çocuklar, Liberalya bayramına kadar, kıpkırmızı ya da kenarları mor olan bir toga olan toga praetexta giyerlerdi. 16 yaşından büyük olan oğlanlar Roma yurttaşı oldukları belli olsun diye toga virilis(ya da toga pura) giyerlerdi. Toga picta utkulu generaller tarafından kullanılır ve generallerin savaş alanlarında ki marifetleri kadarınca işlemeleri olurdu. Toga pulla ise kara günde giyilirdi.
Ayakkabı bile bir kişinin toplumsal konumunun göstergesiydi. Romalılarda ayakkabılar sandal, ayakkabı ve çizme olarak gruplandırılabilir. Sandallar (soleae veya sandalia) ev içinde giyilebilirdi ve bunlar ile dışarı çıkmak, özellikle toganın altına giymek geleneklere ters düşmekteydi.34 Patriciler al ve kızıl sandaletler kullanırdı. Kahverengi ayakkabıları senatörler giyerdi. Ak renkli ayakkabıları konsüller ve ağır çizmeleri askerler giyerlerdi. Dışarı ayakkabısı calceus idi: togaya benzeyen Roma vatandaşlığının simgesi olan bir ayakkabıydı.35 Romalılar, kuzey sınırlarında dövüşen askerler için sandaletlerin içine giyilebilen çorap üretmişlerdi.
Sade yemek yeme kültürü Romalılarda alışkanlıktı. Ana öğünleri öğleden hemen önce tüketirlerdi. Sofraları ekmek, salata, peynir, meyveler, fındıklar ve bir önceki akşam yemeğinden kalmış soğuk etten oluşurdu. Romalı Ozan Horatius oldukça sade olarak tanımladığı kendi beslenme düzenine göre başka bir Roma gözdesinden, zeytinden, söz eder: "Bence, zeytinler, karakavuklar ve düz ebegümeci dayanıklılık sağlar." Bir masa çevresindeki taburelerde oturulup ailecek yemek yenirdi. Katı yiyecekleri parmaklarıyla yerler ve çorbayı kaşıkla içerlerdi. Şarap, ana içecekti ve ucuz olduğu için her öğünde her fırsatta tüketiliyordu. Yaşlı Cato36 bir keresinde işgücüne şarap sağlamak için kendi payını yarıya bölmeyi önerdi. Bal ve üzümlü içecekler bolca tüketiliyordu. Aç karnına içmek hem bedensel hemde tinsel zayıflatıyor, tepkimeleri ise Romalıların alışkın olduğu ayyaşlığın gerçek bir işareti sayılıyordu. Alkolik Romalılar içerisinde Marcus Antonius37 ve Cicero'nun öz oğlu Marcus (Küçük Cicero38) en bilinenlerdi. Genç Cato39 dahi tam bir ayyaş olarak tanınıyordu.
Eğitim ve Dil
Doğu Yunan'da çeşitli askeri fetihlerin ardından, Romalılar Yunan eğitiminin pek çok öğretisini kendi deneyimsiz düzenlerine uydurdular. Fiziksel eğitim, erkek çocukların Roma vatandaşı gibi yetişmesi ve muhtemel asker alımlarını hazırlamak içindi. Romalılar eğitim konusunda disipline çok önem verirdi. Kız çocukları biçki-dikiş, dokuma gibi yetenekleri çoğunlukla annelerinden öğrenirlerdi. MÖ 200 yıllarında önceki dönemlere göre daha ciddi bir okul eğitimi başladı. Genellikle altı yaş civarında eğitim veriliyordu ve ilerideki altı-yedi yıl boyunca, erkek çocuklar ve kız çocuklardan yazma, okuma ve saymanın temellerini öğrenmeleri umuluyordu. On iki yaşında Latince, Yunanca, dilbilgisi, edebiyat ve ardından topluluk önünde konuşma alıştırmalarını öğreniyor olurlardı.40 Hitabet41, çalışmayı ve öğrenmeyi gerektiren bir sanattı ve Roma’da başarılı hatiplere büyük önem verilirdi.42
Romalıların anadili Latinceydi. Yaşatılan Latin edebiyatı hemen hemen bütün olarak Klasik Latinceden ve yapay, şatafatlı bir edebi dilden oluşsa da; esas konuşma dili dilbilgisinde ve kelime hazinesinde Klasik Latinceden bir hayli farklı olan Halk Latincesiydi. Roma'nın büyümesiyle Latince Avrupa ülkerine yayıldı ve süreç içerisinde Halk Latincesi oldukça değişti. Bu değişmeyle beraber farklı yerlerde kerte kerte bir dizi belli Roma diline dönüştü. Fransızca, İtalyanca, Portekizce, Rumence ve İspanyolcayı kapsayan bu dillerin bir kısmı zamanla geliştikçe aralarındaki farklar da arttı. İngilizce kökende Romandan çok Cermen olsa da; İngilizce oldukça fazla Latince ve Latinceden-geliştirilmiş sözcük almıştır.43 Halkın aydın kesimi ise yapıtlarında Grekçe kullanırdı. (İslamiyet’in ilk dönemlerinde Türklerin Farsça kullanması gibi.44)
Güzel Sanatlar
Yunan yazarlar her zaman Roma Edebiyatı için önemli olmuştur. Sahip olduğumuz ilk eserlerden birçoğu, Roma'nın askeri tarihini içeren destanlardan oluşmaktadır. Cumhuriyet ilerledikçe yazarlar; şiirler, espriler, tarih ve ağıtlar üretmeye başladılar. Roma destanlarının en önemli edebiyatçılarından biri Vergilius’tur. Aeneis'i; Eneas'ın Troya'dan kaçışının ve gelecekte Roma olacak şehir yerleşiminin hikayesini anlatır. Lucretius, De rerum naturasında, bir destan havasında bilimi açıklamaya çalışmıştır. Eleştiri türünde ki eserler Roma'da yaygındı ve yermek için yazılan metinleri Iuvenalis ve Persius kaleme alırdı. Cicero'nun retorik45 yapıtları İlk Çağ'da kayda alınmış ve en iyi yazışma çeşitlerinden birkaçı olarak değerlendirilmektedirler.
MÖ 3. yüzyılda, Yunanlarda resim sanatı yayılmaya başladı ve pek çok Yunan ressam Roma evlerini açık hava resimleriyle süsledi. Dönemin büst sanatı klasik ve dinamik orantılarla yapılıyordu. Sonradan realistliği benimsedi. Sanatsal faaliyetlerden kabartmada da gelişmeler yaşandı.
Müzik günlük yaşamın büyük bir parçasıydı. Sözcüğün kendisi Yunanca μουσική (musiki46), "Musaların Sanatı" sözünden gelmektedir. Müzik; fazlaca özel ve halk olaylarına, akşam yemeğinden askeri geçit törenlerine ve tatbikatlara kadar birçok yerde insanlara arkadaşlık ederdi. Antik Roma müziğinin tartışıldığı zamanlarda, müzikte usta olmayanlara ve yine birçok müzisyene anımsatılmalıdır ki günümüz müziğini müzik yapan unsurların bir kısmı sadece geride bıraktığımız 1000 yılın sonucudur. Müziğin ezgisi, ölçüleri, armonisi ve ayrıca kullanmakta olduğumuz enstrümanlar yüzlerce yıl önce müzikle ilgilenmiş ve dinlemiş Romalılara bilindik gelmeyecektir.
Süreç içerisinde; şehirsel ihtiyaçlar farklılaşarak inşaat mühendisliği ve bina yapım teknolojisi gelişip işlendikçe Roma mimarisinde restorasyonlar yapıldı. Roma betonunun 2.000 yıl kadar süre dayanıklı bir beton olmasından ötürü, Roma inşaları ihtişamlı bir biçimde yapıldığından beri bir sır olarak kaldı. Roma şehirlerinin tasarımı iyi yapılıyor, çarpıcı bir şekilde idare ediliyor ve temizliğine oldukça önem veriliyordu.
Spor ve Eğlence
Roma’da askerler için bir çeşit eğitim alanı olan Campus Martius ("Mars'ın Alanı") diye bir yer vardı. Daha sonra o bölge Roma'nın atletizm mekanı oldu. Bölgede; çocuklar oyun oynamak, atlama, güreş, yumruk oyunu ve koşu vb. egzersizler yapmak için toplanırlardı. Binicilik, atış ve yüzme de fiziksel faaliyetler olarak görülüyordu. Kırsal alanlarda eğlenmek maksatlı balık tutulur, avcılık yapılırdı. Zar (Tesserae ya da Beştaş), Roma Satrancı (Latrunculi), Roma Daması (Calculi), Üçtaş (Terni Lapilli), tavlanın ataları olan Ludus duodecim scriptorum ve Tabula Roma Cumhuriyeti’nin oynanan masa oyunlarıydı. Müzik, tiyatro ve yarış oyunlarıyla da insanlar zaman geçirirlerdi.
Din
Din olarak Roma Cumhuriyeti’nde paganizm mevcuttu. Roma’da varolan dini inançlar Roma’nın kuruluş dönemine (MÖ 800 dolayları) uzanmaktadır. Sıklıkla Roma dini, Romalıların Yunan kültürüyle tanıştığı ve Yunanların dini inançlarının birçoğunu özümsedikleri MÖ 500 yıllarına kadar söz konusu değildir. Şahsi tapınaklar dini uygulamaların önemli bir yanıydı. Konutların her biri tanrıların tapınağı sayılırdı. Aile üyelerinin dualarını ilettiği, ayinlerini yaptığı ve evde tanrılarla etkileşime girdiği bir sunağı47 (lararium)vardı. Romalıların tanrılarının büyük kısmı Ön-Hint-Avrupalı tanrılardandı; diğerleri ise Yunan Tanrılarına uzanıyordu. Jüpiter (Tanrıların Kralı) ve Mars (Savaş Tanrısı) ünlü tanrılardan ikisi idi. Kültürü dolayısıyla Akdeniz’in büyük bir kısmına yayılmış olan Romalılar hem yabancı tanrıları hem de Sinisizm ve Stoacılık gibi diğer felsefi gelenekleri kendi kültürlerine katmaya başladılar. Ayrıca toplumda katı ahlak anlayışı mevcuttu ve toplumun büyük bir kısmını muhafazakâr kesim oluşturmaktaydı.48
Askeriye
Roma cumhuriyetinde askeriye Roma kara ordusu ve Roma donanması olmak üzere ikiye ayrılmıştı.49Roma kara ordusu Hoplit orduları ve manipüle lejyonlardan oluşmaktaydı. Ancak Kelt istilasının meydana geldiği süre zarfı içerisinde Roma ordusunun yetersizliği gün yüzüne çıkmıştı ve bu sebeple orduda yenilik yapılması şart haline gelmişti. Bu sebeple Romalı bir konsül olan Gairus Mairus döneminde lejyonda yenilikler yapılmıştır. Yapılan yeniliklere göre sosyal sınıflarına bakılmaksızın bütün yurttaşların lejyona katılabilmesinin önü açılmıştır.50
Erken Cumhuriyet Dönemi (MÖ 458–274)
Erken Cumhuriyet döneminde Roma Cumhuriyeti varlığını korumak, sınırlarını genişletmek ve bölgeyi hakimiyeti altına almak amacıyla hareket etmiş ve bunun sonucunda bir çok savaşa girmiştir. Bu savaşların başlıcaları Erken İtalya Seferleri ve Piros savaşlarıdır.51
Roma Cumhuriyeti erken İtalya seferlerini tamamlan sonra konumunu genel olarak güvene almış durumdaydı. Ancak, birkaç Kelt52 boyu birleşerek İtalyayı istila etmeye başladığında Romalılar bu tehlikenin farkına vardılar. Tüm bu olayların sonucunda karşı karşıya gelen Romalılar ve Keltler arasındaki çekişme Jül Sezar’ın tüm Galyayı zaptetmesine kadar yaklaşık 200 yıl boyunca sürmüştür.53
Piros Savaşı
Adını MÖ 200 yılında İtalyayı fethe gelen Pirostan alan savaşlar, Roma Cumhuriyeti açısından büyük öneme sahiptir. 5 yıl süren piros savaşlarının sonucunda çok fazla kayıp vererek yarımadadan çekilmek zorunda kalan Piros, günümüz siyasetinde haddinden fazla kayıpla kazanılan başarıya ‘Piros zaferi’ denmesinin sebebidir.54
Orta Cumhuriyet Dönemi (MÖ 274-248)
Pön Savaşları
İlkçağda Romalılarla Kartacalılar arasındaki savaşlara verilen ad. Üç Pön Savaşından birincisi M.Ö.264-241, ikincisi M.Ö. 218-201, üçüncüsü M.Ö. 149-146 tarihleri arasında meydana geldi. Pön Savaşlarının sebebi; Romalılarla Kartacalıların Batı Akdeniz’deki hakimiyet kurma mücadelesidir.
Pön Savaşları; Kartaca’nın yok edilip, Romalıların Batı Akdeniz’e hakim olmaları yanında askeri, idari, sosyal alanlarda ve toprak hukukunda değişmelere de sebep oldu. Üçüncü Pön Savaşı neticesinde, Romalılar, Afrika eyaletini kurdular. Kumandanların otoritesi ve derebeylik kuvvetlendi. Askeri ihtiyaçlar için vergi toplanmaya başlanıldı. Meclislerin yerine senato kuvvetlendi. Küçük toprak sahiplerinin elinden toprakların alınması veya kiralanması yoluna gidildi. Savaşlar sebebiyle nüfus azaldığından işlenmeyen arazi alanı arttı.55
Makedonya Krallığı, Yunan polisleri ve İllirya (MÖ 215–148)
Roma'nın Kartaca'ya karşı savaşıyla oyalanması, Yunanistan Yarımadası'nın kuzeyinde yer alan Makedonya'nın Kralı V. Filippos'a, gücünü batıya doğru yönlendirmesi için bir fırsat sağladı. Makedonya MÖ 200'de Yunan kent devletlerince hak öne sürülen bölgelere saldırmaya başlayınca, bu devletler de yeni buldukları bağlaşıkları Roma'dan yardım diledi. Roma Filippos'a Makedonya'yı aslen bir Roma eyaletine dönüştürmesi yönünde bir muhtıra verdi. Filippos reddedince Roma Filippos'a savaş açtı. En sonunda, MÖ 197'de, Romalılar Filippos'u Kinosefalya Muharebesi'nde yendi ve Makedonya teslim olmak zorunda kaldı.
Roma artık dikkatini doğudaki Yunan krallıklarından birine, Selevkos İmparatorluğu'na, yöneltmişti. Selevkosları Termopylae Muharebesi'nde yendi ve onları Yunanistan'ı boşaltmak zorunda bıraktı.
MÖ 148'e dek süren Makedonya Savaşıları’nın sonunda Roma Makedonya’yı mağlup etti. Başka bir Romalı ordusu Yunanistan’ı MÖ 146'da kuşatıp yıkarak fethetti.
Geç Cumhuriyet Dönemi (MÖ 147-30)
Yugurta Savaşı (MÖ 111–104)
MÖ 111-104 arasındaki Yugurta Savaşı, Roma ile Kuzey Afrika'daki krallık olan Numidya'dan Yugurta arasında gerçekleşmişti. Bu savaşın sonrasında, Roma çöl ve dağlardan oluşan doğal surlarına ulaştığından kıtadaki yayılışına büyük bir oranda son vererek Kuzey Afrika'daki son Roma barışını oluşturmuş oldu.
Kelt tehdidi (MÖ 121) ve yeni Cermen tehdidi (MÖ 131-101)
MÖ 121'de, Roma (bugünkü Fransa'nın bir bölgesindeki) iki Kelt boyu ile iletişime geçerek ikisini de belirgin bir kolaylıkla yendi. Cermen boyları Kimberek ve Tötonlar Avrupa'nın kuzeyinden Roma'nın kuzeydeki bölgelerine göçüp Roma ve bağlaşıklarıyla çarpıştılar. Aquae Sextiae Muharebesi ve Vercellae Muharebesi'nde iki boy da neredeyse yok edilerek bu gözdağı sona erdirilmiş oldu.
İç kargaşa (MÖ 135–71)
Romalı generallerin komutasında yurtdışındaki süresi uzamış seferler ve bu seferlerde askerlerin çapulla ödüllendirilmesi askerlerde genel olarak gitgide devletten çok generallere bağlı olma akımına yol açtı. Roma'yı bu dönemde kısmen büyük toprak alanlarının, kölelerin Romalı ustalarının sayısını büyük oranda geçtikleri köle tarımına verilmiş olması nedeniyle, birkaç köle başkaldırıları da bezdirmişti. MÖ'nün son yüzyılında en az on iki iç savaş ve ayaklanma oldu. Bu durum, Octavianus Senato'nun yetkisine başarılı bir biçimde karşı gelip prinçeps (imparator) olarak ona son verene dek bozulmadı.
Sezar'ın erken seferleri (MÖ 59–50)
İberya'da (bugünkü İspanya) pretör olarak bir dönemi sırasında, Pompeius'la eş dönemdeki Jül Sezar muharebede iki yerel boyu yendi.MÖ 59'daki konsül döneminin ardından, beş yıllık bir dönemliğine Galya Çisalpine (bugünkü Kuzey İtalya), Galya Narbonensis (bugünkü Güney Fransa) ve İllirya (bugünkü Balkanlar) Valiliği'ne prokonsül olarak atandı. M.Ö 58-49 yılları arasında süren Glaya Savaşları’nda Jül Sezar büyük muharebelerde geniş orduları yendi. Britanya ‘ya iki sefer düzenleyen ilk Romalı oldu. Galya, Kelt kimliğini tamamen kaybetti ve 476’da imparatorluk düşene dek Roma’ya bağlı kaldı.
Triumvirlikler ve Caesar'ın yükselişi (MÖ 53–30)
MÖ 59'a gelindiğinde güç ve etki paylaşımı için, Gaius Iulius Caesar, Marcus Licinius Crassus ve Gnaeus Pompeius Magnus ("Büyük Pompeius") arasında Birinci Triumvirlik olarak bilinen siyasal gayriresmi bir bağlaşıklık oluşturulmuştu. MÖ 53'te, Crassus Part İmparatorluğu'na (bugünkü Irak ve İran) bir Romalı istilası başlattı.Başlangıçtaki başarılardan sonra Crassus’un hayatını kaybetmesiyle Sezar ve Pompeius da siyasal birliklerini ayırdılar ve Pompeius, Sezar’ın siyasi birlikleriyle hareket etmeye başladı. Bu siyasal yalnızlık karşısında Sezar iç savaşı tercih etti.
M.Ö 48’deki Farsala Muharebesinde Pompeius bozguna uğratılsa da iç savaş sona ermedi. Caesar artık Roma devletinin birincil kişisiydi ve güçlerini büyütüp sağlamlaştırdığından düşmanları zorba bir hükümdar olmaya yönelik tutkuları olduğundan korkuyordu. Roma Cumhuriyeti'nin tehlikede olduğunu savunduklarından bir küme senatör bir komplo kurup MÖ 44'ün mart ayında Senato'da Caesar'ı öldürdüler. Marcus Antonius, Caesar'ın vekili, Caesar'ın suikastını kınadığı için halk düşmanı ilan edildi ve Caesar'ın evlatlık oğlu ve seçilmiş kalıtçısı Gaius Octavianus da, ona karşı olan savaşta komutayla yetkilendirildi.56
Octavianus İkinci Triumvirlik oluşturulduğunda Caesarcı Antonius ve Lepidus ile MÖ 43'te anlaşmaya vardı. Fakat bu anlaşma başarısız olunca iç savaş yeniden alevlendi.
Denizdeki Yunanistan kıyılarına yakın Aktium Muharebesi'nde Octavianus, Antonius ve Kleopatra'yı bozguna uğrattı. Octavianus'a Roma kenti içerisinde yegane "imperium"u, kalıcı konsül güçlerini ve her Romalı askeri yengisi için saygınlığı barındıran bir dizi özel güç bağışlandı; çünkü gelecekteki bütün generaller onun komutası altında hareket ediyor sayıldılar. MÖ 27'de Octavianus'a diğer bütün Romalılar üzerinde birincil konumunu belirten "Agustus" ve "Prinçeps" adlarının kullanımı bağışlandı ve "İmparator Kayser" sanını alarak ilk Roma İmparatoru oldu.
KAYNAKÇA
-
Türkoğlu, Gökçe H.(2009)’Roma Cumhuriyet ve İlk İmparatorluk Dönemlerinin İdari Yapısı’Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 11, Sayı 2, 2009, s. 251-289
-
, https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_Cumhuriyeti#K.C3.BClt.C3.BCr
-
http://kalemlervekiliclar.blogcu.com/roma-imparatorlugunda-cumhuriyet-donemi-imparatorlugun-cokmesi/4111758
-
http://www.thewhitetree.org/forum/viewpost.php?p=65644
-
http://bilgi-bilgi.com/romali_konsul
-
http://www.hakkindabilgial.com/tarih/13205-roma-senatosu.html
-
http://www.antiessays.com/free-essays/Mark-Antony-And-Octavius-Caesar-452604.html
-
http://www.aksitarih.com/romanin-iki-yuzu-cumhuriyet-ve-imparatorluk.html
Dostları ilə paylaş: |