Geçmiş işler:yıllardan beri geçen süreçte niçin çalıştınız? Niçin ağladınız? Niçin evlenmiştiniz? Burada amacınız geçmişinizin, geleceğiniz üstündeki etkilerini yeniden yapılandırmaktır. Kötü gerekçeniz varsa, onları pişmanlıkla temizleyin. Onlara yeni ve olumlu gerekçeler yükleyerek lehinize çevirin. Olumlu gerekçeleriniz varsa, onları yeniden canlandırın ve geleceğinize etkilerini bu yolla artırın.
İnsanın ciddiye almadığı bir söz söylemesi zamanla bütün sözlerindeki ciddiyetini kaybetmesine zemin hazırlar.
Niçin oradasınız ve niçin yapıyorsunuz?
Samimiyet düzeyimiz başkalarını fazla ilgilendirmeyebilir; ama Yaratıcının sizi değerlendirirken dikkate aldığı tek tarafınız, kalbinizin içtenliğidir.
DUYGU GÜCÜ
Duygu, maddeyi şah damarından yakalar: çünkü duygu maddeyi oluşturan enerji dalgasının kökeninden gelen bir esintidir. Duygusuz insan, maddenin hakimiyetinde yaşarken, duygulu insan, maddeye hakim yaşar.
Duygu Maddeye Hakim
İnsan kollarıyla yüz kilo yükün altında inlerken, ruhuyla hareket eden bir kadının, çocuğunu kurtarmak için yaptığı gibi, bir arabayı yerinden kaldırıp devirebilir.; çünkü duygu, ruha hakimdir ve ruh maddeyi şah damarından çekip sürükler.
Madde tek ve aynı şey olduğu için anlamı tektir; o zaman milyonlarca anlam maddenin bizzat yapısından değil, onu örgütleyen sanatkarın bilincinden doğuyor.
Yokluktan Varlığa
Ona ruh verdiğinizde tek bir kimlik olarak algılıyorsunuz; ama sahillerdeki ruhsuz kumları birbirinden ayrı değil, bütün olarak görüyorsunuz. Eğer arkalarındaki melek ruhsallığını algılasaydınız, her kum tanesini diğerinden ayıracak, her yağmur damlasını ayrı bir kişilik olarak göreceksiniz.
Parça ve Bütün
Anlamak için şöyle bakın: Elinizdeki kitabın “ŞU AN”daki maddesi, bir saniye önceki maddesi değil, o yok oldu ve şimdi onun yerine gönderilen madde, aynı görevi sürdürüyor. Veya şöyle bakın: Şu anda gözlerinizden girerek görmenizi sağlayan ışık, bir saniye önceki ışık değildir. Gelen anında gitmiş oluyor; ama gidenin yeri öylesine hızlı dolduruluyor ki biz “süreklilik” hissine kapılıyoruz.
Özü ve kaynağı itibariyle ruhsal bir varlık olan madde duyguları güçlü insanların elinde emre itaat eden bir askere dönüştürülüyor.
Öte yandan yogiler ve bizim tasavvuf geleneğimizdeki dervişler, ruhsal enerjilerini kullanarak madde üzerinde oynuyorlar ve ruhsallığın coşku veren ışığını algılıyorlar. Esasen bu algılama, dini inanışları ne olursa olsun, tüm mistik pratiklerde vardır; çünkü tüm insanların ruhları benzer yapıda ve ortak kanunların hakimiyeti altındadır. Hepimiz aynı yaratıcının eserleriyiz.
Sevgi ruhsal bir güçtür; yaratıkları fiziksel ellerinden değil, ruhsal boyutlarından tutup birbirlerine çeker.
Maddenin Esareti
Duygu yoğunluğunun öyle bir derecesi vardır ki oraya çıktığınızda dışarıdaki şartlar, karşınızdaki engeller birer birer değişir, düşmanlarınız kaçacak yer ararlar. Gerçeği ifade eden temel çerçeve şudur:
İsteklerinizi büyütün, onlara odaklanın, koşun, çırpının, iz bırakın, eser bırakın. Yaptıklarınız, kainatla ve onun sahibiyle barışık olsun.
Kedi vücuduyla köpek vücudu maddesel olarak aynı olduğu halde, ikisini birbirinden ayıran derin, ruhsal programlar vardır.
Vücudunuzu ayakta tutan sert omurga kemiğiniz değil, kaslarınızı yakalayan program vardır.
Rüyalarınızla, sezgilerinizle ve ruhsal çekiciliğinizle öteki tarafa, gözlerinizle, kulaklarınızla bu tarafa bakan ruhunuza daha keskin bir biçimde hakim olmayı öğrenirseniz, hayatınız üzerindeki tercih gücünüz daha kapsamlı olacaktır.
Düşündüğünüzü başaramamanın asıl nedeni, düşüncelerinizi duygu üretecek kadar yoğunlaştırmamanızdır.
Güçlendirilmiş Düşünce
Paranızı birkaç kişiye, tebessümünüzü birkaç bin kişiye ama sevginizi milyarlarca kişiye dağıtabilirsiniz. Para paylaşıldıkça azalır; ama duygu paylaşıldıkça artar.
İstemenin Gücü
Dr. Annie Basent’in “Düşünce Şekilleri” isimli kitabında anlatıldığına kulak verin: “Çocukları için şefkatle dua eden annelerin ruhlarından kopan bir enerji kitlesi, çocuklarını çevresel tehditlere karşı bir kale gibi korumaktadır.”bazı dini yorumlara katılıyorum: “Eğer söylediğiniz sözlerden kıyamete kadar sizi destekleyecek ruhani yaratıklar yaratılmasını istiyorsanız, kalbinizle, içtenliğinizle ve duygularınızla isteyin.” Çünkü söz, ağızdan, duygu yürekten kopar.
Akıl yaşadığınız evreni daraltır, duygu genişletir. Duygu eğer akıl ile işbirliğine girerse, bir kişinin hayatına bin kişilik hayat sağlayabilir.
Tüm bu sözlerdeki ortak temaya dikkat edin. Acı ve çile çeken insanlar, hastalar, mazlum ve masumlar, yetimler, kimsesizler, anne babalar... Derin ve samimi duygularla kuşatılmış insanlardır bunlar. Söz ve anlam bu insanların ağızlarından değil kalplerinden çıkar. Bu insanların gücü ellerinde veya dillerinde değil, ruhlarındadır. Kendinizi derin duygu ve isteklerle kuşatmanız için, hasta ve yetim olmak zorunda değilsiniz. Hastaların ve yetimlerin yardımına koşun, en azından onlara güler yüzünüzle ve şefkat ellerinizle destek olun yeter.
Duygularınız sizi kontrol ettiğinde, duygu fırtınalarıyla savrulan bir saman çöpü gibi duvarlara çarparsınız. Duygularınızı siz kontrol ettiğinizde, önünüze gelen engelleri savurup geçen fırtınalara dönüşürsünüz.
Yoğun duygularla istediğinizde, ruhunuzdan bir özellik veya güç çevreye yayılır. Bir gül çiçeği saldığı kokusuyla sevimli simaları nasıl kendine çekerse, insan da ruhundan çevreye yayılan duygulu isteklerle sevgiyi ve dostluğu öyle kendine çeker.
Şiddetli şefkat, ölüm tehlikesine rağmen insanı can kurtarmaya koşturur.
Kendi duygularına hakim olan başkalarının duygularına da hakim olabilir.
İsteklerinize yüklediğiniz duygularınız ne kadar yoğunlaşırsa, onlara ulaşmak için harcadığınız emek, o kadar azalacaktır.
Sessiz Değişim
Duygularınızla isterseniz, hayatınız adım adım değiştirilir. Çıktığınız yerden geriye baktığınızda orada büyük bir uçurum görürsünüz.
Duygu servettir, yaşayarak biriktirilir ve biriktikçe güçlenir.
Dostları ilə paylaş: |