Rıza Kardan Çeviri: Kadri ÇELİk tatbik ve Tashih Mecme-i Cihani-i Ehl-i Beyt (a s.)


Dördüncü husus: Koşullu önermede yer alan fa-i tefri' edatı



Yüklə 0,76 Mb.
səhifə16/43
tarix26.07.2018
ölçüsü0,76 Mb.
#59402
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   43

Dördüncü husus: Koşullu önermede yer alan fa-i tefri' edatı


Ulul emr kelimesinin anlamını açıklama hususunda büyük bir rolü olan noktalardan biri de “Allah’a itaat ediniz, resule ve ulul emre itaat ediniz.” Cümlesinden sonra yer alan koşullu önermede ki fa-i tefri’ edatıdır.

Bu koşullu önerme şöyle ifade edilmiştir: “Bir şey hususunda ihtilafa düşerseniz onu Allah’a ve resulüne döndürün.” İhtilaflı hususlarda Allah ve resulüne müracaat etmek Allah resul ve ulul emre itaatin farz oluşuna dayandırılmıştır. Bu beyan bizlere açık bir şekilde şunu anlatmaktadır ki ihtilaflı konuları Allah ve resulüne döndürmede ulul emre itaatin büyük bir müdahalesi ve etkisi vardır. Bu dayandırma ve tefri’ meselesi iki esaslı konuyu içermektedir.


1- Ulul emrin ismeti. Zira ulul emr hata ve isyana düşecek olursa ihtilaflı konularda günah ve yanlışlık yapacak olursa artık bu kimsenin kitap ve sünnetle bir irtibatı kalmaz. Oysa tefri’ ve dayandırma meselesi şu hakikate delalet etmektedir ki ulul emre itaat farz olduğu gibi ihtilaflı olan konuları da Allah ve resulüne döndürmek gerekir.

2- Kitap ve sünnetin içeriği hakkında ilim sahibi olmak. Zira eğer ulul emr kitap ve sünnette yer alan bir tek hükmü bile bilmeyecek olursa ve o hususta yanlış bir hüküm verecek olursa söz konusu meselede kendisine itaat kitap ve sünnete müracaat değildir. Oysa tefri’ ve dayandırma gerçeği bize şunu anlatmaktadır ki ulul emre itaat her zaman ihtilaflı konuyu kitap ve sünnete döndürmeye neden olmaktadır. Dolayısıyla ayette geçen fa-i tefri’ edatı masum imamlarda ulul emri tayin için apaçık bir delil konumundadır.

Bütün bu hatırlattığımız konulardan şu gerçekler istifade edilmektedir.
1- Ayette geçen ulul emr kim olursa olsun emir ve yasaklar hususunda günah ve hatadan masum kimselerdir.

2- uıul emr Fahr-u Razi’nin dediği gibi ehlu’l hal ve’l akde uyarlanmamaktadır.

3- İspat edildiği üzere ulul emr hakkında beyan edilen on iki görüşe göz atacak olursak ayet-i kerimeden istifade esasınca kabul edilmesi mümkün olan ulul emrin anlamı hususundaki tek görüş İmamiye şiasının masum imamlarıdır. Onlardan başkasının masum olmadığı hususundaki icmada bu gerçeği tekit emektedir.

Zalim emirler ulul emr olamazlar


Ulul emrin anlamı hususunda daha önce de hatırlatıldığı gibi ulul emr sadece ümmetin işleri hususunda malikiyet ve yöneticilik hakkına sahip olan kimseleri kapsamaktadır. Bu başlık sadece bu kimseler hakkında geçerlidir. Hatta eğer zulüm ve haksızlıkla bu ümmetin yöneticiliği makamları elerlinden alınmış olsa dahi yine de bu hak onlara aittir. Her ne kadar evi gasp edilmiş ve evinden çıkarılmış olsalar da onların bu hakkı ortadan kalkmaz.

Ulul emr makamının yüceliğine delalet eden başka bir husus ise ulul emrin Allah ve resulüne atfedilmesidir. Mutlak itaatin vücubu hususundaki bu ortaklık ve yakınlık bu büyük değere layık olan kimseler için mümkün olmayan yüce bir mertebedir.

Bu iki önemli husus (ulul emrin anlamı ve itaatin vücubunda Allah ve resulüne atfedilmesi) ayet-i kerimede zalimlerin ulul emr çerçevesi dışında kaldığını açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Zemahşeri Keşşaf adlı tefsirinde bu ayet-i kerime hakkında şöyle demektedir: “Allah resulü zalim emirlerden uzaktırlar. O zalimlerin itaatin vücubunda Allah ve resulüne atfedilmiş olmaları imkansızdır. Onlar bu makama layık değillerdir. Bunlar için en uygun isim zorla halka galebe çalan hırsızlardır.”1

Bu açıklama ile birlikte zalim emirleri de ayetin kapsamında gören ve itaat lüzumunu belirten hadisleri onlar hakkında da hatırlatan Taberi’nin görüşündeki sorunlar da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Ulul emr hakkında Taberi’nin ifadesi


Burada Taberi’nin konu hakkındaki delilini de nakletmek uygun olur düşüncesindeyiz: “Bu konuda en doğru olan görüş şöyle diyen kimselerin görüşüdür: “Onlar emirler ve valilerdir. Zira Allah Resulü’nden (s. a. a.) Sahih bir şekilde rivayet edildiği esasınca itaat ve Müslümanların maslahatına olan şeyler hususunda imamlara ve velayet sahiplerine itaat emredilmiştir. Nitekim Ali b. Müslim Tusi bana şöyle demiştir: “Abdullah bin Muhammed bin Urve, o da Hişam b. Urve’den o da Ebi Salih Seman’dan ve o da Ebu Hureyre’den Allah Resulü’nün (s. a. a.) Şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Benden sonra sizlere fasık veya iyi valiler gelecektir. Onları dinleyin. Hakka uyan şeylerde onlara itaat edin. Arkalarında namaz kılın. Onlar iyi iseler bu hem sizin ve hem de onların lehinedir. Eğer kötü iseler sizin lehinize onların ise aleyhinedir.”

İbn-i Musenna Nafi’deni o da Abdullah’tan Resulullah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Hoşlansın veya hoşlanmasın günah olmayan hususlarda Müslüman itaat ile yükümlüdür. Ama günahı emrederse itaat edilmez.”

İbn-i Musenna, halid b. Ubeydullah’tan, o da Nafi’den, o da İbn-i Ömer’den o da Resulullah’tan (s. a. a.) Bunun benzerini nakletmiştir.1

Taberi bütün görüşler arasında ulul emrin iyi veya kötü mutlak emirler olduğu görüşünü kabullenmiş emir ve valilere itaati mutlak şekilde gören bu iki hadisi de delil olarak ortaya koymuştur.

Ulul emrin anlamı ve Allah resulüne atfedilmesi bu görüşü reddettiği gibi bizzat Taberi’nin bu görüşünün de bir takım sakıncaları vardır.

Birinci sakınca: Bu hadisler muteber ve hüccet değildir. Zira hadisin senedinde evvela Ubey ebi Fedik adında biri vardır ki Ehl-i Sünnetin hadis ve rical imamlarından biri olan İbn-i Sad bu şahıs hakkında şöyle diyor: “Bu şahıs kendisinden çok hadis nakledilen bir kimse olmakla beraber sözleri hüccet değildir.”2

İbn-i Habban bu şahsı hata ve yanlışlık sahibi bir kimse olarak kabullenmektedir.”1

Aynı zamanda bu hadisin senedinde Abdullah b. Muhammed b. Urve vardır ki maruf rical kitaplarında onun hakkında güvenilir olduğuna dair bir söz bulunmamaktadır.

İkinci hadisin senedinde de bazı zayıf ve meçhul kimseler vardır. Örneğin Ebu Hatem, Ebu Uyeyne, Yahya el Kattan, İbn-i Muin, İbn-i Ebi Şeybe, Nesai ve Darukutni gibi rical alimleri tarafından zayıf ve güvenilmez bir kimse olarak nitelendirilmiştir. 2

İkinci sakınca bu hadislerin ulul emr ayetiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır ve bu ayeti tefsir makamında değillerdir.



Yüklə 0,76 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin