Evlenilmesi Haram olanlar
"Size şu kadınları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, aranızdan zifaf geçmiş olan kadınlarınızdan doğan üvey kızlarınız. Eğer zifaf geçmemişse onların kızlarını nikahlamakta size günah yoktur. Öz oğullarınızın hanımlarını nikahlamanız ve iki kızkardeşi birden nikahınız altına almanız da size haram kılındı.." (Nisa 23)
1) Soy açısından haram olanlar:
* Kişinin usulu, erkekse anası, ninesi, kız ise babası, dedesi, ne kadar yukarı çıkarsa çıksın
* Kişinin füruu, oğlu, kızı, torunları ne kadar aşağı inerse insin
* Ana ve babanın çocukları, torunları, kardeşleri, yeğenleri
* Amcalar, halalar, dayılar, teyzeler
2) Evlenme açısından haram olanlar:
* Büyüklerin eşleri : Babanın eşi, annenin veya babanın babasının eşleri
* Çocukların eşleri
* Kayınvalide ve ne kadar yukarı çıkarsa çıksın. Burada nikahlanma yeterlidir. Cinsel birleşme şart değildir.
* Bir erkeğe cinsel birleşmede bulunduğu karısının başka kocadan olan çocukları ve nunların çocukları.
* Evlenme açısından haram olanlar sahih nikahtan olduğu gibi emzirme ve zina ile de gerçekleşir.
3) Süt emzirmeden doğan hısımlık:
* Soy hısımlılığı ve evlenmeden doğan hısımlık derecesindeki süt hısımlılıklarıda devamlı evlenme engellerindendir.
4) Geçici evlenme engelleri:
* Birbirinin yakını olan kadınlarla evlenme: Bir kadınla onun kizkardeşini, halasını, teyzesini bir nikah altında bulundurmak gibi. Birbirinin yakını olan iki kadın, bir erkeğin nikahı altında ise, ikisininde nikahı batıldır. Birisi önceden nikahlanmış ise birincisinin sahih, ikincisinin batıldır.
* Başkalarının karısıyla evlenmek: Kocası ölmüş veya boşanmış olup da iddet bekleyen kadınal evlenmek haramdır.
Şa'bi anlatıyor: "Hz. Cabir (radıyallahu anh)'i dinledim, "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadının halası veya teyzesi üzerine nikahlanmasını yasakladı" demişti."2256
Kabîsa İbnu Züeyb anlatıyor: "Hz. Osman (radıyallahu anh)'a bir adam: "Köle olan iki kızkardeş, bir kişinin nikahı altında birleştirilebilir mi?" diye sordu. Hz. Osman:
"Onların bu şekilde nikahlanmasını bir ayet helal, bir ayet de haram kıldı. Ben ise, böyle bir şeyi yapmayı sevmem!" dedi. Adam Hz. Osman'ın yanından çıktı. Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabından bir kimseye rastladı. Bu meseleyi ona da sordu. O da:
"Bana gelince, yetki benim elimde olsa, bunu yapan birini bulduğum takdirde ona mutlaka ibaretamiz bir ceza veririm!" dedi.
İbnu Şihab rahimehullah: "Bu cevabı veren zatın Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) olduğunu zannediyorum" dedi.2257
Gayr-i Müslimle Evlenmek
Müslüman bir erkeğin Ehl-i Kitap olan Yahudi ve Hristiyan bir kadınla evlenmesi kerahatle birlikte caiz olup mekruhtur. Çünkü, doğacak çocuk, baba ve annesinin ayı ayrı istikamette gelişmiş inançlar arasında sarsıntılara maruz kalmaktadır. Müslüman kadınların Kitap ehlinin erkekleriyle evlenmelerinin caiz olacağına dair ne âyet, ne hadis hiçbir mübahlık delili gelmemiştir.
Ehl-i kitabın dışında kalan ve inanç itibariyle küfür içinde bulunan bulunan ve evlenmesi caiz olmayan kadınlar şunlardır:
* Budist veya Brehmen gibi isimlerle adlandırılan ve ineğin tenasül uzvuna tapan Mecusi hindiler
* Puta tapan kadınlar
* İsmaili ve Karmati gibi sapık zındıklar
* Din ve ahlak bağlarını kırmış bir görüşün zebunu olan kadınlar
* Dinsiz ve ateist kadınlar
Bu konuya Elmalı Tefsirin de özetle şöyle değinilinmektedir:
"Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar." (Bakara Suresi / 221)
Müşrik, Kur'ân dilinde iki anlama gelir ki biri zahirî, diğeri hakikîdir.
Zahirî müşrik, açıktan açığa Allah'a ortak koşan, birden fazla ilâh olduğu kanaatinde olanlardır. Bu anlama göre, Kitap ehline müşrik denmez.
Hakikî müşrik, gerçekten tevhidi ve İslâm dinini inkar edenler, yani mümin olmayan gayr-i müslimlerdir.
Yahudiler ve Hıristiyanlar müşrik midirler?
* Bunlar, dıştan tevhide inandıklarını ileri sürmelerine rağmen, gerçekte Allah'ın çocuğu olduğu kanaatindedirler.
* Hıristiyanlar, teslise (Allah'ın baba, oğul ve Rûhu'l-Kudüs olmak üzere üç olduğuna) inanırlar. Ve "Mesih, Allah'ın oğludur." derler.
* Yahudiler de "Üzeyr Allah'ın oğludur." demişlerdir. Böyle demekle birlikte onlar tevhide inandıklarını da iddia ederler.
Her ikisi de dıştan dışa müşrik değillerse de, gerçekte müşriktirler. Bunun için mutlak olarak müşrik denildiği ve özellikle iman karşılığında söylendiği zaman, mutlak anlamı üzere kullanılmış demektir ve genel olarak kâfirleri kapsar.
"Sizden önce kitap verilen ümmetlerin hür ve iffetli kadınları da iffetlerinizi koruyarak, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, kendilerine mehirlerini verip nikâhladığınız takdirde size helâldir" (Maide,5)
Ancak Maide Suresinde, uyarınca bu âyetin birinci fıkrasından Kitap ehlinin kadınları istisna olunarak, Kitap ehlinden kız almaya mekruh olarak ruhsat verilmiş; fakat ikinci fıkra muhkem olarak kalmış ve kız vermeye hiçbir şekilde izin verilmemiştir.
"Erkekler, kadınları yönetmeye yetkilidirler." (Nisa, 34)
İlâhi kânunu gereğince kadınlar kocalarının yönetimi altında bulunurlar. Dolayısı ile, bir mümin kadını, bir kâfir ile evlendirmek onu, o kâfirin yönetimi altına bırakmak ve onun davasına mahkûm etmek olacağından, o mümin kadını kesinlikle ateşe atmaktır.
Ancak bu ilâhî kânunu bilen ve kendini ona göre idare edebilecek olan erkekler hakkında bu yönetim altına giriş ve çağrıya mahkûm oluş zorunlu ve kesin değildir. Bu şartlar altında, müslüman erkekler için ihtiyaç hâlinde bir ruhsata imkân vardır. Bunun için bu âyetle yol gösterme ve hatırlatmadan sonra,
"Kitap verilen ümmetlerin hür ve iffetli kadınları" (Maide, 5/5) âyetiyle gereğinde yalnız Kitap ehlinden kız almaya ruhsat verilmiş ve zururetler kendi miktarlarınca takdir olunacağından, bunun dışındakiler yine haramlıkta bırakılmıştır.
Mehir:
Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir kadın gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, dedi. Sana nefsimi bağışlamaya geldim."
Aleyhissalâtu vesselâm kadına şöyle bir nazar edip sonra tepeden tırnağa gözden geçirdi, bir de sâbit baktı ve sonunda (hiçbirşey söylemeden) başını yere eğdi.
Kadın, Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, hakkında hiç bir hükme varmadığını görünce oturdu. Derken bir adam doğrulup:
"Ey Allah'ın Resûlü! Sizin ona ihtiyacınız yoksa onu bana nikahlayın!"dedi. Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Yanında (buna mehir olarak verecek) bir şeyler var mı?" diye sordu. Adam:
"Vallahi yok ey Allah'ın Resûlü!" deyince:
"Ailene git, bir şeyler bulabilecek misin bir bak!" dedi. Adam gitti ve az sonra geri geldi:
"Hayır, vallahi ey Allah'ın Resulü hiç bir şey bulamadım!" dedi. Rasulullah tekrar:
"İyi bak, demirden bir yüzük de mi yok!" buyurdu. Adam tekrar gidip yine geri geldi ve:
"Hayır! Vallahi ya Rasulullah, demirden bir yüzük bile yok! Ancak işte şu izârım[1] var, yarısı onun olsun" dedi. Sehl der ki: "Adamın ridası yoktu" Aleyhissalâtu vesselam:
"İzarın ne işe yarar? Onu sen giyecek olsan onun üzerinde birşey olmayacak, şayet o giyecek olsa senin üzerinde bir şey kalmayacak!" buyurdular. Bunun üzerine adam oturdu. Epey bir müddet oturduktan sonra, kalktı.
Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun döndüğünü görünce, geri çağırılmasını söyledi. Adamı çağırdılar.
"Kur'ân'dan ne biliyorsun (hangi sureler ezberinde?)" diye sordu. Adam:
"Şu şu sûreleri biliyorum!" diye bildiklerini saydı.
"Yani sen bunları ezbere okuyor musun?" diye tekrar sordu. Adam:
"Evet!" deyince, Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Haydi git, ben kadını sana temlîk ettim" buyurdu."
Bir rivayette: "Kur'an'dan bildiklerin(i öğretmen) mukabilinde onu sana nikâhladım" buyurdu."2258
Enes (radıyallâhu anh) buyurdular ki: "Ebû Talha, Ümmü Süleym (radıyallâhu anhâ)'la evlendi. Aralarındaki mehir müslüman olmaktı. Ümmü Süleym, Ebû Talha'dan önce müslüman olmuştu. Ebû Talha, Ümmü Süleym'i istetince, Ümmü Süleym: "Ben müslüman oldum, sen de müslüman olursan evlenirim" dedi. Bunun üzerine o da müslüman oldu. Ümmü Süleym'in mehir olarak istediği şey müslüman olması idi."2259
Âişe (radıyallâhu anhâ)'ya: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hanımlarına verdiği mehir ne idi?"diye sorulmuştu şu cevabı verdi:
"Oniki okiyye ve bir neşş idi. Neşş nedir biliyor musunuz? Yarım okiyyedir. Bunun tamamı beşyüz dirhem eder."2260
Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Safiyye (radıyallâhu anhâ)'yı âzad etti ve onun âzadlığını mehri yaptı."2261
Nâfi anlatıyor: "Ubeydullah İbnu Ömer'in bir kızı vardı. Annesi de Bintu Zeyd İbni'l-Hattâb idi. Bu kız, Abdullah İbnu Ömer'in bir oğlunun nikahı altında idi. Oğlan, Zeyd İbnu'l-Hattab'ın kızıyla gerdek yapmadan vefat etti, üstelik henüz mehir de tesbit etmemişti. Kızın annesi, Abdullah'a gelerek kızın mehrini taleb etti. İbnu Ömer (radıyallâhu anh), kadına: "Kızınıza mehir yoktur. Eğer mehir olsaydı onu asla tutmaz verirdim, aksi halde kıza zulmetmiş olurum" dedi. Kadın onun hükmünü kabul etmek istemedi. Aralarında, Zeyd İbnu Sâbit (radıyallâhu anh)'ı hakem yaptılar. O, kızın mehir hakkının bulunmadığına, fakat mirasa iştirak hakkı olduğuna hükmetti."2262
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) demiştir ki: "Boşanan her kadının bir istifâde (tazminat) hakkı vardır. Bu tazminattan, kendisine mehir tayin edildiği halde, temas vâki olmadan boşanan hariçtir. Böyle bir kadın, kendisi için tesbit edilen mehrin yarısını alır."2263
İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh): "Nikâhda perdeler indirildi mi mehir vacib olur" diye hükmetti."2264
Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yerine getirilmeye en ziyade lâyık olan şart, fercleri helâl kılmak üzere kabul ettiğiniz şartlardır."2265
Dostları ilə paylaş: |