Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri



Yüklə 50,31 Kb.
tarix01.11.2017
ölçüsü50,31 Kb.
#24841

Sakıp Sabancı, Aramızdan Ayrılışının 13. Yılında “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri” ile Anıldı

  • 2017 Sakıp Sabancı Jüri Özel Ödülü Sahibi: Nermin Abadan Unat

  • Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: “Küreselleşen hayatlarımızda nüfus hareketleri yapıcı etkileşimlerin yanı sıra  çatışmaları da  doğurdu”

  • Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü’nde bu yıl, Jüri Özel Ödülü’ne Nermin Abadan-Unat layık görüldü. Eşit ağırlıklı verilen üç “Makale Ödülü”ne bağımsız araştırmacı Defne Kadıoğlu Polat, City University of New York’tan Zeynep Selen Artan-Bayhan ve Florida Üniversitesi’nden Tolga Tezcan layık görüldüler.

Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine verilen “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülü”, Sakıp Sabancı Ailesi ve Sabancı Üniversitesi evsahipliğinde, 10 Nisan 2017, Pazartesi akşamı, Sabancı Center’da gerçekleşen törenle sahiplerini buldu.

Bu yılki konusu “Gündelik Yaşamda Türkiye Kökenli Avrupalılar” olarak belirlendi. Bu konunun belirlenmesinde, Türkiye’nin; ekonomik, siyasi ve toplumsal hayatta cinsiyet eşitsizliğini azaltmaya yönelik önemli çabalara ve ilerlemelere rağmen, birçok standart açısından bu hedeflerinin gerisinde kalması etkili oldu.

Ödül töreninin açış konuşmasını Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı yaptı. Ödülün bu yılki jüri başkanı Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Senem Aydın Düzgit de gerekçeli kararlarını açıkladı.
Jüri Özel Ödülü’ne Nermin Abadan-Unat layık görüldü. Nermin Abadan Unat; Türk dış göçüyle ilgili sorunlar ile yurtta ve yurtdışında gerçekleştirdiği çeşitli çalışmalarıyla Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü.

Eşit ağırlıklı verilen üç “Makale Ödülü”nü ise;



  • "Hiç olmazsa bir evimiz var: Soylulaştırılan Bir Berlin Mahallesinde Yaşayan Türkiyeli Göçmenlerin Gündelik Deneyimleri” başlıklı makalesiyle bağımsız araştırmacı Defne Kadıoğlu Polat,

  • “Yurtdışında İbadet: Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndekiTürkiyeli Göçmenlerin Dinsel Sınırları ve Deneyimleri” başlıklı makalesiyle City University of New York’tan Zeynep Selen Artan-Bayhan

  • Köprü Kurmak mı, Yakmak mı? Gurbetçilerin Geriye Dönüş Niyetleri” başlıklı makalesiyle Florida Üniversitesi’nden Tolga Tezcan layık görüldü.

Nermin Abadan Unat ödülünü; Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu’ndan aldı. Makale ödülleri sahipleri ise ödüllerini Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Sevil Sabancı ve Rektör Vekili Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu’ndan aldılar.


Güler Sabancı:

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı konuşmasına “Bu akşam, sizleri Center girişinde, merhum Sakıp Sabancı’nın vefatının 10. Yılı anısına hazırlanan eserle karşıladık. Bu kıymetli eser, dünyanın çeşitli yerlerinde sergilendi ama şimdi bizce en yakışan yere, Sabancı Center’a geldi” diyerek başladı.




alp 8860 b-300x300
Hem Türkiye’nin Sakıp Sabancı’sını anacaklarını hem de kendisinin vasiyetiyle ihdas edilen Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’ni sahiplerine takdim edeceklerine söyleyerek devam eden Güler Sabancı, Sakıp Bey’in “teşvik etmeye” ve “kıymet bilmeye” çok önem verdiğini dile getirdi. Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin de bu iki ana değer üzerine inşa edildiğini sözlerine ekledi.

Güler Sabancı “Sakıp Sabancı denildiğinde elbette ilk olarak aklımıza ülkesini çok seven, Türk halkı tarafından çok sevilen, samimi, açık yürekli, pozitif, hoşgörülü ve sağduyulu kişiliği geliyor. Eğitime, bilime ve bilim insanlarına çok değer verirdi. Yeniliklerin sıkı bir takipçisiydi. Teknoloji, gelişim onu heyecanlandırırdı.Gençleri dinler, onların düşüncelerini dikkate alırdı. Her fırsatta gençlerin önünün açılması gerektiğini hatırlatır, onlara duyduğu güveni dile getirirdi. İşte bu nedenlerle en önem verdiği proje üniversite idi” dedi. Sakıp Sabancı’nın, Türkiye’nin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmasının tek kriterinin iyi yetişmiş, iyi eğitilmiş gençlerle olacağına yürekten inandığına vurgu yaptı.  GSabancı Topluluğu bir dünya üniversitesi kurmak üzere yola çıktığında, öncü ve yapıcı girişimleri ile üniversitemizin her aşamasında yol göstericimiz oldu, bizi gönülden destekledi, cesaret verdi” diye devam etti.


Mezunlarımız Sakıp Bey’i örnek alarak Türkiye ve dünya ekonomisine katkıda bulunuyorlar
Sabancı Üniversitesi’nde evrensel değerlere bağlı, bilimin önderliğini kabul eden, çağdaş, dünyaya açık, aydın gençler yetiştiğini belirten Güler Sabancı, üniversitenin başarılı mezunlarının, dünyanın en iyi üniversitelerinde bilimsel çalışmalar yaptığını; uluslararası şirketlerde  yöneticilik görevleri üstlendiklerini belirtti. Kendi işlerini kuran girişimci mezunlarımız da Sakıp Bey’i örnek alarak, Türkiye ve dünya ekonomisine katkıda bulunuyorlar. Sabancı Üniversitesi dünya sıralamalarında Sakıp Bey’in gurur duyacağı sonuçlara erişiliyor” dedi.
Sakıp Sabancı’nın hayatı iyi kavramış biri olduğuna ve sadece fen bilimlerinde, tıpta ilerlemek değil, sosyal bilimlerin de aynı derecede desteklenmesi gerektiğini ve onun tabiriyle “beraber koşmaları” gerektiğini çok iyi bildiğine vurgu yaptı. Bu anlayıştan hareketle, Türkiye’nin sosyal bilimler alanında verilen “tek” akademik ödülü olan Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’ni ihdas ettiğini ekledi. Ödüller kapsamında, geçen yıllarda demokrasiden çeşitliliğe, kentleşmeden cinsiyet eşitliğine ülke ve dünya gündemindeki öncelikli konuların ele alındığını belirten Güler Sabancı, bu yılki araştırma ödülleri konusunun ise, “Gündelik Yaşamda Türkiye Kökenli Avrupalılar” olarak belirlendiğini ifade etti.

Tüm dünyanın gündeminde olan nüfus hareketleri, modern siyasetin ayırıcı unsurlarından biri haline geldi
Güler Sabancı, günümüzde sadece Türkiye’nin değil, Avrupa hatta tüm dünyanın gündeminde olan nüfus hareketlerinin, modern siyasetin ayırıcı unsurlarından biri haline geldiğinin altını çizdi ve “Küreselleşen hayatlarımızda nüfus hareketleri yapıcı etkileşimlerin yanı sıra  çatışmaları da  doğurdu” dedi.

Güler Sabancı, gelecek yılın araştırma konusunun ise “Türkiye ve Dünyada Demokratik Yönetişim ve Birlikte Yaşamaya Yönelik Tehditler” olarak belirlendiğini söyledi.


Nermin Abadan-Unat:

Göç hareketleri insanlık tarihi kadar uzundur
Sakıp Sabancı Jüri Özel Ödülü sahibi Nermin Abadan-Unat konuşmasına göç hareketlerinin insanlık tarihi kadar uzun olduğuna vurgu yaparak başladı. Abadan-Unat, özellikle emek göçü denilen toplumsal hareketin, Türkiye’de ancak İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen 50’li yıllarda önce bireysel sonra daha geniş çaplı gruplar halinde ortaya çıktığını ifade etti. Columbia Üniversitesinden Daniel Lerner’in “Geleneksel Toplumun Geçişi” adlı ve yedi Ortadoğu ülkesini içeren araştırmasının sonuçlarına değinen Abadan-Unat, “Zorunlu olsa dünyanın hangi ülkesinde yaşamak isterdiniz?” sorusuna Türk deneklerin yüzde 49’unun “Yurttan ayrı yaşamaktansa ölmeyi tercih ederiz” yanıtını verdiklerine dikkat çekti. Nermin Abadan-Unat, “60 yıl sonra dünyamıza baktığımızda 4.5 milyon Türk yurtdaşın dünyanın beş kıtasına yayılmış olduklarını görüyoruz. Bunlardan 3 milyonu aşkın yurttaşın Avrupa’ya, bu 3 milyon yurttaşın yüzde 80’inin ise Almanya’ya gittiğini görüyoruz” dedi. Bu beklenmedik gelişmeye küreselleşme, ulusötesi toplumsal alanların genişlemesi, teknoloji ve iletişim alanındaki yeniliklerin neden olduğunun altını çizdi. “İkinci Dünya Savaşın’dan sonra emek göçüne kapılarını açan ve gönderen ülkelerin ilişkisine dikkatle bakmak zorunludur” diye ekledi.
Türk dış göçü iki aşamada gerçekleşti
Nermin Abadan-Unat Türk dış göçünü iki aşamada değerlendirdi. Birinci aşamada, 1950’lerde bireysel göçün, sadece kişisel temas ve özel aracılar ile gerçekleştirilebildiğini söyledi. Türklerin, 1961 Anayasası’nın kabulü ile ülkeden serbestçe çıkıp girmek gibi bir temel hak kazanmaları ile durumun çok değiştiğine dikkat çekti. İkinci aşamada önemli iki değişiklik olduğunu belirten Nermin Abadan-Unat, “Demokratik Alman Cumhuriyeti batıya kaçmak isteyenleri engellerken, Türkiye ilk Beş Yıllık Kalkınma Planı (1962-67) hazırlayanlar hakim işsizlik nedeni ile ‘artan işgücü ihracı’nı gerçekleştirmeyi kararlaştırdılar” dedi. “1961’de Türkiye ve Almanya arasında imzalanan anlaşmaya göre ilk önce sadece erkeklerden oluşan işçi kontenjanları bir yıllığına yurt dışına gidecek ve ‘dönüşümlük’ ilkesine dayanarak yeni bilgilerle donatılmış olarak dönüp ulusal endüstrileşmeye katkıda bulunacaklardı. Gerçekte şunlar oldu: işçilerimize nereye gideceklerini bilmeden 3 dakikalık süre içinde mukaveleler imzalattılar, yaptıkları işi 1-3 saatte öğrendiler, yüzde 40 hiçbir alet kullanmadan işlerini yaptılar, medenî durumlarına bakılmaksızın ‘Heim – kolektif yatakhane’lerde barındırıldılar” diye devam etti.
Türk işçi kadınlar aile başkanı oldular
Konuşmasında Türk işçi kadınların durumuna da değinen Nermin Abadan-Unat, ikili anlaşmadan önce, 1960’ta Batı Almanya’da çalışma izne sahip 173 Türk kadın varken, bu sayın 1974’de 159.984 kadar yükseldiğini söyledi. Bu dönemde Türk işçi kadınların oranının Türkiye’de yüzde 11,6 Almanya’da yüzde 29,1 olduğuna dikkat çekti. Nermin Abadan-Unat, çeşitli araştırmaların gösterdiği üzere geleneksel ailelerde yetişen Türk kadınların evlendiklerinde farklı çevrelere kolaylıkla uyum sağlıyabilecek biçimde yetiştikleri için yurtdışında erkeklere kıyasla daha kolay uyabildiklerini ve işçi kadınların aile başkanı olduklarını ifade etti.

Nermin Abadan-Unat, Türkiye’nin yeni kuşaklara sunulan eğitim fırsatlarından faydalanacağı ve var olan nüfus açığı aranan nitelliklere sahip bir işgücü oluşturacağı konusunda beslenen ümitlerin gerçekleşmemesinde her şeyden önce kabul eden ülkelerin güttükleri göç politikasında aranması gerektiğini söyledi. “Türkleri en yüksek oranda kabul eden Almanya’da yeni işçi alımına son verdikten sonra Türk göçmenlerin ülkelerine döneceklerini sanıldı. Beklentileri gerçekleşmeyince özellikle CDU dönemin başbakanlığı boyunca göçmenlerin ülkelerine dönmeleri için özendirici yasalar kabul edilmiştir. Aile başkanına 10.500 DM, her çocuk için 1.500 DM ödenmiştir. Bu özendirici yasa sonucuoolarak yaklaşık 250.000 Türk yurttaşı anayurda dönmüştür” diyerek devam etti.

Türk göçmen ailelerin gençlerinin eğitim sorunlarını da dile getiren Abadan-Unat, “Ray C.Rist gençlerin yükselmelerini engelleyen ilkeleri şöyle özetlemektedir: a. Sistem seçicilik ilkesine dayanmaktadır, b. Okul çocuğu için yüksek derece ayrıştırılmış bilgilerle doldurulması gereken boş bir kap olarak algılamaktadır. c.Öğretmenlerin anadili Almanca olan çocuklara öncelik tanımaları. Günümüzde eğitim tamamen Almanca eksenine oturtulmuş bulunmaktadır. Bunun sonucunda Türk genç kuşakların ancak yarısı yakını meslek okullarının bir kısım branşlarına girmeyi başarmaktadırlar. Günümüzde de “seçkinler “ kesimine eleman yetiştiren üniversitelere ancak sınırlı sayıda Türk gençleri girebilmekte, bu alanda Türk kızları örn. Tıpta erkeklerden ileridir” dedi.
Türk diasporası yıllar boyunca farklılaştı, renklendi, sayıca arttı
Nermin Abadan-Unat, Türk işgücü göçünde yaşanan bir diğer önemli karakter değişikliğinin ise, “özel girişimciliğin” yayılması, birçok yurttaşın işyerleri açtıklarını ve böylece “işveren” sıfatını da kazandıklarını söyledi. Bu gelişmeye paralel Türkler ya da “yeni Avrupalılar”ın sanat alanında – müzikte, edebiyatda, tiyatroda – varlıklarını duyurduklarını sözlerine ekledi. Almanya’nın Yeşiller Partisi’nin eşbaşkanının Türk olması, bütünleşme (Integration) bakanının halen bir Türk kadın oluşu (Ayhan Özoğuz), yirmiyi geçen sayıda Türk erkek/kadının Almanya’nın siyasal meclislerinde ve hükûmetlerinde yer almaları kayda değer olduğuna dikkat çekerken, Türk diasporasının yıllar boyunca farklılaştığını, renklendiğini, sayıca arttığını belirtti.
Yeni Avrupa’da İslam, etnik kimlik ve diasporalar
Nermin Abadan-Unat, 2007’den bu yana internet yoluyla ülkeleri ve çevreleriyle sürekli iletişim halinde bulunan yurttaşların “Ulus ötesi” bir kimlikle iki taraflı bağlılıklar içinde bulunduklarını söyledi. Ulus ötesi alanların genişlemesinin Türk kökenli yeni Avrupa’lıları kamusal hayatta daha görünür yaptığını belirten Abadan-Unat, bu gelişmenin 1990’dan sonra iki Almanya’nın birleşmesi ve Ortadoğu’daki savaşların yayılması, IŞİD gibi radikal İslamcı örgütlerin terör eylemleriyle Avrupa’nın birçok ülkesinde yoğun bir İslamafobi yarattığına dikkan çekti. Son üç yıl çok yüksek sayılarla Avrupa’ya akın eden sığınmacıların çoğunluğunun Müslüman olmalarının da durumu daha da keskinleştirdiğini ve daha önce göçmen kabul eden ülkeler tarafından uygulanmak istenen “çok kültürlülük” politikası terk edildiğine dikkat çekti.

Uluslararası ilişkilerin karmaşıklığı sonucunda AB devletlerinde giderek artan bir “aşırı ulusçuluk” hareketi gözlendiğini ifade eden Abadan-Unat, Thomas Faist’in belirttiği “ulusötesi alanların genişlemesi ve aktörlerin etkinliğinin artması”nın, Türk kökenli Yeni Avrupalıların bütünleşme süreci boyunca iki taraflı bir sorumluluk yarattığını söyledi. Nermin Abadan-Unat “Kabul eden ve yollayan devletler açısından “Asimetrik – bakışımsız” bir durum yansıtan bu soruna altmış yıldan bu yana gereken önemi gösterilmemiştir” dedi.


Nermin Abadan-Unat “İletişim alanında dünyayı saran ağlar çoğaldıkça yeni vatandaşların gereksinmelerine öncelik tanımak şart. Günümüzde illegal hareketler, yatırımcı göç, emekli göçü, iklime bağlı göç, dairesel göç hareketleri ortaya çıktıkça yurttaşlık kimliklerinde ortaya çıkan önemli farklılıkları sürekli bilimsel yöntemlerle izlenmesi şarttır. Ulusal ötesi toplumsal kimlikleri görmemezlikten gelemeyiz” diyerek sözlerine son verdi.
13 yılda 31 ülkeden 370’e yakın başvuru
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri, Sabancı Üniversitesi tarafından merhum Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine “Türk ve İslam Sanatı, Türkiye’nin tarihi, ekonomisi, sosyolojisi” konularında ihdas edilmiş, 13 yıldır düzenlenen bir ödül programıdır. Sabancı Üniversitesi bünyesinde, Sanat Sosyal Bilimler Fakültesi ve İstanbul Politikalar Merkezi liderliğinde yürütülüyor. Yarışmaya başvuran makalelerin değerlendirmesi bağımsız ve uluslararası bir jüri tarafından yapılıyor. Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri kapsamında son 12 yılda Türkiye’nin ekonomisinden dış politikasına, tarihinden toplumsal dinamiklerine kadar çeşitli konularda çalışmalar ödüllendirildi. Tüm dünyadan büyük ilgi gören ödüle, 13 yıldır verilen ödüle 31 ülkeden 370’e yakın başvuru oldu.

Mütevelli Heyeti ve Sakıp Sabancı Ailesi kararı ile 2015 yılından itibaren Sakıp Sabancı Uluslararası Anma Töreni kapsamında gerçekleştirilen ödül kapsamında geçtiğimiz yıllarda, “Demokraside Denge ve Denetleme: Karşılaştırmalı Bir Perspektiften Türkiye”, “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, “Türkiye’de Çeşitlilik İçerisinde Birlikte Yaşamak, Diyalog ve İşbirliği”“Türkiye’de Yeni Merkezler: Kentlerde Ekonomi, Eğitim, Sanat ve Barış”gibi ülke gündeminin öncelikli konuları ele alındı. Ödülün 2017 konusu “Gündelik Yaşamda Türkiye Kökenli Avrupalılar” olarak belirlendi.

Ödülün 2018 yılı araştırma konusu ise “Türkiye’de ve Dünyada Demokratik Yönetişim ve Birlikte Yaşamaya Yönelik Tehditler” olarak açıklandı. Her yıl olduğu gibi, 2018 yılında da Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma ödülleri güncel bir konuyu akademik platforma taşıyarak, bu konuda çalışan akademisyenleri, özellikle de genç sosyal bilimcileri desteklemek amaçlanıyor.
Ödül Jürisi
Bu yılki ödülün jüri başkanlığı görevini Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Senem Aydın Düzgit üstlendi. Uluslararası jüride; Sabancı Üniversitesi Rektör Vekili Ayşe Kadıoğlu, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Fuat Keyman, CNRS SciencesPo’dan Riva Kastoryano, Harvard University Öğretim Üyesi Lenore G. Martin, Stiftung Mercator Vakfı’ndan Michael Schwarz ve Bielefeld Üniversitesi Öğretim Üyesi Thomas Faist yer aldı.

Belirlenen konuya göre, uluslar arası alanda ilgili konu üzerine çalışan maksimum altı akademisyen rektör, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü tarafından belirlenerek, jüri üyelikleri teklifleri yapılır. Jüri Başkanı da bu üyeler arasından seçilir.

SSBF Dekanı ve IPM Direktörü her yıl jüri üyesi olarak bu grubun içinde yer alır. Jüri üyelerinin isimleri ödüllerin belirlenmesi ve sahiplerine iletilmesinden sonra, medya iletişiminde açıklanabilir. Öncesinde, tarafsızlık adına başvuranlar ve kamuoyu ile paylaşılmaz.
Nermin Abadan Unat hakkında
Viyana’da doğan Nermin Abadan-Unat, ilköğreniminden sonra 1940’da İzmir Kız Lisesi’ni, ardından 1944’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini tamamladı. Bir süre Ankara’da Ulus gazetesinde çalıştıktan sonra 1952’de Fullbright bursu ile Minesota Üniversitesi’nde lisansüstü öğrenim gördü. İki yıl sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne ilk kadın asistan olarak giren Abadan-Unat, 1955’te “Kamuoyu ve Etki Alanı” adlı teziyle doktor unvanını aldı. 1958’de siyasel bilimi dalında önce doçentliğe ve 1966’da da profesörlüğü atandı. SBF’de Siyasal Davranış Kürsüsünü kuran Nermin Abadan-Unat, siyaset sosyolojisi ve kitle iletişim konularının dışında 1963’ten beri özellikle Türk dış göçüyle ilgili sorunlara eğildi, yurtta ve yurtdışında çeşitli araştırmalar gerçekleştirdi. Bu konuda Türkçe, Almanca ve İngilizce kitaplar, değişik makaleler yayımladı. Aynı zamanda kadın çalışmaları (Women Studies) ile de ilgilenen Abadan-Unat, 1978-1999 yılları arasında Avrupa Konseyi Kadın /Erkek Eşitliği Komisyonu’nda Türkiye’yi temsil etti. Ayrıca, Paris’te faaliyette bulunan “Institute of Advance Studies” (IEA) tarafından 2013 yılında Nermin Abadan-Unat’ın “Göç, Özgürleşme ve Sözde Özgürleşme” kuramı ile ilgili uluslararası bir konferans düzenlenmiştir. Ayrıca, Nermin Abadan-Unat İ.Ü. Kadın Araştırmaları Merkezi’nde ders verdi. Uzun yıllar A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan Abadan-Unat, 2016 yılına kadar da Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı-zamanlı olarak çeşitli dersler verdi.

Avrupa ve ABD’nin çeşitli üniversitelerinden konuk profesör olarak dersler veren Nermin Abadan-Unat, 1967-1970 arasında Uluslararası Siyaset Bilim Derneği’nin (IPSA) ikinci başkanı, 1978-1982 yıllarında ise Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin genel başkanlığını yürüttü. 1978-1980 yılları arasında TBMM’de kontenjan senatörü olarak görev yapan Abadan-Unat’a 1978’de Federal Almanya Cumhurbaşkanlığı tarafından Yüksek Liyakat Ödülü (Hohes Verdienst Kreuz), 1998’de Aydınlanmanın Kadınları, 2000’de Fullbright Yaşam Boyu Akademik Hizmet, 2004’te Kültür Üniversitesi Yürekli Kadın, 2006’da Marmara Üniversitesi Yaşam Boyu Başarı, 2010 Beşiktaş Kent Konseyi Onurlu Yaşam, 2011 ODTÜ Büyük Hizmet, 2012 Vehbi Koç Vakfı Eğitim, 2014 Bodrum Çağdaş Yaşam Destekleme Derneği, 2015 İ.Ü. Kadın Araştırmaları Merkezi, 2016 Ankara Mülkiyeliler Birliği Mülkiye Büyük Ödülü gibi ödüllere layık görülmüştür.



Nermin Abadan-Unat’ın Türkçe ve yabancı dilde yayımlanmış bazı kitapları şöyledir: Halk Efkârı ve Etki Alanı (1955), Bürokrasi (1959), Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi Açısından 1965 Seçimlerinin Tahlili (1966), Batı Almanya’daki Türk İşçileri ve Sounları (1964), Göç ve Gelişme (Ruşen Keleş ile birlikte, 1976), Batı Avrupa ve Türkiye’de Basın Yayın Öğretimi (1972), Turkish Workers in Europe (1976), Women in Turkish Society (1981), Women in The Developing World: Evidence From Turkey (1986), Türk Toplumunda Kadın (1982), Kum Saatini İzlerken (1996), Emancipation in Exile (Grety Mirdal ile birlikte, 2015)
Yüklə 50,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin