Dini geleneklere bağlı olan insanlar üç eylemleri ile namazın ve miracın manasını yaşayabilirler. Şöyle ki: “Ey ehl-i kitap (ey dini geleneklere sahip olanlar!) Sizler Tevratı (maddi, ilmî somut değerleri) İncili (manevi ve ruhani değerleri) ve bunların birleştirilmesi demek olan ve Rabbinizden vahiy olarak gelen Kur’anı uygulamadıkça sizler bir değer üzerinde sayılmazsınız. Sen ey Muhammed, sana vahiy olunan bu barıştırıcı kitabın, onların çoğunun azgınlığını (aşırılığını) ve küfrünü (inkârını, geri kalışını) artıracaktır. (Çünkü insanların çoğu dengeyi sevmezler.) Onun için sen bu dengesiz kâfir topluma üzülme.” (5/68)
“Hiç şüphesiz Müslümanlardan, Yahudilerden, Sabiilerden ve Hıristiyanlardan kim Allah’a (Allah’ın sonsuzluğuna ve aşkınlığına) ve ahiret gününe (ebedi sonsuz bir hayata) inansa ve günlük dünya hayatında yararlı işler yapsa işte böylelere ne korku vardır, ne de üzülürler.” (5/69)
[Demek miraca çıkmanın, sonsuzluğu anlamanın ve korku ile üzüntülerden kurtulmanın bir yolu da dinlerin eşitliğini ve içlerindeki soyut sonsuz değerleri bilmek ve kabul etmekle olur.]