Şampiyon
Secretariat
11 Şubat 2011’de Türkiye Sinemaları’nda GösterilmeyeBaşlanıyor
Dağıtım: UIP Filmcilik
“Hikaye kalple ilgili. Secretariat’ın ve onun sahibi olan kadının kalbiyle. İkisi de kimsenin hayal edemeyeceği kadar harikaydı”. - Randall Wallace, Yönetmen
Herkesin bir kahramana ihtiyacı vardı. Onların iki tane oldu. Biri, arkadaşları ve ailesi tarafından Big Red olarak adlandırılan ama ileride herkesin onu Secretariat olarak tanıyacağı muazzam, kestane rengi bir at. Diğeri ise kendi tanımıyla daha az tanınan ama atı kadar cesur ve karizmatik Denver'lı bir ev hanımı. O kadının adı Penny Chenery Tweedy ve bu ata duyduğu güven ulusu coşturacak, at yarışı dünyasında devrim yapacak ve sonunda da onun hayatının gidişatını tamamen değiştirecek.
Dikkat çekici gerçek bir hikayeye dayanan “Secretariat”, 1973 Triple Crown yarışı birincisinin muhteşem yolculuğunu anlatıyor. Ev hanımı ve bir anne olan Penny Chenery (Diane Lane), at yarışı konusunda fazla bilgisi olmamasına rağmen, hasta babasına ait Virginia’daki Meadow Ahırları’nın yönetimini devralmaya karar veriyor. Chenery tüm olumsuzluklara karşın, deneyimli eğitmen Lucien Laurin’in (John Malkovich) yardımıyla erkek egemen bir işe yön vermeyi başarıp, son 25 yılın ilk Triple Crown şampiyonunu ve belki de tüm zamanların en harika yarış atını yetiştiriyor.
Secretariat’da yer alan diğer yıldızlar arasında Penny’nin son derece gelenekçi ve oldukça kuşkucu kocası Jack Tweedy rolüyle Dylan Walsh; Chenery’nin erkek kardeşi rolüyle Dylan Baker; Chenery’nin asistanı rolüyle Margo Martindale; Secretariat’ın bakıcısı rolüyle Nelsan Ellis ve Secretariat’ın jokeyi Ron Turcotte rolüyle gerçek hayatta da bir jokey olan Otto Thorwarth bulunuyor. Zengin bir yatırımcı ve 70’lerin yarış komitesinin tamamlayıcı figürü Ogden Phipps’i canlandıran James Cromwell; Claiborne Çiftlikleri’nin sahibi Bull Hancock’u canlandıran Fred Dalton Thompson; Secretariat’ın potansiyelini ilk fark eden muhabirleri canlandıran Kevin Connolly ve Eric Lange; Penny’nin babasısını canlandıran Scott Glenn ve kızı Kate’i canlandıran AJ Michalka ise filmde rol alan diğer oyuncular.
Dünya çapında büyük başarı elde etmiş “Braveheart/Cesur Yürek” filminin Oscar® ve Altın Küre® adayı senaryo yazarı Randall Wallace, “Hikaye kalple ilgili, Secretariat’ın ve onun sahibi olan kadının kalbiyle. İkisi de kimsenin hayal edemeyeceği kadar harikaydı” diyor ve ekliyor: “Ben Secretariat’ın son yarışını koşarken, artık diğer atlara üstün gelmek için koşmadığını, olması gerektiği gibi olma yolunda, eğlence için koştuğuna inanıyorum”.
Film yapımcıları hikayenin gerçeklerinden sapmamaya çalıştı ama Wallace, Chenery’nin yaşamını bir belgesel gibi anlatmak istemediğini belirtiyor. “Film yapan biri olarak birçok tarihsel konu üzerinde çalıştım ve bir sözüm var: Olayların, gerçeğin önüne geçmesine izin vermeyelim. Ben bir film yaparken bu sade ve özentisiz bakış açısını tercih ediyorum. İlginç olayları ve atlayabileceğiniz olayları seçiyorsunuz. Bu seçimi yaparken de net bir şekilde haber niteliği taşıyan olaylardan, efsanenin parlak görkemine uzanan bir hikaye yazıyorsunuz. Dolayısıyla bu filmde insanlar Secretariat ve Penny’nin başardığı şeyin derin gerçekliğini hissedecek”.
Louisiana ve Kentucky’de çekilen filmin yapımcılığını Mayhem Pictures’ın (“The Rookie/Çaylak”, “Miracle/Mucize”, “Invincible/Yenilmez”) kurucuları Gordon Gray ve Mark Ciardi üstlendi. Senaryosunu Mike Rich (“Finding Forrester/Forrester’ı Bulmak”, “The Rookie/Çaylak”, “Radio/Radyo”) yazdı. Yaratıcı ekipte ayrıca Akademi Ödülü® sahibi görüntü yönetmeni Dean Semler (“Dances with Wolves/Kurtlarla Dans”, “We Were Soldiers/Bir Zamanlar Askerdik”, “Apocalypto”, “2012”), yapım tasarımcısı Tom Sanders (“Saving Private Ryan/Er Ryan’ı Kurtarmak”, “We Were Soldiers/Bir Zamanlar Askerdik”, “Apocalypto”, “Eagle Eye/Kartal Göz”), kostüm tasarımcısı Michael Boyd (“Gettysburg”, “We Were Soldiers/Bir Zamanlar Askerdik”) ve kurgucu John Wright (“X-Men”, “The Passion of the Christ/Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi”, “Apocalypto”, “The Incredible Hulk”) da yer alıyor. Filmin müziklerini Nick Glennie-Smith (“We Were Soldiers/Bir Zamanlar Askerdik”) besteledi.
“Secretariat” 8 Ekim 2010’da sinemalarda.
BİR FİLMİN YAPILIŞI
Big Red’den Beyaz Perdeye
“Süper at” olarak bilinen Secretariat, sadece at yarışı tutkunlarının değil, dünyanın dört bir yanındaki tüm insanların hayal gücünü ele geçiriyor. Onun güçleri, daha önce görülmüş her şeyin üstünde. Ve yarış dünyasının kutsal kasesini, kalpleri küt küt çarptıran Triple Crown’ı kazanıyor. Bu üç büyük yarış, sadece üç yaşındaki atlara açık. Triple Crown, ünlü Kentucky Derbisi'yle, yani 2 kilometrelik “Run for the Roses” ile başlıyor. Crown’un ikinci ayağı, 1,91 kilometrelik Preakness Stakes ve son ayağı da 2,4 kilometrelik Belmont Stakes koşusu. Secretariat kendini fazla zorlamadı. Kentucky Derbisi’nden önceki son büyük yarış olan Wood Memorial’ı kaybetmesi, destekçilerinin ve aleyhtarlarının onun başarı şansından şüphe duymasına neden oldu. Kentucky Derbisi’nde liderliği ele geçirdi. Bu yarışlar içinde Preakness, gerilerden gelip kazandığı tek yarış oldu. Ve son olarak Belmont’ta tam anlamıyla en yüksek hıza ulaştı ve rekorları alt üst ederek 31 boy farkla kazandı.
“ESPN, 20. yüzyılın en iyi 100 koşucusunun bir sıralamasını yaptı ve Secretariat, listedeki insan olmayan tek koşucu olarak 35. sırada yer aldı” diyor yapımcı Mark Ciardi. “Bu, onun ne kadar inanılmaz olduğunun bir göstergesi. Onu bu kadar ilginç yapan şey, bu hikayenin altında yatıyor. Biz sonunu biliyorduk ama birçok insan Penny’nin hikayesiyle ilgili bir şey bilmiyordu ve bu bizi inanılmaz bir şekilde zorluyordu”.
Mayhem Pictures’ı ortaklaşa kuran Ciardi ve yapımcı Gordon Gray, “The Rookie/Çaylak”, “Miracle/Mucize” ve “Invincible/Yenilmez” gibi filmlerde simgeleşmiş ve çarpıcı spor olaylarının kronolojik tarihine yer verdi. “Secretariat”, “The Rookie/Çaylak” ve “Miracle/Mucize”yi yazan, senaryo yazarı Mike Rich’in efsanevi safkanla ilgili olarak Mayhem’le görüşmesiyle başladı.
“O tam bir at yarışı tutkunu ve Big Red hakkında bir film yapma fikriyle bize geldi. Elbette hikayeyi sevdik ve bunun harika bir fikir olduğunu düşündük” diyor Ciardi. “Mike, Penny’nin hikayesine giden bir yol bulmak istemişti. Sporla ilgili filmler genellikle ezilen bir kişinin yolculuğunu takip eder. Secretariat’da, görünürde tam olarak böyle bir durum yoktu. Ancak o at, Triple Crown’ı kazanmak için bazı sorunların üstesinden gelmişti. Ama gerçekte bu, atın olduğu kadar Penny’nin de hikayesi. Penny, başarıya ulaşmak için büyük eşitsizliklerin üstesinden gelmek zorunda kalmıştı”.
Elbette, Ciardi ve Gray’in hikayeyi beyaz perdeye aktarmak için Chenery’nin desteğine ihtiyacı vardı. At Yarışı dünyasının First Lady’si olarak tanınan Chenery’le bu konuda daha önce de görüşülmüş ama o herkesi reddetmişti.
“Bir sürü insan Penny’le görüştü ve bu hikayeyi yapmaya çalıştı ama o, uzun süre haklarını bırakmadı” diyor Ciardi. “Biz çok şanslıydık. Disney’i ve bizim bir araya getirdiğimiz ekibi sevdi. Ve filme ilk görüşmelerden yapım sürecine kadar fazlasıyla dahil oldu. Bu filmin bir parçası olması bizim için çok önemliydi ve o bu konuda son derece heyecanlıydı.”
Chenery son derece destekleyiciydi hatta Secretariat’ın Churchill Downs’da çekilen Kentucky Derbisi’ni kazandığı sahne boyunca filmde figüran olmayı kabul etti.
Yapımcılar filmde aksiyon ve duygu ögelerini harmanlamayı başarmak için yönetmen Randall Wallace’a baş vurdu. “Randy’yi bu işe dahil ettiğimiz için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. O, sadece projelerini çok büyük bir tutkuyla yapan harika bir yönetmen değil, aynı zamanda dört dörtlük bir senaryo yazarı. O, ‘Braveheart/Cesur Yürek’i yazdı. Bu hikaye için onun duyduğu gerçek heyecan başından beri ortadaydı ve yapım süreci boyunca arttı” diyor Ciardi.
HERŞEY BİR YAZI TURA ATIŞIYLA BAŞLADI
Aslında Secretariat’ın hikayesinin bir yazı tura atışıyla başlaması yeterince sıra dışı. Ama asıl ironi, dünyanın en harika yarış atına sahip olan kadının efsanevi yazı tura atışını kaybetmesi. Bu, onun için bir şanstı.
Christopher Chenery, önde gelen, varlıklı at sahibi ve yetiştiricisi Ogden Phipps ile bir iş anlaşması yaptı. Phipps’in damızlık atı Bold Ruler’la, Chenery’nin kısrakları Hasty Matilda ve SomethingRoyal’in yavrularından birini ilk kimin seçeceğini bir yazı tura atışı belirleyecekti. Bu çok önemli atış, Penny Chenery’nin sorumluluğunda yapıldı. Phipps kazandı ve en muhtemel görülen seçimi yaparak Chenery’e henüz doğmamış ve ileride Secretariat olacak atı bıraktı. Penny, başından itibaren gözünü o yavrudan ayırmadı ve zaman onu haklı çıkardı.
Phipps’i canlandıran James Cromwell, Chenery’nin zekasıyla Phipps’i alt ettiğini söylüyor. “Phipps o yazı tura atışında aldığı karardan çok emindi. En iyi tavsiyeleri alan ve çok parası olan o adamlar, aslında bir ev hanımı tarafından enayi durumuna düşürüldü. Penny harika bir seçim yaptı, bir risk aldı ama Phipps’den daha iyi bir soy anlayışı vardı.”
DUYGUYU BULMA
“Filmde gerçek insanların tasvir edilişi harikaydı” diyor Chenery. “Bu inanılmaz atla yaşanan macerada, umut ve mizah bir aradaydı. Bu işe dahil olan herkesin hikayemizi içten ve zekice anlattığını hissediyorum”.
Wallace’ı cezbeden şey, Penny ve Secretariat’ın hikayesinin duygu yüklü özüydü. Ve hikayede kesinlikle derinine inilecek bir duygu zenginliği vardı. “Atlar bizim ilkel doğamıza sesleniyor” diyor yönetmen. “Aslına bakarsanız bu, muazzam bir atla ilgili bir hikaye. Ama bunun ötesinde, ben bu benzersiz hayvanın son derece özel olan, insanları etkileyiş şeklini anlamak ve görmek istedim. Hayatım boyunca işleyiş ve değişim anları ilgimi çekmiştir: Mucize dediğimiz şey gerçekleştiğinde neler olur? Birisi, bu olayda bir at, daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir şey yaptığında ya da daha önce yapmadıkları bir şeyi yaptıklarında neler olur? Birisi şüphelenmeyi bıraktığında ya da inanmaya başladığında neler olur? İşte bu hikaye böyle anlarla dolu”.
Wallace, Penny Chenery’nin, tıpkı atı Secretariat’ınki gibi olağanüstü, cesur ve ilham verici, inanılmaz bir değişim geçirdiğini özellikle ekliyor. “Secretariat’ın hikayesinde söz konusu olan şey herkes için geçerli. Kader, Penny Tweedy’nin kapısını çalıyor. O, kariyer hayallerini bırakmış. Dört çocuk annesi bir eş ve yaşadığı toplumun seçkin bir üyesi olmuş. Ama babası hastalanıp, annesi de ölünce kader kapısını çalıyor ve ona ‘Penny, işte sana bir şey yapmak için bir fırsat’ diyor. Ve bu, onun yapabileceğine kimsenin inanmadığı bir şey. Bu da bana hikayeyle ilgili ilham veren başka bir unsur. Ona defalarca bunu yapamayacağı, onun kişiliğine aykırı olduğu ve onun bir ev hanımı olduğu söyleniyor. Ama o kendisini keşfetmeye, o dönemde erkeklerin egemen olduğu bir dünyada kendi yolunu açmasını sağlayacak şekilde meseleleri çözmeye devam ediyor. Parasal meseleleri çekip çevirmek konusunda bir dahi ama hepsinden önemlisi o bir lider” diyor Wallace.
Chenery itiraz ediyor ve “Ben, erkeklerin egemen olduğu bir alanda yer alan bir kadın olduğumu düşünmedim. Ben sadece en iyi ata sahip olduğumu düşündüm” diyor.
Chenery, 1970’lerde aile işini üstlenmeye ve at yarışlarının Bizans’a benzeyen dünyasına adım atmaya, kesinlikle birçok kadından daha fazla hazırlıklıydı. Smith College’a devam etmiş ve edebiyat fakültesinden mezun olmuştu. Ama eğitimine devam etmesi için onu cesaretlendiren babasıydı, sadece öğrenme aşkı değildi. “Ben bir ailenin parçası olarak yetiştirildim. Bu, baba mesleğini devralmak anlamına geliyordu ve bunu yapacak donanıma sahiptim” diyor Chenery. “Üniversiteden sonra evlenmemiştim, atlarla ilgili bir işte de çalışmıyordum. Babam bana: ‘Okula gitmen ve bir iş bulmana yardım edecek bir şeyler öğrenmen gerek’ dedi. Ben de Columbia’ya işletme yüksek lisansı yapmaya gittim. Başarabilmek için inandığınız bir ürüne ve azme sahip olmalısınız. Ben çok kararlıydım ve çok çalıştım. Erkeklerin ne düşündüğüne hiç aldırmadım”.
“Secretariat”, bu ruhu beyaz perdeye getiriyor, insan (ve hayvan) ruhunun gücünü gözler önüne seriyor. Ama Wallace’a göre “Secretariat”ın daha büyük bir önemi var: “Bana göre bu film üstünlükle, herkesin düşünebileceğinden çok daha büyük bir başarıya ulaşan insanlarla ve hayvanlarla ilgili” diyor. “Film, ilham veren bir temaya ve hikayeye sahip. ‘Secretariat’, bir atın ve kimsenin yapılabileceğine inanmadığı bir şeyi başaran bir kadının etkileyici hikayesi. Ve bu bize yaşam mucizesini, yaşamın olabileceğine inandığımızdan nasıl da daha büyük olduğunu hatırlatıyor”.
YERLERİNİ DOLDURMAK
Film Yapımcıları Hikayeyi Anlatmak İçin Deneyimli Oyuncularla - İnsan ve At - Bağlantı Kuruyor
Sıra “Secretariat”ın oyuncu kadrosuna geldiğinde, film yapımcıları hikayenin ruhunun akıllarda kalmasını sağlama yolunda devam etti. Yapımcı Gordon Gray, “Secretariat’ın hikayesine hayat vermeye yardım eden inanılmaz bir oyuncu kadrosu oluşturduğumuz için çok şanslıydık” diyor.
Sıra dışı Penny Chenery rolünü canlandırması için Diane Lane’e baş vuruldu. Yönetmen Wallace “Yıllar önce onu ‘A Little Romance’da izlediğimde, sanırım Diane’e aşık oldum” diye itiraf ediyor. “O, bu role gerçeklik kattı. O, nefes kesici bir güzelliğe sahip ama böyle olmasına rağmen, onun tanıdığınız bir kişi olabileceğini hissediyorsunuz. İlham verici, kusursuz olduğu kadar da ulaşılabilir biri ama yine de son derece gerçek görünüyor. Bence tüm bunlar, Penny’yi bir karakter olarak beyaz perdeye aktarırken çok önemliydi”
Lane, Chenery’le birlikte vakit geçirdi ve araştırmalarının büyük bir bölümünü buna dayandırdı. “Penny açık bir insan” diyor aktris. “Kendine güveni tam, tabii bunu zamanla kazanmış. Onunla tanışacağım için gerçekten çok gergindim. Bir filmde canlandıracağım bir insanla tanışmanın, inanılmaz bir şekilde gerçeküstü olabileceğini biliyordum. Anne hikayelerinin, kız çocuğu, kardeş, eş hikayelerinin içine girdik. Tüm bunlar, kadınların yaşamda üstlendiği ve Penny’nin de hayatının bir döneminde üstlendiği roller. Bana olan güveniyle güçlendiğimi hissettim.
Chenery kesinlikle Lane’in bir hayranıydı. “Böylesine yetenekli, sezgileri kuvvetli aynı zamanda da çok hoş bir aktris tarafından canlandırılmak beni onurlandırdı ve memnun etti” diyor Chenery.
At yarışları konusunda acemi olduğunu itiraf eden Lane, Chenery’den öğrenebileceği her şeyi öğrendi, hatta Secretariat’ın Triple Crown yarışlarının çekimlerini izlerken onunla birlikte oturdu.
“Secretariat ismi, hemen o atın eşsiz halini ve coşkusunu hatırlattı” diyor Lane. “Onu çocukluğumdan hatırlıyorum. Hakkında araştırma yapmak, onun yaşamının bir parçası olan insanlarla konuşmak, o atın varlığının görkemini hissetmek çok zevkliydi. Ayrıca hikayenin, insanların hırslı, aç gözlü, kazanma ve övünme arzusuyla dolu olduğu durumları aktarması da çok güzel. Ama tüm yargılar Secretariat’la ortadan kalkıyor, onunki saf bir zafer”.
Lane, çocukken atlara hayran olduğunu ve içindeki küçük kızın filmin bir parçası olmaktan büyük bir heyecan duyduğunu ekliyor. “Küçüklüğümden beri hep atların çekiciliğine kapılmışımdır. İçinde atların da olduğu, hayali bir yaşamım bile vardı. Bazı insanların hayali bir arkadaşı olur, benim hayali bir atım vardı. Babam13 dolar harcayıp, çiftlik atlarına binebileyim diye, beni Queens’e götürürdü. Ay boyunca bunun heyecanını yaşardım. Küçük bir kız olarak atlara aşıktım ve onları hala seviyorum”.
Lane’in dört ayaklı rol arkadaşlarını tanıması gerekiyordu. Prodüksiyon, Secretariat’ı oynamak için dördü safkan ve biri kısa mesafe yarış atı olmak üzere beş ata güvendi. Ayrıca daha az kullanılan bir at daha vardı. Her biri Secretariat’ın farklı bir yeteneğine sahipti. Biri koşmak konusunda üstündü, diğeri Secretariat gibi kameralara poz vermeyi seviyordu. “En sevdiğim atlardan birinin adı Longshot’dı” diyor Lane. “Çok cana yakındı. Sabırlı ve hazırdı, huysuz değildi. Atlarla ilgili olarak, hayatım boyunca duyduğum ama o ana kadar anlamadığım şeylerin farkına vardım. Her atın gerçekten kendine ait bir kişiliği var. Sizden hoşlanıyor ya da hoşlanmıyorlar, tıpkı insanlar gibi”.
“Trolley Boy adında bir at vardı” diyerek devam ediyor Lane. “Yakın çekimlerimiz sırasında biraz sesli bir şekilde çiğnemeyi seviyordu. Bu gerçekten çok komikti. Beni sürekli güldürüyordu. Sadece çekimlerde değil, sahnenin dışında da”.
At eğitmeni Lucien Laurin rolüyle kadroda yer alan John Malkovich’in de, Lane gibi Secretariat’a büyük bir ilgisi var. “Secretariat’ın hikayesini genç bir adamken takip ettim” diyor aktör. “19 yaşındaydım ve o atı izlemeyi gerçekten çok seviyordum. O, olağanüstü bir hayvandı, inanılmaz güzel ve güçlüydü. Her zaman takdir edilecek mükemmele yakın bir şey görmek çok güzeldir. Tüm yarışları çok iyi hatırlıyorum. İşin garip yanı, büyük Triple Crown at yarışlarının ikincisi olan Preakness’ın yapıldığı hafta sonu ‘Bahse girerim YouTube’da tüm Secretariat yarışları vardır’ diye düşünmüştüm. Elbette vardı ve bu filmin yapılacağını duymadan hemen önce, onları tekrar izlemeye başlamıştım. Yarım günümü böyle geçirdim çünkü bu atı ve onu izlemeyi seviyordum”.
Wallace, Malkovich’le birlikte çalışmaktan çok memnun oldu. “Lucien Laurin, onun daha önce oynadığı hiçbir role benzemiyor. Film setinde inanılmaz bir gücü var, oyuncu kadrosuna ve ekipteki herkese ilham veriyor. Birçok rengi ve boyutu bir arada bulunduran bu adamı canlandırırken onu izlemek bir keyif” diyor Wallace.
Gerçek Lucien Laurin eski bir jokey. Bu nedenle de Malkovich’den çok daha ufak tefek biri. Ama Malkovich’in Laurin canlandırması Chenery’den yüksek not aldı. “O, Lucien’in nasıl göründüğünü kolaylıkla unutmamı sağlayan güçlü bir aktör. Eski Lucien sinirli ve ufak tefek bir Fransız’dı, John, kesinlikle ufak tefek biri değil! John, yeni Lucien’i inandırıcı bir şekilde yarattı” diyor Chenery.
Malkovich daha önce filmlerde ata binme deneyimi yaşamış ve onlara samimi, nazik, mütevazi bir şekilde yaklaşmış. Tüm atları tanıması ve onlara hitap etmesi zaman aldı ama oyuncu buna romantik bir bakış açısıyla yaklaşmıyor. “Atları çok severim ama onlara pek güvenmem” diyerek gülüyor Malkovich. “İnsanlar alkışlarken, etraftan değişik sesler gelirken tüm gün bir atın sırtında oturabilirsiniz, onlar gözlerini bile kırpmıyor. Ama üç kilometre uzakta, köşede duran bir çöp poşeti görüyorlar ve birden çılgına dönüyorlar. Hayran olsanız bile bu hayvanlara saygı duymalısınız”.
Secretariat’ı bir yazı tura atışında kaybeden at sahibi ve üretici Ogden Phipps ile çok ünlü ve saygı duyulan saf kan at yetiştirilen yerlerden biri olan Claiborne Çiftlikleri’nin sahibi Bull Hancock’u canlandırmaları için James Cromwell ve Fred Dalton Thompson’la görüşüldü.
Cromwell, gerçek hayatta olaylar gelişirken, Secretariat’dan bire bir haberdar olan tek kişinin kendisi olduğunu söylüyor ve bu durumu şöyle anlatıyor: “Dünyayı otostop yaparak dolaştıktan sonra ülkeye geri döndüm. Wood Memorial’ı izlediğimi hayal meyal hatırlıyorum. Orada kaybetti ama benim için tek at oydu. Daha sonra onun tam olarak kim olduğunu öğrendim. O, üç yarışı kazanarak büyük bir başarı elde etmişti. O, size ilham veren inanılmaz koşuculardan biriydi. Özellikle de Wood’da gösterdiği performansın zayıflık olarak algılanmasının ardından, kendine gelip Derby’ye döndüğünde insanların ağladığını duydum. Onu izlerken gerçekten nefesiniz kesiliyordu. Ayrıca zengin ve güçlü adamlar kulübüyle tam anlamıyla mücadele eden bu kadının atı olması inanılmaz.”
“Secretariat”, Thompson’un politikayı bırakıp oyunculuğa döndükten sonraki ilk filmi. “Özünde bu son derece heyecan verici bir insan hikayesi, çocuklarımın izlemesini isteyeceğim bir şey. Bu, ilham verici, özellikle de bunu yapan bir kadını görmek. Penny’nin başarılı olması beklenen bir sonuç değildi. Böyle olduğu halde o ve bu at azmetti. Hancock, sorunlara ve sıkıntılara göğüs geren Penny’ye yardım eden bir aile dostuydu” diyor Thompson.
Thompson 1973 yılındaki Secretariat çılgınlığı sırasında dönemin diğer olaylarıyla meşgul olduğunu hatırlıyor. “Watergate Komitesi’nde danışmandım. Butterfield’a ‘Beyaz Saray’da bir kayıt sistemi var mı?’ sorusunu soran kişiydim. Uzun yıllar önceydi. Bu yüzden dikkatim başka yerdeydi ama yine de Secretariat’la ilgili olaylardan haberdardım. Tüm ülke haberdardı”.
Otto Thorwarth, Secretariat’ı sürerek üne taşıyan Ron Turcotte rolünü canlandırmak üzere kadroya dahil edildi. Gerçek hayatta da bir jokey olan Thorwarth oyunculuk yeteneğiyle film yapımcılarını etkiledi. “Otto tüm filmdeki en güzel keşiflerden biriydi” diyor Wallace. “İçeri girdi ve gözlerimin içine baktı. O anda onun Ronnie Turcotte olacağını biliyordum. Korkusuzdu. Bunun da ötesinde, bu korkusuzluğun içinde bir keyif vardı”.
Yapımcı Mark Ciardi ekliyor: “Gerçek jokeylere rol verme aşamasının başlarında büyük çaba sarf ettik. Bir aktörün bunu yapar gibi görünmesini istemedik. Jokeyi, tamamen karakterle bütünleşmesi için, kusursuz bir şekilde aksiyona bağlamak istedik. Kameralar kayıttayken repliklerini söyleyebilecek ve John Malkovich ile Diane Lane’in karşısında ayakta kalabilecek birisini bulmak da hiç kolay değildi ama biz o kişiyi bulduk”.
Sonuçta Thorwarth’ın yaşamında “Secretariat”daki rolünün habercisi olan bir nokta olduğu ortaya çıkıyor. “Kilisemdeki papaz bana bir şampiyonu süreceğimi söylemişti. O zaman Birleşik Devletler’in en küçük pistlerinden birinde at biniyordum ve kendimi o şekilde düşünmem oldukça zordu ama ona inandım. Bu rol için ses sınavına gittiğimde, bir arkadaşım Secretariat’ın nasıl bir şampiyon olduğundan bahsetti ve o anda hatırladım. Yani ilk ses sınavından önce bu rolün bana ait olduğu hissini taşıyordum” diyor Thorwarth.
Bir sürüş kazasının ardından şu anda felçli olan Ron Turcotte hala sessiz, içten bir dost. Secretariat’a mükemmel bir şekilde uygundu. Görünüşe göre onunla benzer bir mizacı paylaşıyorlardı. Turcotte, Secretariat’ın inanılmaz baskın bir at olduğundan bahsediyor ve ekliyor “Kendine ait bir kişiliğe sahipti. O bir patrondu. O tüm o kaslı gövdesiyle büyük, sert bir attı. Ağırlığı yaklaşık 545 kilogramdı. Ama asla bu kadar muazzam ve güçlü olduğunu belli etmezdi. Asla sizi tekmelemeye ya da ısırmaya kalkmazdı. Böyle bir şey olsa bile oyun oynadığını bilirdiniz. O asla korkutmazdı”.
Thorwarth birçok sahnesini Secretariat’ın seyisi Eddie Sweat’i canlandıran Nelsan Ellis’le paylaştı. Ellis, Thorwarth atın sırtındayken, Secretariat’la ilgilenmek ve onu dolaştırmak zorundaydı. Bu durum aktörlere zaman zaman sıkıntılı anlar yaşattı. ”Atlarla birlikteyken ne zaman beklenmedik bir şey olsa, genellikle Otto ve ben zor durumda kalıyorduk. Ben atın yanında durup onu dolaştırırken, Otto durumu kontrol altına almak için elinden geleni yapacaktı. O an ‘Bu atla başa çıkmak zorundayım. Onun Otto’yu fırlatmasına izin vermeyeceğim’ diye düşündüm. Aktör arkadaşınızla ilgilenmek zorundasınız” diyor Ellis.
Eddie Sweat 1998 yılında öldü ama Lexington’daki Kentucky Horse Park’da gerçek boyutlarındaki heykeliyle sonsuza kadar ölümsüzleşti. Ellis, karakterini Secretariat’ın koştuğu her yarışta bulunan Sweat’in verdiği röportajları izleyerek ve okuyarak araştırdı. “Seyis, 1970’lerin başında mevcut olan en çılgın kıyafetleri giymeyi tercih eden, fark edilmesi çok kolay biriydi” diyor Ellis. “Aynı anda hem çok renkli, hem ekoseli hem de çizgiliydi. Ve pantolonlar o kadar yüksek ve dardı ki filmde yürüyüşüm bile biraz değişti”.
Sweat’in kıyafetleri koyu maviler, kırmızılar, parlak yeşillerden oluşurken, Malkovich’in Laurin’inin favorisi özellikle pembe ve şeftali tonlarını içeren gösterişli renklerdi. İki aktör aynı sahneyi paylaştığında ortaya renkli bir görüntü çıktı.
Secretariat ailesinin diğer bir kilit üyesi olan Bayan Elizabeth Ham, Chenery’nin güvenilir asistanı ve sırdaşı. Yılmak bilmez Bayan Ham’ı canlandıran Margo Martindale, Chris Chenery’nin hayalini yaşatmaktan Penny kadar sorumlu. Martindale’in öğrendiğine göre o, kolaylıkla alt edilen biri değildi. “Bayan Ham 35 yıl boyunca Christopher Chenery’nin kişisel asistanlığını yapan ve onun mirasıyla ilgili işlemleri idare eden biriydi. Christopher, Secretariat kısmını da ona bırakmıştı” diyor aktris.
Penny’nin babası Chris’i canlandıran Scott Glenn, Diane Lane ile daha önce “Cattle Annie and the Little Britches” filminde birlikte çalıştı. “Chris Chenery kendi kendine başarıya ulaşmış varlıklı bir sanayici, bir iş adamı ve aynı zamanda da tutkulu bir biniciydi. Onunla geçmişi gösteren sahnelerde tanışıyoruz. Onun atlarla ve çiftliğiyle olan bağını, bir at nasıl satın alınır türünden kızına verdiği dersleri, ‘Eğer olacağını düşünürsen bir kazanan olursun’ ve ‘Diğer insanların ne söylediğinin hiç bir önemi yok’ gibi onun hayat görüşünü yansıtan unsurları görüyoruz. O, kızına kendi yarışında koşmasını söylüyor”.
Penny, babasının hastalığının ciddiyetini fark ettiğinde değişiyor, kaderinin peşinden gidiyor ve AJ Michalka’nın canlandırdığı kızı Kate’i dünyaya getiriyor. Michalka, çoğu insan tarafından şarkıcı kız kardeşler Aly & AJ (şimdilerde 78violet olarak bilinen) ikilisinden biri olarak tanınıyor. Michalka büyük bir at tutkunu. Hatta “Secretariat”da yer almaya o kadar istekliydi ki, Kate Tweedy’i canlandırmak için kasetinin uluslararası piyasaya çıkış ve tanıtım tarihini erteledi. “Ben, vahşi atlara dikkat çekmek ve onların korunmasını sağlamak için kurulan Return to Freedom’ın gençlik temsilcisiyim. Her zaman atları çok seven biriydim ve daha genç yaşlarda tutkulu bir biniciydim. Atlar benim için ruhani varlıklar. Onlar ilham verici, güçlü ama uysal ve güven duyma kabiliyetine sahip” diyor Michalka.
Bill Nack ve Andy Beyer, Secretariat gösterisini büyük bir istekle ele alan iki muhabirdi. Newsday’de yazan Nack, Sport Illustrated için yazmayı sürdürdü ve ESPN için çalışmaya devam etti. Devrim niteliğindeki Beyer Speed Figures’ün (entellektüel, aritmetiksel ve çok detaylı bir yarış atı değerlendirme mekanizması) yaratıcısı Beyer, Washington Daily News için yazdı ve 1978 yılından itibaren Washington Post’un at yarışı köşe yazarlığını yaptı. İkisi de birkaç kitaba imza attı. Film yapımcıları ikiliyi canlandırması için sırasıyla Kevin Connolly ve Eric Lange’la görüştü.
“Long Island’da büyüdüm ve Newsday doğduğum yerin gazetesine çok benziyor. Bill tüm yerel takımlarımızı ele aldı, elbette onun kim olduğunu biliyordum, herkes onu tanıyordu. Daha önce de gerçek insanları canlandırdım ama hiç hala hayatta olan birisini canlandırmamıştım. O harika bir adam ve sadece at yarışları konusunda değil, her konuda inanılmaz bilgi sahibi. Hepsinde başarılı” diyor Connolly.
Lange, Beyer’in sporun her dalı hakkında donanımlı olduğunu söylüyor: “At yarışlarına hayran olan bir bahisçiydi ve gerçekten çok zeki bir adamdı. Onun Beyer Speed Figure denklemi artık herkes tarafından kabul görüyor”.
“Atlar beni büyülüyor, bu yüzden Andy’yi canlandırmak kesinlikle çok zevkliydi. Amcamın yarış atları vardı ve o öldüğünde atları bize miras kaldı. Onların boyutları, görkemi, güzellikleri, gücü ve onları koşarken duymak hiçbir şeye benzemiyor” diye ekliyor Lange.
Dylan Walsh, Penny Chenery’nin son derece gelenekçi ve oldukça kuşkucu kocası Jack Tweedy’yi canlandırıyor. “Bana göre Jack, bir ailenin nasıl olması gerektiği yönünde 1950’lerin bakış açısına sahip bir adam” diyor Walsh. “Onun bakış açısına göre, kadın yemek hazırlamak ve çocuklarla ilgilenmek için evde oturmalı. Bu yüzden bu durum, üzerinde gerçekten bir yük oluyor. Bana göre ilginç olan şey, karısının bunu yapmaya ihtiyacı olduğunu fark etmeye başladığında bu durumun değişmesi. Penny ev hanımı olarak 18 yılını harcadı ve artık yaşamını yeniden şekillendirdi. Hayallerinin peşinden gitti ve Jack buna saygı göstermeye çabalamak zorundaydı”.
“Secretariat”ın etkileyici oyuncu kadrosunda Chenery’nin erkek kardeşini canlandıran Dylan Baker da yer alıyor.
YARIŞLARA BAŞLAMAK
Dostları ilə paylaş: |