Şampiyon Secretariat 11 Şubat 2011’de Türkiye Sinemaları’nda GösterilmeyeBaşlanıyor Dağıtım: uip filmcilik


Film Yapımcıları İzleyicileri Atla Gezintiye Çıkarıyor



Yüklə 181,52 Kb.
səhifə2/4
tarix27.01.2018
ölçüsü181,52 Kb.
#41026
1   2   3   4

Film Yapımcıları İzleyicileri Atla Gezintiye Çıkarıyor
Sıra Secretariat’ın zorluğuyla ünlü yarışlarını tekrar canlandırmaya geldiğinde yönetmen Randall Wallace, tarihte yer etmiş yarışları sadece yeniden sahnelemek değil, izleyicileri yarış pistine, yarışların içine sokmak istedi. Yönetmen bunu yapmak için görüntü yönetmeni Dean Semler’in yaratıcı kamera kullanımına ve at bakıcısı Rusty Hendrickson’ın bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip at ve jokey koreografilerine baş vurdu.

“Atlar o kadar duygusal hayvanlar ki, onları duygusal ve mesafeli bir şekilde çekmek çok cazip” diyor Wallace. “Bu filmin en başından itibaren bizim amacımız, seyircinin sadece bir seyirci olmaktan çıkıp, bir katılımcı olarak yarış deneyimi yaşamasını sağlamaktı. Seyircilerin yarışların içinde olduklarını hissetmelerini, o patlamayı, coşkuyu, karmaşayı ve şiddeti yaşamasını istiyorum”.

“Dean, görüntü yönetmenlerinin Rembrandt’ı” diyerek devam ediyor yönetmen. “O aynı zamanda her şeye hazır. Yarışların böyle içsel bir şekilde çekilmesi fikri onu çok heyecanlandırdı. Bunun nasıl olması gerektiği konusunda hiç acele kararlar almadı ama bunun yapılabileceğinden ve uygulanacağından emindi. En üst noktadaki bir görüntü yönetmeninin, çok pahalı ve ayrıntılı ekipmanlar üzerinde ısrar edeceğini düşünürsünüz, zaten Dean tüm bunları kullanma konusunda hazırlıklıydı. Ama o aynı zamanda bir çubuğun ucuna yerleştirebileceğimiz ve yarışların tam içine sokabileceğimiz küçük, hafif bir kamera denemek istedi. Bu durum Secretariat’ı bir karakter olarak hissetmemize, jokeyinkinin yanı sıra Secretariat’ın yaşadığı deneyimi de hissetmemize olanak tanıdı. Filmler, bir kişinin ya da burada olduğu gibi bir atın kimliğini tanımlayan bu anları yakalamak için yapılan bir çalışmadır. Secretariat’ın kim olduğunu anlamanın yolu, onunla orada birlikte olmaktan geçiyordu. Bunun olmasına imkan veren en önemli kısım Dean’in kamera kullanımıydı”.

Oyuncular ve ekip tarafından Ollie kamerası adıyla anılan bu kullanıcı kamerası, daha çok yönlü ama bir o kadar da hantal olan dijital kamerayla çekilmiş görüntüyle kusursuz eşleşecek kadar yeterli yüksek çapa sahip 7 dakikalık bir çekim yaptı. Ama korkusuz kamera ekibi, çekimin büyük bölümünde profesyonel modellere güvendi. Hatta bu kameralar atlarla birlikte yarışan araçların dışından sarkıtıldı. Ollie kamerası aksiyona çok daha fazla yaklaştı, bazı anlarda yeri döven toynakların, şişirdikleri gövdelerinin ve çalkalanan bacaklarının sadece birkaç santimetre uzağındaydı.



ELBETTE BİR AT

Atlar elbette Rusty Hendrickson’ın uzmanlık alanıydı ve hepsi kamerayı sevdiyse bu onun sayesinde oldu. Filmin tamamında Secretariat’ı canlandıran atların sayısı, üç ile beş arasında değişti ve bir noktada bir yarışı tekrar canlandırmak için aynı anda 36 at kullanıldığı oldu. İşin daha da etkileyici olan yanı ise, bu atların çoğunun “Secretariat”dan önce hiçbir filmde yer almamış olmasıydı. Bazıları, internet üzerinden verilen ilanla keşfedildi.

“At sahipleri onların fotoğraflarını elektronik postayla gönderdi, ben de inceledim. Secretariat’ı canlandıracak atlarda üç ana özelliği arıyordum: Görüntü, huy ve sağlamlık. Kilit unsur özellikle sakin mizaçlı olmaktı çünkü bu şekilde zaten birden fazla gerekliliği açık bir şekilde içinde barındırıyor olacaktı. Yarış deneyimi olması şart değildi ve saf kan olmaları da gerekmiyordu. Secretariat’ın kısa olan sırt kısmı ve yuvarlak kalçası, zaten Amerikan kısa mesafe yarış atlarını anımsatıyordu. Troller Boy, Kentucky, Paris’te gerçekleştirilen Secretariat Festivali kapsamında düzenlenen ‘Secretariat Benzeri’ yarışmasıyla filme dahil oldu” diyor Hendrickson.

Atlar bir araya getirildikten sonra, Hendrickson’ın onları tanımak, koşucular ve oyuncular olarak güçlü yönlerini çözmek için yaklaşık bir ayı vardı. Hendrickson, Secretariat’ın yanı sıra Triple Crown yarışında Secretariat’ın ardından ikinci olan muhteşem at Sham’a uygun atlar bulmak zorundaydı. Ve onun, bir çekim günü boyunca Secretariat’la ilgili farklı istekleri karşılayabilecek birden fazla ata da ihtiyacı vardı.

“Temel olarak iki ana kamera atımız vardı. Biri Secretariat’ın 2 yaşındaki halini ve diğeri de daha büyük yaştaki halini canlandırdı, o diğer attan biraz daha büyüktü. Onları fazla yarıştırmayıp sakin tuttuk. Onları yarış pistinde ayrı ayrı kullandık, bu şekilde rekabetçi ve huysuz olmayacaklardı. Bütün gün koşamayacakları için, tüm yarış çekimlerinde kullanılmak üzere elimizde yaklaşık dört çift olmak zorundaydı. Her gün, o gün hangi atın Secretariat’dan daha yavaş ya da Sham’dan daha güçlü olduğunu anlamak zorunda olmak gibi bir sıkıntımız vardı. Eğer sahne Sham’in Secretariat’dan önde olmasını gerektiriyorsa o zaman atları ona göre eşleştirmemiz gerekiyordu. Elbette daha güçlü Secretariat’lara ve daha zayıf Sham’lere ihtiyaç duyduğumuz günler de oldu” diyor Hendrickson.

Gerçek Secretariat’ın parlak kırmızı tüyleri, üç karakteristik beyaz çorabı, yüzünde beyaz bir çizgisi ve bir yıldızı vardı. Benzerleri de Secretariat gibi kestane rengiydi ama geri kalan özellikler bu atlarda yoktu. Deneyimli at eğiticisi Lisa Brown, her sabah kameralar çekime başlamadan önce, özenli bir şekilde atları boyayarak bu özelliklerin aynısını yaratıyordu. Brown’ın sakin yapısı, atların makyaj ritüelleri sırasında yaşayabileceği her türlü tedirginliği aşmalarını sağladı.


KENTUCKY VE LOUISIANA’DAKİ ÇEKİM YERLERİ

Kamera Arkası Ekibi Sınırları Zorluyor
“Secretariat” üç farklı şehirde çekildi: Kentucky’deki Lexington ve Louisville ile Los Angeles’daki Lafayette. Bu üç şehrin farklı noktaları, Virginia, New York, Denver yerine kullanıldı ve hepsi film için Aqueduct, Saratoga, Pimlico ve Belmont yarış pistlerine ev sahipliği yaptı. Churchill Downs, ünlü Kentucky Derbisi’nin eviydi ve sadece burada çekimler asıl yerinde yapılmış oldu.
YAZI TURA ATIŞI

Film yapımcıları, yazı tura atışı sahnelerini Kentucky-Lexington’daki Spindletop Hall’da çekti. 40 odalı köşk, 1935 yılında klasik tarzda inşa edildi. Devasa sütunları, ağır bronz kapıları, eğimli duvarlarının içindeki gizli bölmeleri ve boşlukları ve devasa Kimball borulu orguyla dönemin teknoloji harikasıydı. Sahne, maun duvarları, mermer bir Tudor şömine rafı ve kocaman kristal avizeleri olan kütüphanede gerçekleşti. Basit bir şekilde bir araya getirilmiş takozlar, merdivenler ve takviye iskeletlerinin üzerine yerleştirilen dev bir kamera sahneyi yukarıdan çekti.


YARIŞ BAŞLIYOR

Şirket, Secretariat’ın “Run for The Roses” yarışının parçalarını canlandırmak için bir haftasını Churchill Downs’da, sonraki bir haftayı da Keeneland yarış pistinde geçirdi. Oyuncular ve ekip burada, Secretariat’ın inanılmaz Belmont zaferini tekrar canlandırdı.

Yönetmen Randall Wallace için, tarihsel öneme sahip yarış pisti Keeneland’de ve efsanevi Churchill Downs’da yapılan çekimler kilit niteliğindeydi. “Bana göre Kentucky’de olmadan bu filmi çekmek imkansızdı. Şüphesiz ki Keeneland’in bize sunduğu tüm imkanlardan yararlandık. Bunlara onun, at yarışı ve Secretariat’la ilgili inanılmaz doküman ve kayıt koleksiyonu da dahil. Ama eskiden gittiğim ve büyülü bir deneyim yaşadığım Churchill Downs’a gitmek inanılmazdı. Bu film için orada olmamız gerektiğini biliyordum” diyor Wallace.

Elbette Churchill Downs tam olarak 1970’lerin başındaki gibi değil. Ama ünlü dönüşleri hala ilham veriyor. Yapım tasarımcısı Tom Sanders ile sanat departmanı ve görsel efekt ekibi, padokları ve yarış pistini dönemine uygun hale getirmeyi başardı. Bütün oyuncu kadrosu ve ekip için inanılmaz bir deneyimdi ama özellikle Otto Thorwarth için aydınlatıcıydı.

“Keeneland ve Churchill’e oldukça aşinaydım. Kariyerimin ilk altı yılında, bu iki yerde yılda iki kez at bindim. Ama orada film çekerken kesinlikle farklı bir perspektif kazandım. Churchill’de geçirdiğim süre boyunca tribüne hiç ayak basmamıştım. Ama orada çekim yaparken Churchill Downs’ın hiç görmediğim bir bölümünü gördüm. Kalabalık sahneleri çekerken yukarı çıktım, izledim ve tribünlerde bir tur attım, tüm katlardan geçtim. Daha önce hiç ilk kata çıkmamıştım” diyor Thorwarth.

Aslında, muhtemelen ülkedeki at meraklıları için başkent niteliği taşıyan Kentucky’deki tüm o kalabalığı içeren sahneler, yaklaşık 800 figüranın ilgisini çekti. Hepsi de ölümünden 20 yıl sonra Secretariat’ı desteklemek için can atıyordu. Onların coşkusu Wallace’ı duygulandırdı ve ona ilham kaynağı oldu. Wallace onları her zaman filmin yapım sürecine davet etti. “Kentucky’deki geniş CGI çekimleri için bütçe yapmıştık ama bir sürü insan geldi ve büyük bir kalabalık oluşturdular, büyük çoğunluğunu normal kamera çekimiyle halledebildik” diyor yönetmen. “Ben Tennessee’liyim bu yüzden onlarla aramda gerçek bir bağ hissettim. Kentucky’deki figüranlara muhtemelen hepimizin kuzen olduğunu söyledim. Onlardan ‘My Old Kentucky Home’ şarkısını söylemelerini istedim. Bunun filmde yer alacağını düşünmemiştim ama şarkıyı büyük bir içtenlikle, kalpten söylediler. Onlar çekimin canlı bir parçası oldu. Yarışa çok büyük bir coşku kattılar. O insanlar, enerjileriyle stadyum etkisi yarattı”.




YETMİŞLİ YILLARI ÇAĞIRMAK

1970’lerde geçen film, neon yeşilleri ve turuncular, uzun ve mini etekler, ekoseli ve puantiyeli kıyafetler, İspanyol paça pantolonlar, deri yelekler, çeşit çeşit şapkalar ve kabarık saç stilleriyle renkli görüntüler ortaya çıkardı. Ama görkemli setler, mesela Churchill Downs’daki göz alıcı detaylar, zengin dekorun daha ergonomik ve klasik olan görüntüsüyle harmanlandı. Kostüm tasarımcısı Julie Weiss, Diane Lane’in kostümleri için daha çok Brooks Brothers ve Jackie Onassis’i anımsatan renkleri ve modelleri tercih etti.

Weiss, “Kostümler Lane’i hemen değiştirdi” diyor. “Bir kıyafet provası sırasında bir kişinin o karaktere dönüştüğünü görmek nadir rastlanan bir durumdur. Ayrıca kamera onu seviyor” diyor Weiss.

Kostüm tasarımcısı Mike Boyd, oyuncu kadrosunun geri kalanının kostümlerini, mümkün olduğunca karakterlerin gerçekte giydiği kıyafetlere dayandırdı. Mesela Bayan Ham, tam da Secretariat’ın renkleri olan karakteristik mavi ve beyaz elbiseleri seviyordu. “Mümkün olduğunca çok orijinal resme baktık ve herkesin giydiği kıyafetlerin aynısını yapmaya çalıştık” diyor Boyd. “Bayan Ham’ın Triple Crown’daki üç yarışta da aynı elbiseyi giymiş olduğunu fark ettik. Batıl inançları olan bir insan olmalı, tıpkı birçok koşucunun güvendiği bir uğuru olması gibi. Bunu Randy ve Margo’ya gösterdim, ikisi de o elbisenin olmasını istedi. Bu durum gerçek yaşamın uydurma hikayelerden bile daha inanılmaz olabildiğini gösteriyor”.


ZAFER

Secretariat tarihinin filmi süsleyen bir diğer gerçek parçası, Kentucky Derbisi Müzesi’nden ödünç alınan gerçek Triple Crown kupasıydı. “Secretariat’ın Belmont’u, dolayısıyla da Triple Crown’ı kazandığı sahnede kullandığımız kupa, bir sonraki Triple Crown şampiyonuna verilecek kupanın aslıydı” diyor aksesuar sorumlusu Dave Gulick. “Kupa, 1978 yılında Affirmed isimli yarış atının Triple Crown’ı kazanmasının ardından, bir sonraki şampiyona verilmek üzere Cartier tarafından üretildi. Maalesef ondan sonra başka kazanan çıkmadı. Cartier gümüş bir kupa yaptı ve eldivenle tutulması zorunluydu. 31 yıllık olmasına rağmen yepyeniydi”.

Yapımda, Keenland ve Churchill Downs’daki yarış pistlerinin üzerinde sonu gelmeyecekmiş gibi görünen sıra sıra koltuklar kullanıldı. Özellikle de geniş çekimli yarışlara seyircinin verdiği reaksiyonu gösteren sahneleri çekerken. Bu sahneler elbette Secretariat’ın Belmont zaferine verilen çılgın reaksiyonu da içeriyordu. Hala YouTube’da da izlenebilen, 1973 yılındaki zaferin coşkusuyla Chenery’nin spontane olarak kollarını havaya kaldırdığı an, Diane Lane tarafından tekrar canlandırıldı. Ve Lane, bunu kalabalığın içinde yer alan çok önemli bir kişinin önünde yaptı. Film yapımcıları bu simgeleşmiş sahnede yer alması için Chenery’yi davet etmişti. O sırada 87 yaşında olmasına rağmen Chenery bu fırsatı hemen kabul etti. Atın zafer kazandığı anda “kendisini” reaksiyon verirken izlemek onu çok eğlendirdi. “Ne olursa olsun bu fırsatı kaçıramazdım” diyor Chenery.
MÜZİK BAŞLASIN

Orkestral Beste, Duygusal Final Şarkısı Tamamlayıcı Bir Dokunuş Sağlıyor
Wallace, “Secretariat”ın müziklerini yapması için Nick Glennie-Smith’e baş vurdu. “Yarışlar için güçlü ve savaşa özgü (daha çok kabile), hikayenin aktarımında ise basit ve samimi parçalar birbirini izliyor” diyor Glennie-Smith.

Besteci, 32 parçanın 80 kişilik bir orkestrayla kaydedildiğini belirtiyor. “Her şeyi bilgisayarda yazarım ve o bestelerin gerçek müzisyenler tarafından hayata geçirilişini duymak her zaman heyecan vericidir”.

Ama sıra finaldeki şarkıya geldiğinde yönetmen Randall Wallace, “It’s Who You Are”ı yaratmak için bestecilik deneyimini kullandı. Filmlere odaklanmadan önce müzik endüstrisinde kariyer peşinde koşan Wallace, “Bu şarkı üzerinde çalışmaya hikayenin kalbini görmek için yaptığım kendi özel yolculuğum sırasında başladım” diyor. (Wallace Glennie-Smith’le birlikte “We Were Soldiers” filminin final şarkısı olan “Mansions of the Lord”u da yazdı).

Wallace, tüm zamanların en müthiş yarış atını ve onun çaktığı kıvılcımla başlayan yolculuğu anlatan bir filmde, “It’s Who You Are”ın “Zaferin kalbi nedir?” sorusunu yöneltmek için yazıldığını söylüyor.

Ama yönetmen “Secretariat”ın final şarkısını kimin söyleyeceğini gerçekten bilmiyordu, ta ki oyuncular Penny’nin kızı Kate’i canlandıran AJ Michalka’nın da içinde bulunduğu bir sahne için, bir okuma provası yapana kadar. Michalka o sahnede, annesinin katılamadığı için büyük üzüntü duyduğu müzikal bir gösteride bulunuyordu. “Müzikal gösteri sahnesi süresince Kate ‘Silent Night’ şarkısını söylüyor. AJ, okuma provası sırasında bu şarkıyı tam ses kapasitesiyle söyledi” diyor Wallace. Yönetmen çok etkilendi ve pop/rock ikilisi Aly&AJ’in (şimdilerde 78violet olarak bilinen) bir üyesi olarak tanınan Michalka’dan yazdığı şarkıyı seslendirmesini istedi. Şarkının demosunu Los Angeles-Maurice’deki Dockside Studios’da kaydettiler.

“‘It's Who You Are’ı kaydederken gerçekten çok eğlendik” diyor Michalka. “Louisiana’da müzikal açıdan inanılmaz bir titreşim var, bu yüzden nehir manzaralı güzel bir stüdyoda şarkının bir versiyonunu yorumlamak asla unutamayacağım bir şeydi. Piyanonun başına geçtim, Randall gitarıyla eşlik etti ve müthiş bir anı paylaştık”.


OYUNCU KADROSU HAKKINDA
DIANE LANE (Penny Chenery), Hollywood’un önde gelen yeteneklerinden ve başrol kadın oyuncularından biri olarak yıldızını parlatmaya devam ediyor. SAG, Altın Küre® ve Oscar® ödüllerine aday gösterilmesinin, 2002 yılında çok iyi övgüler alan Adrian Lyne filmi “Unfaithful/Sadakatsiz”daki eşini aldatan bir kadını canlandırdığı rolüyle, New York Film Eleştirmenleri Derneği ve Ulusal Film Eleştirmenleri Birliği tarafından En İyi Kadın Oyuncu olarak ödüle layık görülmesinin ardından Lane, dünyanın en ünlü yönetmenlerinin imzasını taşıyan bağımsız ve büyük stüdyo yapımlarının oyuncu seçim listesinde en üst sırada yer almaya başladı.

Lane’in oynadığı önemli filmler arasında, övgüler alan Francis Ford Coppola filmleri “The Outsiders/Dışarıdakiler”, “Rumble Fish/Siyam Balığı” ve “The Cotton Club/Caz Dünyası”; Richard Gere’le birlikte rol aldığı George C. Wolfe filmi “Nights in Rodanthe/Sevgi Fırtınası”; Gregory Hoblit’in gerilim filmi“Untraceable/Öldür.com”; John Madden’ın yönettiği “Killshot/Ölüm Vuruşu”; Doug Liman’ın yönettiği “Jumper”; Ben Affleck ve Adrian Brody’le birlikte kamera karşısına geçtiği Allen Coulter’ın filmi “Hollywoodland/Hollywood Ülkesi”; John Cusack’la oynadığı komedi filmi “Must Love Dogs/Aşkla Randevu”; dram türündeki “A Walk on the Moon” (Lane bu filmle Bağımsız Ruh Ödülü’ne aday gösterildi); Audrey Wells’in romantik komedi filmi “Under the Tuscan Sun/Kızgın Güneş” (bu filmdeki rolüyle Altın Küre® ödülüne aday gösterildi)”; George Clooney ve Mark Wahlberg’le birlikte rol aldığı Wolfgang Petersen filmi “The Perfect Storm/Kusursuz Fırtına”; Willie Morris’in çocukluk anılarından başarılı bir şekilde uyarlanan “My Dog Skip/Köpeğim Skip”; iyi övgüler alan bağımsız yapım “My New Gun”; Keanu Reeves’le birlikte rol aldığı “Hardball/Sonuna Kadar” ; Sör Richard Attenborough’un yönetmenliğini yaptığı “Chaplin”; Diane Keaton, Sam Shepard ve Robert Patrick’le birlikte rol aldığı Peter Masterson’ın bağımsız dram filmi “The Only Thrill” ; Wesley Snipes’la birlikte rol aldığı Warner Bros.’un politik gerilim filmi “Murder at 1600/Beyaz Saray’da Cinayet”; Robin Williams’la birlikte kamera karşısına geçtiği Coppola filmi “Jack”; ve Jeff Bridges’le oynadığı Walter Hill’in destansı western’i “Wild Bill” gibi filmler yer alıyor.

Lane, televizyonda yayınlanan ve övgüler alan televizyon filmleri ile mini dizilerde de değişik rollerle seyirci karşısına çıktı. Bu yapımlar arasında; Bill Pullman’la birlikte rol aldığı TNT’de yayınlanan “The Virginian”; Alec Baldwin ve Jessica Lange’le birlikte rol aldığı “A Streetcar Named Desire/İhtiras Tramvayı”; Robert Duvall’le birlikte rol aldığı ve ona Emmy® adaylığı getiren CBS dizisi “Lonesome Dove” yer alıyor. Aktris ayrıca CBS için çekilen Hallmark Hall of Fame draması “Grace & Glorie”de Gena Rowlands’la başrolleri paylaştı. Lane, 1994 yılında Allan Gurganus’un çok satan romanından uyarlanan CBS’in destansı mini dizisi “The Oldest Living Confederate Widow Tells All”da başrolleri Donald Sutherland, Cicely Tyson ve Anne Bancroft’la paylaştı.

Drama eğitmeni Burt Lane ve şarkıcı Colleen Farrington’un kızı olan Lane, altı yaşındayken çocuk oyuncu arayan La Mama Experimental Theater’a başvurdu. Andrei Serbian’ın eşsiz “Medea” versiyonunda bir rol kazandı ve ardından, sonraki 5 yıl boyunca New York’ta ve dünyanın dört bir yanındaki tiyatro festivallerinde sahnelenen Serbian’ın yapımları “Electra”, “The Trojan Women”, “The Good Woman of Szechuan” ve “As You Like It” ile seyirci karşısına çıktı. Lane, 1976-77 yıllarında Lincoln Center’da sahnelenen Joseph Papp yapımları “The Cherry Orchard” ve “Agamemnon”da performans sergiledikten sonra, The Public Theater’da sahnelenen “Runaways”de baş rol oynadı ve 1978 yılında ilk sinema filmi olan George Roy Hill’in “A Little Romance/Küçük Bir Sevda” filminde Sör Laurence Olivier’le birlikte kamera karşısına geçti.

Lane, geliştirdikleri ve dermatologların tavsiye ettiği etkili ürünleriyle bir dünya lideri olan cilt bakımı ve kozmetik şirketi Neutrogena®’nın ekran yüzü.
JOHN MALKOVICH (Lucien Laurin), 25 yılı aşkın süredir devam eden sanat yaşamıyla sanat dünyasının en saygı duyulan isimlerinden biri. Aktör, yönetmen, yapımcı ve sanatçı görevlerini başarıyla üstlenen Malkovich, düşünce uyandıran bağımsız filmlerden büyük bütçeli yapımlara kadar uzanan geniş bir yelpazede, övgüler almış performanslar sergiledi.

John, geçtiğimiz günlerde çekimleri tamamlanan ve yönetmenliğini Michael Bay’ın üstlendiği “Transformers 3” filminde Shia LaBeouf’la birlikte rol aldı ve 2010-2011’de vizyona girecek olan ve merakla beklenen birkaç filmi tamamladı. Bu filmler arasında Bruce Willis, Helen Mirren ve Morgan Freeman’la birlikte kamera karşısına geçtiği Summit Entertainment’ın “Red”i de yer alıyor.

Aktör, Brad Pitt, George Clooney, Frances McDormand ve Tilda Swinton gibi büyük bir yıldızlar kadrosuna sahip, Coen kardeşlerin komedi filmi “Burn After Reading/Aramızda Casus Var” filminde seyirci karşısına çıktı. Filmin ilk gösterimi 2008 yılında Venedik Film Festivali’nde yapıldı. Malkovich ayrıca yapımcılığını Ron Howard ve Brian Grazer’ın Imagine Entertainment’ı tarafından yapılan, Angelina Jolie ve Amy Ryan’ın da rol aldığı, çok iyi övgüler alan “The Changeling/Sahtekar” filminde Clint Eastwood’la tekrar bir araya geldi. Malkovich filmde, fakir ve haksızlığa uğrayan insanların savunucusu aktivist bir rahibi canlandırıyor.

Oyuncu ayrıca, Gilles Bourdos’un yönettiği “Afterwards”; ilk gösterimi 2008 Sundance Film Festivali’nde yapılan Sean McGinly’nin yönettiği “The Great Buck Howard”; öğrencisiyle bir ilişki yaşayan, ırk ayrımcılığının kaldırılması sonrası politik sıkıntıların içinde kalan bir Cape Town profesörünü konu alan bağımsız film “Disgrace/Utanç”; Angelina Jolie’yle birlikte rol aldığı, Robert Zemeckis’in yönettiği “Beowulf” ve Brian W. Cook’un yönettiği “Color Me Kubrick/Ben Stanley Kubrick”i gibi yapımlarda da yer aldı. Aktör ayrıca, Raoul Ruiz’in yönettiği “Klimt”, Liliana Cavani’nin yönettiği “Ripley’s Game/Ripley’in Cinayetleri”, Jane Campion’ın yönettiği “The Portrait of a Lady/Bir Kadının Portresi”, Gary Sinise’ın yönettiği “Of Mice and Men/Fareler Ve İnsanlar”, Bernardo Bertolucci’nin yönettiği “The Sheltering Sky/Çölde Çay”, Stephen Frears’ın yönettiği “Dangerous Liaisons/Tehlikeli İlişkiler”, Steven Spielberg’in yönettiği “Empire of the Sun/Güneş İmparatorluğu”, Paul Newman’ın yönettiği “The Glass Menagerie/Sırça Hayvan Koleksiyonu” ve Roland Joffe’nin yönettiği “The Killing Fields/Ölüm Tarlaları” gibi filmlerde başrol oynadı.

Malkovich, Robert Benton’ın “Places in the Heart” (1985) ve Wolfgang Petersen’in “In the Line of Fire/Ateş Hattında” (1994) filmlerinde canlandırdığı rollerle iki kez En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde Akademi Ödülü’ne® aday gösterildi. Ayrıca “Places in the Heart”taki performansıyla, Ulusal Film Eleştirmenleri Birliği ve Amerikan Ulusal Eleştiri Heyetince verilen En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. 1999 yılında, Spike Jonze’un “Being John Malkovich/John Malkovich Olmak” filmindeki performansıyla, New York Film Eleştirmenleri Derneği’nin En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde verdiği ödülü kazandı.

Malkovich, 1998 yılında yapım şirketi Mr. Mudd’u kurmak için, yapımcı ortaklar Lianne Halfon ve Russ Smith’e katıldı. Şirketin ilk filmi Terry Zwigoff’un yönetmenliğini üstlendiği “Ghost World/Hayalet Dünya”ydı. Malkovich, 2003 yılında baş rolünde Akademi ödüllü Javier Bardem’in oynadığı, ilk yönetmenlik denemesi olan “The Dancer Upstairs/Üst Kattaki Dansçı”yı çekti. Diğer Mr. Mudd yapımları arasında, Johnny Depp ve Samantha Morton’ın baş rollerini paylaştığı “The Libertine/Hovarda”, yine Zwigoff tarafından yönetilen ve senaryo/çizgi roman yazarı Dan Clowes’un yazdığı “Art School Confidential/Jerome’un Planı” gibi filmler yer alıyor. Mr. Mudd, 2008 yılında yaptığı filmler arasında en büyük gişe hasılatını elde eden ve çok büyük bir başarı yakalayan baş rollerini Ellen Page, Jennifer Garner ve Jason Bateman’ın paylaştığı “Juno”yu çekti. Fox Searchlight aracılığıyla dağıtılan film, En İyi Orijinal Senaryo (Diablo Cody) dalında Akademi ödülünü kazanırken, En İyi Sinema Filmi, En İyi Kadın Oyuncu (Ellen Page) ve En İyi Yönetmen (Jason Reitman) dallarında üç adaylık getirdi. Malkovich ayrıca ressam Ray Johnson’ı konu alan belgesel film, “How to Draw a Bunny”nin uygulayıcı yapımcılığını üstlendi. Belgesel, 2002 Sundance Film Festivali’nde Jüri Ödülü ve Paris’teki ünlü Recontre Film Festivali’nde Prix de Public kazandı. Film ayrıca, 2003 yılında en iyi belgesel dalında Bağımsız Ruh Ödülü’ne aday gösterildi.

Malkovich’in damgasını vurduğu televizyon yapımları arasında, performansıyla Emmy Ödülü kazandığı, yönetmenliğini Volker Schlöndorff’ın yaptığı ve başrollerini Dustin Hoffman’la paylaştığı televizyon filmi “Death of a Salesman/Satıcının Ölümü”; Emmy Ödülü’ne aday gösterilmesini sağlayan mini dizi “Napoleon” ve HBO’nun başarılı televizyon filmi “RKO 281” de yer alıyor.

Malkovich 1976 ve 1982 yılları arasında, Steppenwolf Theatre Company’nin elliden fazla yapımında oyunculuk, yönetmenlik ve sahne tasarımı yaptı. New York sahnesindeki ilk deneyimi olan, Sam Shepard’ın yazdığı “True West”in Steppenwolf yapımı ona Obie Ödülü kazandırdı. Aktörün diğer unutulmaz tiyatro oyunları ise, New York, Londra ve Los Angeles’da sahnelenen “Death of a Salesman/Satıcının Ölümü”, “Slip of the Toungue”, Sam Shepard’ın “State of Shock”u ve Lanford Wilson’ın “Burn This”i yer alıyor. Malkovich ayrıca Steppenwolf’da birçok oyun yönetti. Bunların arasında Chicago ve Broadway dışında sergilenen ünlü “Balm in Gilead”, Chicago ve Broadway’de sergilenen “The Caretaker” ve Malkovich’in Don LeLillo’nun romanından uyarladığı “Libra”. 2003’te Fransız sahnesi için hazırlanan “Hysteria”, ünlü aktöre En İyi Yönetmen kategorisi de dahil olmak üzere beş dalda Moliere Ödülü adaylığı getirdi. Film yönetmenliğine ilk olarak “The Dancer Upstairs/Üst Kattaki Dansçı” ile başlayan Malkovich, buna ek olarak Londralı tasarımcı Belle Freud için üç kısa metrajlı moda filminin yönetmenliğini yaptı (“Strap Hangings”, “Lady Behave”, “Hideous Man”). Aktör, geçtiğimiz günlerde yapımcılığını üstlendiği ve Zach Helm’in yazdığı “Good Canary in Paris” ile En İyi Yönetmen dalında Moliere Ödülü’nün sahibi oldu. Chicago’nun simgesi Steppenwolf Theatre Company’nin yapımcı, yönetmen ve aktör olarak mihenk taşlarından biri olan Malkovich, şüphesiz Amerikan tiyatrosunda çok derin bir etkiye sahip.


Yüklə 181,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin