Bozova
Şanlıurfa'ya 38 km uzaklıktaki 26000 nüfuslu ilçedir. Yaslıca beldesine 10 km., Atatürk barajına 24 km uzaklıktadır. Atatürk barajı bu ilçe sınırlarındadır. Baziki ovası Harran ovasına rakiptir. Tarım ürünleri kalite bakımından Şanlıurfa'nın en kaliteli mamülleridir. Her sene eylül ayında yelkenli yarışlarının düzenlendiği ilçedir.Bozovanın en güzel köyü kılıçören köyğdür. Kılıçören 1000 nüfüslu köydür. bozovaya 17 km uzaktadır.
Ceylanpınar
Türkiye'nin en büyük devlet üretme çiftliğine sahiptir. TİGEM'e bağlı olan çiftlikte çok sayıda ilçe sakini çalışmakta ve geçimini sağlamaktadır. Alanının büyük bir kısmında çiftlik kurulduğundan dolayı köy sayısı oldukça azdır. Nüfusun çoğu çevre il ve ilçelerden çalışmaya gelen vatandaşlardan oluşmaktadır. 32 köyü ve 17 mezrası vardır.
Resim Ceylanpınar’da ceylan
Halfeti
M.Ö. 855 yılında Asur kralı III. Salmanassar tarafından zapt edildiği zaman Şitamrat adını taşıyordu. Yunanlılar bunu değiştirerek Urima adını vermişlerdir. Süryaniler ise Kal'a Rhomeyta ve Hesna the Romaye adlarını kullanmışlardır. Şehir Arapların eline geçtikten sonra Kal'at-ül Rum adı takılmıştır. II. yüzyılda Bizanslıların eline geçince bu kez Romaion Koyla adını almıştır.
1280 yılında Beysari komutasındaki Memluk ordusu tarafından kuşatılmış, sonuç alınamayınca şehirdeki Hıristiyan mahalleleri beş gün süreyle yağmalandı. 1290 yılında bu kez Memluk Sultanı Eşref tarafından feth edildi. Ve son kez Memlükler tarafından tamir edilen şehre Kal'at-ül Müslimin adı verildi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen şehir, zamanımızda da kullanılan Urumgala ve Rumkale adlarını alarak 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir.
Halfeti ilçesinin il merkezine uzaklığı 120 km'dir. Yukarı Göklü adlı bir kasabası 35 köyü ve 34 mezrası vardır. 2000 yılı Genel Nüfus sayımına göre ilçenin nüfusu 33 bin 467' dir. (İlçe nüfusu 2 bin 608, Köy nüfusu 30 bin 859) Arazisinin büyük çoğunluğu Birecik Barajı suları altında kaldığından ilçenin yeni yerleşim alanı olarak Karaotlak bölgesi tespit edilip ilçe yeniden inşa edilmiş ve konutlar sahiplerine teslim edilmiştir.
Şu anda, Eskihalfeti denen, bir kısmı sular altında kalmış bölge, yavaş yavaş turistik bir bölgeye dönüşmektedir.
Harran
Suriye sınırına yakın olan bir ilçedir. Şanlıurfa'ya 44 kilometre uzaktadır. Türkiye'nin en verimli toprağı bu ilçededir. Ayrıca dünyanın bilim merkezlerinden (atina,mardin şanlıurfa v.s)biridir. Dünyanın ilk üniversitesi buradadır. Şanlıurfa daki harran üniversitesi de adını bu ilçeden almıştır.
Hilvan
Şanlıurfa’ya 55 km uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 1.278 km² olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; toplam nüfusu 58.411’dir.hilvan nın nüfusu 20.000 bini geçmez
1820 Yılında Hacı Musa isminde bir şahıs aşireti ile birlikte Hoşin (Uluyazı) köyünden göç ederek harabe halinde bulunan Karacürün'e (Hilvan) gelerek yerleşmiştir. Bu aşiret zamanında köy meydanında bulunan Karadibek taşından dolayı bu anlama gelen Karacurun (Curnereş) ismi verilmiştir. Daha sonra çevreden gelen başka aşiretlerin birbirleriyle kaynaşmasıyla büyümüştür. Karacürün Siverek ilçesine bağlı olan Hoşin (Uluyazı) nahiyesine bağlanmıştır. Karacürün'ün konumu itibariyle Uluyazı nahiyesine göre daha çok gelişmesi, nahiye ve köylerin buraya bağlanmasına sebep olmuştur. 1926 yılında Şanlıurfa iline ilçe merkezi olarak bağlanarak Hilvan adını almıştır. Hilvan ismini, Gölcük yoluna 5 km mesafede halen Hilvan olarak anılan ancak yeni ismiyle Balkı olarak bilinen köyden almaktadır. Balkı (Hilvan) köyünde çok eski medeniyetlere dayanan birçok tarihi kalıntı ve harabeler mevcuttur. Ancak bu harabelerin hangi dönemden kaldığı konusunda hiçbir araştırma mevcut değildir.
Siverek
Şehrin nüfusu 2008 yılına göre 110.744'dür. 1973'te 43.000 olan nüfusu 1990'da 63.049'a, 2000'de 126.820'ye çıkmış, 2007'de 108.094'e düşmüştür.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde (1867 sonrası) Diyarbekir Vilayeti'ne bağlı bir kazaydı. Siverek'in bugün bağlı bulunduğu Şanlıurfa ise Halep Vilayeti'ne bağlı bir sancaktı. Urfa Osmanlı'nın son döneminde Halep'ten ayrılarak Vilayet statüsüne yükseltildi. Siverek ise Diyarbekir Vilayeti'ne bağlı bir sancak oldu. Cumhuriyet döneminde vilayetlerin sınırlarının belirlenmesi çerçevesinde Urfa'ya bağlanıncaya kadar Siverek Diyarbakır'a bağlı kaldı. Dolayısıyla idari olarak olduğu gibi sosyo-kültürel olarak da Siverek'in ilişkileri Diyarbakır ile Urfa'dan daha yoğun oldu. Cumhuriyet'e yakın zamanda sancak olmaları nedeniyle Sivereklilerin "il olma" beklenti ve istekleri, başta nüfus olmak üzere bir çok veriyle birlikte, bu tarihsel olguya dayanmaktadır.
Siverek'te, ilçe bazında, "aşiretsel" yapı da çok gelişkindir. Siverek'in belli başlı aşîretleri; Bucaklar, Kırvarlar, İzollar,Bablılar, Kejanlar, Karakeçililer, Karahanlılar, Kalenderler vs.Köylerin büyük çoğunluğu aşiret reisleri ve toprak ağalarına aittir. Bu köylerde tam bir self sinyor ilişkisi yaşanmaktadır. Topraksız köylüler köyde ikamet etmelerine karşılık suhre adı altında hiçbir sosyal güvenceye sahip olamadan bedava çalıştırılmaktadır. Bu köylülerin kaldığı evlerin büyük çoğunluğu toprak olup başta yılan ve fare olmak üzere her türlü böceği ihtiva etmektedir.sivereğin elektirik sorunları başta gelmektedir üst yapısı caddelerin bozuk olması sayın siverekli hemşerilerim sivereği il yapmaya ve düzeltmeye çalışalım.
Siverek'te her yıl yapılmakta olan "Şire Üzüm Festivali" ve "Geleneksel Karakeçi Bahar Şenlikleri" ilçenin başlıca kültürel etkinliklerindendir.
Suruç
Şanlıurfa İl’inin 46 km güney batısında yer aliyor. Suriye ile sınırı teşkil eden demiryolu üzerindeki Mürşitpınar Köyü’ne 10 km uzaklıkta olan tarihi bir ilçedir.Suruç halkının tamamı Kürtler'den oluşuyor.
İlkçağın OSRHONE ülkesinin şehirlerinden, ANTHEMUZİA veya BATNEA’nın yerine geçtiği MATF SUHUNH; İpek Şehri’dir. Bir zamanlar, oradaki ileri ziraatın eseri olarak ipekçiliğin çok geliştiği ve sanayinin kurulduğu şehir, bugünün Suruç’udur.
Kaynaklarda SERUĞ diye geçen bu şehrin İbrahim Peygamberle ile çok yakın ilişkisi vardır. İbrahim Peygamberin babası Azer, dedesi Nahor’un babası SERUĞ’ dur. Tarihte adı SERUĞ olan bu ilçemiz ile İbrahim Peygamberin atası SERUĞ aynı adı taşımaktadır. SERUÇ, bu ilçenin asıl adıdır. Bu yöre, eskiden beri cins at yetiştiriciliği ile meşhurdur. Atların eğeri ile uğraşan ve imal eden kişilere “Saraç” denilmektedir. Suruç bu kelimenin çoğulu olup, İlçenin isminin bu kelimeden geldiği tahmin edilmekte; Saraçlar anlamında, Suruç olarak söylene gelmektedir.
M.Ö. Asya’dan göç eden Sümerler, Mezopotamya’da medeniyet kurmuşlardır. Sümerler ve Akadlar, Saruğ Ova’sında Suruç ilçesini BATNA ismi ile anmışlardır. Daha sonra İskit ve Asurlular, Sümerler ve Akadlar’ı ortadan kaldırarak, Suruç’u, “Tepartip” adıyla Birecik İlçesi’ne bağlamışlardır. Sümerler Mezopotamya’da hakimiyetlerini sürdürürken, Mısır’a akın eden Kiksos geçici bir zaman için buraya yerleşmişlerdir. Roma İmparatoru Büyük Konstantin M.S.35. yılında öteki ilçelerle birlikte Suruç’u da Şanlıurfa (Rüha) İline bağlamıştır. Aradan hayli zaman geçtikten sonra Suruç, bu defa da Kudüs Krallığı’na bağlanmıştır. Tarihi eski çağlardan beri bilinen Suruç İlçesi’ni, Romalılardan, İyat Bin Ganem, barış yoluyla almış ve Abbasilere bağlamıştır (M.S.639). O zaman Suruç, Urfa’dan ayrı bir ilçe olduğu için, Urfa’daki Kürt Kavimleri, Araplara karşı gelerek Suruç’u Abbasilerin elinden kurtarmışlardır.
Çok eski olan bu şehrin yakınında, siyah taş üzerine yapılmış 1 metre eninde, 2 m uzunluğunda 2 adet aslan heykeli bulunmaktadır. Heykellerin bugün bulunduğu yer, Suruç’a 15 km uzaklıkta olan ve halen Suriye Sınırları içerisinde kalan Rıslantaş Köyü’dür. Ziyaret Köyü’nde meftun bulunan Şeyh Mesleme Bin Name Hicri 466 yılında Suruç’u, haçlılardan kurtarmıştır.
Suruç, M.S.1095’te Artuk Oğulları’ndan Sokman’ın eline geçmiş ise de, 6 yıl sonra Urfa Kontu I.Bolvadin’in egemenliği altına girmiştir. M.S. 1090’da Urfa Haçlı Kontu’na (Kudüs Krallığı’na) bağlanmıştır. I. İmadeddin Zengi, 1127 yılında Suruç’u, haçlılardan geri almıştır. Suruç, Timur’un istilasına da uğramıştır. Bölge halkı, istilaya karşı koyduğundan burası Moğollarca yakılıp yıkılmıştır. Kudüs Seferi’ne çıkan Yavuz Sultan Selim 1517 yılında, Suruç’u Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Halep Vilayeti’nin Urfa Sancağı’na bağlı bir kasaba durumunda olan Suruç, 1918’de İngilizlerin, 1919’da da Fransızların istilasına uğramıştır. Fakat; Suruç halkı, büyük bir milli mücadele örneği göstererek tarihi şehrini 11 Nisan 1923’te düşmandan kurtarmıştır.
Suruç, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, 1923 yılında ilçe olmuş ve Şanlıurfa İline bağlanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |