Ali Şükrü Bey’in Katli
Yılın öne çıkan olaylarından biri de Meclisteki muhalefetin önemli isimlerinden Ali Şükrü Bey’in öldürülmesidir. Meclisin yeni seçim kararı almasından önce meydana gelen olay, önce Ali Şükrü Bey’in gaybubeti olarak Meclise yansımış sonrasında ise ortada bir cinayet olduğu anlaşılmıştır. Meclisteki muhalefetçe cinayetin siyasi olma ihtimali gündeme getirilince tartışma hararetlenmiştir.
Cinayet ilk olarak 29 Mart 1923 günlü içtimada gündeme gelmiştir.8 Hüseyin Avni Bey söz alarak hararetli bir konuşma yapmıştır. Mebus, konuya doğrudan girerek heyecanlı olduğunu ve sözünün kesilmemesini istirham ederek söze başlamıştır. “Mebus bu milletin ismetidir… Tecavüz arkadaşlarımıza değil, bir milletin namusunadır” sözleriyle konuyu açan mebus, “memleketin sahibi, azametli bir tarih sahibi, namusuna hâkim bir milletin mebusu”nun kaybolduğunu ve hükümetin iki gündür bulamadığını söylemektedir. Sözlerine devam eden mebus söz konusu cinayetin adiyen işlenmiş olmasını temenni edecek ve “Ya siyasi ise efendiler! Ya siyasi ise?” diye sorarak memlekette hangi fikir olursa olsun herhangi bir fikrin önderinin öleceğinin anlaşıldığını belirtecektir. Hüseyin Avni’nin vurgusu bir bakıma hükümeti sorumlu görmesinden kaynaklanmaktadır. Konuşmasına “Türk Milleti bir sancak çekmiş. Onu namus telâkki etmiş ve onun altında kanunlar neşretmiş. Bu kanunun fevkine çıkan alçaklar kahrolsun efendiler... kendini gayrimesul, kanunun fevkinde telâkki edenler namussuzdur.” diyerek devam edecektir. Hâkimiyeti milliyenin, memlekette oyunu serbestçe kullanmak, fikrini özgürce dile getirmek demek olduğunu vurgulayacaktır. “Ankara denilen köy kadar bir yerde zabıtasiyle, ordusiyle, milletiyle, meclisiyle, hükümetiyle hepsi mevcudolan Ankara'da Ali Şükrü Bey kaybolmuştur ve bulunamamaktadır” diyen mebus, hükümetin bu cinayeti açığa çıkarması gerektiğini söyleyerek cinayetin adi bir cinayet olmasını umduklarını ama eğer değilse de hesabının milletçe sorulacağını belirtecektir. Ayrıca faillerin yargılanması için Meclisten de söz isteyecektir. Ancak bu yolla Meclisin çalışabileceğini belirtecektir.
Vekiller kendileri çekilsinler! Onların kudretleri yoksa Heyeti Celile âciz değildir. Şerefinizi, namusunuzu, kanununuzu muhafaza edecek bir Hükümet teşkil edersiniz. Bu suretle müzakereye imkân vardır. Aksi takdirde paydos efendiler! Paydos! Biz mademki üzerimize aldığımız vazifeyi idare edemiyoruz, onun için biz paydos edelim. Millete hakkını verelim. O, hakkını da, şerefini de, dinini de muhafaza eder. Ben de onun bir ferdi olarak iftihar ediyorum efendiler!
Sözleri alkışlarla biten Hüseyin Avni Bey’den sonra İcra Vekilleri Heyeti Reisi sıfatıyla Rauf Bey söz alacaktır. Rauf Bey, haberin kendilerine bir gün önce (28 Mart 1923) ulaştığını bildirerek soruşturmanın adliye ve kolluk güçleri tarafından araştırıldığını ifade edecektir. Hüseyin Avni Bey’e cevap olarak Hükümetin herhangi bir acziyeti bulunmadığını belirtecek; eğer olur da sonuç olarak sorumluları bulamazsa gücünün yetmediğini Meclise gelip söyleyeceğini bildirecektir.
Söz alan başka mebuslardan sonra Durak Bey bir “sükunet” çağrısı yapacaktır. Durak Bey’e göre olay çok yenidir ve adli tahkikat devam etmektedir. Birkaç gün içinde faillerin ortaya çıkarılamaması veya cinayetin siyaseten işlendiğinin anlaşılması durumunda ise Hükümetin görevini yapmamakla suçlanabileceğini ifade etmiştir. Meclisten o durumda ne yapılacağı yönünde gelen “Ne olur?” sorusuna da “[Hükümeti] düşüreceğiz efendim. Ne olur ne demek?”diyerek yanıt verecektir
Tartışmalardan sonra Rauf Bey tekrar söz alacak ve araştırmanın devam ettiğini tekraren söyleyecektir. Konunun gizli celsede konuşulması talepleri olduğunu oysa buna gerek olmadığını, açıkça her şeyin konuşulması gerektiğini ifade edecek ve kendilerinin Adliye Vekili’nden emin olduklarını belirtecektir. Konuşmasının sonuna doğru hizip meselesi gündeme gelecektir. Rauf Bey konunun fırkayla, hiziple alakası olmadığını ve bu konuda fırka ya da hizipten söz edilemeyeceğini ifade edecektir. Sözlerini “(m)utlak muvaffak olacağız. Bunu gözümüzden kaçırmıyalım, hissiyata kapılmıyalım, sükûneti muhafaza edelim. Tekrar ediyorum. Hükümetiniz, Adliyenizden, Adliye Vekili muhteremi Bey arkadaşınızdan tam manasiyle emindir” diyerek bitirecek ve cinayet hakkındaki tartışmanın ilk günü böylece kapanacaktır.
İki gün sonra konu tekrar gündeme gelecektir.9 Lazistan Mebusu Mehmed Necati Bey bir takrir vererek herkesin her gün ayrı bir haber duyduğunu Heyeti Vekilenin hakikati mesele hususunda “tenvir ve tatmin etmeleri için resmen beyanatta bulunmalarını” teklif etmiştir. Takririn sonrasındaki açıklamasında hükümetin bu konuda tek yetkili olduğunu ve en azından ne olup bittiği, neler yapıldığı hakkında bir resmi açıklama yapması gerektiğini ifade etmiştir.. Necati Bey’den sonra söz alan Adliye Vekili Rifat Bey, Heyeti Vekileden malumat istendiğini oysa soruşturmanın hukuken gizli yapılması gerektiğini belirtmiştir. İzmit mebusu Sırrı Bey ise konunun Dahiliye Vekili’ne ait olduğunu ve onun açıklama yapması gerektiğini söyleyecektir. Tartışmalar sonunda konu hakkında verilen takrir kabul edilmiş ve Hükümetin, Mecliste en azından duyulan haberlerin doğru olup olmadığını yanıtlaması yönünde karar kılınmıştır.
2 Nisan1923 günlü içtimada10 Ali Şükrü’nün bulunan cesedi ve gelişmelerle ilgili açıklama yapmak üzere İcra Vekilleri Heyeti Reisi tekrar kürsüye gelmiştir. Ali Şükrü’nün cesedinin bir önceki gün bulunduğu kendilerine bildirilmiştir. Ayrıca zanlı olarak kolluk kuvvetlerince teslim alınmaya gidilen Giresun Alayı Kumandanı Topal Osman ve arkadaşlarının, giden kuvvetlerle çatışmaya girdiği, kendisinin yaralandığı arkadaşlarının ise öldüğü kendisinin de sonradan hayatını kaybettiğini açıklamıştır.
Vekilden sonra Hüseyin Avni Bey söz alarak, Ali Şükrü’nün bedenen ayrıldığını ama ruh olarak Mecliste kaldığını söyleyecektir. Ali Şükrü’nün, hürriyet ve Hakimiyeti Milliye konularında Meclisi halef bıraktığını belirtecektir. Sonrasında başka mebuslar da söz almış ve gelen birkaç tane takrire uygun olarak Ali Şükrü Bey’in ailesine taziye telgrafı çekilmesine karar verilmiştir. Aynı gün Van mebusu Haydar Bey ve birkaç arkadaşının Topal Osman’ın cesedinin Meclis önünde salben [asılarak] teşhir edilmesine ilişkin takrirleri kabul edilecektir. Ayrıca Ali Şükrü Bey'in naaşının Trabzon'a götürülmesine iştirak etmeleri için Trabzon mebusu Nabizade Hamdi Bey ile Lazistan mebusu Ziya Hurşid Bey'e izin verilmesine karar verilmiş, cenazeye katılmak içinse Lazistan mebusları Osman Bey ve Dr. Abidin Bey sonraki gün izin almışlardır. Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'e 4 Nisan1923 günü Ankara'da bir cenaze töreni yapılmış olup tüm vekil ve mebusların, asker ve polislerden gruplar, Afgan Sefiri ve çok sayıda kişinin törene katıldığı bildirilmektedir. Cenaze, merasimden sonra Trabzon'a gitmek üzere yola çıkarılmıştır.11
Tartışma İstanbul basınında da yer bulmuş ve konunun siyasi olma ihtimali dile getirilmiştir. Hakimiyeti Milliye’de ise İstanbul basınına yönelik sert çıkışlar dikkat çekmektedir. Cinayetle ilgili İstanbul basınında yer alan haber ve yorumlara "Ya namussuzluk ya aptallıktır!" başlıklı haberle yanıt verilecek; Ali Şükrü hakkındaki ihtimalleri açıklayan İstanbul basınına "Gazetecilik aklına geleni aklına eseni yazmak değildir. Bunun hıyanet teşkil edeceği zamanlar vardır." şeklinde sert bir cevap verilecektir.12
Dostları ilə paylaş: |