Sayın sitki severoğLU



Yüklə 326,7 Kb.
səhifə3/6
tarix30.10.2017
ölçüsü326,7 Kb.
#22011
növüYazı
1   2   3   4   5   6

Fransız ve Ermeniler’in ortak tutumu, amaçlarının, Türk’ün sadece hükûmetini ve ordusunu yoketmek değil, aynı zamanda, hayatına kastetmek Türk’e hayat hakkı tanımamaktı. Bu amaca en uygun âlet olarak ta Ermeni toplumu seçilmişti. Fransız İşgal Yönetimi’nin Türkler’i ezmek ve soymak gayesiyle gerçekleştirdiği diğer bir uygulama Kozan’da kurulan Tesviye-yi Mesalih Komisyonları’dır. Fransızlar, bu komisyonlar kanalıyla, Türkler’e ait emlâk, hayvan varlığı ve vasıtaları, bir iki Ermeni’nin yalancı şahitliği ile, asıl sahibi olan Türkler’den alıp, hak talep eden Ermeniler’e vermişlerdi. Bir iki asır öncesi Ermeniler’e ait olduğu iddia edilen bir bağ veya tarla veya göçettirme öncesinde Ermeniler’in sattığı çeşitli gayrımenkuller, kanunların ve mahkemelerin üstünde tutulan ve kararları temyiz edilemeyen bu komisyonlar tarafından, bir bedel ödetilmeksizin Ermeniler’e iade edilmişti. Türkler’e uygulanan bir baskı ve zulüm metodu da, Fransızlarla Ermeniler’den oluşturulan zâbıta, ajan ve casus teşkilâtıdır. Bu teşkilât mensubu Fransızlar ve Ermeni fedâileri, yolda veya kırsal kesimde ele geçirdikleri Türkler’i akla gelmeyecek hunharca metodlarla öldürüyor, Taillardat’nın özel güvenlik görevlisi konumundaki Ermeni Ohannes Çavuş, bir takım bahane ve baskılarla, emrindeki Ermeni fedâilerle birlikte Türkler’e ait köyleri soyuyor; “Türkler silâhlarını almam için bana rüşvet verdiler”, diyerek, topladığı parayı adamlarıyla bölüşüyordu. Bu eylemler sonucu, Kozan’ın işgal edildiği günlerde yollarda ve dağlarda parçalanarak acımasızca katledilen Türkler’e ait 140 ceset bulunmuştur59.
Ermeni Ohannes ve fedâilerinin, Kozan ve çevresinde Türkler’i en fazla üzen hareketi, Türk kadınlarına ve kızlarına yönelik saldırı ve tecavüzleri idi. Ayrıca; baskı ve tehditle, coşkulu gösterilerle Müslüman kadınları Hrıstiyan yapıyorlardı60.
b- Kozan’da 1920 Yılı Ermeni-Fransız Zulûm ve Cinayetleri:

Kozan’da 1919 yılı boyunca Fransız İşgal Yönetimi ile Ermeniler’in Kozan Türkleri’ne uyguladığı baskı ve zulûmler 1920 yılı başlarından itibaren şiddetini arttırarak devam etti. Şubat 1920 ortalarına doğru, Maraş’taki Fransız kuvvetlerinin yenildiği, Ermenilerle birlikte şehri terkettikleri haberleri üzerine, Fransızlar, Kozan merkezindeki tam techizatlı bir taburu yeterli görmeyerek, iki kez üstüste 400-500 kişilik Ermeni gönüllü kuvvetleri getirtmişlerdi. Kamavur (kamavor) adı verilen serseri ruhlu bu gönüllüler, tehcirden dönerek, yörede bir Kilikya Ermeni Devleti kurulacağı, bu devletin Kafkasya’da yeni kurulan Ermeni Hükûmeti’ne bağlanacağı propagandası ile aldatılmış, İç Anadolu’daki memleketlerine gitmekten vazgeçirilip Adana’da kalmaları sağlanmıştı. Bu çapulcu serserilerin gelmesiyle birlikte Kozan merkezinde can ve mal güvenliği kalmayınca, Fransızlar, sıkı önlemler alarak gece sokağa çıkma yasağı uyguladılar61.


Kozan’ın yerlisi olan Türkler ve Ermeniler, Millî Kuvvetlerin Kozan’a taarruzu halinde çok sayıda insanın öleceği, şehrin yakılıp yıkılacağı endişesini taşıyorlardı. Fransız İşgal Komutanı olan Taillardat’ya başvurarak; Türk ve Ermeni cemaatlerini birbirine düşürmemesini, savaş sahası olarak, masum yüzlerce kadın ve çocuğun yaşadığı kasaba merkezinin dışında bir yeri seçmesinin uygun olacağını bildirmişlerdi. 1920 yılı Mart ayı ise, Fransız ve Ermeniler’in Türkler’i öldürme, baskı ve zulûm olayları nedeniyle Kozanlılar için Kaç-Kaç dönemi oldu. Kozan’ı terkedemeyen ve sayısı azalan Türkler evlerinden çıkamazken, Ermeniler bağ ve bahçelerine gidemiyor, bir işle uğraşmadan çarşı meydanı ve mahalle aralarında toplanıp birbirleriyle dertleşiyorlardı. 1920 yılı Mart ayı sonlarına doğru, Kozan’da katlanılması güç hale gelen Fransız-Ermeni cinayetleri ve zulmü karşısında, Kozan Müftüsü Hafız Osman (Çamurdan)’ın Adana Vilâyeti Celilesi’ne başlığı ile Albay Brémond ile Vali Celâl Bey’e gönderdiği 1 Nisan 1920 tarihli protesto yazısında yer verdiği ve Kozan’da cereyan eden cinayet ve zulümlerden bazıları şöyledir62:

  • Fransızlar ve Ermeniler, yoksul ve çaresiz bir duruma düşürmek amacıyla, kasaba ve köylerdeki zengin ve nüfuzlu Türkler’i, hapis ve işkence altında tutmuş, her birinden 50-1500 lira arasında nakit para cezası alınmıştır. Bu şekilde 100 bin liraya yakın para toplanmıştır.

  • Sulh Komisyonu (Tesviye-yi Mesalih Komisyonu), hiçbir delil ve belgeye dayanmadan, hapis cezası, baskı ve tehditle Türkler’e ait yüzbinlerce lira değerindeki mal, ev eşyası ve hayvana elkoymuş, satmış ve sözde alacakları karşılığı Ermeniler’e vermiştir.

  • Haçin’e posta götüren Teğmen Misak ve arkadaşları eşkiyalar tarafından öldürülünce, gerçek suçlular belirlenmeden, cinayet mahalline yakınlıkları gerekçesiyle Feke’nin Bozat Köyü halkından Muhtar Hamza Kâhya ve Musa yakalanıp bir süre tutuklandılar. Bir süre sonra mahkeme önüne çıkarılmadan açıkta kurşuna dizildiler. Bozat Köyü halkının yiyecek ve eşyaları Taillardat’nın emriyle yağmalandı. Halk köyden uzaklaştırıldı.

- 1 Şubat 1920’de, Türk jandarmaların silâhlarını toplatan Gouverneur Taillardat, Kozan’da bütün Ermeniler’i silâhlandırdı. Dışarıdan Kozan’a getirttiği 450 kadar Ermeni fedâisini (kamavurlar) Ermeni Komitesi’nin emrine vererek, bunların Türkler’e yaptığı zulüm ve işkencelere göz yumdu.

  • Posta sürücüsü Hüseyin, Kozan’a 15 dakika mesafedeki Uyuzpınarı Mevkii’nde, 3 Ermeni tarafından boğularak öldürülmüştür.

  • Fransızlar, Kozan ileri gelenlerinden 10 şahsı tutuklayıp zindana attılar. Bunlardan Mahmut Efendi’nin bir miktar gümüş ve kâğıt parası alındı. Aynı gün, Taillardat tarafından gönderilen Komiser Haçik, Fransız Çavuş Jornik, Ermeni fedâi çetebaşı Osep ve 8-10 kadar jandarma, Ökkeş Efendi ailesinin yaklaşık 4000 lira altın ve eşyasını gasp ettiler.

  • Kozan’a bir saat uzaklıktaki İspahalı Köyü’ne gece saat 04.00 civarında saldıran çok sayıda Ermeni çeteci, bir odaya doldurdukları köy halkının paralarını aldıktan sonra ateş açıp 6 köylüyü katletmişlerdir. Ölenlerin yakınları sabah kasabaya gidip katilleri teşhis ederek gösterdikleri halde, Taillardat: “Yanlıştır, bunlar değildir”, diyerek olayı örtbas etmiştir.

- 22-23 Şubat 1920 gecesi, 16 Ermeni çeteci, belediye Tabibi Nazif Ali Efendi’nin evini bastılar. İkibuçuk saat işkence yaptıktan sonra bütün parasını ve değerli eşyalarını aldılar.

  • Zindandan tahliye edilen Ümmet Çavuş, 24 saat sonra kasaba çarşısında Fekeli Agop tarafından kurşunlanarak katledildi. Agop, ceza almak şöyle dursun, Ermeni komitelerince 300 lira verilerek mükâfatlandırıldı.

  • Kozan içinde dolaşan Türkler, arama gerekçesiyle durdurularak güpegündüz altın, para ve değerli eşyaları alındı. Türkler’e ait evler kapıları kırılarak yağmalandı. Taillardat, bu konudaki şikâyetleri önemsemedi.

  • Kozan civarındaki bağ bekçisi 3 Türk, 5 Ermeni çeteci tarafından kama ve kasatura ile boğazlanarak hunharca katledildiler. Bir bekçi de ağır yaralandı.

  • Hafız Osman Efendi ve ailesi, çiftliğe gitmek için Kozan dışına çıktıklarında, 3 Ermeni tarafından çevrildi. Üzerlerinde bulunan 200 lira nakit para ile 1300 lira değerinde altın ve değerli eşyaları gasp edildi.

  • Topal Hacızâde Ahmet Efendi, Mustafa Efendi ve Kürt Ahmet Çavuş’un, Kozan yakınındaki bağlarına gitmek isterken, Ermeni çetesi tarafından feci şekilde öldürüldükleri öğrenildi. Aileleri, birkaç kez Taillardat’ya başvurarak, cesetlerin bulunması ve kasabaya getirilmesini istediler. Fakat, Kozan ve çevresinde birkaç yüze ulaşan öldürülen Türk sayısının ortaya çıkmasını istemeyen bu komutan başvurulara kayıtsız kaldı.

  • Rumlu Cemal Çavuş ile eşi, 13 yaşındaki bir erkek çocukla birlikte, Kozan yakınındaki ormana götürülerek katledildiler.

  • Hayvan alımı yapmak için Hamam Köy’e giden Kasap Çopurcuoğlu Hacı Artin ile yanındaki Jandarma Haçik, iki gün geçtiği halde dönmediklerinden, Taillardat’nın gönderdiği yaklaşık 40 kişilik silâhlı Ermeni birliği, yolda karşılaştığı Hamam Köy’den Ağa’nın oğlu Hacı İsmail, Sehveloğlu Çerkez ve Hasan Ağa oğlu İsmail Ağa’yı katletti. Olayı öğrenen Hamam Köy halkı, imha edilecekleri endişesi ile bu Ermenileri köye sokmak istemedi. Çıkan çatışma sonunda köy halkı kaçmak zorunda kaldı. Hamam Köy ve çevresindeki birkaç köyü yakan Ermeniler, köylülere ait yüzlerce hayvanı Kozan’a getirdiler.

  • Kozan’a 1.5 saat kadar uzaklıktaki Çukurören Köyü’ne saldıran Ermeniler, Türk kadın ve erkeklerini ayrı ayrı odalara toplayarak para ve altınlarını aldılar, evleri soyarak bir Türk’ü öldürdüler. Türkleri bir araya topladıkları diğer evleri yakarak, fitilleri ateşlenmiş bombalarla imha edecekleri sırada, maiyetindeki 20 kadar Fransız askerle yetişen Teğmen Suby, Çukurören Köyü halkının hayatını kurtardı. Fakat, evlerinin yağmalanmasını önleyemedi.

  • Feke ve Saimbeyli (Haçin)’den Kozan (Sis)’a gelmekte olan Ermeniler, yolları üzerindeki Akkaya, Çulluuşağı ve Düzağaç Köyleri’nde soygunlar ve zulümler yaparak, Akkaya Köyü Bekçisi Süleyman’ı katlettiler. Ayrıca, 3 Türk kadınına tecavüz ettiler.

  • Danacılı Köyü’nden Hatipzâde Abdülkadir Efendi ile 4 arkadaşı, hayvanlarını satmak üzere Adana’ya giderken, Kozan Ermeni Komitesi Reisi Misak’ın ailesini Adana’ya bırakıp Kozan’a dönmekte olan Ermeni 6 jandarma tarafından Sarıçam Mevkii’nde feci şekilde öldürüldüler. Katilleri bilindiği halde tutuklanmadılar.

  • Vergi toplamak için Akçalıuşağı Köyü’ne giden Tahsildar Ali Efendi, kendisini korumakla görevli Ermeni jandarmalar tarafından, feci şekilde katledildi. Bu jandarmalar hakkında bir işlem yapılmadı.

  • Kozan’dan ayrılmalarına izin verilen birkaçyüz Türk, kasaba dışında silâhlı 40-50 Ermeni fedâisi tarafından çevrildi. Bir kısmının eşyaları yağmalandı, bazıları öldürüldü. Çok sayıda Türk kadınının ırzına tecavüz edildi.

  • Kadirli Karaköy’den harekete geçerek Kozan’a gelmekte olan 57 Ermeni çeteci, yolda karşılaştıkları Türk köylülerden çoğunu katlederek, eşyalarını gaspettiler.

  • Kozan’a 5 dakika uzaklıktaki Akpınar Mevkii’nde öldürülen 2 Türk çocuğunun cenazelerini getirmekle görevlendirilen Ermeni jandarmalar, cesetleri ortadan kaldırarak, bir ölüm olayı yokmuş gibi davrandılar.

  • Yörede cereyan eden cinayet, yağma ve ev yakma olaylarından korkarak, Üçhühüyük’teki çiftliklerinden daha güvenli bir köye gitmek üzere yola çıkan Kozan ulemâsından Çamurdanzâde Hacı Mustafa Efendi’nin kızkardeşi, bir çocuğu ve yanlarındaki 6 Türk, Adana’ya giden Ermeniler tarafından katledildiler.

  • Duydukları üzücü cinayet ve olaylardan ürkerek, hayatlarını kurtarmak gayesiyle Kozan dışına çıkan sayıları 200’den fazla Türk, Ermeniler tarafından feci şekilde öldürüldü. Pek çoğu kuyulara atılarak hayatlarına son verildi. Türkler’in atıldıkları kuyulardan çıkarılarak defnedilmesi girişimlerinden sonuç alınamadı.

  • Müftü Hafız Osman (Çamurdan) Efendi tarafından tespit edilerek, protesto yazısında yer verilen öldürme ve soygun olayları dışında, Yukarı Tokmaklı (Tokmanaklı)’dan Köreken Köyü’ne gitmekte olan 13 yaşındaki Kara Hasan kızı Fatma, Saimbeyli’ye gitmekte olan Ermeni çeteciler tarafından canice, başı kesilerek öldürüldü.

  • 17 Nisan 1920’de, öldürülen Fransız subay ve askerlerinin cenaze töreninde Taillardat’nın: “İntikam alınacağı”, yolundaki konuşmasından cüret ve cesaret alan Ermeni kamavurları, karşılarına çıkan Türkler’i öldürmeye başladılar. Aynı gün, Fransızlar, Kozan çevresindeki Millî Kuvvetleri dağıtmak, öldürülmüş olan subay ve erlerinin intikamını almak ve cesetlerini getirmek gayesiyle, Çanaklı tepelerine bir baskın düzenlediler. Bu baskında esir aldıkları 2 Türk birkaç gün sonra kurşuna dizildi.

  • 18 Nisan 1920 tarihi dehşet uyandıran cinayetler günü oldu. Kozan Defterdarı Hamdi Efendi, Mektupçu Ali Rıza Efendi ve Emekli Yüzbaşı Mehmet Bey, Ermeni kamavurları tarafından fırına atılıp yakılarak feci şekilde katledildiler. Bu fırında daha sonra yapılan incelemelerde yakılan Türkler’e ait yağ kalıntıları görülmüştür.

  • Millî Kuvvetler tarafından ele geçirilen Saimbeyli (Haçin)’den kaçmayı başaran Aram Çavuş ile 200 kadar Ermeni çeteci, önce çevre köyleri daha sonra da Hamam Köy ile Ceyhan Nehri batısında yer alan Tılan Köyü’nü yaktılar. Buradaki çatışmada Millî Kuvvetlerden 15 kadar Türk erini öldürdüler, 10’dan fazla er yaralandı.

Yukarıda sıralanan cinayetler ile bunların birkaç misli feci zulümler, tarihte zor karşılaşılacak olaylardır. Ermeniler’in yaptığı: “Her türlü savunmadan yoksun şahısları, kadınları ve ana kucağındaki masum yavruları öldürerek bundan vahşi hislerle zevk almaktır ve pek az kavmin gösterebileceği bir davranıştır”.

7- Osmaniye (Cebel-i Bereket) Sancağı’nda Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
Osmaniye’ye kaymakam (gouverneur) olarak atanmış olan Yüzbaşı André, İlçe merkezine çok sayıda Ermeni getirmiş ve silâhlandırmıştı. Düziçi (Haruniye)’nde ise, çok sayıda köyün yakılmasına, baskı ve zulümlere göz yumdu. Bu çevrede kayda değer olaylardan biri Telgraf Müdürü Hamdi Bey’in, İğnebahçe yakınında, Ermeni saldırısı sonucu parçalanarak katledilmesidir. Düziçi Kasabası içinde yapılan çatışmada, Maraş’tan Yörük Selim Bey ile birlikte gelmiş olan Yıldırım Bölüğü Komutanı Abdullah, Fransızlar tarafından öldürüldü. Burada ve birçok yerde cereyan eden çatışma ve savaşlarda dikkati çeken önemli bir konu, komutanlar dışındaki Türk kayıplarının isim verilmek şöyle dursun sayı olarak bile kayda geçirilmemiş olmasıdır. Buna karşılık Fransız ve Ermeni kayıpları yer yer isim ve rakam olarak geçmektedir. Şubat 1920’de, 9. Tümenin Hasanbeyli civarında girdiği çatışmada, Fransızlar 2 Türk erini öldürdüler. Osmaniye’de 5 Ağustos 1920’de Fransızlarla yapılan savaşta, göğsünden vurularak ölen Tayyar (Uçan) Rahime Onbaşı, kadın olarak adı geçenlerden biridir63.
15 Kasım 1920’de, Teğmen Saim ve 15 Türk eri, Fransızlarla Mamure İstasyonu’nda giriştikleri çatışmada öldürüldüler64.
8- Saimbeyli (Haçin)’de Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
Birinci Dünya Savaşı öncesinde 4800 konutta 30 bin kişilik bir nüfus barındıran Saimbeyli’de, Mondros Mütarekesi’ni takiben, İngiliz ve Fransızlar’ın sağladığı destek ve güvenle, önce 8 bin, daha sonra 2 bin Ermeni eski yerlerine dönmüş, kasabanın nüfusu 12 bine ulaşmıştı. Diğer yerlerdeki gibi, Saimbeyli’ye dönen Ermeniler de yanlarında çok sayıda silâh ve cephane getirmiş, teşkilât kurmuş, Türkler’i yok etmek gayesiyle eğitime başlamışlardı. Feke taraflarında bir teftişe çıkan Kozan Kaymakamı Yüzbaşı Taillardat, Ermeniler’in askerî eğitimini denetlemişti65.
Saimbeyli’de, Ermeni Kaymakam Ermenak (Arminek) Efendi, yanlış ve kanun dışı hareket eden Ermeniler’e izin vermek istemediğinden görevden uzaklaştırıldı. İstanbul Hükûmeti, Taillardat’nın onayı ile, kaymakamlığa Çalyan Karabet’i atadı. Çalyan Karabet, 200 jandarma ile göreve başladığı Saimbeyli’de, kısa süre sonra gönüllü Ermeni gençlerden 5 adet legion (lejyon) bölüğü kurdu. Kasabadaki Ermeniler’e çok sayıda silâh ve cephane sağladı. Saimbeyli’nin içine ve dışına siperler, hendekler kazdırarak tahkimât yaptı. Fransızlar da, Çalyan’ın hizmetlerine karşılık, 1200 tüfek, 25 bin tüfek mermisi, bir miktar el bombası, yetecek kadar ilâç, sağlık malzemesi ve 300 ton buğday gönderdiler66.
13 Temmuz 1920’de, Saimbeyli’ye girmeye çalışan Millî Kuvvetlere mensup Türk erlerinden çoğu Ermeniler tarafından öldürüldü, 10 er de yaralandı67.
5 Ağustos 1920’de, Saimbeyli’de, kuşatmayı yaran Ermeniler, Millî Kuvvetlere karşı harekete geçerek, Teğmen Ethem ile yardımcısı Kamberlizâde Şükrü’yü öldürdüler68.
23 Eylûl 1920 gecesi, Doğanbeyli (Rumlu)’yi basan Ermeniler, Adana Kuva-yı Milliye Genel Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey’i yaraladılar. Doğanbeyli Köyü Türkleri’ni kadın, çocuk ve yaşlı ayırımı yapmaksızın acımasızca katlettiler. Naltaş ve Güzelim Köyleri de basıldı. Güzelim Köylüleri’nin hayvanları toplandı. Kışlık yiyeceklerinin bulunduğu çuvallar kağnı arabalarına yüklenerek Saimbeyli’ye götürüldü. Millî Kuvvetler Saimbeyli’yi kuşatırken, kasabada 500-600 kadar Türk kaldığı tahmin edilmekte idi. 15-16 Ekim’de 1920’de, Saimbeyli Millî Kuvvetlerin eline geçtiğinde, Türkler’den hiç birinin sağ bırakılmadığı, yakıldıkları veya feci işkencelerle öldürüldükleri anlaşıldı69.

9- Mersin Sancağı’nda 1919 Yılı Ermeni-Fransız Zulüm ve Cinayetleri:
Fransız Albayı Brémond’un “Genel Vali olarak” göreve başlaması ve Binbaşı Anfré’yi Kaymakam (gouverneur) atamasından sonra, 1919 yılı Şubat ayının ilk günlerinden başlayarak, Mersin’de Ermeni faaliyetleri artmıştı. Taşnak, Hınçak ve Hoybun Ermeni cemaatleri yönetim kurulları birleşik toplantılar düzenleyerek, Türkler’e karşı gizli eylem ve imha plânları hazırlayıp, bir takım kararlar aldılar. Bu kararları uygulamak üzere harekete geçtiler.
İşgalin ilk günlerinde Mersin Jandarma Taburu çok zayıf bir durumdaydı. Türk olmayan cemaatlerden de eşit sayıda gönüllü alındığı için, jandarma teşkilâtında Türkler’in sayısı azalmıştı. Bunu bilen ve bir fırsat olarak değerlendirmek isteyen Birleşik Ermeni Komitesi, Süleymanlı (Zeytûnlu)’dan Arşak Çavuş Komutası’nda 30 kişilik bir Ermeni çetesi hazırladı. Gezici kalaycılık yaptığı için köylerin yerini ve yolları iyi bilen Mersinli Karabet, Sefer ve Marko bu çeteye klavuz olarak seçildiler. Fransız askerî üniforması giydirilen çete, Fransız birlikleri ve Legion Armenian’dan sağlanan silâh ve bombalarla donatılarak, Türkler’e karşı harekete geçirildi70.

a- Tece Fâciası:

Arşak ve Ermeni çetesi, gece yarısına doğru, klavuzları Sefer ve Marko’yu, Tece Köyü yakınına gönderdi. 20 Şubat 1919 Perşembe günü sabahı erken saatte harekete geçen çete, yolda İbrahim Rabat adlı şahsı soyarak, Tece’ye geldi. Köyü kuşatan ve gözcülerinden gerekli bilgileri alan çete mensupları, köye girerek meydanda bir ateş yaktılar. Köy halkı meydana toplandı: “Köyün sarıldığı, karşı koyanların öldürüleceği ve evlerin yakılacağı”, duyuruldu. Köylünün, para, yüzük, bilezik gibi değerli eşyaları alındı. Evlere dalan Ermeniler, değerli eşyaları talan ettiler. Karşı koymaya çalışanlara acımasız davrandılar. Köyün zengin şahsiyetlerini, yaktıkları ateşin yanına getirip işkence ederek paralarını nereye sakladıklarını söyletmeye çalıştılar. Molla Ahmet Efendi, parasının yerini söylemediği (belki de istenen miktarda parası olmadığı) için, ateşe atılarak yakıldı. Bucak Müdürü Hakkı Efendi, yapılanlara tepki gösterdiği ve karşı koyduğu için, parmakları dipçikle ezilip, işkence edilerek cezalandırıldı. Ermeni eylemlerine dayanamayan ve: “Bu vahşete Allah razı olmaz. Siz vicdansız canavarlarsınız”, diyerek karşı çıkan İlyas oğlu Hanna, Mersin’e kaçmak isterken köyü kuşatmış olan Ermeni gözcüler tarafından öldürüldü. Köy evleri ateşe verildi. Köylüler kurşun yağmuruna tutuldu. Veli Fakı’nın Osman katledildi. Ali kızı Ayşe, Lâtif kızı Meryem, Ali kızı Teslime ve köylülerden çoğu yaralandı. Köylünün para ve değerli eşyalarını alan Ermeni çeteciler, köylüye ait 100’den fazla hayvanı telef ettiler. Daha sonra, Cırman sırtlarında Ermeni çetesi ve Yüzbaşı Haydar Bey Komutası’ndaki jandarma arasında çıkan çatışmada, jandarmanın yardımına koşan Gülek Bucağı Kenzin Köyü’nden Gök Ali öldürüldü. Gök Ali’nin cesedi, daha sonra gözleri oyulmuş, kulak ve burnu kesilerek işkence yapılmış halde bulundu71.


b- Başnalar Çarpışması:

Cırman sırtlarını terkettiği anlaşılan ve Başnalar Kalesi’ne yerleşen Ermeni çetesi, Yüzbaşı Haydar ve emrindeki jandarmalar tarafından takip edilmekte idi. Daha sonra komutayı Binbaşı Zühtü Bey aldı. Ermeni çetesiyle başlayan çatışmaya diğer müfrezeler ve köylüler de katıldı. Fakat, çeteye karşı başarılı olunamadı. Sıkıştırılan Ermeni çetesi, sık orman arazisi ve gece karanlığından faydalanarak, Bahçe Mahallesi’nin Yeniköy kesiminden Mersin’e girdi. Çetenin takibinden vazgeçildi. Millî müfrezeler çekildi, köylüler ise dağıldı. Başnalar Çarpışması’nda, Çiftlik Köyü’nden Hacı Başoğlu Hacı Ali Çavuş ve İnsu Köyü’nden Halil Hoca Ermeni çeteciler tarafından öldürüldüler72.


c- Yeniköy Fâciası:

Ermeni çeteciler Mersin’e girerken, Mersin Müftüsü’nün kardeşi Ahmet Hilmi Efendi’nin bahçıvanı olan Türk uyruklu Trablusgarp asıllı 6 kişilik bir aileyi, süngü ve kasatura darbeleriyle delik deşik etmiş, baltayla kestikleri başlarını hunharca vücutlarından ayırmışlardı. Mersin Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanlığı bu cinayetleri örtbas etmeye çalıştı. Türkler ve o dönemde Mersin’de kurulmuş olan diğer toplumlara mensup cemiyetler protesto gösterileri yaptılar73.


d- Fransızlar’ın Arpaç Sakarlar Köyü Baskını:

2-3 Nisan 1920, gecesi makineli tüfeklerle köyün giriş ve çıkış yollarını tutarak, Arpaç Sakarlar’a giren Fransızlar, Millî Kuvvetlere mensup olan ve daha önce adını tespit ettikleri 7 şahıstan biri dışında hepsini tutukladılar. Tutuklular, ağır suçlu gibi kollarından birbirine bağlandılar. Fransız askerî elbisesi giymiş olan Ermeniler, bazı evlere girerek değerli eşyaları yağmaladılar. Birkaç evi ateşe verdiler. Köylüye ait hayvanlar toplanarak köy dışına çıkarıldı. Korku ve endişe içindeki köylüleri, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere cami önündeki köy meydanına toplayan Fransız birliğinin komutanı74: “Fransa gibi büyük ve galip bir devlete karşı isyan edenlerin cezası çok ağır olacaktır. Hangi kuvvete güvenerek isyan ediyorsunuz? Bu hareketiniz ilk olduğu için bu kadarla yetinilmiştir. Bundan sonra böyle bir hareketinizde köyünüz tamamen yakılacak, suçlular da kurşuna dizilecektir”, tehdidini savurdu.


e- Fransızlar’ın Mezitli Baskını:

Fransızlar, 5 Nisan 1920’de, Mersin’de çeşitli silâhlarla donatılan bir kuvveti, denizdeki savaş gemilerinden birinin koruma ateşi altında Mezitli’ye sevkettiler. Mezitli Köyü halkı evlerini terkederek kuzeydeki ormanlık sahaya kaçtı. Fakat, Fransızlar ele geçirdikleri 2 köylüyü katlettiler, 4 köylü de yaralandı. Köyün güneyindeki evleri yakan Fransızlar, köyde yakaladıkları hayvanları da yanlarına alarak Mersin’e döndüler75.



f- Fransızlarla İçme Savaşı:

19-20 Nisan 1920’de, iki bölükten oluşan Fransız kuvveti otomatik ve makineli tüfeklerle donatılarak hava desteğiyle Mersin’den harekete geçirildi. İçme’de yapılan çatışmada Millî Kuvvetlerden Hanlıoğlu Hanefi Fransızlar’ın açtığı ateşle öldü. Beş Türk eri de yaralandı76.


g- İkinci Su Bendi Savaşı:

İlk hareketteki başarısızlıktan sonra, Mersin Su Bendi’ni onarmak, korumak ve Millî Kuvvetlere iyi bir ders vererek yoketmek gayesiyle daha büyük bir kuvvetle harekete geçen Fransızlar, altı saatlik bir mücadele sonunda bozguna uğratıldılar. Millî Kuvvetlerde 50 kadar yaralı vardı77.


h- Birinci Hacıtalip Çiftliği Savaşı:

Mersin-Tarsus karayolu ve demiryolunu güvenli tutmak isteyen Fransızlar, Hacıtalip İstasyonu ile köprüsünü koruma altında tutuyorlardı. Millî Kuvvetler ise, bu çabayı boşa çıkarmak, Fransız kuvvetlerini imha etmek istiyorlardı. Fransızlar’ın sığınmış olduğu Hacıtalip Çiftliği Binası’na düzenlenen taarruzda Türk Millî Kuvvetlerine mensup 3 er öldü, 8 er de yaralandı78.


ı- Tarsus Bağlar Savaşı:

Yirmi Günlük Geçici Mütareke gereği demiryolu hattının kuzeyindeki kuvvetlerini hattın güneyine çekmesi gereken Fransızlar’ın, Tarsus’un 2 km. kuzeybatısında Bağlar Mevkii’ndeki modern silâhlarla donatılmış 400 kişilik kuvveti geri çekmek yerine, Millî Kuvvetlerin kuzeyden Tarsus’a karşı girişebileceği taarruzları önlemek gayesiyle tahkimat yaparak daha güçlü bir savunma mevzii haline getirdikleri, “Küçük Verdün” adını verdikleri öğrenilmişti. 15-20 Temmuz 1920 tarihleri arasında cereyan eden Tarsus Bağlar Savaşı’nda, Fransızlarla çarpışan Türk Millî Kuvvetleri, aralarında yörede Millî Mücadele yanlılarının teşkilâtlanması ve mücadelenin başlamasında önemli rol oynayan Belenkeşli Hacı İshak Ağa, Demirbaş Müfrezesi Komutanı Kozanlı Teğmen Mustafa Nail, Tozkoparan Müfrezesi Komutanı Tarsuslu Sofu Ömer oğlu Başçavuş Zahit’in bulunduğu 15 ölü, 40 yaralı verdiler79.


Yüklə 326,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin