ŞERİFE BALDÖKTÜ ANAOKULU
Tel: 0212 723 71 14
www.baldoktuanaokulu.meb.k12.tr
ŞERİFE BALDÖKTÜ ANAOKULU
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK
DANIŞMA KOMİSYONU
BÜLTEN
EYLÜL 2015
EYLÜL AYI DEĞERİMİZ
YARDIMSEVERLİK VE DOSTLUK
Yardımseverlik ve Dostluk üzerine Ailelere Tavsiyeler
-
Tüm canlıların sevilmeye layık olduğunu çocuğunuza anlatın. Çevrenizdeki insanlardan bahsederken onların olumlu yanlarını vurgulayın.
-
Çocuğunuzun sizden istediği bir şeyi yaptıktan sonra, bunu kendi çıkarınız için kullanmayın. (“Ben sana kek yaptım sen de çöpleri atacaksın!”) İyiliklerin karşılık beklenmeden yapılırsa değer kazanacağını anlatın.
-
Çocuğunuza insanları mutlu etmenin güzelliklerini anlatın.
-
Çocuğunuz bir hata yaptığında, hatasını belirtmeden önce onu anladığınızı hissettirin ve hislerinizi paylaşın.
-
(“Kızmamdan korktuğun için yalan söyledin sanırım seni anlıyorum. Ama bu davranışınla beni çok kırdın.” gibi…)
-
Çocuğunuz olumlu davranışlarda bulunduğunda onu takdir edin ve hatalarından çok iyi davranışlarını vurgulayın.
-
İstediğiniz bir şeyi gerçekleştirdiğinde, başkalarına söylediğiniz gibi çocuğunuza da teşekkür edin. Yaptıklarının ve kendisinin değerli olduğunu ona hissettirin.
-
Çocuğunuza, yardımlaşmanın gerekliliğini anlatın. Ancak siz de, zor durumda gördüğünüz insanlar karşısında ilgisiz, “bana ne” ci davranmayın. Zira çocuğunuzun sizi taklit ettiğini unutmayın!
Bu Ay Evde Neler Yapabiliriz?
-
Evde bulunan herkes birbirini ne kadar sevdiğini ifade edebilir. İşten ve hayatın yoğun temposu nedeniyle birbirine zaman ayıramayan aileler çocuklarıyla beraber ortak etkinliklerde bulunabilirsiniz.
-
Uzun zaman haberleşmediğiniz, görüşemediğiniz arkadaşlarınızla görüşebilir ya da en azından telefonla konuşabilirsiniz.
-
Aile büyükleri ziyaret edebilirsiniz.
-
Ailece çocuk esirgeme kurumu ya da darülaceze gibi yerleri ziyaret edebilir ya da bu kurumlara yardım veya bağış yapabilirsiniz.
Yardımlaşma ve dayanışma bir toplumun gelişmesi için en güzel yoldur.
DUYGUSAL ŞANTAJ
Bazı kimseler, insanlardan her istediği şeyi elde etme hakkı olduğunu düşünür. Bu insanların karşılarındaki kişiden her isteğinin yapılmasını isteme, olmadığında o kimseyi suçlama ve küsme davranışları vardır. Bunun yanı sıra çevresindeki yakın kimseleri kullanarak yakın duygusal ilişkileri suistimal edip istediklerini elde etme yoluna başvururlar. Bu durum duygusal şantaj olarak açıklanır.
Bu kimseler isteklerini elde edene kadar çok iyi davranırlar. Bir yandan da karşılarındaki kişiye suçluluk duygusu yaşatırlar. Hayır diyememe, kendini mecbur hissetme, kendini açık ifade edememe baskı altında hissetme yaşattıkları duygulardır. “Eğer isteklerimi yapmaz ve benden uzaklaşırsan, hayatın boyunca acı çekersin.” Mesajı verirler. Gereğinden fazla duygulu ve duygu iniş – çıkışları yaşayan kimselerde bu durum daha çok yaşanır. Bu kimseler, kişilerarası ilişkilerde güvensiz, başkalarını kırmamak için kendini ifade etmekten çekinen özgüveni olmayan kimselerdir.
Geçmişte yetişme tarzlarına baktığımızda fazla verici, hayal kırıklığı yaşatma korkusu olan, ebeveyn tiplerinin çocukları olduğu görülür. Bu tip ebeveynler, çocuğunun ben merkezci yapısını destekler, her isteğini yerine getirirler. Çocuklarının her isteğini yerine getirmekle onları mutlu edeceklerini ve sevgisini kazanacaklarını zannederler.
Genelde çocuğuna vakit ayıramadığını, ona sevgi veremediğini düşünen ebeveynlerde, bir yöne yoğunlaşmış abartılı bir sevgi gösterisi olduğu dikkat çeker. Bazı ailelerde, suçluluk duygusunu bastırmak için samimi olmayan abartılı bir sevgi gösterisi de olabilir. Çocuk bu durumu kullanmaya yönelip, isteklerini yerine getirmek için koz olarak değerlendirir. Hatta bu durumu kullanarak istekleri yapılmayınca somatik şikayetler (stres nedeniyle bedensel tepkiler karın ağrısı, bulantı, kusma vb.) gösterebilirler.
Sevgi adına çocuklarının her isteğini yerine getirmeye çalışan ebeveynler, farkında olmadan “Bağımlı Kişilik” yapısının temellerini atmış olurlar. Bu çocuklar büyüdüklerinde mutsuz, doyumsuz, bencil, duygu istismarı yapan, çıkarcı kimseler olabilirler. Ebeveyn olarak çocuklarımıza yaşlarına uygun sorumluluk vermeli, özgüven kazandırmalı, paylaşmayı öğretmeliyiz. Yaptıkları her iyi davranıştan bir karşılık beklemelerinin önüne geçmeliyiz.
AYIN KİTAPLARI
Bu ay konumuzla ilgili olarak çocuklarımıza okuyabileceğimiz kitaplar.
Heidi Polyanna Çuf Çuf Masallar Yazarı: Johanna Spyri Yazarı:Eleanor H. Porter Yazarı : Müjgan Şeyhi
İŞBİRLİĞİ VE YARDIMLAŞMA
İşbirliği, samimi ve cömert bir ruh hali içinde grup ile paylaşımda bulunmak anlamına gelir. İşbirliğinin amacı, insanlar arası ilişkilerde karşılıklı fayda sağlamaktır. İlgi, paylaşım ve saygı işbirliğinin kurulmasındaki en önemli unsurlardır.
BİR DOST
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın…
“Nereden çıktın bu vakitte!” dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
“Gözünün dilini” bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı…
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları, … dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı…
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz…
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışladığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, “hak ettim” diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi…
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş…
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş…
BÜYÜK FEDAKARLIK
Bu hikaye Japonya'da yasanmış gerçek bir olaydır; Evini yeniden dekore ettirmek isteyen japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk
bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kotu hisseder ve ayni zamanda meraklanırda kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce. Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştı? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yasamak çok zor olmalıydı. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl 10 yıl yaşadığını düşündü, ayak çivilenmişti! Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye baslar, ne yiyor acaba? Sonra nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle... İnanılmaz! Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmekteydi...
Teknoloji ilerledikçe bilgiye ulaşmamız hızlandıkça hızlanıyor. Fakat insanlar arasındaki mesafe, o da aynı hızda birbirine yaklaşıyor mu acaba?
SİZİ SEVENLERİ ASLA TERKETMEYİN, UNUTMAYIN ONLARI.
SENİ UYURKEN SEYRETTİM
Sevgili çocuğum, seni uyurken seyretmek, nefes alışını duymak için sessizce odana girdim. Gözlerin kapalı, huzur içindesin. Sarı buklelerin melek yüzünü çerçeveliyor. Birkaç dakika önce çalışma odamda çalışırken birdenbire içimin sıkıldığını fark ettim. Dikkatimi işime veremedim ve bu yüzden sessizce seninle konuşmak üzere odana geldim.
Bu sabah, yavaş giyindiğin için sabırsızlanıp, sana söylendim. Yemek fişini kaybettiğin için seni azarladım ve kahvaltı ederken süt döktüğün için sana sert sert baktım. “Yine mi?” dedim, içimi çekerek ve başımı kızgınlıkla iki yana salladım. Sense bana bakıp, tatlı tatlı gülümsedin ve bana “Hoşça kal, anneciğim” dedin. Öğleden sonra, sen odanda oynayıp, yatağına dizdiğin oyuncaklarına bağıra çağıra şarkı söylerken, ben telefon konuşmalarımı yapıyordum. Sana sessiz olmanı işaret ettim, sonra yine bir saat kadar telefonla konuştum. Daha sonra bir asker gibi sana emir verdim, “Oyalanıp durma, çabuk ödevini yap!” Bana “ Peki anneciğim.” Dedin ve hemen çalışmaya koyuldun. Sonra da odandan hiçbir ses gelmedi.
Akşam ben masamın başında çalışırken, korkarak yanıma geldin ve umutla, “Anneciğim, bu gece kitap okuyacak mıyız?” diye sordun. Sana kesin bir dille, “Bu gece olmaz.” Dedim, “Odan hâlâ karmakarışık! Sana kaç kez anımsatacağım odanı toplamanı!” Başın önünde, odana gittin. Çok geçmeden geri geldin ve kapının yanından bana bakınca, “Şimdi ne istiyorsun?” diye sordum aksi bir ses tonuyla. Hiçbir şey söylemedin. Yanıma geldin, boynuma sarıldın ve beni öpüp, “İyi geceler anneciğim. Seni seviyorum! “ dedin. Sonra da aceleyle odana gittin. Daha sonra, duyduğum vicdan azabı nedeniyle, boş boş masama bakarak uzun süre oturdum. Acaba neden böyle davrandım, diye düşündüm. Beni kızdıracak hiçbir şey yapmamıştın. Sadece büyümeye ve öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi davranmıştın. Bugün yetişkinlerin sorumluluklarla dolu dünyasında kendimi kaybettim ve sana harcayacak enerjim kalmadı. Bu gün sen benim öğretmenim oldun; beni öpmeyi bana iyi geceler dilemeyi unutmadın ve üstelik ruh halimin iyi olmadığını fark edip, parmaklarının ucunda gezindin.
Şimdi sen uyurken seni seyrediyorum ve bugünü yeni baştan yaşamak istiyorum. Yarın, ben de sana, bugün senin bana gösterdiğin anlayışı göstereceğim, böylelikle belki gerçek anne olabilirim. Uyandığında sana sıcacık gülümseyip, okuldan geldiğinde sana moral vereceğim ve yorulmadan sana kitap okuyacağım. Sen gülünce gülüp, sen ağlayınca ağlayacağım. Kendime daha büyümediğini, bir çocuk olduğunu ve senin annen olmaktan mutluluk duyduğumu anımsatacağım. Bugün senin anlayışlı davranışın bana çok dokundu ve bu yüzden gecenin bu saatinde sana teşekkür etmeye geldim. Çocuğum, öğretmenim ve arkadaşım olduğun ve bana gösterdiğin sevgi için.
Diana LOOMANS
Dostları ilə paylaş: |