ÖDP’lilere ve ÖDP’ye Açık Mektup
1917’de Rusya’da Ekim’de devrim yapan, İşçi, Köylü ve Askerler, programlarının birinci maddesi olan barış çağrısını, sadece diğer ülkelerin emekçilerine değil, hükümetlerine de yapıyorlardı, çünkü ezilen geniş yığınların böyle bir çağrıya reaksiyon göstermesi ve bunun bir muhatap olarak yansıması aylar ve yıllar alabilirdi, barış çağrısı somut muhatapları olmadığı için, platonik bir çağrı olarak kalabilirdi. Barışın her gecikişi de binlerce insanın ölmesi, başka bin bir acılar içinde kıvranması anlamına gelirdi. Bu nedenle çağrı sadece diğer ulusların emekçilerine değil, aynı zamanda hükümetlerineydi.
Bu nedenle bizim de bu açık mektubumuz sadece ÖDP’lilere değil, aynı zamanda bir kurum olarak ÖDP’ye, yönetim organlarına ve yöneticilerine. Çünkü zamanın hızlandığı, günlerin, haftaların giderek daha fazla önem kazandığı bir dönemden geçiyoruz.
Yine bu nedenle, ÖDP’nin sınıfsal, ideolojik, politik, taktiksel ve örgütsel yönelişlerine ilişkin söyleyeceğimiz ve zaten zaman zaman söylediğimiz bir çok eleştirimiz olmasına rağmen bu konulara da girmeyeceğiz. Şimdi bunların zamanı değil, bunlara ayıracak zaman ve enerji yok.
Örneğin, ÖDP Merkez Yürütme Kurulu’nun “Gerçekleşemeyen İttifakın Hikayesi” başlıklı uzun metninde anlatılan, olgular, çıkarsamalar ve bunların dayandıkları varsayımlar ve çelişkiler üzerine söylenecek çok şey olmasına rağmen bu konuya da girmiyoruz. Sorunu sadeleştirmek; ve ayrıntılar arasında kaybolup ağaçlardan ormanın görülemez olmasını engellemek için, tıpkı Orta Çağın Occam’lı William’ı gibi, bu sorunları bir ustura darbesiyle kesip atıyoruz.
ÖDP’nin bu metinde yazdıklarının ve yazdıklarından çıkardığı sonuçların hepsinin doğru olduğu var sayımından hareket ediyoruz. Yani ittifakın gerçekleşememesinin nedeninin tam da sizin dedikleriniz olduğunu var sayıyoruz:
Yani dediğiniz gibi: “HADEP Üçlünün Önemini Anlayamamıştır”; dediğiniz gibi: “Karar Dayatmayı Müzakere Metodu Olarak Seçmiştir”; dediğiniz gibi: “Devamlı Görüş Değiştirmiştir”; dediğiniz gibi: “Geniş Oy Tabanını Her Şey Kabul Etmiştir”; dediğiniz gibi: “Karşılıklı Güven Unsurunu Hafife Almıştır”; dediğiniz gibi: “Soldaki Ayrılıklardan Medet Ummuştur”; “Siyasette Ağabeyilik Yapmaya Kalmıştır”; “İttifak İçinde Bir de Blok Tuhaflığı Yapmıştır”; “ÖDP aleyhtarlığı” yapmıştır; “Projeyi Unutup Milletvekili Listelerine Gömülmüştür”. Bütün bu sözü edilen metinden aktarılan sonuçlar, eğer unuttuklarınız varsa, bunları da ekleyelim ve hepsinin doğru olduğunu var sayalım.
Bütün bunlar bir tek sonuçta toparlanabilir, HADEP ya da HADEP’le birlikte Bloğu Oluşturan partiler güvenilmez, yalpalayan, kararsız partnerlerdir.
Peki bu hükümden çıkarılması gereken politik sonuç nedir? Bu hükümden, ÖDP’nin ayrıca seçime girmesi ve kendine oy istemesi sonucu çıkar mı? Böyle bir sonuç çıkarmanın somut anlamı nedir? ÖDP’ye ve ÖDP’nin de istediği Türkiye’nin demokratikleşmesi; emekçilerin daha iyi koşullarda yaşaması; baskı ve keyfiliğin son bulması amacına hizmet eder mi böyle bir sonuç
Hayır!
Birincisi, barış hasıl kendisine karşı savaşılan bir güçle, yani düşmanla yapılırsa; ittifaklar da, çok başka gerekçelerle verili durumda çıkar ortaklığına girilmiş, güvenilmez, korkak, tutarsız partnerlerle yapılır. Eğer onlar sizin istediğiniz kalitelere sahip olsa, zaten sizin dışınızda bir ittifak partneri değil, sizin bütünlüğünüzün bir parçası olurlar.
Bir soruyu doğru sormak çözümün yarısıdır derler. Bu günün Türkiye’sinde doğru soru şudur: ÖDP’ye istenen ve verilen oylar mı yoksa Bloğa verilen oylar mı, ÖDP’nin de en azından resmen hedefi olan emek, barış ve demokrasiden yana güçlere güç verir?
Hiç kimse inkar edemez ki, DEHAP çatısı altında seçimlere giren bloğun, seçimlerde yüzde on barajını aşması, Türkiye’de gerçek bir politik deprem yaratır ve ezilenlerin mücadele azmi ve gücünü, bu günle kıyaslanmayacak bir düzeye yükseltir.
Bloğun yüzde onu aştığı veya aşma şansının olduğu, onun sansüre boğun basın tarafından bile itiraf ediliyor ve sansürün kendisi de bunun bir itirafı iken ÖDP’nin böyle bir şansı olabileceğini, en saf ÖDP’li bile iddia edemez.
Bu durumda, ÖDP’ye giden her oy, bu seçim sistemi nedeniyle, eğer blok barajı aşamaz ise, bloğun ve ÖDP’nin oylarının boşa gitmesine ve o oylarla, en gerici partilerin temsilcilerinin meclisi doldurmasına yol açacaktır.
Kendisiyle ittifak müzakereleri bile yaptığınıza; DEHAP’ın bu gün ittifak yaptıklarının çoğu, daha dün aynı parti safları içinde olanlar olduğuna göre, onlar sizce ne kadar tutarsız, kaypak ve güvenilmez olursa olsun, sizin için de onlar diğer partilerden farklı bir yerdedirler ve öyle olmaları gerekir.
En sıradan, kaypak, korkak, tutarsız Blok adayının bile, eğer kazanırsa, diğer partilerin en demokrat ve tutarlı adaylarından daha fazla demokratik, barış ve emekten yana tavırlar almayacağını söyleyebilir misiniz? Ve en kaypak, korkak, tutarsız blok adaylarının, seçilmeleri halinde, kendi bu niteliklerinden bağımsız olarak ezilenlerin mücadelesine muazzam bir atılım vereceğini inkar edebilir misiniz? Soru şudur? Yüzde onu aştığı takdirde yüz civarında Blok vekilinin içinde olduğu bir mecliste mi, yoksa bunların olmadığı mecliste mi Türkiye’nin emekçileri, Kürtleri, kadınları, diğer cinsel, ulusal veya inanç azınlıkları daha çok kendi haklarını duyurma ve koruma olanağı bulabilirler? Bu soruya cevabınız Evet ise, yapmanız gereken, oyların DEHAP çatısı altındaki Bloğa verilmesini istemektir. Bu ona karşı her türlü eleştiriyi yapmanızı engellemez, aksine gerektirir de.
Ama bunu yapmadığınız takdirde, sadece kendi oylarınızın değil, yüzde onu aşamama durumunda, Bloğa verilen oyların da karşı partilere gitmesine, böylece emekçilerin, barış ve demokrasiden yana olanların sesinin iyice kısılmasına da yol açacaksınız. Yani sorun sadece size verilen oyların gerici partilere gitmesi değil, daha düne kadar aynı partide bulunduğunuz veya aynı hapislerde yattığınız ve bir seçim bloğundan öte bir ittifak yapmaya değer gördüğünüz bir gücün yüzde on civarındaki oyunun da sermaye partilerinin değirmenine akmasıdır.
Soru şudur: kendinize oy istemeniz mi yoksa oyların bloğa verilmesini istemeniz mi, ülkenizin, demokrasi ve refah yolunda daha ileri bir noktada olmasının; dolayısıyla bu değişimlerin itici gücü emekçilerin ve ezilenlerin moral ve mücadele azminin yükselişine hizmet eder.
Eğer buna cevabınız, ÖDP’ye verilen oyar buna daha fazla hizmet eder ise, buna söylenecek bir şey yoktur. Ama bu niye bir zamanlar ittifak arayışları içine girdiğiniz ve onların bir kısmıyla bir zamanlar nasıl olup da aynı örgütün çatısı altında bulunabildiğiniz gibi sorulara da yol açar.
Yok eğer, elbette Bloğun yüzde onu aşmasının ezilenlere, barış ve demokrasi mücadelesine güç vereceğini düşünüyorsanız. En sıradan, sizi en rahatsız eden Blok vekilinin bile, diğer partilerin en demokratından bin kere daha demokrat, emekçi ve barıştan yana oy kullanacağı gerçeğini kabul ediyorsanız yapmanız gereken ortadadır: Bloğa oy verilmesini talep etmek.
Bunun hukuki biçimi ne olur bilmiyoruz. Seçimlerden mi çekilirsiniz, biçimsel olarak katılır yasayı göz önüne alarak resmi bir açıklama yapmadan gayrı resmi olarak Bloğa oy verilmesini mi istersiniz? Bu biçimsel bir sorundur. Türkiye’nin insanları verilen mesajları kolayca anlarlar. Birkaç gün içinde kimsenin varlığından haberi bile olmayan DEHAP’ın en küçük bir kafa karışıklığına yol açmamış olması örnektir.
Elbette sizler nasıl bloğu güvenilmez buluyorsunuz, blok da sizi öyle görüyor. Ama emin olun, bu kararı verdiğinizde kimse size şimdiye kadar neredeydiniz diye sitem etmeyecek, kendince gördüğü tutarsızlıklarınızı yüzünüze vurmayacaktır, sadece bu cesur davranışınızdan dolayı bağrına basacaktır. Kafanızda bu yönde çekinceler varsa bunları bir yana atınız.
Siz de bu adımı attığınızda rahatladığınızı, hafiflediğinizi göreceksiniz. Büyük bir sorumluluğun yükünden kurtulacaksınız ve politik olarak tekrar bir etki ve gelecek kazanma şansı bulacaksınız. İnsanların hayatında da, politikada da en büyük tehlike hatlarla bütünleşmektir.
Kendine güvenenler, abdestinden emin olanlar, en güvenilmezlerle bile ittifaklar yapmaktan kaçınmazlar. Kendinize güveniyorsanız, “Gerçekleşemeyen İttifakın Hikayesi”nde söylediklerinizden çıkacak sonuç, blok için oy verilmesini istemeniz gerektiğidir.
Son bir not: Biz bu satırları yazarken, DEHAP’ın yüzde onu aşma ihtimali üzerine devreye sokulan onu seçime sokmama politik kararı belli değildi. Eğer böyle bir karar uygulanırsa, sizin de bunu protesto için seçimden çekilmenizi öneriyorum.
Ama daha önemlisi, bunu Yüksek Seçim Kurulu kararından önce, bu gün (Salı) ilan etmenizi ve o kararı etkilemeye çalışmanızı bekliyorum.
Şimdi acilen yapılması gereken budur. Hiç olmazsa bunu yapın. Yüksek Seçim Kurulu başkanının, kararın hukuki değil politik gerekçelerle verileceğini açıkça söylemesi sizi böyle ek bir görevle de karşı karşıya getirmiş bulunuyor.
15 Ekim 2002 Salı
Dostları ilə paylaş: |