Şu an Türkiye’de seçimler yapılıyor. Birkaç saat sonra seçimler bitecek; sayımlar başlayacak ve ilk sonuçlar duyulacak.
Bu seçimler sadece bir seçim değil, aynı zamanda bir devrimci kabarışın bir seçim dönemiyle çakışması söz konusu. Hatta denebilir ki, devrimci kabarışın tetikleyicisi erken seçimler oldu.
Bu seçimlerde DEHAP’ın mitingleri, bütün diğer partilerin mitinglerinden farklıydı, bunlar devrimci bir kabarışın kendini dışa vurduğu mitinglerdi. Diğer partilerin mitingleri ise normal seçim mitingleriydi.
Birkaç milyon insan mitinglere geldi. On binlerce insan, seçim bürolarında ve başka faaliyetler içinde örgütlendi. Uzun yıllardır ilk kez sol parti ve gruplar ile Kürt Ulusal hareketi ve diğer muhalif sol parti ve gruplar arasındaki duvarlar yıkıldı ve karşılıklı bir etkileşim, birbirini karşılıklı olarak etkileyerek eğitme başladı. Sadece bunlar bile yılların yolunun şu birkaç ayda alındığını gösterir. Sadece bunlar bile, aslında bu seçimlerden kazançlı çıkan tek partinin DEHAP çatısı altında toplanmış Emek ve demokrasi Bloku olduğunu gösterir. Bu bakımdan, seçim sonuçları ne olursa olsun, can sıkmaya hiç gerek yok.
Nasıl reformlar devrimci mücadelenin yan ürünleriyse, seçim sonuçları da Bloğun ifade ettiği yükselişin yan ürünü olacaktır. Tabii bu yan ürün hiçbir zaman, bire bir o yükselişin vardığı düzeyi göstermez, biraz geriden gelir. Blok belki sırf bu gecikme nedeniyle yüzde onu aşamayabilir. Ancak, bu gecikmenin, seçimlere ön gelen birkaç günde, özellikle İstanbul mitinginden sonra azaldığına dair veriler giderek çoğalıyor.
Hepimizin temel sorusu şu: Acaba blok yüzde on barajını aşacak mı? Aştığına dair veri epeyce var. Eğer aşamaz ise, zaman kısalığından olacaktır bu. Ama bu seçimler, bizlerin beklentisinin bile çok üstünde bir sonuç da çıkarabilir. Yani Blok, sadece rahatlıkla barajı aşmayacak belki ikinci parti olmak için CHP ile yarışacaktır. Bunan bir çok emareleri var.
Seçimlerin olası sonucuna ilişkin öngörüleri başka göstergelerle ele almayı deneyelim. Şimdi tek tek bu göstergelere bakalım.
İnternet’te Dicle Haber Ajansı, (http://www.diclehaber.com/ )bu gün seçimlerde en ilginç olayların özellikle korucu ve aşiretlerin olduğu yerlerdeki açık oylama zorlamaları ve bunlara karşılık DEHAP’lıların yaptığı itiraz ve direnişler oluşturuyor.
Bu Açık Oylamayı zorlayan koruculara karşı DEHAP’liların gösterdiği direnişler, DEHAP’lıların artık sessizce baskıları ve keyfilikleri kabul etmediğini, onlar karşı bütün yasal olanakları da kullanarak direndiğini göstermektedir. DEHAP iyi örgütlenmiş ve bir kitle seferberliği ile oralara temsilcilerini göndermiştir ki, Korucuların bu zorlamalarına direnilmekte, olaylar kısa zaman içinde Dicle Haber ajansı vasıtasıyla dünyaya duyurulabilmektedir.
Ama bütün bunlar, çok önemli bir değişimi de gösterir. Devletin iş birlikçisi olan Korucuların içinde bir parçalanma başlamıştır. Kürt Ulusal hareketinin yükselişi ve kendi gücüne güveni öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, artık devlet taraftarı aşiretlerde bile bir iç parçalanma başlamış bulunmaktadır. Aşiret liderleri bizzat kendi aşiretlerinden insanlara güvenememekte bu nedenle açık seçimi zorlamaktadır. Bu Devletin Kürdistan’daki dayanaklarının da çöktüğünü gösterir. Bu Açık seçimi zorlayan korucular, bu sefer hiç b.eklemedikleri ve alışmadıkları bir direnişle karşılaşınca, açıktan şiddete baş vurmaktadırlar. Tam bir panik halinin, bir şokun ifadesidir bu olaylar.
Bunların yanı sıra, bir çok korucu aşireti ve köyünün açıktan DEHAP’ı destekleyeceği de bilinmektedir. Özetlemek gerekirse, DEHAP, Kürdistan’da devletin en işbirlikçisi sınıflarda bile bir bölünme ve sarsıntıya, güvensizliğe yol açmış onları parçalamış bulunmaktadır.
Ama sadece bu kadar değil, Kürdistan’ın geleneksel burjuva politikacılarında, PKK’nın “İlkel milliyetçi” dediklerinde de benzer bir durum söz konusudur. Yani Kürt Burjuvazisi de toplu halde DEHAP’ın arkasında yer almak zorunda görmektedir kendini. Yükselen devrimci kabarış, onları da kendi girdabına almış sürüklüyor.
Bunun için birkaç örnek verelim.
Seçim öncesi dönemde, ben dahil, bir çok kişi, Özgür Politika yerine Evrensel’i ve onun seçimlere yaklaşımını daha kendine yakın buldu. Özgür Politika gerek haberleri verişi, gerek öne çıkardıklarıyla tam bir felaketti. Bu sadece, profesyonel elemanların, kültürel ve mesleki tecrübenin eksikliği ile ilgili değildir. Kürt hareketini biraz izleyen bilir ki, Kürt hareketi içinde, çok ciddi bir sınıf mücadelesi vardır. Ama bu sınıf mücadelesi, direk ve açıktan değil, dolaylı biçimlerde, ayak sürümeler; anlam çarpıtmalar, farklı sorunları öne çıkarmalar biçiminde yürür. Kürt burjuvazisi, açıktan karşı çıktığı takdirde tecrit olacağını bildiğinden, böyle dolaylı bir direniş sürdürür. Özgür Politika’nın berbat haberciliği aynı zamanda eksik bir kültür ve mesleki bilgi eksikliği kadar, bu türden bir direnişin izlerini de taşır.
Bu en açık biçimde, Özgür Politika’nın yazarlarında görülebilir. Baş Yazısı (Ufuktan); Türk solundan gelmiş yazarları (İrfan Çüre, Fehmi Erbaş, İ. M. Ayçiçek vs.)ve yine genellikle kadın birkaç radikal haricinde (Yurdusev Özsökmenler) diğer Kürt Milliyetçiliğinin sözcüsü yazarlar bütün seçim dönemi boyunca, sanki ortada böyle bir devrimci kabarış yokmuş gibi davranmışlar; bu yükselişe bir katkı sunmamışlardır. (Ahmet Kahraman, Haydar Işık, Hasan bildirici vs.) Hatta için için, bloğun başarısızlığını istedikleri bile düşünülebilir. Başarısız olmalıydı ki, Kürt ulusal hareketi şu Türk solcularıyla birlik falan demeyi bırakmalıydı. Bloktan söz ettiklerinde ise, bloğun mesajlarının zıddını söylüyorlardı. Bloktan söz ettiklerinde, solcu olanlarının genel olarak Türklere, sağcı olanları ise solculuğa düşmanlıklarını ifade etmelerinin vesilesi oluyordu.
Elbette bunların da Kürt ulusal hareketi içinde bir yerleri vardır. Özellikle sola ve Türklere karşı, zaman zaman ırkçılığa yaklaşan tepkileri de anlaşılabilir. Mazlum Kürtler karşısında Türklerin gösterdiği umursamazlık ve baskı politikalarına destek, geniş Kürt kitleleri içinde Türklere karşı muazzam bir güvensizlik ve düşmanlık oluşmasına da yol açmıştır. Eğer PKK ve KADEK’in prestiji olmasa ve bu eğilime karşı sürekli mücadele etmese, bu eğilimin harekete damgasını vurmaması için hiçbir neden yoktur. Bu anlaşılır bir durumdur. Bu yazarlar sadece dar burjuva eğilimlerin ve klasik bir milliyetçiliğin değil, aynı zamanda, Kürt yığınlar arasında oldukça yaygın bu kırgınlığın da ifadesidirler. Bir ulusal hareketin yayın organının ondaki bütün eğilimleri yansıtması da normaldir. Buna da bir şey söylenemez. Ama bu eğilimlerin ne olduğu da görülmelidir.
İşte bu eğilimler, Bloku hiç de coşkuyla karşılamadılar ve onun başarısı için hiçbir şey yapmadıkları gibi, sessiz bir direnişle adeta onun başarısızlığı için çalıştılar. Bizim “Coşku Duymayandan Kuşku Duy” yazımız bu eğilime karşı yazılmıştır.
Ama burada biz bu eğilimin gösterdiği değişime değinmek istiyoruz. Bu eğilim uzun süre, seçimler ve blok üzerine hiç yazı yazmadı, adeta yokmuş gibi davrandı, ve söz ettiğinde ise, içerikçe Bloğun programı ve anlamına zıt şeyler söyledi.
Ama son günlerde, bu eğilim bile, yükselen Kitle hareketliliği karşısında daha fazla direnemedi ve DEHAP’ın zafer arabasına son anda atlamaktan başka çıkar bir yol göremedi. Örneğin 2 Kasım tarihli Özgür Politika’da Haydar Işık’ın “DEHAP Geliyor” ve Hasan Bildirici’nin “Güçlerinin Zafer Günü Olacak” yazıları bu değişimin bir yansıması olarak algılanabilir.
Sadece bu kadar değil. Bizim başımızdan geçen bir olayı da anlatalım. O da ilginç bir gösterge sunar. Seçim döneminin başladığında Medya TV’ye bir program için davet edilmiştik. O sırada DEHAP mitingleri yeni başlamış ve Mersin ve Adana’da ilk mitinglerini yapmıştı. Hiç hesaplanmayan bir kabarışın ilk belirtileri görülüyordu. Brüksel istasyonuna bizimle aynı saatlerde, aynı programa davetli, Celal Beşiktepe de gelmişti. Beşiktepe, Mitinglerdeki coşkuyu ve sıcaklığı da beraberinde getirmişti. İkimiz de heyecan doluşduk. Normal olmayan olağanüstü bir şeyler olduğunu seziyor bunun belirtileri hakkında konuşuyorduk. Bu heyecan’la Medya TV’ye varmış ve orada Kantinde oturmuştuk. Kürdistan’dan gelen daha Başkaları da vardı. DEHAP adayı olduğunu söylediler ikisinin. Bize bakışlarından, heyecanımızı küçük gördükleri, çocukça buldukları anlaşılıyordu. Ben de anlamazlıktan gelip, oralarda durum nasıl, ikiye katlar mı? Falan diye sormuştum. “Ne katlaması, geçen sefer kadar bile alamayız. Mahalli ağırlığı olan insanlar listelere koyulmadı, başka yerlerden ilgisiz insanlar koyuldu. Şimdi bakmayın ANAP, DYP gibi partilerin geride olduğuna, onlar gene alır götürürler, biz geçen seferki kadar bile alamayız.” Anlamında bir şeyler söyledi bizi hor görerek.
Almıştım haberi. Kürt burjuvazisi bu Sol ittifaktan hiç memnun değildi belli ki, ve bir başarısını beklemediği gibi istemiyordu da. O mahalli etkili ailelerden aday gösterilmemesine itiraz, aslında yerli burjuva ve eşrafın yer almamasına itirazdı. Çünkü bir çok yerde, hiç de öyle soylu ailelerden gelmeyen, ama radikal, militan unsurlar listelerde kritik yerlere getirilmişti. Buna duyulan tepki yansıyordu.
Buraya kadar bir olağan üstü durum yoktu. Ama esas önemlisi, bize bunları söyleyenin birkaç hafta sonra, DEHAP mitinglerinde gördüğüm resimleri ve söyledikleriydi. Sanki onları orada bizlere söyleyen o insan gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti. İktidara yürümekten söz eden, hatta bizlerden bile daha “devrimci” sözler eden biri.
Açık ki, Kürt kitlelerinin fedakarlığı, coşkusu, ortaya çıkar devrimci yükseliş, bu muhaliflerin de direnişini kırmış ve onlar da trene atlamaktan başka çare bulamamışlardı.
Kürt milliyetçilerinin bir kısmı PKK ve KADEK çizgisine paralel durup, onu başka biçimlerde etkileme yollarını denerken, küçük bir kısmı da, karşıdan bir saldırı yürütür. Bunların içinde de ciddi bir bölünme oldu. Muhaliflerin küçümsenmeyecek bir bölümü de, DEHAP’ı desteklemek gerektiğini söyledi. Yani PKK’nın dışındaki muhalifleri de ciddi bir bölünmeye uğradı. Ve DEHAP’ı desteklemek gerektiğini söyleyenler Recep Maraşlı gibi, mücadeleleriyle oldukça saygın bir yere sahip olanlar.
(Hatta şimdi Beşiktepe ile bir karşılaşmanın bile bu belirtilerden biri olduğunu düşünüyorum. Beşiktepe ile karşılaşınca, “Beni tanıdın mı Demir?” dedi. Mahçup olmuştum tanıyamadığım için. “İsmet Demir ile gelmiştiniz. Ben o sıra Mecidiyeköy’de bir inşaatta çalışıyordum. Biz işçilerle bir toplantı yapmıştınız. Sonra Beni de beraber götürmüştünüz. Ben daha sonra birkaç kez Sendika’ya gelmiştim” dedi. Veto edilen Akın Birdal’ın yerine koyulan Beşiktepe, bizim gibi bir İsmet Demir yetiştirmesiydi. Derin Dip akıntılarının bu dışa vuruşu bir rastlantı mı? Bunun ardında derin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Aynı şey Dev-Gençliler için de geçerli, bilen bilir, o listedekiler aşağı yukarı Dev-Genç’in özüdür. İlk imzaları toplamaya başladığımızda 40 kişiye ulaşmayı hedefliyorduk. Yetmişi aşkın kişiden kolayca toplandı. Ali Taşyapan, Salman Kaya gibileri ise, Bloğu desteklemelerine rağmen ulaşılamadığı için imza listesinde yer alamadılar. Biraz zorlama ile yüzü bulmak işten bile değildi. Bütün bunların bir rastlantı olmadığını düşünüyorum. Gerileme dönemlerinin ve devrimci yükseliş dönemlerinin birleştirdikleri, öne çıkardıkları çok başkadırlar.)
Bütün bunlar bir tek şeyi gösteriyor, devrimci kabarış öylesine etkilidir ki, Ulusal harekete en çok direnen, en karşıdaki tabakaları bile sarmış veya onların içinde bölünmelere yol açmıştır. Bunun oylara yansıması, DEHAP’ın oylarını ikiye katlaması demektir kabaca. Bu ise Türk solunun ek katkılarıyla barajın aşılması demektir.
*
Ne var ki, İstanbul mitingi sonrasındaki bir hafta içinde sanırız bazı çok önemli yeni kaymalar oldu. Örneğin Feministlerin Eyüp Mitingi’nde kendi bayraklarıyla yer alması, daha sonra Homoseksüellerin DEHAP’ı desteklediklerini açıklaması, büyük sembolik öneme sahiptir. DEHAP’ın Kürt gettosunun dışına çıkıp, Türk Şehirli Orta sınıflara uzandığını ve onlar için bir çekim merkezi olmaya başladığını gösterir. Bunun ne ölçüde gerçekleştiğine dair bir veri yok elde. Ama son bir iki gün içinde hiç hesaplanmayan kaymalar olması olasılığı bulunmaktadır.
Bunu nereden çıkarıyoruz. Birkaç küçük ayrıntıdan. Bunlardan birini, “Can Dündar’dan Al Haberi” başlığı altında ele almıştık. Benzer bir iki gelişme daha var gazetelerin satır aralarında kaybolmuş.
Seçimlerden birkaç gün önce, Televizyon istasyonları, DEHAP merkezinden “Görsel Malzeme” istemeye başlamışlar. Bu şu demektir. Onlar, DEHAP’ın barajı aşacağının kokusunu aldılar ve şimdiden, küçük görüp ciddiye almadıkları için ellerinde hiçbir malzeme bulunmayan DEHAP’ın başarısı karşısında hazırlıksız yakalanmamak için hazırlıklara girmiş bulunuyorlar. Bu koku alış, sadece haber merkezlerinde yığılan bilgilerle ilgili olmasa gerek, bizzat o basında çalışanlar da şehirli orta sınıflarla çok sıkı bir ilişki içindedirler ve onların eğilimlerini izledikleri kadar yansıtırlar da.
İkincisi de çok ilginç, seçimlerden bir iki gün önce, Kırca bir TV programı yapmaktadır. Programa partilerin temksilcileri ve rastlantısal olarak çağırılmış sıradan davetliler katılmıştır. Programda DEHAP’ın kesin bir moral ve entelektüel üstünlüğü vardır. Bunun karşısında dayanamayan bir “şehit anası” silah bile çekmiş, düştükleri acz faşistleri saldırganlaştırmıştır. Bütün bunlar olağan, ama gerek programa katılan DEHAP temsilcisini, gerek Kırca’yı şaşırtan olay başkadır. O tesadüfen seçilmiş ve katılanların çoğu, DEHAP’a oy vereceklerini söylemiştir. Şaşırtıcı olan budur.
Bütün bunlar Şehir orta sınıflarında ciddi bir kaymanın işaretleridir. Bir iki günün bile önem kazandığı bir dönemden geçiyoruz. Eğer bu kayma biraz erken başladı ise, DEHAP tam bir sürpriz yapıp ikincilik için CHP ile çekişebilir.
Son bir gözlem de bizim kendi sayfamızın ziyaretçi istatistikleri. Bizim Demirden Kapılar başlıklı İnternet sayfamızda bir de istatistik vardır. Sayfaya kaç kişinin girdiğini sayar. Olağan zamanlarda sayfaya gecede 30 ila 70 arasında giriş olur. Seçim sürecine girildikten gündeki girişler ortalama 80 ile 120 arasında değişmeye başlar, yani aşağı yukarı ziyaretçi sayısı ikiye katlanır. Ancak son birkaç günde iyice yükselir ve seçimlerin arifesinde 160’ları bulur. Aşağı yukarı son birkaç günde üçe katlanır.
Yazılarımızın toplandığı Yazılar ve Yankıları İsimli Forum’daki veriler de benzer bir eğilimi gösterir. Olağan zamanlarda, sayfaya girenler günde 100 civarında oynar. Seçim dönemi başladıktan sonra bu rakam 200 ve 300’ler civarına oturmuştur. Ancak son iki günde, 650 ve 450 kişi girmiştir. Ani bir sıçrama söz konusudur. Son birkaç gün içinde ciddi kaymalar olabileceğinin bir göstergesi olarak alınabilir belki.
Bütün bunlar bir araya getirilirse. Durum şöyle özetlenebilir.
Kürdistan’da DEHAP tüm sınıfları birleştirmiş, mobilize etmiş ve en karşı ve gönülsüzlerin bile kendi zafer arabasına atlamasına yol açmış karşı cepheyi bile içinden parçalamış; aşiretleri kendi üyelerine güvenemez kılmıştır. Bir çok daha önce girilemeyen şehir ve yörelere girmiştir. Buradan, Kürdistan’da oylarını ikiye katlayacağı sonucuna ulaşılabilir.
Bütün Batı’daki mitingler, Batı’daki proletaryayı oluşturan İşçi Kürtlerin DEHAP bayrağı altında toplandığını ve mobilize olduğunu göstermektedir. Batı’daki Kürtler, Kürt hareketinin en zayıf yanını oluşturuyordu. Kürt Ulusal hareketi daha önce Batıdaki Kürtleri örgütleyip harekete geçirmekte başarısızlığa uğruyordu. Bu seçim döneminde bu olumsuzluğun aşıldığı görülüyor. Batı’da yapılan mitinglerin esas gövdesini, bu Kürt işçiler oluşturmaktadır. Yani İşçi sınıfının en alt tabakasını oluşturan Kürt işçiler, DEHAP’a yönelmiş bulunmaktadır. Bu batıda da DEHAP’ın oylarını ikiye katladığını gösterir.
Türk Sol hareketleri, hiç de küçümsenmeyecek bir potansiyeli harekete geçirmiş bulunuyorlar. Yıllardır kenarda kalmışlar tekrar ortaya çıkıyor. Her yerde küçük bir birikim. Yetmişlerin ve altmışların gömülmüş birikimi, hatta eski komünist kuşakların birikimi hep DEHAP’a akmış bulunuyor. Bunların en azından yüzde bir veya iki oranında oy getirdiğini düşünmek pek yalmış olmaz.
Bütün bu üç faktör. Yani Kürdistan’da ulaşılan ulusal birlik. Batıdaki Kürt işçilerin DEHAP’a yönelişi ve Türk solunun bütün olumlu birikimlerinin toplamı DEHAP’aın barajı geçmesini sağlar gibi görünüyor.
Eğer son bir hafta içinde, kayma başladıysa, ki yukarıda anlatılanlar bu kaymanın başladığının işaretleriydi. Bunun ne ölçüde gerçekleştiğini bilmiyoruz. Bu kayma son gün bile devam etmiş olabilir. Bu takdirde, DEHAP sadece barajı aşmaz, CHP ile ikincilik yarışına bile girebilir.
İşte bizim dolaylı ip uçlarından çıkardığımız bir seçim tahmini.
Muhtemelen yanlıştır. Çünkü hayatımızda yaptığımız hiçbir tahmin tutmadı. Bu niye tutsun ki?
03.11.2002 17:39:32
demir@comlink.de
http://www.comlink.de/demir/
Dostları ilə paylaş: |