2002 Seçimleri HADEP, Seçimler ve Baraj
Tarih kulağını ters eliyle ve kafasının üstünden dolandırarak gösterir. Ya da şöyle diyelim, Ekim Devrimi, “İhtilali Kebir” gibi yıldızın parladığı anlar dışında, iyileri öne çıkararak değil, daha kötüleri, dayanıksızları eleyerek işini görür.
Şimdi de olan bu. Kürt ulusal hareketi Türkiye’yi değiştiriyor. Ama bu, bu ulusal hareketin göz alıcı bir zaferi biçiminde gerçekleşmiyor. Onun varlığını, anlamını kabul etmeyenlerin onu yok etmek isteyenlerin, elenmesi biçiminde gerçekleşiyor.
İşte baraj sistemi. Bütün partiler Genel kurmayın karşısında yerle yeksan olarak, sırf HADEP, yani Kürt ulusal hareketi, Kürt uyanışı mecliste yansımasını bulmasın diye, barajı düşürmeye; bu anti demokratik seçim ve partiler yasasında zerrece düzeltmeye yanaşmıyor. Ve yanaşmadıkları için de belki hepsi barajın altında kalacaklar ve silinip gidecekler.
Silinmemeleri için bir tek yol var: HADEP ile seçim ittifakı. HADEP ittifaklara en açık, bunun için en sorunsuz parti. Ama seçim barajını kaldırmaya yanaşmadıkları gibi HADEP ile ittifaka da yanaşmıyorlar.
Böylece Kürt sorununu inkar ve bastırma anlayışı barajın korunmasına ve Kürtlerle ittifakın reddedilmesine, bu da inkarcıların barajın altında kalarak elenmelerine; Kürt hareketine karşı geliştirdikleri silahların kendilerini vurmasına yol açıyor. HADEP ile bir araya gelme cesareti olmayanların yaşama ve bir alternatif olma şansı yok.
Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor, Kürt hayaleti. Ve bu hayalet, kendisini görmek istemeyenleri çarpıyor. Şu çok konuşulan Derviş’in geleceğini de Kürt hayaleti belirleyecek.
Derviş, sadece uluslararası finans kapitalin ve Türk burjuvazisinin uzun vadeli ve genel çıkarlarını savunan bir politikacı değil; kökeniyle Türkiye’deki Devlet sınıfları geleneğinin bir uzantısı. Bu iki egemen gücün kesişme ve uzlaşma noktası. Bu anlamda, sistemin kendini yenilemesi için Özal’dan beri ortaya çıkabilmiş en yetenekli ve ideal tip.
Ancak bu yetenekler gerçekten var mı yok mu, yine Kürt sorununda görülecek. Derviş’in birleştirmeye çalıştığı “sol liberal” güçler aynı zamanda HADEP’in de ittifaka hazır olduğu güçler. Ve HADEP sosyalist Enternasyonal tarafından sosyal demokrat olarak kabul edilen bir parti. Derviş’in hem solu birleştirmekten, hem istikrarlı bir çoğunluktan söz etmesi ve hem de HADEP ile en küçük bir ittifaka yanaşmaması, kendi projesini baştan başarısızlığa mahkum etmesi, intihar etmesi demektir. Derviş’in ya da burjuvazinin projesini gerçekleştirmesinin, tek yolu var: HADEP ile, yani Kürt Ulusal hareketiyle ittifak. Derviş, eğer Kürtlerle ittifakı göze alabilirse, YTP gibi “sol” ve liberalleri (kısmen ANAP ve M. Ali Bayar) hatta AKP’den korkan Kemalistleri arkasına alıp burjuvazinin gönlündeki çoğunluğu sağlayabilir ve Özal’ın yeni bir versiyonu olabilir. Bu da uzun vadede Türkiye’deki egemen sınıfların konumunu güçlendirir. Ama bütün bunların gerçekleşmesi için Derviş’in bunu yapabilecek politik öngörü ve cesareti olması gerekir. Şu ana kadar Kürtler’e karşı bir söz etmedi ve kapıları kapamadı; örneğin Cem gibi bir davranış içine girmedi. Bu onun sorunun önemini gördüğüne gösterir ama bu, öneme uygun cesur bir davranış içine girebileceği anlamına gelmez henüz. Hasılı, burjuvazinin gönlündeki önderin, yani Derviş’in de geleceği Kürt sorunundaki tavrına, dolayısıyla HADEP ile bir ittifaka girme cesareti gösterip gösterememesine bağlı.
Yazının başında, tarihin, işini iyileri öne çıkararak değil, daha kötüleri eleyerek gördüğünden söz etmiştik. Kürt hareketi ve HADEP’in böylesine kritik bir işlev üstlenmesi, onun yetenekleri sayesinde değil, yeteneksizliklerine rağmen gerçekleşiyor.
HADEP elbette bu gün Türkiye’de her türlü demokratik talep ve özlemin destekleyicisi bir partidir ve bu nedenle Sosyalistlerin ve demokratların bütün diğer partiler karşısında desteklemeleri gereken bir partidir. O bu niteliklerini Kürt hareketinin, ezilen ulus hareketinin demokratik karakterinden alır. Bu işin alfabesi.
Ancak politika, sadece sosyolojik eğilimlerin ifade bulmasından ibaret değildir, politika aynı zamanda bir sanattır. Yani yaratıcılığın ve esteteğin olması gereken bir alandır. Bu anlamda HADEP çok kötü politika yapmaktadır. Bunun nedeni de, HADEP’in Kürt hareketinin demokratik özellikleri kadar, Kürt burjuvazisinin dar görüşlülüğünü ve kişiliksizliğini de yansıtmasıdır.
Sanılanın aksine, Kürt ulusal hareketinde, ister HADEP ister PKK ister KADEK içinde olsun, stiller, kültürel farklılıklar, vurgu farklılıkları; ayak sürümeleri, bilinçli ya da bilinçsiz fiili sabotajlar, rekabetler biçiminde görülen çok sert bir sınıf mücadelesi sürer. Bu zıtlık en açık bu ulusal hareketin iki farklı ifadesinin üstlerine doğru çıktıkça daha açık olarak ortaya çıkar. PKK ya da KADEK’de üstlere doğru çıktıkça, burjuvazinin ve ulusal motiflerin ağırlığı azalır plebiyen bir karakter öne çıkar. HADEP’te ise, üstlere doğru çıktıkça burjuvazinin ağırlığı artar. KADEK’in üstündekiler, yıllardır dağlarda proleterleşmiş kaybedecek şeyleri olmayan gerillalardır. HADEP’te ise üsttekiler avukatlar, doktorlar, aydınlar iş adamlarıdır.
Bu zıtlık en açık, Öcalan ve HADEP’in politikaları arasında görülebilir. Öcalan, politik bakımdan son derece esnek, gerektiğinde çok cesur adımlar atabilen, ve bütün bunlara rağmen ve bunlar sayesinde programatik hedeflerini koruyan, güçlendiren bir politikacıdır. Buna karşılık, HADEP’te her şey zıddına döner. Politik ve taktik esneklik politik programsızlığa ya da kişiliksizliğe; programatik sağlamlık adına yapılanlar da bir dar görüşlü milliyetçiliğe dönüşür.
Örneğin, HADEP hala şu Türkiye partisi olma meselesini anlayamaz ve çözemez. Biz Türkiye partisiyiz diyor. Halbuki bu denilmez, yapılır. Tıpkı iyi bir sanat eserinde gerçek fikrin doğrudan ifade edilmemesi gibi. HADEP bir Kürt partisi olarak Türkiye politikası yapmayı beceremiyor. Biraz da bu nedenle barajı aşamıyor ve diğer partiler onu son anda baş vurulabilecek cepte keklik görmelerine çanak tutuyor ve bu da onun tıkıldığı gettonun duvarları dışına çıkmasını engelliyor. Ama bütün bunların nedeni, Kürt burjuvazisinin sınıfsal eğilimlerinin, dar görüşlülüklerinin, korkularının HADEP’e çok yoğunlaşmış olarak yansımasıdır. KADEK ve HADEP arasında şöyle bir zıtlık var. PKK’da üstte yaratıcılık, alta indikçe kabızlık artar. HADEP’te ise, altta yaratıcılık, üstlere çıktıkça kabızlık artar.
Bunun aşılmasının bir tek yolu var. Kürt hareketini sırtlayan kadınların, HADEP’in yönetimine gelmesi.
Lenin, ölümüne yakın, bürokratlaşmayı görünce, en azından bir tutamak noktası sağlamak, bir soluklanma ve zaman kazanma sağlar düşüncesiyle, merkez komitesine yüz kadar hiç politikaya bulaşmamış işçi almaktan söz ediyordu. İşte HADEP’in ihtiyacı olan da böyle bir şey, zılgıt çeken, hareketin yükünü taşıyan kadınları öyle göstermelik oranlarla, sembolik organlara değil, bütün yönetim organlarına getirmeli. Bu hem burjuvazinin yol açtığı kabızlığa son verir, hem de barajın aşılmasının yolunu açar. O zaman Türkiye kadınlarına da mesaj veren bir Kürt partisi olur. Kolombun yumurtası gibi, bu kadar basit.
demir@comlink.de
http://www.comlink.de/demir
13 Ağustos 2002 Salı
Dostları ilə paylaş: |