Seçimlerde Sosyalist Politika (Seçim Yazıları)


Ayşe Düzkan’ın Eleştirileri Üzerine



Yüklə 1,4 Mb.
səhifə5/54
tarix07.01.2018
ölçüsü1,4 Mb.
#37343
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   54

Ayşe Düzkan’ın Eleştirileri Üzerine


Sayın Ayşe Düzkan, “ÖDP, EMEP, Sosyalistler ve HADEP’e Açık Mektup” yazısı üzerine kısa bir eleştiri yolladı. Bu eleştiri ve ona olan cevabımı aşağıda iletiyorum.

“sosyalistlerin böyle bir etkisi olması mümkün değil. daha önemlisi, sosyalistlerin desteklediği bir hadep'in barajı aşması mümkün değil. burada ciddi bir matematik hatası var. kaldı ki, önemli bir etmen olmamakla birlikte, sosyalistlerle işbirliği yapan hadep'ten -az da olsa- uzaklaşan oylar bile olacaktır. yoksa bu herkesin aklına gelebilecek birşey.


o sezen aksu falan "formülünü" geçen seçimde ödp denedi. ama tutmadı. bunu akp falan da deniyor ama seçmen, haklı olarak, şarkıcıların desteklediği partiyi desteklemek için bir sebep göremiyor”

Sayın Düzkan,

Kamuoyu anketlerinin bizzat yine kamuoyunu yönlendirmek için kullanıldığını düşündüğümden bunları gayet ihtiyatla karşılıyorum. Ancak bütün bu anketlerde, HADEP’in ya adı anılmamaya, vs.’ler içinde belirtilmeye çalışılıyor ya da olduğundan küçük gösteriliyor. Sadece bir kere Ecevit Korku Salmak için %12 gibi bir orandan banhsetti.

Ama en olumsuz göstermeye çalışan bile yüzde 5-6-7 arasında oynuyor. Ben bunun yüzde 7-8 civarında olacağını düşünüyorum.

Olağan bir akıl yürütme de bunu destekler. Örneğin HADEP geçen seçimlerde yüzde 4 oy almıştı. O seçimlere hemen hemen hiç bir çaba gösterilmediği; birçok belediye başkanlığına seçilenin kendi inisiyatifleri ve çabalarıyla son dakikada aday listelerini verdiği; Kürt hareketinin Öcalan’ın kaçırılması nedeniyle bir moral çöküntüsü içinde bulunduğu; Olağanüstü Halin özellikle küçük yerleşim birimlerinde terör ve diğer bir sürü dalaverelerle oy verilmesini engellediği koşullarda bütün bunlar oldu.

Bu günkü durumda bu faktörlerin hepsi değişmiştir:

Birincisi, HADEP gerek Kürdistan gerek Batı’da daha örgütlü ve etkilidir. Bu seçimlere daha iyi hazırlanmıştır.

İkincisi, Kürt Hareketi moral çöküntüsünden kurtulmuş ve yeni çizgiyle, daha geniş bir programatik perspektife sahip olmuştur.

Üçüncüsü, gerek Olağanüstü Halin, gerek mahalli Devlet yöneticilerinin eskisi kadar büyük baskı yapma ve dalavere çevirme olanakları daralmıştır ve çok daha sınırlıdır.

Dördüncüsü, HADEP’in yeni politika nedeniyle ile Batı’daki Kürtler ve Kürt olmayanlar arasından alacağı oylarda belirli bir yükselme olması beklenebilir.

Bütün bunlara ek olarak, Kürtlerdeki nüfus artış oranının ve ilk kez oy kullanacak genç nüfusun yüksekliği; eğer Seçim’e yansırsa, yapılan Nüfus sayımının sonuçlarının da HADEP’in lehine bir faktör olduğu düşünülürse, HADEP’in yüzde yedi veya sekiz arasında oyunun olduğunu var saymak pek büyük bir abartma olmaz gibime geliyor.

Ayrıca cabadan, Kriz dolayısıyla bir çok kişinin de sırf protesto olsun diye HADEP’e oy verebileceği düşünülebilir.

Ve nihayet, bu günün Türkiye’sinde bambaşka bir atmosfer egemendir. Milliyetçiliğin ve şovenizmin ağır bir baskı oluşturduğu bir ortamda yapılmıştı seçimler; bu gün ise rüzgarlar ters yönden esmektedir

Avrupa Birliği ile uyum paketinin geçmesi o zamanın tamamen zıttı bir havanın oluşmasına yol açmış bulunmaktadır.

Bütün bunları düşünmesek bile, ilk bölümde sıralananlar ile HADEP’in yüzde yedi veya sekiz oyu olduğunu düşünmek abartma olmaz kanımca. Zaten, ister gizlesin, ister küçük göstermeye çalışsın, çeşitli anketlerin de bir şekilde ortaya çıkardığı sonuç budur.

Türkiye’deki küçük sol partiler ve gruplar arasında dağılmış, çoğu kez seçime gitmeyen veya CHP benzeri partilere oy veren radikal solun veya isterseniz sosyalistlerin diyelim, yüzde iki ila üç oyu bulunmaktadır.

Kaldı ki, son kriz ve ekonomik tedbirler tepki oylarının da sola yönelmesine yol açmıştır. Örneğin kimi anketlerde, ÖDP’nin yüzde iki, üç hatta dört gibi oy oranları görülmektedir. Biz en kötüsünü ele alıp yüzde bir iki oranında kalalım.

Benzer durum EMEP, DSİP, TKP, ÖDP’den ayrılan gruplar için de düşünülebilir.

Böylece sadece aritmetik olarak yüzde on gibi bir rakama ulaşılabilir.

Ancak bu aritmetik toplamdan ibaret değildir sorun. Sosyalistlerin bir araya gelmesi ve toplu olarak HADEP’e oy vermesini istemesi, HADEP’in de bu solun en bilinen isimlerini, bağımsız adaylar olarak, özellikle Batı’nın büyük şehirlerinde kendi listelerinden aday olarak göstermesi müthiş bir etki yaratır ve toplumdaki dengeleri değiştirir.

Bu her şeyden önce sol ve ezilenlere moral verir. HADEP’in tecrit çemberini kırmasını sağlar, çok istediği türden bir “Türkiye Partisi” olmasını sağlar, ama aynı zamanda sosyalistleri marjinal bir konumdan çıkarır. Bu her iki tarafın da çıkarına olur.

Böyle bir durumda, bu güne kadar sosyalistlere sempati duyan veya daha demokrat olan ama başka seçenek olmadığı veya oyu başkasına gideceği için CHP’ye oy veren hiç de küçümsenmeyecek bir modern şehirli veya alevi kitleden küçümsenmeyecek bir oran, CHP yerine oyunun boşa gitmeyeceğini düşünerek HADEP listelerinden aday gösterilmiş bir Ufuk Uras’a, bir Ertuğrul Kürkçü’ye, bir aydın Çubukçu’ya, bir Mihri Belli’ye, bir Akın Birdal’a, bir Eren Keskin’e, bir Hüsnü Öndül’e, bir Pınar Seleğe oy vermeyi tercih eder. (Bu isimler uzatılabilir. Sadece bir fikir vermek için bir kaç sembolik isim koyuldu.)

Ama burada önemli olan, bu ittifakın, iki tarafça da istenmesi ve açık olarak yapılmasıdır. Yapılan bu değildir. Örneğin geçenlerde Özgür Politika’da çıkan haberlere bakalım. Ufuk Uras, HADEP başkanı ile görüşüyor. Sonra EMEP’ten görüşenler oluyor. Sonra da “Girişim” bir basın toplantısı yapıyor... Bütün bunların hepsi anlamsız. Benim dediğim böyle bir şey değil. Örneğin ÖDP, HADEP ile ittifak görüşmesine gidiyor. Ben HADEP sizinle ittifak yapmasa da HADEP’e oy verilmesinin istenmesinden söz ediyorum. Yani bence HADEP’ten belli yerler veya adaylar karşısında bir destekleme veya ittifak veya pazarlık değil, HADEP’e sizden aday göstermese de oy verilmesi. Tabii bunun karşılığında HADEP’in da, onlar istemeden, onlar hiç bir talepte bulunmadan ve onlardan bir angajman istemeden, kendi listelerinden aday göstermesi. Bu bambaşka bir durumdur.

Ama HADEP de bunu yapmıyor. Çünkü kendi gücünün farkında değil, ona güvenmiyor ve çürük uzlaşmalar peşinde koşuyor. Yukarıda ifade edilen EMEP, ÖDP, “Girişim” haberlerinin Özgür Politika gazetesinde verilişi bile bir felakettir ve başkalarıyla yapılan açık olmayan görüşmelerin korkularını HADEP içindeki farklı burjuva fraksiyonların korkularını yansıtır.

Sezen Aksu örneğini de yanlış anlamışsınız. Elbette halkımız şarkıcılara oy vermez. Ama burada başka bir şey söz konusudur. Sezen Aksu örneği üzerinden gidelim. Sezen Aksu, şehirle, batılı modern orta sınıfların eğilimlerini yansıtır. Sezen Aksu’nun bir ÖDP’den aday olması, ÖDP’ye oy getirmez. Ama HADEP’te aday gösterilmiş bir Sezen Aksu, başka bir anlama gelir. O batılı şehir orta sınıflarının ve kadınların dikkatini HADEP’e çeker. HADEP’in kapatıldığı gettoda bir çatlak yaratır. Sezen Aksu’nun HADEP’ten aday gösterilmeyi kabul etmesi bile büyük bir olaydır bence. Esas sorun da buradadır. Tabii Sezen Aksu adına takılmamak gerekiyor. Demek istediğimizin özü, batılı modern orta sınıflara HADEP’in el uzatması ve onların kimi öncülerinin bu eli kabul etmesiydi. HADEP’in kapatıldığı gettonun duvarlarını yıkmak için gerekli esnekliği gösterebilmesidir.

Bu gibi koşullarda HADEP rahatlıkla yüzde onu aşar. Ve emin olan, Türkiye’nin havası değişir. Bunun sinyalini alan CHP gibi partiler HADEP’in önünü kesmek için, HADEP’e yanaşmaya veya onun söylemini çalmaya başlarlar. Bu da solun hareket alanını ve etkisini arttırır vs. vs..

Sanırım, seçim tahminleri, alınacak oy tahminleri sadece burjuva basınında bir manüplasyon aracı olarak kullanılmıyor, bizzat solun içinde ve HADEP’in içinde de aynı işlevi görüyorlar. HADEP’in örneğin Saadet veya CHP veya ANAP ile ittifakını savunanlar, yani HADEP’in onların listesinden adaylar göstermesini isteyenler, bunu büyük ölçüde HADEP’in ve solun gücünü olduğundan daha az göstererek temellendirmeye ve argümanlarına ek güç vermeye çalışıyorlar.

Ben şunu reddetmiyorum. Diyelim ki HADEP ANAP, Saadet Partisi veya başka bir parti ile Meclis’e girmek için bir seçim ittifakı yapabilir. Hatta HADEP’e oy verilmesini istemesi gereken Sosyalistlerin HADEP’in elini serbest bırakmaları gerektiğini de düşünüyorum.

Ama burada önemli olan, bu tür baraj aşma ittifaklarının açıkça baraj aşmak için yapıldığını belirtmek ve bunları açıkça yapmak olabilir. Halbuki yapılan kapalı kapılar ardında gizli görüşmeler ve çürük uzlaşmalar. Açık politika yok. Derviş kadar olamıyorlar. Sonunda, aslında o gizli görüşme yürüttüklerinin, başkalarıyla pazarlıklarında kendi fiyatlarını yükseltmelerinin aracı oluyorlar. Sonunda, var olan prestijlerini de yitirip ortada cascavlak kalacaklar ve Derviş’in karşısında, küçük kırıntılarla teslim olacaklar muhtemelen.

HADEP şu anki gücünün farkında değil, bu gücüne güvenmiyor ve bunu değerlendirmesini bilmiyor. Ama HADEP kadar ve hatta daha büyük aptallıkları Türk sosyalistleri yaptığı için, HADEP’lilere haksızlık yapmayalım gene de. Onların da açık politika yaptıkları söylenemez. Onlar da basit çürük uzlaşmaların peşindeler. Açık bir politikadan yoksunlar. Somut programları yok. En önemlisi doğru bir örnek oluşturmuyorlar.

Neyse, bu konulara daha çok gireceğiz. Şimdilik burada kesiyorum.

21 Ağustos 2002 Çarşamba

http://www.comlink.de/demir/

demir@comlink.de




Yüklə 1,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   54




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin