SEÇME NÜKTELER
Ahmet BULUT
Trabzon Müftüsü
“Aman sözün AYDIN OLSUN, ÖZ OLSUN!
IŞIK SAÇSIN, BAKAN KÖRE GÖZ OLSUN!”
Yusuf Has Hacib (Kutatgu Bilig)
ÖNSÖZ
Gönülleri okşayan, güzel sözlerin, taşı gediğine koymak için söylenen latifelerin, fıkraların tamamı kültür mirasımız olan nüktelerimizdir.
Nükteler, sadece gülmek, güldürmek, gönülleri hoş tutmak ve insanları eğlendirmek için söylenmemiştir. Aynı zamanda, ibret olmak, istenilen mesajları zihinlerde iz bırakacak şekilde özetle sunabilmek için de nüktelerden istifade edilmiştir. Onun için nükteler sözlerin zarafeti, ifadelerin özü, sohbetlerin balı ve kaynağı sayılır.
Tarihe baktığımız zaman büyük devlet adamlarının, şairlerin, ediplerin, filozofların, hatiplerin, ilim adamlarının hatta toplumun ruh doktoru ve gönül mimarı sayılan din âlimlerinin nüktelerin sihirli gücü ile insanlara yaklaştıklarını ve onların sevgisini kazandıklarını görürüz.
Ben de otuz dört yıllık meslek hayatım boyunca duyduğum, okuduğum ve derlediğim nüktelerden, sohbetlerde, vaazlarda, konferanslarda ve özellikle meslektaşlarımın hizmet heyecanını arttırmak için yaptığım toplantı ve seminerlerde cömertçe yararlandım. Beşeri münasebetleri ve dostlukları pekiştirmek için anlattığım seçme nükteleri kitaplaştırmam hususunda gerek halkımızdan, gerekse dost ve meslektaşlarımdan ısrarlı teşvik ve öneri aldım.
Nasreddin Hoca’nın ‘’Keçiboynuzunu sever misin?’’ diye sordukları zaman; ‘’on gram bal için yüz gram odunu çiğneyemem.’’ dediği gibi ben de görevim esnasında uzun konuşmalardan çok kısa nüktelerin yerinde söylendiği zaman etkili ve kalıcı mesajlar oluşturduğuna şahit oldum.
Bu sebeple, sadece din görevlilerinin değil çevresiyle güzel iletişim kurmak isteyen eğitimcilerin, farklı meslek gruplarının, gençlerin ve halkımızın dikkatini nüktelerin sihirli gücüne ve güler yüzüne çekmek istedim.
Özellikle eski nüktelerimizin adeta karaborsaya düştüğü, pek çoğunun unutulmaya yüz tuttuğu, insanımızın gülmeyi, güldürülmeyi unuttuğu bunalımlı çağımızda büyük bir kültür zenginliğimiz olan nüktelere dikkat çekmek için ‘’SEÇME NÜKTELER’’ adlı bu mütevazı kitapçığı hazırladım.
Bu kitapçıkta yer alan nükteler özellikle müstehcenlik yönü olmayan nükte ve fıkralardan derlenmiş, kendi dağarcığımda olanlarla zenginleştirilmiştir. Ayrıca mümkün olduğu kadar konularına göre tasnif edilmiştir.
Kitabı okuduğunuz zaman, pek çoğunu duymadığınız davet, misafirlik, nişan, düğün, evlilik, dini konular, adalet, doğruluk, çalışkanlık, ilmi siyaset, muhtelif konular, nükteli söz ve tekerlemeler ve şiirlerle ilgili pek çok latifeler bulacaksınız.
Çalışmamın, hayırlara ve hususta yeni çalışmalara vesile olmasını YÜCE ALLAH’ tan niyaz ederim.
Her türlü teklif, tenkit ve tavsiyeleriniz için şimdiden teşekkür ederim. …05.2007
Ahmet BULUT
Trabzon İl Müftüsü
I. BÖLÜM DİNİ KONULARLA İLGİLİ NÜKTELER
1- YA NİYE GİDİYORUZ?
Adam Hacca gitmeye niyetlenmiş. Yakınları onu uğurlamak üzere toplanmışlar. İçlerinden birisi sormuş;
-
Hacca gidiyorsun; tespih takke de getirecek misin?
Adam:
-
Tespih takke getirmeyeceğiz de ya biz oraya niye gidiyoruz” demiş.
2- VELİ Mİ, PEYGAMBER Mİ?
Öğrenci hocasına sormuş;
-
Hocam! Hz. Köroğlu veli midir? Yoksa Nebi midir?
Hocası cevap vermiş;
-
Ne velidir, ne de Nebidir. Eşkıya başıdır oğul.
Öğrenci;
-
Ben de şüpheleniyordum. Ama isminin başındaki ‘Hazret’ kelimesine takıldım hocam” demiş.
3- ŞEYH EFENDİ NEREDE?
Şeyh Efendi tekkeyi bekleyen ümmî müridine;
—Ben çıkıyorum! Soranlara “şeyhim infirad etti. Evrad ile meşgul olacak; Yani yalnız başına kalıp zikir ve dua ile meşgul olacak dersin” diye tembih etmiş. Şeyh hücresine çekilince bir grup ziyaretçi şeyhi sormuşlar. Mürit;
—Boşa beklemeyin! Şeyh Efendi irtidad etti (dinden döndü). Tevrat ile meşgul olacak” der. Bunu duyan ziyaretçilerden bir kısmı;
—Vay anasını! Demek ki Şeyh Efendi bizden gizli başka bir din taşıyormuş” diye şaşırmışlar. Bir kısmı da;
—Yine de bir Şeyh’e soralım, işin aslını öğreniriz” demişler. Nihayet daha sonra durumu Şeyh’e sorduklarında o da;
—Ne olacak zır cahil müridiniz olursa, durup dururken Şeyhini de, kendini de hâşâ dinden çıkarır” diye latife yapmış.
“Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder.”
(Atasözü)
4- VAY BENİM AKILSIZ BAŞIM
Yörük Hacca gitmeye niyet etmiş. Daha yol parasını bile tedarik etmeden önce bu niyetini bütün dostlarına söylemiş. Hac mevsimi yaklaşınca veresiye sattığı peynir, yağ, yün alacaklarını toplamaya çıkmış. Sırtında kepeneği, elinde değneği ile peynir sattığı komşusuna;
—Ağam! Biliyorsun hacca gideceğim. Hazırlık yapmam için para lazım. Şu peynir borcunu versen çok iyi olacak” demiş.
Komşusu;
—Bu kış gününde para ne gezer. Hele bir yaz gelsin” cevabını vermiş.
Yün sattığı, yağ sattığı diğer komşularına da uğramış onlar da;
—Baharda ekin ektik, hele bir mahsulü alalım. Güz gelsin, pazara çıkartıp satalım. Paranı ancak o zaman verebiliriz. Şimdi şu dar zamanımızda bizi sıkboğaz etme” demişler. Her kapıdan boş dönen ve niyeti kursağında kalan zavallı, elindeki değneği ile başına vururken;
—Vay benim akılsız başım, seni kırmak lazım” diyormuş. Kendini yerden yere vururken; “ Akılsız başa yük olan beden, seni taşa, duvara çarpmak lazım” diye söyleniyormuş.
Eskiden köy düğünlerinde şenlik yapılırken, temsili olarak bu yörüğün durumu canlandırılırmış. Birisi Hacca gitmek isteyen Yörük olur. Sırtına da zayıf bir köy delikanlısı kepenek olarak sarılır. Yörük peynir parasını istemeye gider; “Şimdi para yok, yaza bir çaresine bakarız” cevabını alınca. Elindeki sopasıyla;
—Vah benim akılsız başım, seni kırmak lazım derken, kendi başına değil, kepenek olarak sırtına sarılan gencin başına vurur, o da cıyak cıyak bağırmaya başlayınca etrafındakiler gülüşmeye başlar.
Yün parasını alamayınca yine;
—Vah benim akılsız başım! Seni şu çoban sopasıyla ezmek lazım” diyerek sırtına sarılı kepenek olan delikanlının başına vurur. Yağ parasını istendiğinde; borçlunun “Hele bir güz gelsin. Elimiz bollaşsın öyle öderiz” cevabı karşısısın da Hac umutları iyice suya düştüğü için bir taraftan ucu topuzlu değneği ile sırtındaki gencin başına, omuzlarına vurur. Diğer yandan da;
—Vay benim akısız başım. Seni dağa taşa çarpmak lazım” diyerek kendini taşa duvara doğru vuruyormuş gibi; sırtındaki kepenek yerine sarılı delikanlıyı, taşa duvara çarpar, onun feryadı ile etrafındakiler eğlenirmiş.
Dostları ilə paylaş: |