Seçme nükteler

16- HANIMIN ÇOK GEZİYOR

Nasrettin Hoca’ya;

—Hocam! Senin hanım çok geziyor” demişler.

Hoca soğukkanlı bir şekilde;

—Dostlar! Dünyada inanmam! Şayet çok gezmiş olsaydı. Arada sırada da bizim eve uğrardı” demiş.

17- SENİNLE EVLENELİ BİR GÜN GÖRMEDİM

Kocasına karşı çok nankör bir kadın varmış. Kocası her isteğini yerine getirse, elini sıcak sudan soğuk suya vurdurmasa bile yine de memnun olmazmış. Hatta her önüne gelene, kocasından dert yanar, hem kocasının yüzüne, hem de eş dost ve akrabalarına ondan şikâyetçi olurmuş.

Bir gün eşiyle tartışmayı daha ileri götüren huysuz kadın kocasına;

—Seninle evlendiğime bin pişmanım! Yüzümü güldürmedin. Bana bir gün bile gün yüzü göstermedin” diye söylenmiş!

Eşine ilgi, anlayış göstermeye, her arzusunu yerine getirmeye özen gösteren talihsiz kocasının bu sözler iyice canını sıkmış, ağırına gitmiş! Aynı sözleri sürekli tekrar eden hanımına iyice sinirlenen adam O’nu kolundan tutarak kapının önüne getirmiş;

—Hanım! Benimle evleneli hiç gün yüzü görmedim diyorsun. İşte gün, işte güneş pırıl pırıl. Doya doya gör. Bakalım benim şemsiyem olmadan o güne, güneşe ne kadar dayanabileceksin?” demiş.

18- BİZ NEREDE KALACAĞIZ?

1974 yılında Adana’nın Feke ilçesinde vaiz olarak görevliydim. Bir gün merkez camiinde hanımlara dini sohbet yapıp müftülüğe geldikten sonra, eli bastonlu, yaşlı bir nine soluk soluğa telaşla daireye gelip;

— Camide konuşan hoca efendi sen misin evladım? Sana bir sorum var, kafama takılıyor.’’ dedi.

Ben de;

—Teyze buyur, rahatça sorunu sorabilirsin” dedim.

Bunun üzerine o yaşlı teyze, mahalli şivesiyle;

—Ha evladım! Merakta kaldım; koca herifin, yani Hacı amcanın kahrını kırk yıldır çekiyorum. Cennette onlara Huriler verilecekmiş. Ya biz ne olacağız ve nerede kalacağız?” diye sordu.

Sohbet esnasında adının “Hürü” olduğunu öğrendiğim o yaşlı teyzeye birazda latife yaparak;

— Teyzeciğim üzülme. Hacı amcanın kahrını yıllarca çekmişsin. Yine sevgi ve saygıyla çekmeye devam et. İnşallah onun dünyadaki Hürü’sü de, Cennetteki Huri’si de sen olacaksın. Çünkü Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Kişi sevdiği ile beraber olacaktır”¹³⁷ buyuruyor, dediğimde yaşlı teyzenin sevinçle doğrulurken bastonu yere düştü. Çabucak bastonunu alıp ona dayanan teyzenin; “Hay Allah senden razı olsun evladım” diye dua ederken yüzündeki tebessümü hiç unutamam.

19- MAVİ BONCUK KİMDEYSE BENİM GÖNLÜM ONDADIR

Nasrettin Hoca’nın iki hanımı varmış; birbirlerini bir türlü çekemez ve hoca efendiyi biri diğerinden kıskanırmış. Hatta bazen aralarında “Hoca Efendi beni daha çok seviyor, seni daha az seviyor!” gibi tartışmalara bile girdikleri olurmuş.

Bunu sezen, Nasrettin Hoca; birbirinden habersiz gizlice her ikisine de birer mavi boncuk hediye etmiş. Her birine de diğerine söylememesi için sıkı sıkı tembihatta bulunmuş.

Nasrettin Hoca’yı aralarında bölüşemeyen hanımları;

—Birbirimizi yemeye ne hacet var, hangimizi daha çok sevdiğini bizzat kendisine soralım” demişler ve sormuşlar; Onlar Hoca’nın cevabını merakla beklerken. Hoca soğukkanlı bir şekilde;

—Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” diyerek ikisini de memnun etmiş.

20- AKŞAM KUR’AN SABAH KUR’AN…

Gözü dersten, kitaplarından başka bir şeyi görmeyen mollayı evlendirmişler. Gelin hanım, baba ana ocağından ilk defa ayrılmanın üzüntüsü ile kocasından daha sıcak ilgi ve sevgi beklermiş. Ama molla, henüz bunun farkında değilmiş. Akşam sabah sürekli Kur’an okumaya devam ediyormuş. Gelin hanım ise için için ağlayarak yeni yuvasına alışmaya çalışıyormuş.

Bir gün baba evine ziyarete gittiklerinde akrabaları gelin hanımı bir tarafa çekerek gizlice sormuşlar;

—Nasıl? Kocandan memnun musun? Sana iyi davranıyor mu?

Gelin hanım ise bu soruya;

—Akşam Kur’an, sabah Kur’an, kör olsun gözü o evde duran” diyerek, kocasının ilgisizliğinden yakınmış!

21- EVLİLİĞİN VAKTİ!

Filozoflardan biri şöyle demiş;

—Evliliğin vakti geçmez. Çünkü insan her zaman bir hanıma muhtaçtır; Gençliğinde maşukası¹³⁸, olgunlukta haldaşı, ihtiyarlıkta dadısı olur.”¹³⁹

22- O KADAR DA KUSUR OLMASIN MI?

Bir adam, zenginliğine tamah ederek kör, topal ve kambur bir hanım alır. Daha sonra dostlarından birisiyle şöyle konuşurlar;

—Canım bu kör hanımı niçin aldın?

—Fena mı? Kabahatlerimin yarısın görmez!

—Öyle ama ayağı da sakat!

—İyi ya, bir tarafa çıkmaz, evinde oturur.

—Ya sırtındaki kamburuna ne demeli?

—Allah Allah! Artık o kadar da kusuru olmasın mı?¹⁴⁰

23- ÇALGICININ EŞİ

Çalgıcının birini evlendirmeye kalkışmışlar.

—Bana ölü yıkayıcı bir kadın bulursanız evlenirim” demiş.

Hayret ederek sebebini sormuşlar;

—Bu dünya gam ve şâd olma dünyasıdır. Yani keder ve neşe dünyasıdır. Düğün olursa beni çağırırlar, ölü olursa onu çağırırlar geçinip gideriz”¹⁴¹

24- ARAMIZA RAHMETLİK GİRDİ

Nasrettin Hoca dul bir kadınla evlenir. Yeni eşi sürekli ölen eski kocasından bahsederek;

—“Rahmetlik şöyleydi, rahmetlik böyleydi” diye her fırsatta onu anmaya çalışırmış.

Yeni eşinin devamlı rahmetlik kocasından bahsetmesine alınan Hoca, bir gün mahkemeye müracaat ederek boşanma davası açarmış.

Kadı efendi sormuş

—Hoca Efendi! Cahil cüheladan değilsin, aklı başında bir insansın. Yeni evlenmişsin. Neden boşanmak istiyorsun? Eşinle aranızda ne var?

Nasrettin Hoca;

—Kadı efendi! Hanımla aramıza rahmetlik girdi. Artık bir arada yaşayamayız” der.

25- YAŞLILAR CENNETE GİREMEZ

Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.)’in huzuruna yaşlı bir kadın (Rivayete göre Zübeyr b. Avvam’ın annesi Safiye) gelip;

—Ya Rasulallah, Cennet’e girmem için Allah’a dua eder misin?” diye sorar.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’de latife ile;

—Yaşlılar cennete giremez” deyince, bu şakayı anlayamayan yaşlı kadın ağlayarak geri gider.

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) orada bulunan sahabelere;

—Varın Safiye kadına haber verin. Cenab-ı Hakk yaşlı kadınları 33 yaşına indirip, gençlik halleriyle Cennetine alacaktır” buyurur.¹⁴²