49- CAHİL KADIN, DİNDARLIĞI MASKARA YAPAR!
Kahramanmaraş’ta rahmetlik bir hacı baba yatağına yatmış ve hanımını çağırmış;
—Fadıma!
—Namaz kılıyorum.
—Fadıma!
—Salât-ı Vitir kaldı.
—Fadıma!
—Tespih çekiyorum.
—Fadıma!
—Yasin okuyorum.
“Fadıma” demeye kalmaz, hacı baba mırrada uyurmuş. Kalksa ki sabah olmuş. Her gün böyle, hayat zehir zembereğe dönüşmüş.
Hacı babaya artık gına gelmiş. Anlayacağınız bıkmış, usanmış. Nihayet bir gün patlamış;
—Bir daha dünyaya gelirsem, Fatiha’dan başka sure bilen hanım alırsam, bilmem ne olayım” demiş.151
50- BU KADARCIK KUSUR KADI KIZINDA DA BULUNUR
Vaktiyle yakışıklı ve genç bir adam, bir gün, bir gözü kör, bir ayağı topal ve sırtı da hafifçe kambur bir kızla evlenmiş. Adamın böyle bir kızla evlenmesini yadırgayan bir dostu, neden böyle bir kızla evlendiğini sorunca, adam;
—Sokaklarda lüzumsuz dolaşıp durmasın ve kavga ettiğimiz zaman da beni kovalamasın2 diye cevap vermiş.
—Ya körlüğü?” diye sorunca da;
—Tek gözü ile kusurlarımın sadece yarısını görebilmesi için” demiş.
—İyi” demiş dostu. “Peki, kamburuna ne diyeceksin?”
Kadının kocası da;
—Eee… Sen de amma da uzattın birader. Bu kadarcık kusur, kadı kızında da bulunur” diye cevap vermiş.152
51- KEŞKE BAŞKASI OLSAYDIM!
Bir gün Abdulhak Hamid, tanıdığı çok güzel bir kadının ziyaretine gitmiş. Salonda epey bekledikten sonra kadın gelmiş;
—Sizi beklettiğim için özür dilerim. Hastaydım da yatıyordum. Başkası olsaydı inanın yataktan çıkmazdım.
Abdulhak Hamid büyük bir üzüntü ile;
—Ah! Ne talihsiz adamım, keşke başkası olsaydım” demiş.153
52- BELA
Enver Paşa’nın babası olan Ahmet Paşa’yı bir toplantıda şu sözlerle övüyorlarmış;
—Çok iyi adamdır. Çok temizdir. Çok namusludur. Kumar oynamaz, rakı içmez, harama el sürmez, kadında gözü yoktur.
Orada bulunan Süleyman Nazif;
—Ah! Bu kadar namuslu adam keşke kendi karısına da el sürmeseydi de şu Enver’i başımıza çıkarıp bela etmeseydi” der.154
53- KADININ HAMARATI YÜZ GÜLDÜRÜR
Zariflerden bir müdürün yanında çalışanlar arasında;
—Bizim Müdür Bey’e bu Ramazan Akşam İftara gidelim” diye kararlaştırıp yola koyulmuşlar. İftara beş dakika kala kapıya dayanmışlar. Misafirlerine “Buyurun” diyerek içeri alan Müdür Bey, hazırlıksız oldukları için biraz telaşlı, biraz da mahcup mutfağa dalmış ve durumu hanıma anlatmış. Kadın bir an düşünmüş ve çareyi bulmuş;
—Efendim sen hiç üzülme. Top atılınca iftariyeliklerle orucunuzu açın sonra “Bizde adet yemekten önce akşam namazını kılarlar” deyip öne geçin. İlk rekâtta ‘’Yasin’’ Suresini, ikinci rekâtta da Fetih suresini okuyun. Siz namazı kılıp bitirinceye kadar ben de, çorbayı, pilavı ve salatayı hazırlarım. Sizde namazdan sonra afiyetle yersiniz.
Kadının bu buluşu karşısında herhalde misafirler, hiç habersiz geldikleri evde herkese yetecek kadar yemek bulmalarına şaşırıp kalmışlardır.155
54- YEMİN
İzzet Molla, çok sevdiği karısı ölüm döşeğinde iken;
—Eğer sen benden evvel ölürsen konağı yakarım” diye yemin etmiş. Kadıncağız ölünce de yeminini yerine getirmek için mangala bir tekme vurup ateşleri ortalığa saçmış, evin eşyalarını da hizmetçilere, uşaklara dağıtmış. Fakat on beş gün sonra yeniden evlenmiş. Bu seferde eski hanımından bahsederken;
—Merhume keşke altı ay evvel vefat etseydi” demeye başlamış.156
55- ACELEYE GELMEZ
Halil Nihat Boztepe hiç evlenmemiş; ne haram, ne de helal yatak odasına kadın uğratmamış. Onu sevenler takılmak için;
—Nihat Bey, sizi evlendirelim” dediklerinde, O altmış yaşını aşkın olarak;
—Durun bakalım, bu işler öyle aceleye gelmez” dermiş.157
56- FITNAT HANIM İLE HAŞMET
18. Asrın ünlü şairlerinden Haşmet ile kadın şairlerinden Fitnat Hanım’ın, bir birleriyle söz düellosuna giriştikleri ve zarif nükteler yaptıkları meşhurdur. Bir kurban bayramı arifesinde, güya Fitnat Hanım kurbanlık beğenme için meydanda dolaşırken, Haşmet’in gözüne ilişmiş. Haşmet O’nu söyletmek için, pazardaki kadınlardan birisi ile bir pusula göndermiş.
Pusulada;
—Bu bayram bendeniz kulunuzu kurban etseniz…” diye yazılı imiş.
Fitnat Hanım pusulanın altına şu cümleyi karalayıp göndermiş;
—Teşekkür ederim. Bu bayram boynuzlu kurban almayacağım.158
57- ONA RAĞMEN
Bir toplantıda Ahmet Ateş’e sormuşlar;
—Üstadım! Her başarılı erkeğin arkasında ona destek olan bir kadın vardır. Büyük ilim adamı oluşunuzda eşinize çok şey borçlu olmalısınız herhalde. Kim bilir neler yaptı, ne gibi destek verdi de böyle ilim sahibi oldunuz? Onun desteği ile yükseldiniz herhalde!
Cevap;
—Ona rağmen azizim, ona rağmen!159
58- “DÜĞÜN EVİNDEN GELDİĞİNİ DE BİLİRİM”
Hoca, akşam eve geldiği zaman hanımını asık suratlı, somurtkan görünce;
—Hatun! Yine neyin var! Yüzünden düşen bin parça! Ben akşamlara kadar ekmek parası için çalışıp durdum. Yorgun argın eve gelen bir erkek böyle mi karşılanır?
Hanımı üzgün üzgün cevap vermiş;
—Ah, Efendi ah! Hele nereden geldiğimi bir bilsen böyle konuşmazsın!
—Söyle bakalım, neredeydin?
—Falan komşunun kardeşi ölmüş. Ona baş sağlığına gittim. Evlerindeki matemi bir görmeliydin! Cenaze evinden gelenin elbette yüzü gülmez!
Hoca basmış kahkahayı;
—Yahu Hanım! Ben senin düğün evinden geldiğini de bilirim” demiş.160
59- SIRA BANA GELİYOR
Büyük kız gelin oluyormuş. Ama bir kenara çekilen küçük kız da hıçkırıklarla ağlıyormuş. Küçük kıza;
—Gelin olup giden ablan. Sana ne oluyor da ağlıyorsun” diye sormuşlar.
Küçük kız;
—Ablam gelin oluyor sıra bana geliyor” demiş.
Dostları ilə paylaş: |