Seçme nükteler


- BURANIN ÇAYIRLARI DAHA SEMİZ



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə48/50
tarix28.07.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#61439
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   50

22- BURANIN ÇAYIRLARI DAHA SEMİZ


Bir şehirde açlıktan ağzı kokan iki züğürt genç, eşraftan sayılan bir zenginin köşkünün bahçesine dalmışlar. Köşkün giriş yolundaki çayırları dişlemeye başlamışlar. Aç tavuğun rüyasında darı görmesi misali, “köşk sahibi görür de bizi ya bir lokantaya gönderir veya bir kebap parası verir” diye hayal kuruyorlarmış. Köşkünden çıkıp avluya doğru yürüyen zengin zat bunları görünce bastonu ile hafifçe dokunmuş ve sormuş;

— Burada ne yapıyorsunuz?

Züğürt gençler;

—Beyim! Aç kaldık da, açlığı yatıştırmak için çayırları dişliyoruz.” demişler.

Adam;

—Hemen kalkın ve peşime takılın.” demiş.



Gençler içlerinden yemek parası ve harçlık alacaklarını düşünerek sevinçle ihtiyar zenginin peşine takılmışlar. Tam köşkün arka bahçesine kadar peşinde yürümüşler. Adam duraklamış ve gençlere dönerek yüksek sesle şöyle demiş;

—Ulan oğlum! Siz ne kadar salaksınız, Aklınızı mı kaybettiniz, sararmış sası çayırlar hiç dişlenir mi? Yenilir mi? Yiyecekseniz buranın çayırlarını yiyin. Buranın çayırları, çimenleri daha temiz, daha semiz.

Cimri zenginden zırnık koparamayan gençler avludan atlayıp yola revan olmuşlar.

23- SENİN TANSİYONUNU DA YERİZ


Bir zamanlar devrin Başbakanı Güneydoğu illerimizden birini ziyarete gitmiş. Onuruna verilen yemekte kırmızıbiberli ve acılı yemeklere bakan Başbakan;

—Ben biraz daha acısız, hafif yemekleri tercih ederim, tansiyonum var bunları yiyemem.” demiş.

Aynı zamanda bir aşiret reisi olan kentin Belediye Başkanı tansiyonu bir yemek çeşidi sanarak;

—Sayın başbakanım! Bunlar bizim yöremizin meşhur yemekleridir. Bunları yiyelim. Ondan sonra da sizin tansiyonunuzu yeriz.” diye teklifte bulununca; herkes gülüşmeye başlamış.

Daha sonra şehri gezen Başbakan tarihi bir yeri gezerken elektriklerin çok sönük yandığını görünce Belediye Başkanına sormuş;

—Sayın başkan! Elektrikleriniz çok sönük yanıyor. Kaç beygir gücünde acaba?

Başkan kendinden emin bir şekilde;

—Efendim! Bizim elektriklerimiz beygirle meygirle çalışmaz, cereyanla çalışır.” deyince herkes gülmekten kırılıp geçmiş.

Hikâye bu ya üst üste yapılan gafları düzeltmekte;

—Kusura bakmayın Sayın başbakanım! Başkan çok nüktedandır, espriyi çok sever! Yanlış anlamayın.” diye özür dileyen Vali Beye kalmış.



24- HER GÜN EŞEK BULUNMAZ Kİ!


Adamın biri, Yeni Camii avlusu önündeki köfteciden on paraya dört parça köfte ve bir parça ekmek alır. Birkaç gün sonra aynı köfteciden on paralık köfte isteyince, köfteci bu sefer iki köfteden fazla vermez, adam;

—Ay oğul! Geçenlerde on paraya dört köfte vermiştin! Bu gün niçin iki tane veriyorsun!” deyince kebapçı şu karşılığı vermiş;

—Her gün ölmüş eşeği nerden bulmalı189

25- KEÇİBOYNUZU


Nasrettin hocaya sormuşlar;

— Keçiboynuzunu sever misin?

Hoca;

—On gram bal için yüz gram odunu çiğneyemem.” demiş.



26- TİLKİYE TAVUK


Tilkiye “tavuk yer misin?” diye sormuşlar;

—Adamın gülmesini getiriyorsunuz.” demiş.



27- YEMEK NE ZAMAN YENİR?


Bir doktora;

—Ne vakit yemek yemelidir?” diye sormuşlar;

Doktor;

—Zenginler acıktığı vakit, Fukara bulduğu vakit” demiş.190


29- BİR OKKA ET VE KEDİ!


Nasrettin Hoca, sürekli bulgur pilavı ve tarhana çorbası yemekten usanmış, eve pirzolalık bir okka et getirmiş. Akrabaları ile eti pirzola yapıp afiyetle yiyen hanımı, yorgun argın eve gelen hocanın önüne yine tarhana çorbası ve bulgur aşını dayamış.

Nasrettin Hoca;

—Hanım! Pirzola yapasın diye et almıştım, bu ne haldir?” deyince.

Hanımı mahcup bir eda ile;

—Sorma hoca! Maalesef eti kedi yemiş.” cevabını verir.

Feraset sahibi hoca manzarayı çakmış olacak ki; Hemen köşede yatan kediyi kaptığı gibi tartmış ve tam bir okka geldiğini görmüş. Eşine dönerek;

—Hanım! Bak! Kedi tam tamıyla bir okka geliyor. Kedi bu ise, et nerede? Et bu ise, kedi nerede?” demiş.

30- KIRK GÜN GEÇERSE ALIŞIRSIN


Devamlı fakirlikten, parasızlıktan, kuru ekmekle soğana talim etmekten sıkılan delikanlı babasına dert yanmış;

—Babacığım! Hiç yüzümüz gülmeyecek mi? Bu fukaralıktan ne zaman kurtulacağız. Bıktım artık.

Babası tebessüm ederek;

—Oğlum kırk gün sabredersen, İnşallah. Bütün bu sıkıntılardan kurtulmuş olacağız.

Deli kanlı merakla ve heyecanla sorar;

— Babacığım! Merakta koydun beni! Kırk günün sonunda gökten altın mı yağacak, hazine mi bulacağız, mirasa mı konacağız!

Baba;

—Yok, evladım yok! Hiç birisi olmayacak Ancak kırk gün sabredersen alışırsın. Onu demek istiyorum.” demiş.



31- ÖMRÜ VEFA ETMEDİ!


Nasrettin Hoca pazardan semiz bakımlı bir merkep satın almış. Merkep semiz olmasına semiz ama günde sekiz kilo arpa yiyormuş. Nasrettin Hoca kendi kendine bir hesap yapmış;

—Ayda sekiz kilo arpaya on akçe ödeyeceğime merkebin yemini yedi kiloya indirip her ay bir akçelik tasarruf yapayım demiş.

Merkebin aynı yükü taşıdığını gücünde bir azalma olmadığını görmüş. Altı kiloya düşürmüş yine merkebin biraz zayıflamasına rağmen yük taşımaya devam ettiğini görmüş. Hoca merkebin yemini aydan aya beş, dört, üç, iki, bir derken iyice düşürmüş. Sonunda güçten düşen, dermansız kalan eşek nalları havaya dikmiş.

Eski dostları, o güçlü, merkebi göremeyince hocaya merakla onun ne olduğunu sormuşlar;

—Tam açlığa alışacaktı ama ömrü vefa etmedi.” demiş.191


32- ŞİFA NİYETİNE ÖLMEK


Adamın biri hastalanıp yatağa düşmüş. Yemek iştahı kesilmiş. Ancak onun çok sevdiği dolma sofraya konunca annesi;

— Canım evladım! Ne olur şu dolmayı şifa niyetine yiyiver.” demiş.

Arkasından eşi;

—“Şifa niyetine” deyip bir dolmada o ilave etmiş.

Peşinden oğlu, kızı da birer dolmayı zorla yedirmişler. Neticede adam fenalaşmış, sancıdan kıvrım kıvrım kıvranmaya başlamış.

Hemen doktoru çağırmışlar.

Doktor hastaya;

— Neyin var! Ne oluyorsun?” diye sorunca, hasta şu karşılığı vermiş;

— Şifa için yedim, şifa niyetine ölüyorum.192


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin