85- DOSTLAR ÜÇ ÇEŞİTTİR! Baki’ye sormuşlar;
—İnsanların dostlukları kaç çeşittir.
Cevap vermiş;
—Dostlukları bilmem; ama dostlar üç çeşittir;
Bir dost vardır; insan onu her gün arar,
Bir dost vardır; ilaç gibidir, gerektiğinde arar,
Bir dost vardır; hastalık gibidir, o seni arar.30
86- KEMAL PAŞAZADE’NİN KİBRİ
Yavuz Sultan Selim devrinin meşhur âlimi Kemal Paşazade’ye, ilmî şöhretinden dolayı bir ara kibir ve gurur ârız olmuş. Bu durumu hisseden ve ayıplayan bir öğrencisi, O’nu uyarmak için bir soru sormuş;
—Hocam! Bir sualim var; Allah’ın ilmine nispetle kulların ilmi ne kadardır?
—Be hey torlak molla! Bu söylediğin teşbih kabul etmez şeydir.
—Öyle de üstadım, farz ederek de mi ölçemeyiz?
Bunun üzerine Kemal Paşazade büyükçe bir kâğıda bir yuvarlak çizip içine de küçük mü küçük bir nokta koyarak;
—Bak a molla! Bu daire Allah’ın ilmi olsun, işte kulların bildiği de ancak şu noktacık kadar bile değildir.” demiş.
Öğrencisi fırsatı kaçırmadan hemen taşı gediğine koymuş.
—Hocam! Kerem buyurup şu noktacığın içinde siz de kendi ilminizi bize gösterseniz.
Kemal Paşazade o günden itibaren kibri, gururu bırakmış ve mütevazı bir âlim olarak yaşamış.31
87- HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ!
Hoca, bir yaz günü tarlada çalıştıktan sonra dinlenmek üzere, iri iri bal kabaklarının bulunduğu tarladaki büyük bir ceviz ağacının altına uzanır. Başını kaldırıp daldaki cevizlere bakar. Sonra da gözü yerdeki kabaklara takılır. Kendi kendine;
—Allah’ım işine karışmak gibi olmasın; Ama bu işte bir terslik var gibi! Kocaman ceviz ağacının dallarının ucunda küçücük cevizler, yerdeki sicim gibi ince saplarda kocaman kabaklar var” demeye kalmaz, daldan “taaaak” diye başına düşen ceviz canını acıtınca ellerini açıp şükretmeye başlar;
—Ey Yüce Allah’ım! Tövbeler olsun senin işine karıştığım için. Yarattığın hiçbir şeyin hikmetinden sual olunmaz. Sen her şeyi en iyi bilirsin. Eğer kafama, şu ufak ceviz yerine şu kocaman kabaklardan biri düşseydi, halim nice olurdu?32
88- TAZIYA VERİLEN MUSKA
İskoralı Hamdi Bey XIX. Yüzyılın ünlü hicivcilerindendir. Arada sırada şuna buna nefes ederek uydurma muskalar yazar ve üç-beş kuruş alarak yolunu bulurmuş.
Bir gün avcının biri, elinde bir sepet balık ile kendisine müracaat eder. Balıkları hediye verip, karşılığında tazının tavşan tutması için bir muska yazmasını ister. Hamdi Efendi ona göstermeden şu beyti yazıp muska gibi kıvırarak avcının eline tutuşturur. Muskada yazılı beyit şuymuş;
“Tamah ettim semeğe,33 muska yazdım köpeğe,
Ya tutsun tavşanları, ya dayansın köteğe”34
89- DOKSAN DOKUZA DA RAZIYIM
Nasrettin Hoca, bir gece rüyasında Allah’tan yüz akçe ister. Ancak avucuna doksan dokuz akçenin konulduğunu görür. Bununla yetinmeyip, tekrar yalvarır;
—Bari yüz akçe olsun. Doksan dokuzu veren yüzü de verir” diye istemeye devam eder.
Tam bu sırada gözlerini açar ve elinde avucunda beş para bile olmadığını görünce itiraz ettiğine pişman olur. Tekrar gözlerini kapatıp ellerini uzatır;
—Peki, doksan dokuz akçeye de razıyım” der.
90- RAMAZAN’IN KAÇI?
Hoca, Ramazan günlerini hesaplamak için, her gün çömleğe bir taş atar. Hoca’nın kızı muziplik olsun diye bir gün çömleğe bir avuç taş doldurur. Ramazan’ın yirmi beşinci günü Hocaya sorarlar;
—Bu gün Ramazan’ın kaçıdır?
Hoca;
—Biraz bekleyin. Şimdi eve gider öğrenirim” der.
Eve gidip çömleği boşatır ve sayar ki tam yüz yirmi beş taş çıkar. Hoca bunu halka söylersem alay konusu olur diye biraz azaltarak söylemeye karar verir;
—Ağalar bu gün Ramazan’ın kırk beşidir.
Alaşehirliler gülüşürler;
—Aman Hocam! Nasıl olur? Bir ay otuz gün değil mi?
—Uzatmayın! Ben size yine insaflı söyledim. Eğer çömlek hesabına bakacak olursak, bu gün Ramazan’ın yüz yirmi beşidir.35
91- NE ÇALIYORLAR?
Hoca, bir gece, çömezi İmat’la evine giderken, bir dükkânın önünde hırsızlara rastlar. Hırsızlar dükkânın kilidini törpüyle kesmeye uğraşmaktadırlar. Bunu gören Molla İmat, Hoca’ya sorar;
—Hocam! Bunlar ne yapıyorlar böyle?
—Kemençe çalıyorlar.
—Peki, niye sesi çıkmıyor?
—Bunun sesi yarın çıkar evlat! 36
92- HOCANA MI EŞEĞİN SÖZÜNE Mİ İNANIYORSUN?
Bir gün komşusu, bir yere gidip gelmek için Hoca’dan eşeğini ister. Hoca vermek istemediği için;
—Eşek ahırda yok. Olsaydı bir eşeğin sözü mü olur, verirdim” der.
Tam o sırada Hoca’nın ahırdaki eşeği uzun uzun anırmaya başlar. Adam;
—Hocam! Bu Nasıl iş? Eşek ahırda imiş de bana niçin yok diyorsun?” deyince, Hoca ona çıkışır;
—Bre Adam! Sen de ne saygısız insanmışsın. Koskoca saçlı sakallı, yaşlı başlı hocanın sözüne inanmıyorsun da ahırdaki eşeğe mi inanıyorsun? Yazıklar olsun sana!37
93- HAC NASIL İPTAL ETTİRİLİR?
İzmir, Konak’ta müftü iken, karşı apartmanda oturan modern bir hanımefendi müftülüğümüze geldi ve dedi ki;
—Müftü Bey! Ben müftülük lojmanlarının tam karşısında oturuyorum. Sizin apartmanda oturanlar hep karanlık kişiler. Dikkatli olun diye sizi uyarmak istedim.
—Nasıl olur?” dediğimde, kadın heyecanla anlatmaya başladı;
—Ben sürekli bunları izliyorum. Bunların hanımları evin içinde bile başlarını örtüyorlar!
—Hanımefendi! Bakınız sizin şu modern görüntünüze kimse karışmadığı gibi, onların da giyimlerine saygı duymak gerekir” dediğimde kadın biraz daha hiddetlenerek;
—Müftü Bey! Müftü Bey! Sadece bu değil dahası var. Belki siz farkında değilsiniz! Bunlar iz kaybettirmek için hep gece taşınırlar; Arabistan’a mı, Irak’a mı gidiyorlar belli değil! Hatta cenazelerini bile belirsiz yerlere veya yurt dışına kaçırmak için ambulansları apartmanın arkasında hazır bekliyor!” dedi.
Ben de gülerek;
—Hanımefendi! Siz bizim lojmanlarda kalanları kara listeye almışsınız galiba. Hâlbuki gündüzleri ev taşımak için şehir merkezine kamyonların girişi yasak olduğundan, akşam saat ondan sonra taşınıyorlar. Bunda kuşku duyacak ne var? Üstelik apartman arkasında bekleyen ambulans, bu lojmanda kalanların cenazelerini yurt dışına kaçırmak için değil; Yurt dışından gelen cenazeleri Türkiye’deki adreslerine ulaştırmak için bekleyen Türkiye Diyanet Vakfı ambulansıdır.
Ayrıca bu lojmanlarda kalanların tamamı Devlet memuru ve İzmir Müftülük personelidir. Endişelerinizin tamamı yersiz ve asılsızdır” dedim.
Din, Diyanet hakkında hiç mi hiç bilgisi olmayan zavallı kadın;
—Son olarak çok önemli bir şikâyetim ve talebim daha var! Bizim apartman yöneticisi de, sizin lojmanlarda kalanların işbirlikçisi! Çünkü onlarla selamlaşıyor! Gelip giderken bir birleriyle fiskos ediyorlar. Duyuşuma göre bizim apartman yöneticisi de hacı imiş! Onun haccının iptalini istiyorum” dedi. Yapılmış Haccın iptalini de ilk defa duydum!
—Gerçekten cehalet de kör taassuptur. Einstein’ın dediği gibi; İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır.” İçimden bu düşünceler geçerken hanımefendiye dönerek;
—Hanımefendi! Hanımefendi!
Hacılık, Hac farizasını yapanlara müftülüklerce verilen bir sertifika veya belge değildir. Hac Allah’la kul arasında bir ibadettir. Hiç kimse bir başkasının haccını iptal edemez. Aforoz eder gibi, hacılığı iptal etmek, dinimizde yoktur” dedim. Neticede O’na ‘Temel Dini Bilgiler’ adlı bir kitabı hediye ettim.
Şakayla da;
—Ama illaki, apartman yöneticisinin haccını iptal ettirmek istiyorsanız; bu işlere biz bakmıyoruz. Seni İl Müftümüze gönderelim” dedim. İl Müftümüz de biraz telkinde bulunsun istedim. Hemen İl Müftülüğümüzün adresini verdim.
Hac mevsimi olduğundan, kayıt sırası alabilmek için İl Müftülüğü önündeki uzunca sıra kuyruğunu gören kadın, kime sordu ise, onlar;
—Hac kaydı için sıra bekliyoruz” cevabını alır.
Aldığı cevaplar karşısında daha da şaşıran, sinirlenen kadın telaşla tekrar bana geldi;
—Kime sormuşsam, hepsi hac kaydı için beklediğini söyledi. Ben en kısa zamanda tekrar geleceğim ve apartman yöneticisinin haccını iptal ettirme konusunu bir de İl Müftüsü ile görüşeceğim” diyerek çıkıp gitti.
“Sizde iki sarhoşluk zuhur etmedikçe Allah katından gönderilen hak din üzerine devam edersiniz;
1- Cehalet sarhoşluğu
2- Nefsaniyet güderek birbirinize düşmeniz.”
(Hadis-i Şerif)
Dostları ilə paylaş: |