Seçme nükteler



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə15/50
tarix28.07.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#61439
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   50

111- ADIN NEDİR OĞUL?


Camiye giden yaşlı adam sokakta oynayan çocuklardan birine sormuş;

—Adın nedir oğlum?

Çocuk;

—Amca, Fatih demiş.



—Öyleyse haydi oku bakalım Fatiha’yı.

Çocuk bilemediği için susmuş.

Öbür çocuğa yönelmiş.

—Sen söyle bakalım adın nedir evladım?

Çocuk;

—Amca, Kadir demiş.



—Peki, sen Kadir Suresini okuyabilir misin?

Çocuktan çıt çıkmamış.

Diğer çocuğa adını sorar sormaz afacan çocuk cevabı yetiştirmiş;

—Amca! Benim adım Yasin ama arkadaşlar bana hep “Subhaneke” derler. İstersen onu baştan aşağı okuyuvereyim” demiş.



112- BİZ GÖTÜRÜYE TABİYİZ!


Diyanet Müfettişi Trabzon’da camileri denetliyormuş. Akşam namazından sonra cami imamından denetim defterini istemiş.

İlk defa camisinde müfettiş gören ve heyecanlanan yaşlı cami imamı denetim defterinin yerini bir türlü hatırlayamamış. Ancak pratik Karadenizli zekâsıyla hemen;

—Müfettiş Bey! Biz deftere tabi değiliz, hep götürü usulü çalışırız” deyince bu cevap Müfettişin çok hoşuna gitmiş ve imamı tebrik ederek başarılar dilemiş.

113- TİLKİNİN KUYRUĞU…


İki kafadar avcı bir kış günü bir göl kenarında avlanırken, yanlarından hızla bir tilki geçmiş.

Avcılardan biri;

—Tilkinin kuyruğu suya değdi” demiş.

Diğeri;


—Hayır değmedi” demiş.

“Tilkinin kuyruğu suya değdi değmedi” diye tartışırken kavgaya tutuşmuşlar. Birbirinin kaşını başını yarmışlar. Harpten çıkmış gibi yara bere içerisinde ayrılıp köylerinin yolunu tutmuşlar.

Yıllar sonra kasaba pazarında karşılaşınca selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra tekrar o malum tilki muhabbetine tutuşmuşlar.

Avcılardan biri diğerine;

—Sen o zaman inat etmiştin ama tilkinin kuyruğu suya değmişti” diye ısrar etmiş.

Diğer avcı arkadaşına;

—Dostum sen yanılıyorsun adım gibi hatırlıyorum o gün tilkinin kuyruğu suya değmemişti” karşılığını verince öfkeleri kabaran iki avcı yeniden birbirlerine girmişler.

Maalesef zamanımızda incir çekirdeğini doldurmaz küçük ve önemsiz meselelerden kaynaklanan ihtilafları büyüterek tartışmaya ve kavgaya dönüştürebiliyorlar.


Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun.”

(Hadis-i Şerif)

114- KESRETÜ’L KELAM HASTALIĞI


Baba okula giden oğlunu öğretmenine sormuş;

—Hocam! Bizim oğlanın dersi, ahlakı ve gidişatı nasıl? Örnek bir evlat olarak yetişmesini istiyorum. Allah aşkına ne kusuru varsa söyleyin.

Öğretmen;

—Oğlunun dersi iyi olmasına iyi de, tedavi edilmesi gereken “kesretü’l-kelam (çok konuşma) hastalığı” var. Sormadan cevap veriyor. Ağzı açılınca israf derecesinde konuşuyor;

—Baban nasıl diye soruyorum, O hemen annem de iyi cevabını veriyor. Anlayacağın, her konunun üzerine damdan düşer gibi atlıyor” cevabını verir.
Mecliste arif ol kelamı dinle,

El iki söylerse sen birin söyle,

Elinden gelirse sen iyilik eyle,

Darılıp da başa kakıcı olma.

(Karacaoğlan)

115- MOLLA’NIN KUR’AN OKUDUĞU GİBİ


Şam’a dini tahsil yapmaya giden öğrenci yıllarca Kur’an’ı Kerim ve dini bilgiler dersleri almış. Artık ‘hoca oldum’ diyerek Türkiye’ye geri dönmüş. İmamlık yapacak köy ararken yol üzerinde bir Yörük çadırına uğramış. Oba reisi ile sohbetten sonra, sofraya oturmuşlar. Yemek bitince hoca bir aşr okumuş. O esnada oba reisinin hanımı kahve yaparken, küçük çocuğu içini çekerek ve hıçkırıkla kesik kesik ağlamağa başlamış. Annesi bir türlü komşu çocuğundan dayak yiyen çocuğun öfkesini yatıştıramamış. Ona;

—Evladım, sus! Ayıp oluyor, bak misafirimiz var” dediyse de çocuk susmak nedir bilmiyormuş. İyice canı sıkılan kadın, gayr-ı ihtiyari;

—Sus be çocuk sus! Ne kesik kesik ağlayıp duruyorsun? Mollanın Kur’an’ı örseleyip araya verdiği gibi ağıtı araya verme. Ağlayacaksan doğru dürüst ağla” deyivermiş. Bunu işiten molla, makam usul öğrenmeden okuduğu Kur’an’ın kulağa hoş gelmediğini anlamış ve tekrar Şam’ın yolunu tutmuş.

116- KALBİN ANAHTARI SEVGİDİR


Tatlı dilli bir kişinin elinden acılı sirke suyu içmek, asık suratlı bir kimsenin elinden bal şerbeti içmekten daha tatlıdır.47

(SADİ)

Güzel söz sadakadır’



(Hadis-i Şerif)

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’



(Atasözü)

117- ÖZEL ARABAN VAR MI?


Merhum Necip Fazıl’a sormuşlar:

—Üstat! Özel araban var mı?”

Tabutu kastederek demiş ki;

—Var ama ben ona son yolculuğuma çıkarken bineceğim”


“Bindirirler cansız ata, Ne kavim var, ne kardeş,

İndirirler zulmete, Ne eşim var, ne yoldaş,

Ne ana var, ne ata, Mezarına bir çift taş,

Örtüp pinhan ederler. Diker nişan ederler.

(Yunus Emre)

118- ÖLÜNÜN ÇENESİ


Arif Nihat Asya’ya;

—Ölülerin çenesini niçin bağlarlar?” diye sormuşlar.

Cevap vermiş;

—Burada gördüklerini orada söylemesinler diye.”




119- GÖZ DE YÜZ DE KALMADI!


Şair Seyrâni bir gün arkadaşını ziyaret eder, hal hatır sorar. Arkadaşı;

—Ne bileyim, bende dünyayı görecek göz kalmadı!” der. Arkadaşının gözlerini kaybettiğini gören Seyrâni onu teselli ederken;

—Üzülme dostum! Dünyada da artık bakacak yüz kalmadı.” Cevabını verir.


120- GAZNELİ MAHMUT VE VEZİRİN OĞLU


Gazneli Mahmut’un bir veziri, vezirinin de Muhammet adında sevimli bir çocuğu varmış. Sarayın bahçesinde oynayan Muhammet’i çok seven Sultan o’nu, her defasında ismiyle çağırır ve şakalaşırmış.

Sultan tarafından çok sevildiğinin farkında olan çocuk, bir gün Sultanın kendisini “Vezirin oğlu” diye çağırmasına çok üzülmüş. Hemen durumu babasına anlatmış;

—Babacığım! Bu gün Sultanımız beni yanına çağırırken ismimi söylemedi. “Vezirin oğlu gel buraya!” diye seslendi. Acaba onu üzecek bir kusur mu işledim diye düşünüyor ve üzülüyorum.”

Sultanın eşref saatini yakalamak için fırsat kollayan Vezir, uygun bir anında Gazneli Mahmut’a;

—Sultanım! Oğlum acaba ’efendimizi kıracak bir kusur mu işledim’ diye çok üzülüyor. “Sultanım bana niçin ismimi bile söylemeden ‘Vezirin oğlu’ diye hitap etti” diye üzülerek ağlıyor ve sebebini merak ediyor.

Çok duygulanan ve gözleri buğulanan Sultan;

—Hayır hayır! Sevimli yavrucak beni üzecek hiçbir hata yapmadı. Ben onu her defasında yanıma çağırdığımda, Peygamber-i Zîşân’ımın adını taşıyor diye abdestli olmaya dikkat ederdim. Ancak o defa abdestim olmadığından O’nun ismini abdestsiz ağzıma almaktan hayâ ettiğim için ‘Vezirin oğlu’ diye çağırdım. Yoksa ona hiçbir kırgınlığım ve kızgınlığım yok” demiş.

“Canım kurban olsun senin yoluna,

Adı güzel, kendi güzel Muhammed”

(Yunus EMRE)
“Muhammet’ten muhabbet oldu hâsıl,

Muhammet’siz muhabbetten ne hâsıl.”


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin