21- DELİLERİ SAY
Harun Reşit, Behlül Dâne’ye bir gün;
—Bize bu şehrin delilerini sayıversen, olmaz mı?” der.
Behlül Dane;
—Delilerin haddi hududu yok, onları sayıp bitirmek imkânsız. Ancak bu şehrin birkaç akıllısı ve gözü sulusu var; İsterseniz onları sayıvereyim” cevabını verir.80
22- UMMANI GÖRDÜM
Bir bedevi zamanın Mısır sultanını ziyarete gitmiş. Kendince sahrada en değerli içecek sayılan bir testi suyu hediye olarak götürmüş. Sultan bedeviyi çok iyi karşılamış ve hediyesi için teşekkür etmiş. Ancak O’nu uğurlarken Nil nehri boyunca götürülmesini istemiş. Nil’i görünce Allah’ a şükreden bedevi;
—“Sultanım artık katrenin81 esiri olmam, ummanı buldum” demiş.
23- HANGİMİZ DAHA GÜZELİZ?
Kargaya yavruları sormuş;
—“Anne hangimiz daha güzeliz?” Karga yavrularına bakmış, bakmış, birbirinden yüzü kara yavrularına;
—“Yavrularım! Hanginize güzel desem ki, hepiniz birbirinizden güzelsiniz” demiş.’
24- BÜYÜKLERİN TENSİBİ LİYAKAT SAYILIR
Sultan hanımının ellerinde belirli zamanlarda yenileyen yaralar oluşur. Doktorlar bir türlü çare bulamazlar. Neticede dağlardan topladığı çiçeklerden ve otlardan ilaç yapan bir köy imamı sultan hanımın yaralarını iyileştirir, derdine merhem olur.
Bir gün hocayı huzuruna davet eden padişah O’na teşekkür eder ve bir isteği olup olmadığını sorar.
Hoca Efendi;
—“Sultanım, ben huzurunuza bir ücret veya istek için gelmedim. Ancak siz, mademki ısrarla sordunuz, o halde ihtiyaç varsa sadrazam olmak isterim” der.
Padişah;
—“Oğlum! Allah razı olsun. Yaptığın merhem derde deva oldu. Sultan Hanım’ın yüzünü güldürdün. Ancak sen bir köy imamısın. Sadrazam olacak kadar ilmin, liyakatin ve hünerin var mı?” diye sorar.
Hoca Efendi;
—“Büyüklerimizin tensibi liyakat sayılır efendim” der.
“Terfi’i rutep82 ilm-u kemalatla olmaz,
Ya seveceksin, ya sevileceksin
Ya da terk edip gideceksin”
Derler ki;
“Yükselmenin üç “Z”li yolu;
Zerafet, Ziyaret ve Ziyafettir.
Ama ararsan aslolan zoru;
Sadakat, Ehliyet ve Liyakattır.”
“Muhakkak Allah(c.c) emaneti ehline vermenizi emreder”83
25- FATİH’İN AÇIKGÖZ KARDEŞİ
Fatih bir gün saraydan çıkıp atına bineceği esnada bir kalender derviş sadaka ister. Fatih çıkartır bir altın verir. Derviş;
—Padişahım! Ben senin kardeşin olayım da bir altın veresin. Bu insafa sığar mı?” der.
Fatih;
—Nereden benim kardeşim oluyorsun?” diye sorar.
Kalender derviş;
—Hepimiz Hz. Âdem’in evladı değil miyiz?” deyince, Padişah şu cevabı verir;
—Hele şu altınları al da çabuk git. Eğer diğer kardeşlerimiz duyacak olurlarsa hissene bu kadar da düşmez.84
26- HACCAC VE BEDEVİ
Haccac-ı Zalim, Abdullah bin Zübeyir hazretlerini şehit ettikten sonra kılık kıyafet değiştirerek, halkın tepkisini ölçmek için Medine-i Münevvere’ye gider. Şehir kapısından içeri girerken bir bedeviye rastlar ve sorar;
-
Ya şeyh! Medine’de ne var ne yok?
-
Ne olacak Abdullah bin Zübeyir’i şehit ettiler.
-
Kim etti?
-
Haccac denilen o Allah’ın belası zalim herif.
-
Ya Şeyh! Sen Haccac’ı görsen tanır mısın?
-
Yok
Haccac yüzünü açar;
-
İşte Haccac benim
-
Ya Ahi (Kardeş)! Sen de beni bilir misin?
-
Yok.
-
Beni Amr kabilesinden bir divaneyim ki ne söylediğimi, ne yaptığımı bilmez, böyle gezer dururum.
Haccac ihtiyarın bu tedarikine kahkahalarla güler ve onu affeder.85
27- DOSTLAR NE ZAMAN BELLİ OLUR?
Parlak bir mevkide bulunan devlet adamlarından birine;
—Dostlarınız kimlerdir?” diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş;
—Şimdi bilemem, zira ikbaldeyim.86 Sizin dost dedikleriniz icbar, zorluk ve ihtiyaç zamanında belli olur.
“Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı,
Dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı” (Laedri)
28- KENDİSİ NEREDEN GİRECEK?
Cahil bir muallim dershanesinin kapısına “buradan cahillerin girmesi yasaktır” diye bir levha asmış. Muallimin durumunu bilenlerden birisi;
—Acaba kendisi nereden girecek?” demiş.87
29- CENNETTEN KOVULAN İYİ OLUR MU?
Mektepte dayak yiyen çocuk, hocasını babasına şikâyet etmiş. Babası;
-
Oğlum dayak Cennetten çıkmıştır” deyince akıllı çocuk şu cevabı vermiş;
-
İyi bir şey olsaydı, Cennetten çıkar mıydı?88
30- OĞLUNUN DÖVEN İHTİYAR
İhtiyar bir adam oğluna dayak atıyordu. Çocuk;
—Babacığım! Günahsızım! Beni dövme çünkü başkaları beni incitseler hemen sana gelir sana ağlarım! Beni sen incitirsen ben kime giderim.” dedi.89
31- DEVE YAVRUSU İLE ANNESİ
Bir deve yavrusu annesine;
—Anneciğim! Artık yürüdüğün yeter, biraz da yat, dinlen” dedi.
Annesi şu cevabı verdi;
—Ah yavrucuğum güzel söylersin de, yularım elimde olsaydı! Kimse beni katarda yük çekerken görmezdi.90
32- ÇIKAR AĞZINDAN BAKLAYI!
Derviş Mehmet adında çok küfürbaz bir adam varmış. Şeyhi ona ne kadar nasihat ettiyse de onu bu kötü hareketinden vazgeçirememiş. Sonunda bir bakla tanesini nefes ederek;
—Al bunu dilinin altına koy dursun. Küfür etmezsin demiş.
Derviş Mehmet, ağzına baklayı almış ve ağzında durdukça küfür etmezmiş. Bir yağmurlu havada şeyhi ile birlikte sefere çıkmışlar. Yol boyunca ilerlerken, bir konağın penceresine açan kız çocuğu;
—Şeyh efendi biraz durur musunuz?” demiş.
Belki bir sual sorulacak, belki bir hastaya dua istenecek diye epey bir zaman beklemişlerse de ses seda çıkmamış. Şeyh efendi derviş Mehmet’e;
—Kapıyı çal da sor bakalım ne istiyorlar” demiş.
Bu esnada yine pencereden başını uzatan kız;
—Rica ederim biraz daha durunuz” der.
Artık yağmurun altında sırılsıklam ıslanırlar. Tam gitmeye niyet ettikleri esnada kız yine uzanıp;
—Artık işiniz kalmadı size de zahmet ettik beklettik, yolunuza devam edebilirsiniz’’ der.
Şeyh yağmurun altında bu kadar bekletilmelerinin sebebini sorunca, kız;
—Efendim tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyoruz. Komşumuz Pembe Hanım, tavuk kuluçkaya yatırılırken, cübbeli sarıklı birine bakılırsa, piliçler tepeli, horozlar kelli felli olur dedi, sizi onun için beklettik” cevabını verince; Şeyh, derviş Mehmet’e şöyle seslenir;
—Derviş Mehmet! Çıkar ağzından baklayı. Taşı gediğine koymanın zamanı geldi.91
Dostları ilə paylaş: |