Seçme nükteler

52- HAYVAN DİYORSAM!

Otobüste bir Ermeni kadını, kendisine abanan erkeğe “hayvan” demiş. Ama adam yinede terbiyesizliğine devam etmiş. Bu defa kadın;

—Hayvan diyorsam bülbül demiyorum. Eşek!” diye bağırarak adamı haşlamış.¹¹⁹

53- NE ÇEKTİYSEM İKİ İSMET’TEN ÇEKTİM!

Hayatı hep çile ve mücadele ile geçen Osman Yüksel Serdengeçti. Serdengeçti dergisindeki cesur yazılarından dolayı defalarca mahkûm olur. Özel hayatında ise eşi İsmet hanımdan olan tek evladı Salim’i kaybedince çocuksuz kalır. Bir daha çocukları olmaz. Bu çileli hayatını bir espri ile anlatan Serdengeçti;

—“Hayatım boyunca ne çekti isem iki İsmet’ten çektim.

Biri (rahmetli İnönü’yü kast ederek) hürriyetimi elimden aldı, hayatımı söndürdü.

Diğeri ise (hanımı İsmet hanımefendiyi kastederek) zürriyetimi söndürdü” demiş.

54- SOLA BAKAMAZ OLDUM

Yakalandığı Parkinson hastalığı etkisiyle sol tarafı sürekli titreyen, soluna dönemeyen Serdengeçti;

—Sola olan hıncım, kızgınlığım o kadar fazla ki, Allah soluma hiç bakınmaz etti! Artık sol yanımı iptal etti.” esprisinde bulunur.¹²⁰

55- SAĞ MISIN SOL MUSUN?

Serdengeçti’ye takılmaktan zevk alan bir arkadaşı onun damarına basar;

—Sen sağ mısın yoksa sol mu?

—Yaşadıkça sağım” cevabını verir.

56- SEVİYESİZİN SEVİYESİNE İNİLMEZ

Neyzen Tevfik’in bir gün ensesine sarhoşun biri bir tokat atmış. Neyzen Tevfik hiçbir karşılık vermemiş. Dostları Neyzen’e sitemli bir şekilde takılmışlar;

—Tokat’ı yediğinle kaldın. Ne sesin çıktı, ne de her hangi bir karşılık verdin?”

Neyzen gülmüş;

—Ne yapalım yani? Sana bir eşek çifte atsa, sen ne yapardın?

57- SAYGIDAN DEĞİL KİRLENMEMEK İÇİN

Bir mecliste ikinci dünya savaşının fırsatçı, kaçakçı, kirli para sahibi zenginlerinden bahsedilirken, birisi için şöyle denilmiş;

—Adam öyle servet topladı, öyle zengin oldu ki demeyin gitsin. Nereye adım atsa, insanlar derhal kenara çekiliyor.

Aynı mecliste bulunan Neyzen Tevfik bu değerlendirmelere şöyle katılmış;

—İnsanların derhal kenara çekilmesi kirlenmemek içindir.

58- KOLTUĞUNA YAPIŞTIĞIN GİBİ

Serdengeçti, üzerinde İnönü resmi bulunan pulları aynı adla yayın yapan dergisinin abone bantlarına yapıştırırken, pulların yapışmadığını görüp haykırmış;

—Koltuğuna yapıştığın gibi yapışsana.”

59- SIRATI BU OTOMOBİLLE Mİ GEÇECEKSİN?

Akseki’nin birçok zahiri din âlimi yetiştirdiğini ama evliyadan mahrum olduğunu söyleyen Serdengeçti, yakın akrabası Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi AKSEKİ’ye makam otomobili tahsis edildiğini duyunca lafı yapıştırmış;

—Sıratı bu otomobille mi geçeceksin?

60- LUZUMU YOK MEBUS OLDUM!

Adamın birisinin kafası bozulmuş. O memlekette de kafa tamir edilirmiş. Götürmüş kafasını tamirciye. Tamirci kafayı düzeltmiş. Ama sahibi bir türlü gelip almamış. Günler geçmiş nihayet bir yerde rastlamış. Söze girerek;

—Beyefendi kafanız tamir edildi. Lütfen dükkâna gelip de alın.

Ötekisi hiç oralı olmayarak;

—Ben mebus oldum. Artık kafaya lüzum yok.” demiş.¹²¹

61- MISIR VE PÜSKÜL

General Necip’in Mısır’da yaptığı inkılâplardan bahsediliyordu. Nihayet ‘fes’i feshetmiş ve püskülü de kaldırmış denildi.

Serdengeçti;

—Yahu nasıl olur? Mısır denince insanın aklına püskül gelir, püskülsüz Mısır olur mu?
Mizah; içerisine anlam yüklenirse mizahtır.

‘’Söz; efradını câmi, ağyârını mânî olmalıdır.’’ Yani gerekli olan her şeyi içine almalı, ilgisi olmayan şeyleri de dışarıda bırakmalıdır.

62- İÇİNİZDEN BİR SALAK

Profesör üniversitede 150 öğrencisini imtihan eder ve not verir. Herkes 30, 40 alır. Tek kâğıda ise zor şer 50 puan verir. İmtihan kâğıtlarında hatalarını görsünler diye öğrencilere dağıtır. Sonra derki;

—Hiç birinizin çalışmasını ve imtihan notunu beğenmedim. Hepiniz çok zayıf not aldınız. Ancak içinizden zoraki 50 puan alan birisi var. Ancak o salak da ismini yazmayı unutmuş.” diyerek elindeki isimsiz kâğıdı gösterir.

Meğer isimsiz kâğıt kendi cevap anahtarıymış, onu okuyup not vermiş.

63- TARAFTARLARIN KİM?

Napolyon Bonapart’a karşı ayaklanmaya girişen, General Malet’e mahkeme başkanı sormuş;

—Taraftarlarınız kimlerdir?

Generalin cevabı çok ilginç olmuş;

—Başarsaydım en başta siz!

64- İLİM VE HÜNER EHLİNE VERİYOR MUYUZ?

İstanbul Üniversitesinin bir salonunda gençler gazete okuyorlarmış. O sırada Edebiyat Fakültesi profesörlerinden Ferit Kam gençlere;

—Ne okuyorsunuz?” diye sorunca;

—Süleyman Nazif’e belediye mezar taşı yaptıracakmış” demişler.

Bu haber üzerine Ferit Kam’ın dilinden şu kıta dökülüvermiş;

‘’Sağlığında nice ehli hünerin,

Bir tutam tuz bile koymazlar aşına.

Önce açlıktan öldürürler,

Sonra türbe dikerler başına.’’

65- ÜÇ ÖĞÜT

Birisi hile ile bir kuşu tuzağına düşürdü. Kuş ona dedi ki;

—Ey ulu kişi! Sen nice davarlar, develer kurban edip yedin. Dünyada bunlarla doymadın da benim gibi küçük bir kuşla mı doyacaksın? Beni bırak da sana birkaç öğüt vereyim. Birinci öğüdümü elindeyken, ikincisini dama konunca, üçüncüsünü de ağaca konunca vereceğim,

Birinci öğüdüm şu;

—Olmayacak söze kim söylerse söylesin inanma!

Bu öğüdü alan zat kuşu serbest bırakır. Kuş dama konar ikinci öğüdünü verir;

—Geçmiş gitmiş şeye gam yeme. Fırsatı kaçırınca ardından üzülme! Vücudumda on dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. Fırsatı kaçırdın.

Ulu zat üzülüp hayıflanmaya başlayınca kuş;

—Geçmişe gam etme dedim, neden üzülüyorsun? Kaçan fırsattan dolayı üzülme, olmayacak şeye inanma dedim. Ben kendim üç dirhem gelmem, on dirhemlik inciyi karnımda nasıl taşırım?

Adam;

—Neyse onlar geçti, üçüncü öğüdünü söyle” deyince, kuş;

—Allah için iki öğüdümü tuttun mu ki üçüncüsünü söyleyeyim” cevabını verir.¹²²