Seçme nükteler

26- CEMAAT NE BİLSİN!

Adamın birisinin huysuz mu huysuz bir karısı varmış. Bir gün kadın vefat edince, cenaze namazını kıldıran imam sormuş;

— Ey cemaat! Şu hatunu nasıl bilirdiniz?

Adam dayanamamış ve imama şöyle demiş;

— Be adam! Cemaat ne bilsin, bir de bana sorsana!

27- SERT OLSA NE OLACAK?

Bedestenli Mehmet Ağa adında zavallı bir adam, karısı Havva hanımın esiri imiş. Hiç bir gün aralarında maşa muhabbeti eksik olmazmış!

Bir gün Mehmet Ağa, hanesinde karısı ile kavgaya tutuşur. Bir kaç maşa yer yemez hemen çubuğunu, tütün kesesini kaptığı gibi kahveye koşar, merhabalaştıktan sonra, bunlardan biri,

—Hava bu gün sert” deyince, Mehmet Ağa, havayı Havva anlayarak şöyle der;

—Canım! Sert olup da daha ne yapacak, vurduğu iki maşa değil mi?” der.¹⁴³

28- HİÇ AĞZIMI AÇMAYAYIM MI?

Ahmak bir adam, karısıyla otururken der ki;

—Hanım, şu bizim komşu, Hoca Abdullah Efendi’nin adı neydi?

—A Efendi çıldırdın mı? Abdullah Efendi diyorsun, hem de adı nedir diye soruyorsun!

—Şey, sanatı nedir? diyecektim, adı demişim.

—Hoca dedikten sonra işini, sanatını sormak gerekir mi?

—Canım muradım hangi mahallede oturduğunu sormaktı, yanıldım.

— Bir adam komşusu iken, hangi mahallede oturuyor der mi?

—Offf! Seninle de lakırdı olmaz ki hiç ağzımı açmayayım mı?

29- DAVUL NE ZAMAN ÇALINIR?

Baba ile oğul konuşuyorlar;

—Baba bana davul al!

—Oğlum, başka bir oyuncak iste, davul alırsan sonra beni çalışırken rahatsız edersin.

—Yok, baba! Sen çalışırken çalmam, uyurken çalarım.

30- NE ZAMAN RAHMAN’A UYDUN?

Bir baba yaramazlıklarından bıktığı oğluna kızar ve onu dövmeye kalkışır;

—Seni gidi külhani seni, nedir bu yaptıkların?

—Aman baba! Bir daha yapmam, nasılsa şeytana uydum.

—Çapkın oğlum! Daha senin hiç Rahman’a uyduğunu görmedim ki.

31- ŞU DÜĞÜNÜ DE YAPIP ÖYLE GİTSEYDİM!

Kadınların nişan ve düğün merasimlerini çok sevdiklerini, çoğu zaman düğün kovaladıklarını ifade etmek için anlatılır;

Güya! Bir kadın vefat etmiş, yakınları onu teneşir tahtasına yatırmışlar ve yıkayıp cenazesini kaldırmaya hazırlanıyorlarmış. O esnada mahalleden bir düğün davulunun sesi duyulmuş. Kadın hemen teneşir tahtasından doğruluvermiş! Etrafındakiler şaşkın şaşkın bakarken onlara dönerek;

—Dostlarım! Beni kabristana nasıl olsa götüreceksiniz. Bari şu düğün davulunun sesini dinlesem, beni heyecanlandıran, iştahımı kabartan şu düğünü de yapsam da öyle götürseydiniz” demiş.

32- GÖNÜL KİMİ SEVERSE

Havai gençler toplanarak aralarında “Falan güzel, yok falan daha güzel” diye tartışırken, orada bunları sadece dinleyen güngörmüş bir adama sorarlar;

—Sen ne dersin!

Şu cevabı verir;

—Gönül kimi severse güzel odur.” ¹⁴⁴

33- EVLİLİK HALLERİNE GÖRE KADINLAR

Bir zarif, evlilik hallerine göre kadınları şöyle tarif eder;

1-Kocaya varan kadın; Gönderildiği kişiye ulaşan bir mektup gibidir.

2-Hiç kocaya varmamış kız; Yazılmış, fakat gönderileceği kişiye ulaşmamış bir mektup gibidir.

3-Hiç kocaya varmadan ihtiyarlamış kadın; Yazılmış ama postanede unutulup kalmış mektup gibidir.¹⁴⁵

34- MEKKE KADISINDAN İYİ Mİ BİLİRSİN?

Adam yaşlı dul anasını sırtına almış Kâbe’yi tavaf yaptırırken gözü Mekke kadısına takılmış. Yaklaşınca;

—Hocam! İhtiyar anamı sırtıma aldım. Ona hac yaptırıyorum. Hakkını ödeyebildim mi?” diye sormuş.

Kadı;

—Hayır! Anneni münasip bir kocayla evlendirmedikçe hakkını tam ödeyemezsin.

Delikanlı;

—Sırtıma alıp tavafı zor yaptırıyorum, kocaya nasıl varsın” diye mazeret beyan etmiş.

Konuşmaları dinleyen yaşlı kadın, ikaz için oğlunun başına vurarak;

—Sus oğlum sus! Saygısızlık yapma! Sen Mekke Kadı’sından daha iyi mi bilirsin?” demiş.

35- NASIL BİR KADINLA EVLENEYİM?

Evlenmek isteyen birisi bir büyüğü ile istişare yaparak;

—Nasıl bir kadınla evlensem daha isabetli olur?” diye akıl danışır.

O da şu cevabı verir;

—Oğul bilmiş olasın ki kadınlar üç kısımdır;

1-Biri vardır ki ileyhine yani lehinedir.

2-Bir diğeri ise aleyhinedir.

3-Üçüncüsü ise ne tam lehine ne tam aleyhinedir. Faydalı veya zararlı olması sana bağlıdır.

—Lehine olan; Bakire genç kızdır. Her şeyi sende görür, sana bağlanır ve sever. İlk göz ağrısı sen olursun. Neticede her ikiniz de mutluluğu yakalamış olursunuz. Onun için evvel emirde bakire kızla evlenmeni tavsiye ederim.

—Aleyhine olar kadın; Çocuklu dul kadındır. Seninle yaşar, kazancından istifade eder. Çocuğunu büyütür. Fakat eski kocasının yasını tutar. Nasrettin Hoca’nın “Eşimle aramıza rahmetli girdi” diyerek boşanmak istediği gibi, eski kocası vefat etmiş olsa bile aranıza girer.

—Ya faydalı, ya da zararlı olan kadın ise; Çocuğu olmayan dul kadındır. Onu mutlu edersen, her şeyi ile sana bağlanır. Sana evliliğin ikinci baharını yaşatır. Neticede faydalı olur. Şayet onu memnun ve mesut edemezsen; sonradan yapılan yama gibi olur. Hatta ilk göz ağrısını, ilk mürüvvetini unutamaz.

36- ANAN KOCA GÜNÜ MÜ GÖRDÜ?

Dokuz koca alan kadının, son kocası da ölmüş! Kadın sürekli son kocasından olan oğluna dert yanıyormuş;

—Anan bu yalan dünyada koca günü mü gördü? Evlenip safa mı sürdü?

Oğlu söze karışıp;

—Ana devamlı yakınıp duruyorsun! Yoksa rahmetlik babamdan mı şikâyetçisin? Yıllarca eza cefa çekmiş gibi dert yanmayın sebebi nedir? diye sormuş.

Kadın derin derin içini çekerek;

—Ah oğlum ah! Sen nereden bileceksin, anan doğru dürüst koca mı gördü?

“Ali, Veli, Yareli,

Üçü de ondan ileri,

Recep ile Şaban,

Bir de rahmetlik baban!” demiş.

37- KIZIN GÖNLÜ BENDE

Köylü delikanlı komşu kızına sevdalanmış. Gözü ondan başkasını görmez olmuş. Önüne gelene “Komşu kızını seviyorum” dermiş. Ama kızın da, kız tarafının da hiç haberi yokmuş. Delikanlının bu tek taraflı kara sevdasını sezenler o’na sormuşlar;

— Onu çok seviyorum diyorsun, peki kızın haberi var mı?

Delikanlı saf saf;

—Hiç ona bildirir miyim ki” demiş.

Komşu kızının sana sevdalı olduğunu nerden anladın diye soranlara delikanlı;

—Kızın bana gönlü yok da, sürüye giderken inekleri bana niye yan yan bakıyor ya?” diye cevap vermiş.

“Sevda akla girince; akıl seyahate çıkar.”

“Sevda geçici körlüktür.” (Atasözleri)