Şimdi bu barış anlaşmasının bazı maddelerini okuyup anlaşmanın durumunu görelim. Tarihçiler anlaşmanın maddelerini şöyle kaydetmişlerdir:
1- "Hükümet, Allah'ın Kitabı, Resulullah'ın (s.a.a) sünneti ve Hulefa-i Raşidin'in gidişatına uyması şartıyla Muaviye'ye bırakılacak."35
-Burada şu noktaya da değinmem gerekir ki,- Emiulmüminin Ali'nin (a.s) şöyle bir mantığı var: Hilafet benim hakkım olduğu halde ben kendim veya başka birinin halife olması için kıyam etmem; bu halkın vazifesidir; ben ancak hilafet kürsüsünde oturan kişi işleri mecrasından çıkaracak olursa kıyam ederim. Nehcu'l - Belağa'da şöyle buyuruyor: Hakkım elimden alınarak zulüm sadece bana yapıldığı ve bunun dışında diğer işler kendi mecrasında olduğu müddetçe ben teslimim; ben ancak Müslümanların işleri mecrasından dışarı çıktığı zaman kıyam ederim.36
Anlaşmanın bu maddesi böyledir ve gerçekte İmam Hasan (a.s) şöyle anlaşma yapmaktadır: Zulüm sadece benim şahsıma yapılıp benim hakkım gasbediliyorsa ve o gaasıp Müslümanların işlerini doğru mecrasında idare etmeği taahhüt ediyorsa, bu durumda ben kenara çekilmeye hazırım.
2- "Muaviye'den sonra hükümet İmam Hasan'a geçecek. Onun başına bir bele gelecek olursa İmam Hüseyin'e (a.s) geçecek." Bu cümlenin anlamı şudur: Bu barış anlaşmasının geçici bir süresi vardır. İmam Hasan (a.s), "Al, hilafet senin olsun; biz kenara çekiliyoruz. İstediğin kadar istediğin işi yapabilirsin" buyurmamıştır. Hayır, "Muaviye hayatta oluğu müddetçe", bu barış anlaşması Muaviye hayatta olduğu süre için geçerlidir; Muaviye'den sonrası için bir geçerliliği yoktur. O halde Muaviye kendisinden sonrası için komplo hazırlayamaz: "Muaviye bir kimseyi kendine halife seçemez."
3- Muaviye Şam'da Emirulmüminin Ali'ye (a.s) lanet etmeyi yaygınlaştırmıştı. Bu çirkin hareketin durdurulması anlaşma maddelerinden biri olarak yazıldı: "Muaviye Emirulmüminin Ali'ye küfretmeyi ve namazlarda ona lanet etmeyi bırakmalı, Ali'yi iyi bir şekilde anmalıdır." Muaviye bunu da taahhüt edip imzaladı. Bunlar Ali'ye karşı propaganda yapıp diyorlardı ki, Ali -neuzubillah- İslam dininden çıktığı için ona lanet ediyoruz diyorlardı. Bu maddeyi imzalayan bir kişiye en azından şu kadar hüccet tamamlanmıştır: Sen Ali'yi gerçekten lanete layık bir kişi biliyorsan, o halde neden onu ancak iyi bir şekilde anmayı taahhüt ediyorsun. Fakat eğer Ali lanete layık değilse ve taahhüt ettiğin şey doğruysa, o halde neden böyle davranıyorsun?! Muaviye daha sonra bunu da çiğnedi ve bu çirkin hareket doksan yıl devam etti.
4- "Beş milyon dirhemi bulunan Kufe'nin beytülmalı hükümeti teslim etme konusundan müstesnadır; Muaviye her yıl İmam Hasan'a (a.s) iki milyon dirhem göndermelidir." Bu şart Muaviye hükümetine ihtiyaç duymamaları, zor durumda kalmamaları; ihtiyaçları olduğunda İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'in (a.s) giderebileceğini bilmeleri için koşulmuştu. "Haşimoğullarına Ümeyyeoğullarına yapılan bağış ve hediyelerden imtiyaz vermeli, Cemel ve Sıffin savaşında Emirulmüminin Ali'nin (a.s) safında yer alıp şehit olan kişilerin aileleri arasında bir milyon dirhem bölüştürmeli ve bu paranın "Darabucrud" haraçlarından temin edilmelidir." Darabucerd Şiraz nahiyesindedir. Bu bölgenin haraç ve maliyetini Haşimoğullarına ihtisas ettiler.
5- "Halk Şam, Irak, Yemen, Hicaz ve yeryüzünün her tarafından emniyet ve güvence içerisinde olmalı, zenci ve kızıl derliler emniyette olmalı; Muaviye onların sürçmelerini görmezden gelmelidir." Maksat, geçmişte onlara karşı güdülen kinlerdir; çünkü onların çoğu geçmişte Sıffin'de Muaviye'yle savaşmışlardı. "Hiç kimseyi geçmişteki hatalarından dolayı cezalandırmamalı ve Irak halkını geçmişte onlara karşı duyulan kinlerden dolayı cezalandırmamalıdır. Ali taraftarları nerede olurlarsa olsunlar emniyet ve güven içerisinde olmalı, Ali Şiilerinden hiç birine eziyet edilmemeli ve Ali dostları can, mal, namus ve çoluk-çocuklarına bir zarar gelmesinden endişe duymamalıdırlar. Hiç kimse onları takip edip zarar vermemeli, hak sahibine kim olursa olsun hakkı verilmeli ve Ali dostlarının ellerinde olan şeyler onlardan alınmalıdır. Açıkta ve gizlide Hasan b. Ali ve kardeşi Hüseyin'in ve Resulullah'ın Ehl-i Beyt'inden hiç kimseni canına kastetmek için komplo hazırlanmamalıdır." Bu maddeler, özellikle 5. ve -Emirulmüminin Ali'ye lanet etme meselesi olan- 3. madde birinci maddeden de anlaşıyor; çünkü Muaviye Allah'ın Kitabı, Resulullah'ın (s.a.a) sünneti ve hulefa-i raşidinin gidişatına uygun davranmayı taahhüt etmiştir; bu durumda 3. ve 5. maddeyi de içermektedir; fakat buna rağmen Muaviye'nin üzerinde durduğu ve aksine davranacağını bildikleri için, ileride bunlar hakkında hiçbir tevil ve yorumda bulunulmaması için tek başına anlaşma maddelerinden biri olarak yerleştirildi. "Ve İslam aleminin hiçbir yerinde korkutulmamalı, tehdit edilmemelidirler." Bu ifadeyle, şimdiden senin davranışlarına karşı kötümseriz demek istiyorlar aslında.
Bu anlaşmanın maddeleri bunlardı. Muaviye'nin Abdullah b. Amir isminde bir temsilcisi vardı. Muaviye onu altını imzaladığı bir mektupla İmam Hasan'a (a.s) gönderip şartları sen yaz, senin bu sayfaya yazdığın tüm şartları kabul ediyorum dedi. İmam Hasan (a.s) da barış antlaşmasına bu şartları yazdı. Daha sonra da Muaviye ben Allah ve Resulünü tanık tutuyorum ki eğer böyle yapmazsam şöyle olayım, şöyle yapmazsam böyle olayım diye bir çok yeminlerle bu şartların tümünü kabul edip imzaladı.
Dolayısıyla, İmam Hasan'ın (a.s) döneminde ve içinde bulunduğu şartlarda yaptığı bu barışta bir kusur göremiyoruz. İmam Hasan'ın (a.s) hilafet makamında yaptığı barışla itiraz eden bir kişi olarak İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamını, aralarındaki arzettiğimiz bu kadar farklılıklara rağmen mukayese etmek doğru değildir; yani öyle görünüyor ki, (a.s) o dönemde İmam Hasan olmasaydı ve Emirulmüminin Ali'den (a.s) sonra İmam Hüseyin (a.s) halife olsaydı, o da bu barış anlaşmasını yapardı. İmam Hasan (a.s) da Muaviye sonrasına kadar yaşayacak olsaydı İmam Hüseyin (a.s) gibi kıyam ederdi; çünkü bu iki dönem arasındaki şartlar farklıydı.
Dostları ilə paylaş: |