ŞEHİd murttaza mutahhari Çeviren: Cafer bendiderya orijinal Adı


Hz. Mehdi’nin (a.f) Döneminin Özellikleri



Yüklə 0,61 Mb.
səhifə34/36
tarix20.11.2017
ölçüsü0,61 Mb.
#32397
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   36

Hz. Mehdi’nin (a.f) Döneminin Özellikleri


Şia ve Sünni alimleri bu sözün mütevatir olarak Resulullah’tan (s.a.a) nakledildiğinde ittifak etmişlerdir. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) “Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa evlatlarımdan bir kişi kıyam edinceye kadar Allah Teala o günü uzatacaktır” buyurduğunda hiç kimse şüphe etmez. Burada demek istenen şudur: Dünyanın ömründen ancak bir gün kaldığı farzedilse bile bu kesinlikle gerçekleşecektir; bu Allah’ın kesin hükmüdür. Bu rivayeti hem Ehl-i Sünnet ve hem de Şia nakletmiştir; bunda şüphe yoktur.

Bazı arkadaşlar, Şeyh Halilurrahman’ın[88] Hicaz’dan sürekli Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuru hakkında konuşma yaptığını görünce, onun Şia olmadığı halde nasıl Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu bekleyebilir diye şaşırıyorlardı. Bizim çoğumuz belki de alışkanlık ve coğrafya bölgesi gereğince söylüyoruz; fakat o inanarak söylüyor. Ben, bu konunun Şia ve Sünni’si olmadığını, Ehl-i Sünnet’in de bu ko9nuda çok şeyler söylediğini söylüyordum.

Şimdi bakın Resulullah (s.a.a) o günü nasıl açıklayarak insan oğlunun kemal dönemi olarak tanıtıyor: “Mehdi, ümmetim arasında şiddetli ihtilaf ve depremler olduğu zaman gelecektir.” (Depremlerden maksat, yer altındaki maddelerden kaynaklanan şey değildir.) Esasen insan tarafından yer yerinden oynamakta ve yerin yok olma tehlikesi insanoğlunun tehdit etmektedir. “Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolup taştığı gibi adalet ve eşitlikle dolacaktır. Ondan hemen göklerdekiler ve hem de yerdekiler razı olacaklar ve -bu zulümlerin şerrini bizden giderdiğin için- elhamdulillah söyleyecekler. Serveti doğru bir şekilde bölüştürecektir.” Bunun üzerine, “Ya Resulullah! Serveti doğru bir şekilde bölüştürecektir, sözünden neyi kastediyorsunuz?” diye sorduklarında. “Adaletle ve eşit bir şekilde bölüştürecektir” buyurdu. “Allah, Muhammed’in ümmetinin kalbini zenginlikle dolduracak ve adaleti onları kapsayacaktır.”[89] Yani, zenginliğin sadece maddi zenginlik olduğunu sanmayın, kalpler zenginleşecek fakirlikler, ihtiyaçlar, miskinlikler, zavallılıklar, kinler, hasetler, hepsini kalpten çıkacaktır. “Ve Allah’ın adaleti onları kapsayacaktır.”

Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) Nehcu’l - Belağa’da şöyle buyuruyor:

Sonunda savaş diz boyu yücelir; dişlerini gösterir; dokuz aylık gebe kadınlar gibi memeleri dolar; verdiği süt önce tatlı gelir, fakat sonu acıdır.” Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurundan önce dünyada kargaşa çıkacağını, çok korkunç ve tehlikeli savaşların baş göstereceğini öngörüyor. Buyuruyor ki, savaş kendi ayakları üzerinde duracak, yırtıcı bir hayvan gibi dişlerini gösterecek; göğüslerdeki süt kendini gösterecek; yani savaş ateşini yakanlar bu savaş göğsünün iyi süt verdiğini, yani kendi yararlarına olduğunu görecek, fakat bu savaşın kendi zararlarına sonuçlanacağını bilmeyecekler. Sağımı çok tatlı, fakat sonu çok acıdır.

Bilin ki yarın, bilmediğiniz, ummadığınız olaylar gelip çatacak; o yarın da uzak değil; tez gelecek.” yani bilin ki, yarın dünya tahmin etmediğiniz, tanımadığınız ve bilmediğiniz şeylere hamile kalacak; fakat bilin ki böyle bir şey vuku bulacak ve yarın onu kendisiyle birlikte getirecektir. “Buyruk sahibi, onların kötülük yapanlarını soruya çekecek. O ilahi buyruk sahibinin yapacağı ilk iş, valilerini ve amillerini cezalandıracak, yardımcılarını ıslah edecek ve dünya ıslah olacak. “Yeryüzü, ciğerinde ne varsa dışarı atacak;” yani içindeki her meyveyi, madenleri ve aklınıza gelen her türlü istidadı dışarı çıkaracak; bugüne kadar esirgediği her şeyi dışarı atacak. “Anahtarlarını ona sunacak.” Yeryüzü tüm varlığıyla teslim olan bir köle gibi gelip anahtarlarını ona teslim edece. (Bütün bunlar birer tabirdir) Yani artık doğada onun tarafından keşfedilmeyen bir sır kalmayacak, tabiatta o dönemde ortaya çıkmayan bir meçhul kalmayacak. “O da adalet neymiş, adaletle hükmetmek nasılmış, size gösterecek;” Yani işte o zaman size gerçek adaletin ne olduğunu, bütün bu insan hakları ve özgürlük yönündeki iddialarının yalan olduğunu, dem vurdukları sulh ve barışın yalan ve nifak olduğunu, “buğday gösterim, arpa satmak”tan ibaret olduğunu ortaya koyacaktır. “Kitabın, sünnetin ölmüş hükümlerini diriltecek.” Terk edilen ve görüşüşte ölen ve ortadan kaldırılan Kitab ve sünnet kanunlarını diriltecektir. Ve yine buyurmuştur ki: “Kâim kıyam edince adaletle hükmedecek.”

 

İmamlarımızın her birinin bir lakabı vardır; örneğin Emirulmüminin: Ali-i Murtaza. İmam Hasan: Hasan-i Mücteba. İmam Hüseyin: Seyyid-i Şüheda ve diğer imamlar: Seccad, Bâkır Sadık, Kâzım, Rıza, Taki, Naki, Zekî, Askerî. İmam Mehdi’nin (a.f) de kendine has bir lakabı var; bu lakap “kıyam” kavramından alınmış, dünyada kıyam edecek kişi anlamındadır: “Kâim.” Esasen biz İmam Mehdi’yi (a.f) kıyam ve adaletiyle tanıyoruz. Her imam bir sıfatıyla tanınır. İmam Mehdi (a.f) ise kıyam ve adaletiyle tanınmaktadır.



Onun döneminde zulüm yok olacaktır. Yollarda emniyet olacaktır.” Kara, deniz ve hava yollarında emniyet olacak; çünkü bu emniyetsizliklerin kaynağı rahatsızlık ve adaletsizliklerdir. Adalet hakim olunca; insanoğlunun fıtratı adalet fıtratı olduğu için emniyetsizliğin söz konusu olması için bir delil kalmayacaktır. “Yeryüzü tüm bereketlerini çıkaracak ve sizden bir kişi sadakalarını vermek ve iyiliklerini yapmak için bir yer bulamayacak… Bu konuda Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Akibet muttakilerindir.” O dönemde insanların neden rahatsız olacaklarını biliyor musunuz? İnsanları bir sadaka vermek, bir yardımda bulunmak isteseler, bunun için bir kişi bulamayacaklardır; yeryüzünde bir tek müstahak ve bir fakir bulunmayacaktır.

Tevhid hakkında buıyuruyor ki: “Allah’ı bir bilecekler ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmayacaklar.” Emniyet hakkında ise, “Güçsüz bir yaşlı kadın en küçük bir rahatsızlık ve eziyete maruz kalmadan dünyanın doğusundan batısına gidecek”[90]

Adalet hakkında, gerçek anlamda sulh ve barış hakkında, tam anlamıyla özgürlük ve emniyet, çok miktardaki servet ve bereketler hakkında, servetin adilane bir şekilde bölüştürülmesi, ara-gereçlerin bollu, meyve ve koyunların fazlalığı, fesadın olmayacağı hakkında söylenenler çoktur; artık şarap içilmeyecek; zina olmayacak, insanlar yalan konuşmaktan nefret edecekler, dedikodu yapmak ve gıybet etmekten, iftira etmekten, zulüm ve sitem etmekten nefret edecekler. Bunların felsefesi nedir? Daha önce de dediğim gibi İslam’ın “Beşerin sonucu adalettir” buyruyor. Fakat sonunda gelecek olan adaletin sadece insanoğlunun düşüncesine, “Benim menfaatim diğerlerinin çıkarlarını korumakmaktadır” ulaşması olduğunu söylemiyor. Hayır; o dönemde insanoğlu için adalet sevimli ve bir mabud gibidir; yani ruhu incelecek, eğitimi tamamlanacak; bu ise iman, Allah’a tapma, Allah’ı tanıma ve Kur’an hükümeti üzerine evrensel adil bir hükümet kurulmadıkça gerçekleşmez; ve biz Müslümanlar Badı dünyasındaki bu kadar karamsarlıklara rağmen insanoğlunun geleceğine iyimser bakmakla övünmekteyiz.

Russel “Yeni ümitler” adlı eserinde diyor ki: Bugün artık bilginlerin çoğu beşeriyetten ümitlerini kesmiş, ilmin yüksek bir aşamaya ulaştığına ve beşerin yakında ilim vasıtasıyla yok olacağına inanmaktadırlar. Örneğin bunlardan biri olan Einşiten’dir. Einşiten insanoğlu kendisinin kazdığı mezara bir adım mesafesi olduğuna inanmaktadır. Ona göre insanoğlu öyle bir hadde varmıştır ki bir düğmeye basmak yeryüzünün yok olmasına neden olacaktır. Gerçekten de biz Allah’a ve gaybi yardıma inanmayacak olursak; Kur’an-ı Kerim’in insanoğlunun geleceğiyle ilgili vermiş olduğu güven olmasaydı; yani eğer sadece günümüz dünyasının zahirlerine bakacak olursak onlar haklıdır. Her gün daha tahrip edici, daha yıkıcı, daha güçlü ve daha korkunç şeyler çıkmaktadır. Yaklaşık yirmi sene öncesinden, atom bombasının Hiroşima’ya düştüğü günden itibaren günümüze kadar insanoğlunun sanayi alanında tahrip gücü kaç kat artmıştır bir bakın? Öyle bir merhaleye ulaşmıştır ki, günümüz dünyasında ne galip gelen var ve ne de mağlup düşen diyorlar. Üçüncü dünya savaşı gerçekleşecek olursa Amerika’nın mı, Rusya’nın mı, yoksa Çin’in mi galip geleceği mevzu bahis değildir. Üçüncü dünya savaşı gerçekleşecek olursa mağlup düşecek olan yeryüzü ve insanoğludur; ama hiç kimse galip değildir.

Oysa biz diyoruz ki, insanoğlu ve yeryüzünün başına bu gibi şeyler daha önce de gelmişti. Allah’ın eli bütün ellerin üstündedir: “Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, (Allâh) sizi ondan kurtardı.”[91] Bize demişlerdir ki, “En üstün amel zuhuru beklemektir.”[92] Bu iyimserlik ve genel zuhur ve kurtuluşu beklemenin fazileti her şeyden fazladır. Neden mi? Çünkü bu çok yüksek seviyede bir imandır.

Allah’ım! Bizi Hz. Mehdi’yi (a.f) gerçek bekleyenlerden eyle.

Allah’ım! Onun hak hükümetini görmeye liyakatini bizlere nasip eyle.

Allah’ım, biz senden İslam ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz. Öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın.

Allah’ın rahmeti Muhammed’e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun.

2. Oturum


Yüklə 0,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin