b- Alevilerin Kıyamlarını Yatıştırmak
Bazıları Me’mu’un bu siyaseti için başka bir neden göstermişlerdir ve o da Alevilerin kıyamlarını yatıştırmaktır. Alevilerin bir sorun olmuşlardı; birkaç yılda bir -ve bazen de her yıl- memleketin bir köşesinden kıyam başlatılıyor ve bu kıyamın başını da bir Alevi çekiyordu. Me’mun Alevilerin gönlünü alıp yatıştırmak veya halk karşısında onlara bahane vermemek için yaptı bu işi. Alevilerin başını getirip kendi düzenine sokunca kesinlikle onlar da, “Demek ki bizim de bu hilafette bir payımız var; o halde biz de gidelim oraya” diyeceklerdi. Nitekim Me’mun onlardan birçoğu kendisine göre büyük günahlar işlemiş olmalarına rağmen bağışladı; örneğin İmam Rıza’nın (a.s) kardeşi Zeyd-i Nar’ı affetti. Me’mun kendi içinden, Bunları razı edip kıyamları engelleyeyim, dedi. Gerçekte Alevilerin yatışması için hilafette onlara da bir pay vermek, sonra da diğer insanları onların etrafından dağıtmak istedi; yani böylece Alevileri etkisiz hale getirmek istedi; Aleviler de “Biz halifeye karşı kıyam etmek istiyoruz” diye nereye gitselerdi, halk “Sizin de hilafette payınız var; şimdi İmam Rıza veliahttır; dolayısıyla siz İmam Rıza’ya karşı kıyam etmek istiyorsunuz” diyeceklerdi.
c- İmam Rıza’yı (a.s) Etkisiz Hale Getirmek
İmam Rıza’yı (a.s) veliahliğe geçirmek düşüncesinin Me’mun’un kendi düşüncesi olduğunu ve bu işin siyasi amaçlarla yapıldığını doğrulayan üçüncü ihtimal İmam Rıza’yı (a.s) etkisiz hale getirmektir. Rivayetlerimizde şöyle geçer: İmam Rıza (a.s) bir gün Me’mun’a, “Senin hedefin budur” buyurdu. Sistemi eleştiren ve sisteme ters düşen kişileri etkisiz hale getirmenin yollarından biri de o sistemde ona bir makam vermektir; bu durumda, insanlar rahatsız olurlarsa onlar insanların bu rahatsızlığından yararlanamazlar; hatta rahatsız olan insanlar onlara karşı tahrik olular. Halk, hilafet Ali (a.s) evlatlarınındır; onlar halife olacak olurlarsa dünya gülistana dönüşür; adalet şöyle uygulanır söylüyordu. Me’mun halkın daha sonra, “Değişen bir şey olmadı, durum değişmedi” söylemesi için veya “Bunlar hilafete geçmedikleri için böyle konuşuyorlar; fakat kendileri hilafete geçecek olsalar susar ve konuşmazlar” diye Ali (a.s) oğullarını suçlamak için İmam’ı (a.s) veliahtlık makamına getirdi.
Tarih açısından, İmam Raza’nın (a.s) veliahtlık makamına getirmek düşüncesinin kime ait olduğu anlamak çok zordur: Bu iş Me’mun’un mu düşüncesidir, Fazl’ın mı? Fazl’ın düşüncesi idiyse sebebi neydi? Ve eğer Me’mun’un kendi fikri idiyse hangi sebeple böyle bir işe girişmişti? Bunu iyi niyetle mi yapmıştı acaba? İyi niyetle yaptıysa sonra bu niyetinden vazgeçti mi? İyi niyetle yapmadıysa hangi siyaseti izliyordu? Tarih açısından bunlar şüpheli şeylerdir. Elbette bunların bir çoğunun bir takım nedenleri vardır; fakat yüzde yüz kesindir söyleyebileceğimiz bir delil yoktur; belki Şeyh Saduk ve diğerlerinin görüşleri de doğru olabilir. Me’mun’un ilk başta samimi olduğunu, fakat daha sonra pişman olduğunu söylemek Şia’nın mizacıyla bağdaşmayabilir; nitekim diğer insanlarda da böyledir durum. -Bir zorlukla karşılaştıklarında hakka dönmeye karar verirler; fakat sıkıntıdan kurtulunca aldıkları kararı unuturlar-: “Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah’a hâlis kılarak O’na yalvarırlar. Fakat (Allâh) onları salimen karaya çıkarınca hemen (O’na) ortak koşarlar.”[76] Kur’an-ı Kerim insanları denizin dalgasına tutuldukları zaman çok samimi ve halis olurlar; fakat karaya çıkınca unuturlar. Me’mun da dalgaya tutulunca böyle bir nezirde bulundu; ilk başta nezrini yerine getirmeye kararlıydı; fakat yavaş yavaş unutuverdi ve onun tam aksi yönüne döndü.
Bence konuyu İmam Rıza (a.s) açısından incelememiz daha uygun olacak. Konuyu bu açıdan inceleyecek olursak, özellikle tarihin kesin olaylarını göz önünde bulunduracak olursak bence Me’mun’la ilgili bir çok şeyler hallolacaktır.
Tarihin Kesin Olayları 1- İmam Rıza’nın (a.s) Medine’den Merv’e Getirilişi
Tarihte vuku bulan kesin olaylardan biri İmam Rıza’nın (a.s) Medine’den Merv’e getirilişidir. Bu hareket İmam’la (a.s) konuşularak ve İmam’ın (a.s) görüşü alınarak yapılmamıştı. Hatta bir kişi bile Medine’de İmam Rıza’ya (a.s) “Sizi neden çağırıyoruz?” diye daha önce mektup yazıldığını veya o hazretle görüşüldüğünü, daha sonra İmam’ın (a.s) da bu davet nedeniyle ve belli bir şey için Merv’e gittiğini yazmamıştır. Me’mun açık bir neden belirtmeksizin İmam’ı (a.s) Merv’e çağırttı. Meseleyi ilk defa Merv’de İmam Rıza’ya (a.s) açtı. Sadece İmam Rıza’yı (a.s) değil; Ebutaliboğullarından büyük bir grubu hiçbir seçenek hakkında sahip olmaksızın göz altında Merv’e getirmelerini emretti. Hatta İmam Rıza’yı (a.s) belli bir güzergâhtan getirmelerini, kendilerinden korktukları için Şii merkezlerinden geçirmemelerini emretti. İmam’ı (a.s) Kufe güzergâhından getirmemelerini, Basra, Huzistan ve Fars güzergâhından Nişabur’a getirmelerini tembihledi. Güzergâhı belirtmişti. Bu iş için görevlendirilen kişiler de İmam Rıza’ya (a.s) karşı çok fazla kin ve düşmanlık besleyen kişilerdi. İlginç olan şu ki, bu iş için görevlendirilen “Celudî” veya “Culdî” adındaki komutan (zahiren Araptır) Me’mun’a öyle sadık ve İmam’a (a.s) öyle muhalifti ki, Me’mun Merv’de meseleyi gündeme getirince “Ben bu işe karşıyım” dedi. Me’mun her ne kadar, “Kes sesini” dediyse o, “Ben karşıyım” dedi. Onunla diğer iki kişi bu nedenle zindana atıldılar ve daha sonra da bu sebeple öldürüldüler. Şöyle ki: Bir gün Me’mun bunları yanına çağırttı. O sırada İmam Rıza (a.s) ve aralarında Zu’r-Riyaseteyn Fazl b. Sehl de bulunan bir grup da oradaydı. Me’mun tekrar görüşlerini belirtmelerini istedi; fakat yine açık bir şekilde, biz kesinlikle karşıyız bu işe dediler ve sert bir cevap verdiler Me’mun’a. Birincisinin boynunu vurduktan sonra ikincisini çağırttı. Fakat o da direnince onun da boynunu vurdu. Sıra “Celudî”ye ulaştı.[77] İmam Rıza’nın (a.s) Me’mun’un yanında oturmuştu. Yavaşça ona, “Bunu bırak” dedi. Fakat Celudî, “Ey müminlerin emiri! Senden bir ricam var. Seni Allah’a aşkına bu adamın benim hakkımdaki sözünü kabul etme” dedi. Me’mun, “Senin bu yeminini kabul ediyorum; kesinlikle onun senin hakkındaki sözünü kabul etmeyeceğim” dedi (Celudî, bağışlanması için İmam’ın (a.s) kendisine aracılık ettiğini bilmiyordu) ve oracıkta boynunu vurdular. Herhalukârda İmam Rıza’yı (a.s) bu şekilde getirdiler Merv’e. Ebutaliboğullarının hepsini bir yere, İmam Rıza’yı (a.s) da başka bir yere yerleştirdiler ve orada göz altında tuttular. Me’mun bu meseleyi orada İmam’a (a.s) açtı. Tarih açısından kesin olan olaylardan biri budur.
Dostları ilə paylaş: |