Şehitler Başbuğu Hazret-i Hüseyin ve Kerbelâ Yasının Anlamı “ İnsan için ölüm genç ve güzel bir kızın Boynundaki gerdanlık gibidir



Yüklə 27,96 Kb.
tarix28.07.2018
ölçüsü27,96 Kb.
#61437


Yâ İmam1

Şehitler Başbuğu Hazret-i Hüseyin ve Kerbelâ Yasının Anlamı
İnsan için ölüm genç ve güzel bir kızın

Boynundaki gerdanlık gibidir

Hazret-i Hüseyin
Hazret-i Muhammed (SAV)’in insanlara bıraktığı iki emanete, yani Kur’ân-ı Kerîm ve Ehl-i beyt’e bağlı olanlar için Muharrem’in birinci ve on ikinci günleri, yas olmanın yanında, haksızlığa ve zulme direniş bilincinin yeni bir yıl için bilenip ayaklandığı günlerdir.

Muharrem yasının ne anlama geldiğini en iyi 5. İmam Ca’fer Sâdık 2 Hazretleri anlatmaktadır: “ Her yer Kerbelâ Her ay Muharrem... Her gün aşûrâ…3



Hazret-i İmam neyi anlatmaktadır?

İnsanlığın yaşadığı zulmü kınamayı; sadece Kerbelâ’da yaşananlarla sınırlamamak gerekir. Muharrem Ayı’nda göz yaşı dökmek, On Muharrem günü dövünüp çırpınmak ve kanlı göz yaşları saçmak; yılın kalan günlerinde umarsızlıkla yaşamak; gerçek İslâma inananlara yakışmaz. Çünkü her yer Kerbelâ, her ay Muharrem ayı, her gün Şehidler Şâhı Hüseyin’in şehit edildiği gündür…

İslâmın tarih tezine göre insanlık tarihi; mazlumlarla zalimlerin savaşları tarihidir… Her şeyi “ çift” yani zıttı ile birlikte “yaratan4 yüce Tanrı insanı da iyilik ve kötülük üzerine yaratmıştır. Bu Kur’ân-ı Kerîm 95. Tîn Sûresi 4 ve 5. âyetlerinde şöyle açıklanmaktadır: “ …Biz insanı en güzel bir biçimde (Kur’ân dili ile “ Ahsen-i takviym” üzerine) yarattık/ Aşağıdan aşağı eyledik sonra onu….”. 5

İnsanda hem Rahmânî (Tanrısal) cevher ve hem de Şeytânî özellikler mevcuttur. Çünkü onun ham maddesi “kokuşmuş balçık”tır. Tanrı bu balçığa “ kendi rûhundan üfleyerek (Fih-i min rûhi)” ona can verip insanı yaratmıştır.

Ehl-i beyt ve yandaşlarının tarih tezine göre insanlık tarihi; rahmânî güçlerle- şeytânî güçlerin savaşları tarihidir.

Bu iki güç şu anda da savaşmaktadır… Bu savaş devam da edecektir.

İrak’ta binlerce kadının ırzına geçenler, Velîler Şâhı Hazret-i Alî’nin Necef’teki türbesine saldıranlar kınanması ve şiddetle karşı konulması gereken şetânî güçlerdir.

Bu güçlere yardım edenler Şeytan; sessiz kalanlar ise, “ dilsiz şeytanlardır”. 6

O yüzden de dünyanın her tarafında, tarihin her döneminde, her ayında ve gününde bir zulüm ve bu zulme direnen bir mazlum vardır…

Tekrar ediyoruz:

- Her yer Kerbelâ’dır… Her ay Muharrem’dir… Her gün Âşûrâ, yani Muharrem’in onuncu günüdür…

Kur’ân-ı Kerîm’e ve de Ehl-i beyt’e içtenlikle bağlı olan Hazret-i Hüseyin’in ve yetmiş iki Kerbelâ şehitleri’nin dostlarının Muharrem yasını bu ölçüler içinde yaşaması gerekir.

Aksine düşünce onları (haşa) putlaştırmak olur…

İnsanları putlaştırmak, “ Muhammed Allah’ın Elçisi ve kuludur” diye buyuran İslâma kökten aykırıdır…

Bilimin kenti olan” Hazret-i Muhammed’in insanlara tebliğ ettiği ve “ o kentin kapısı olan” Hz. Alî’nin yorumladığı İslâmın buyruklarından biri şudur:


“ ….. siz bütün insanlar üzerinde adalet örneği ve hak şahitleri olasınız. Peygamber’de sizin üzerinizde şahit olsun….” 7

Ne demek tanık olmak?

İslâma gerçekten inanan (mü’min), din; dil ve toplumsal konum ayrımcılığı yapmadan bütün insanlara sözle, eylemle veya hâl ile adil olmak, örnek olmakla yükümlüdür. Hz. Peygamber’de seçkin olanlara (mü’minlere) örnek olmakla yükümlüdür. 8

Hazret-i Hüseyin ve O’nun yetmiş arkadaşı, insanlık tarihinin kaydettiği, en görkemli örnektir.

Muharrem’in büyük ve ölümsüz kahramanı Hüseyin’i bize anlatanların bazıları; O’nun yenileceği kesin olan bir savaşa katılmasını ve de bile bile ölüme gitmesini şöyle anlatırlar:

“ ….Allah dilemedikçe bir yaprak bile dalından düşmez. Bu dünyada yaşadığımız ve yaşayacağımız her şey Tanrı tarafından kararlaştırılmıştır. Her şey ezelî dileme kaleminden geçmiş ve “ apaçık bir kitapta” yazılmıştır. Hz. Hüseyin’in de Kerbelâ’da şehit olacağı Tanrı’nın bir kararıdır. Hüseyin Tanrı aşkı nedeni ile bu karara harfiyen uymuştur” .

Böyle bir yorum Hz. İmam’ın yüceliğine, kahramanlığına gölge düşürmek ve binlerce kez lanet olası Yezît’i, onun babası Muaviye mel’ununu aklamaktır. Nitekim lânetli Yezît, Kahraman ve Şehideler Sultanı Zeynep’in hesap soran bakışlarına şöyle yanıt vermiştir:



  • Tanrı’nın senin Ehl-i beyt’ini ne hale getirdiğini görüyor musun?

Hazret-i Zeynep:

  • Onlara nasıl kıydın? Diye sorunca da;

  • Onları ben değil Tanrı öldürdü diye yanıt vermiştir. 9

Hazret-i İmam Allah’ın Kur’ân’da buyurduğu örnek insan olma yükümlülüğünü yerine getirmek için ve asla “dilsiz şeytan olmadığını” kanıtlamak için (öldürüleceğini bile bile) son cihadına; ölüme değil de düğüne gider gibi gitmiştir…

Bazen insanların ölümü de bir zaferdir. Bazı insanların ölümü dirisinden çok çok daha tehlikelidir.

Bir başka örnekle Hz. Hüseyin’in bile bile ölüme gitmesinin nedenini açıklamaya çalışacağım:

Ammâr bin Yasir’in annesi Sümeyye ve babası Yasir Emevilerden Ebû Cehil’in köleleridir. Onlar Hz. Muhammed’in peygamberliğine ve tevhîd ilkesine ilk inanlardandır. Onların İslâmiyeti kabul etmeleri “efendilerini” rahatsız etmiş ve inançlarını inkar etmeleri için işkenceye tabi tutmuşlardır. Ammâr’ın annesi ve babası akıl almaz işkencelere katlanmışlar, fakat inançlarından asla dönmemişler, bu uğurda da şehit olmuşlardır.

Ammâr hem işkenceye uğramış ve hem de annesi ile babasının gözlerinin önünde parçalanarak şehit olmalarını seyretmiştir.

Büyük şok yaşayan Ammâr inancını bilinçli ve bilinçsiz olarak inkar etmek zorunda kalmıştır.

Ammâr’ın yaşadığı şok nedeni ile inancını ret etmesi, inananlar arasında dalgalanmaya neden olunca, Ammâr’ın içtenlikle inanan bir Müslüman olduğuna ilişkin bir âyet inmiştir.

Hazret-i Alî’nin anlattığı bir hadisin sözleri şöyledir:

“ Ammâr radıyallahu anh. Resûlullâh ameyhissalâtu vesselâm’ın yanına girmek için izin istedi. “Ona müsaade edin girsin” buyurdular. Ammâr girince de :



  • Tayyib (temiz) mutayyeb (temizlenmiş) merhaba diyerek selâladılar. “ 10

Hazret-i Peygamber, “ Ammâr’ı bâgi (isyan eden) bir grup öldürecek” diye buyurmuştur. 11

Sıffiyn Savaşında Ammâr 80 yaşındadır. O bırakınız savaşmayı, ata bile tek başına binememektedir. Bu durumuna karşın savaş alanına gelir ve savaşmak ister. Hem Hz. Alî ve hem de yakın çalışma arkadaşları onun savaşmasına razı olmazlar. O kendisine itiraz edenlere şöyle der:

- Hepiniz biliyorsunuz. Peygamberimiz (Tanrı’nın salât ve selâmı onun üzerine olsun) benim âsi (bâgî) bir gurubun eli ile öldürüleceğimi buyurmuşlardı. Evet savaşamam amma, bu savaşta ölürsem, İslâma inanan herkes, Muaviye ve yandaşlarının Tanrı’ya başkaldırdıklarını (bâgi olduklarını) öğrenmiş olurlar… Bırakın da İslâma son görevimi de yapayım…

Ammâr’ın ısrarına ve bu açıklamasına dayanamazlar, onu bir ata bindirirler ve yaşlılıktan dolayı düşmesin diye, sımsıkı sararlar.

Bu Hadis-i Şerîf’ten haberdar olan mel’un Muaviye askerlerine;

- Ammâr’ın çevresini boşaltın, onu öldürmeyin buyruğunu verir.

Ama gözü dönmüş bir mel’ûn onu şehit eder.

O şahadeti ile, Muaviye lânetlisinin ve yandaşlarının Allah’a başkaldırdıklarını kanıtlamış olur…

Zulme karşı suskunluğun hiçbir özrü olamaz… Dili ile ve kalbi ile İslâma inanan bir insan zâlime karşı koymakla yükümlüdür.



Kahraman Şehide Hazret-i Zeynep evlidir. Ama o Hazret-i Alî ve Fâtıma’nın kızıdır. Hakk, adaleti topluma egemen kılmak için cihat sancağı açılacak, o sancağın altında Fâtımanın kızı olmayacak

O eşinden boşandı ve kardeşi Hüseyin’le zalime başkaldırdı ve kardeşi Hüseyin’le Mekke’ye, ardından da Kerbelâ’ya gitti.

Eğer Hazret-i Zeyn-el-abidîn Hakk’a yürümemiş ise ve Kur’ân Kevser Sûresi’nde müjdelenen “ sana oğulsuz diyen / Kendisi öyle giden” mucizesi gerçekleşmişse, bunda Şehide Zeynep’in çok önemli katkısı vardır.

Boşa dememiş Hünkâr Hacı Bektâş Velî:

- Aslanın erkeği aslan da dişisi aslan değil mi? Diye…

Hazret-i Hüseyin bile bile ölüme koşmuştur. O, Kerbelâ’ya gitmeyip, yüz bin kere lanet olası Yezît’e teslim olsaydı, Hallaclar, Nesîmîler, Şeyh Bedreddinler, Pir Sultan Abdallar, Mustafa Kemaller, Denizler, Hüseyinler, Yusuflar… olabilir miydi?

İnsanlık o andan itibaren ölecekti… Karanlık aydınlığa egemen olacaktı. İblis o anda katıla katıla gülecekti…

Yezit mel’ûnuna ve ondan yana olanlara yüz bin kere lânet olsun…

İkinci makalede buluşmak üzere… İbadetleriniz sahih ve kabul olsun… Hakk erenler bu günlerde göz yaşı dökenleri, Cennette Hazret-i İmamla bir araya getirsin…

Şakir Keçeli Baba





1 Biz Bektaşîler, bu ayın ilk on iki gününde birbirimizle niyazlaşmayız. Birbirimize “ Yâ İmam “ diye selam veririz. “ Yâ Hüseyin” yanıtıyla da selam alırız…

2 Yunus Koçak Dedeerenler bu sözlerin İmam Zeyn-el-abidîn’e ait olduğunu yazmıştır. Fakîr’e ve kaynaklara göre bu söz Ca’fer Sâdık Hazretlerine aittir.

3 Arapça on anlamına gelen âşûrâ sözcüğü Muharrem ayının onuncu gününü açıklar. Hazret-i İmam Hüseyin Muharrem ayı’nın onuncu günü şehid edildi.

4 Tırnak içinde geçen sözler Kur’’ân sözleridir.

5 Bu sûrenin tamamı için bakınız: Kur’ân-ı Kerîm ( Manzum Meal), Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Ardıç Yayınları, Ankara 2007, S. 638.

6 Tırnak içindeki bu sözler sahih bir Hadis-i Şerîf’in sözleridir.

7 Tırnak içindeki bu sözler 2. Bakara Sûresinin 143. âyetinin ortasında geçen sözlerdir.

8 Ayrıntılı bilgi için bakınız: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili, Çelik- Şura Yayınları, İstanbul 1993, C.1, s. 416 Vd.

9 Ayrıntılı bilgi için bakınız: Şakir Keçeli, Alev$ilik ve Bektaşîlik Açısından Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, Ardıç Yayınları, Ankara 1996, S.76 Vd.

10 Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara 1995, C.12. s. 506.

Sayın İbrahim Canan ne şiidir ve ne de Alevî/ Bektaşîdir.



Hz. Alî’nin aktardığı hadislerin gerçeğe uygun olduğunu Sünnîler bile kabul ederler.

11 Buhârî, Salât 63, Cihad 17’den aktaran Prof. Dr. İbrahim Çanan, C12, s. 507.

Yüklə 27,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin