6. İslamcılar, Refah Partisi ve Aleviler
Aleviliğin kamusal alanda tartışılan bir konu olarak ortaya çıkması ile İslamcı medya da 1990’larda bu tartışmalara katılmışlardır. Bunlara açıklayıcı bir örnek teşkil etmesi açısından kendi tanımlamaları ile “İslami kaygılarla” çıkan bir dergi olan İzlenim’de Aleviler üzerine çıkan geniş kapsamlı bir yazı önemlidir. İzlenim bu raporda Alevilerle dialog kurarak İslam çemberini onları da içine alacak şekilde genişletmeyi önermiştir (Mayıs 1993: 10-21). Ancak görüş alınan bir ilahiyat profesörü Alevilerle dialoğun; ancak Alevilerin İslamın şartlarını kabul etmeleri, Muhammed’in son peygamber oluşunu ve Kuranıkerim’i kabul etmeleri durumunda gerçekleşebileceğini belirtmiş ve Alevilerin “neden köyünüzde cami yok” ya da “neden Ramazan'da oruç tutmuyorsunuz” gibi soruları anlayışla karşılamaları gerektiğini vurgulamıştır (Mayıs 1993: 12). Bir köşe yazarı, Demirci, ise Alevi hareketini Alevilerin samimi şekilde bir dialog istemi olarak yorumlamış; geçmişte yeraltına atılan bu insanların hareketlerinin anlayışla karşılanması gerektiğini bunun karşılığında Alevilerin de cemevlerini “mum söndü” yuvaları olarak gören zihinleri affetmelerini önermiştir (s. 10).
Bu dialog kurma türünden yaklaşımların yanında, köktendincilerin cuma namazından çıktıktan sonra Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılanların kaldığı Madımak Otel’ini ateşe vermeleri, İslamcı çevrelerle Alevilerin dialoğunun çok da kolay olmadığını gösterdi. Sivas’ta çıkan olaylarda itfaiyenin yangına müdahelesini önlediği öne sürülen Sivas’ın belediye başkanı Temel Karamollaoğlu daha sonra 1995 genel seçimlerinde Refah’tan milletvekili seçilmiş, hatta partinin meclis grup başkanvekilliğini yapmıştır. Refah-DYP koalisyon hükümetinde Adalet Bakanı olarak görevlendirilen Şevket Kazan, Sivas davasında yargılananların avukatlığını yapmıştır. Bunlar Alevilerin Refah ve onun devamı olan partilere kuşkuyla bakmalarına neden olmuştur.
Diğer taraftan, İslamcı çevrelerle iyi ilişkiler içinde olan Alevi dernekleri de vardır. Refah partisi ile Aleviler arasındaki dialog 1994 yerel seçimleri öncesi Erbakan’ın Refah’ın liberal politikacılarından Bahri Zengin’i kamunun yakından tanıdığı Alevi dede İzzettin Doğan ile iletişim kurması için görevlendirmesi ve kendisinin de bizzat Doğan ile telefonla görüşmesi ile başlamıştır. Bahri Zengin Alevi-Refah dialoğu için İslamcı entellektüel olarak tanınan Ali Bulaç ile projeler geliştirmiş ancak bu girişimler başarılı olamamıştır.
Bu girişimlere, bazı Alevi liderlerin İslami çevrelerle ilişkiler içinde olmasına rağmen, Refah’ın Alevilik anlayışı onun önde gelen politikacılarının sözleri ile ortaya dökülmüştür. İki olay bu konuda dikkat çekicidir. Birinci olay Refah-DYP koalisyon hükümeti sırasında yaşandı. Devletin üst kademelerinde yaşanan yolsuzluklara karşı bir tepki olarak devletin şeffaflığını isteme eylemi olarak vatandaşlar saat akşam 9’da bir dakika süre ile ışıklarını “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” sloganı ile kapatmışlardır. Refah'lı Adalet Bakanı Şevket Kazan, bu eyleme katılanlara “mum söndü oynuyorlar” diyerek, Alevilerin cem törenleri hakkında söylenen mum söndürüp önüne gelenle cinsel ilişki kurma karalamasını gündeme getirmiştir. Bu sözler yurt çapında Alevilerin protesto eylemlerine neden olmuş, Kazan Alevi dernekleri, sivil toplum örgütleri, laik aydınlarca kınanmıştır. Alevi dernekleri ortak yayınladıkları basın açıklamasında Kazan’ın Sivas’ta otel yakanları savunarak zaten Alevilere olan düşmanlığını çok önceden göstermiş olduğunu beyan etmişlerdir (Milliyet 13 Şubat 1997). Kazan’ın “mum söndü” suçlaması Meclis tutanaklarına dahi geçmiştir.[17]
İkinci olay Suriye ile yaşanan gerginlik sırasında Fazilet lideri Recai Kutan’nın sarfettiği sözlerle gelişmiştir. Kutan Türkiye’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı topraklarında barındırmaya devam etmesi üzerine Suriye ile ilişkilerin gerginleştiği günlerde “‘Suriye’de sapkın bir Alevi anlayışı iktidardadır’ demiştir (Hürriyet 7 Ekim 1998). Bu sözler onun bir cok Alevi derneğince protesto edilmesine neden olmuş hatta bir grup avukat Kutan’ı milyonlarca Aleviye bu sözlerle hakaret ettiği ve bu sözlerin Türkiye’yi kamplara bölecek anlamlar taşıdığını öne sürerek hakkında dava açmışlardır. Daha sonra Kutan, “Alevilik Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim” diyerek suçlamaları reddetmiş onun bu sözleri belediye başkanlığı sırasında Karacaahmet cemevi inşaatını yıkan Ali Tayyib Erdoğan ve birçok Faziletli tarafından da zaman zaman kullanılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |