Tarım İşletmelerinin Büyüklüğü
Tarımsal üretimin gerçekleştirilmesinde tarımsal işletmeler ekonomik bir birim olarak görevlerini sürdürmektedir. Tarımsal işletmelerin hacminin büyüklüğü, bunun yanı sıra bu işletmelerde kullanılan tarım tekniklerinin gelişmişliği ve üretim kaynaklarının kullanımı gibi etmenler, çiftçinin gelirinin artırılmasında önemli rol oynamaktadır. Tarım işletmelerinin sınıflandırılmasında, tarımsal işletmelerin genişliği ve toprak genişliği önemli ölçütler olarak belirlenmiştir. Toprak genişliği temel alındığında ülkemizde faaliyet gösteren tarım işletmelerinin küçük ölçekte olduğu sonucuna varılmaktadır. Tarımsal işletme sayılarındaki azalma, işletme büyüklüğünün artması ile ilintilidir. Ülkemizde 1991 yılında yapılan Genel Tarım Sayımı Sonuçlarına göre, Türkiye’de bulunan tarımsal işletme sayısı 3.966.822 iken, 2001 sayımlarında bu sayı 3.022.127’ye inmiş, 5,9 hektar olan işletme büyüklüğü, 2001yılı itibariyle 6,1’e yükselmiştir. Gelişmiş ülkelerde işletme sayıları azalırken, işletme büyüklükleri artış göstermektedir.
Türkiye’de Tarım Sektörünün Sorunları
Türkiye’de tarım sektöründeki yapısal sorunlar, üretim faktörlerinden kaynaklanmaktadır. Bu faktörler arasında, tarımsal işgücünün niceliksel potansiyeline rağmen, tarım alanında çalışanların eğitim seviyelerinin düşük olması yer almaktadır. Öte yandan, tarım sektörüne yapılan yatırımlar oldukça yetersiz kalmakta, modern tarım teknolojileri, sektöre yapılan yatırımların ve sermayenin kısıtlı olması sebebiyle takip edilememekte ve verimlilik istenen seviyelere ulaşamamaktadır. Türkiye’de tarım yapılabilir alanların miktarı açısından tarımsal üretimin mevcut durumdan çok daha yüksek seviyelerde olması beklenirken, işletme büyüklüğü faktörü nedeniyle doğal verimlilik düşüktür.
Üretim, talep miktarına göre belirlenen bir arz şeklidir ve üretim miktarının artması için talebin bu oranda bir artış göstermesi gereklidir. Talebin artış göstermesi için ise, üretilen ürünün pazarlama olanaklarının genişletilmesi ve altyapı olanaklarının geliştirilmesi gereklidir. Arz, talep dengesinde belirlenen ürün fiyatı bütün üretim faktörlerini karşılayabilir ve tarımsal üretimden elde edilen değerler diğer sektörlerle rekabet edebilir konumda olmalıdır. Türkiye’de tarımsal üretim, sektörel ihtiyaçlarını belirlenen fiyatlar üzerinden zorlukla karşıladığından, piyasa içinde yeterli paya sahip olamamakta, diğer sektörlerle kıyaslandığında yetersiz kalmaktadır. Tarımsal pazarlamada istenen rekabetçi piyasaların oluşturulması için iç ve dış faktörlerin analiz edilmesi, piyasanın canlandırılması amacıyla tarımsal üretim önceliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Tarım sektörünün yeterince kurumsallaşmamış olması istikrarlı ve işleyen bir piyasa yapısının oluşmasını engellemektedir. Tarımsal ürünlerin piyasa mekanizması içerisinde istenen konuma ulaşabilmesi kurumsal alt yapının; tarımsal finans, tarımsal araştırma ve mülkiyet hakkı unsurlarının tarım sektörü yapılanması içerisinde işler hale getirilmesi gerekmektedir.
Türkiye tarım sektörü verileri dikkate alındığında, fiziksel koşulların yetersiz olması sorunu baş göstermektedir. Bu nedenle, bütüncül tarım politikalarının sulama gibi son derece önem arz eden fiziksel koşulların iyileştirilmesine eğilmesi gerekmektedir.
Türk tarımının içinde bulunduğu yapısal sorunların kaynağı, tarımsal yapı ve izlenen politikalardan ileri gelmektedir. Tarımsal yapıdan kaynaklanan sorunlar incelendiğinde, öncelikle tarım işletmelerinin küçük olması sorunu göze çarpmaktadır. Öte yandan, küçük işletmelerde tarımsal üretimin yalnızca ihtiyaç miktarıyla sınırlandırılması, kullanım fazlası üretimin yaygın olmaması nedeniyle sermaye birikimini engellemekte, tarımsal ürünlerin pazar imkanlarını sınırlandırmaktadır. Bu üretim şekli, tarım arazi kullanımının öz mülkiyete dayanmasından ileri gelmekte, bu nedenle tarımsal üretimde optimum verim elde edilememektedir.18
Türkiye’deki tarım sektörünün bir diğer sorunu ise, modern teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılamamasıdır. Bunun sonucunda üretim istenen seviyelere ulaşamamakta, verimli ve kaliteli ürün elde edilmesi zorlaşmaktadır. Tarıma yapılan yatırımların geri dönüşü uzun vadede gerçekleştiğinden, teknoloji kullanımı dar olan alanlarda tarımsal üretim, belirsizliklere açık ve risk faktörü içermektedir.
Tarımsal emek gücünün iyi eğitilmiş ve sektörel bilgiye sahip olmaması, gelişen teknolojinin sermaye yetersizlikleri dolayısıyla izlenememesi tarımda verimin etkilenmesine, üretilen ürünlerin pazarlama kanallarına aktarılmadan önemli bir kısmının tarlada kalmasına yol açmaktadır. Üretim ve pazarlama aşamalarında yaşanan bu zorlukların yanı sıra, üretilen ürünlerin saklanması, depolanması ve taşınması gibi sistemlerin gelişmemiş olması, tarımda yaşanan bu türden zorluklar, Türk tarımsal yapısından kaynaklanmaktadır.
Tarıma bütçeden ayrılan payın ve destekleme miktarlarının yıllar içerisinde dalgalı bir yol çizmesi ve ödeneklerin yetersiz olması tarımsal politikaların etkinliğini azaltmaktadır. Destekleme politikaları ile oluşturulan fonların ihtiyaç duyulan alanlara aktarımının sağlanamaması, çeşitli sübvansiyonların, desteklemeye ihtiyaç duymayan büyük işletmeler tarafından kullanılması, küçük işletmecileri piyasada varlığını sürdüremez hale getirmektedir.19
Türk tarımının karşılaştığı dıştan kaynaklanan sorunlar arasında, ülkelerin oluşturduğu tarımsal destekleme politikaları sebebiyle oluşan fiyat farklılıkları, Türkiye’de üretilen tarım ürünlerinin uluslararası pazarda rekabet edebilirliğini zorlaştırmaktadır. Yalnızca ürün fiyatlarındaki farklılıklar değil, ticaret miktarları üzerindeki kotalar ve anlaşma yükümlülüklerinin getirdiği kısıtlamalar da tarım etkinliğini etkilemektedir.
Şekil . Başlıca Tarımsal Ürünlerin Konumlanma Haritası
Kaynak: Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı tarafından gerçekleştirilen Türkiye tarım sektörü GZFT analizine göre ortaya konulan sonuçlar ise şu şekildedir:
Güçlü Noktalar:
-
Tarımsal üretim için uygun ekolojik koşullar ve iklim
-
Tarım sektöründeki yatırımlar için sağlanan devlet destekleri
-
Aralık 2009 verilerine göre 73 milyon olan nüfus sebebiyle Türkiye’nin bölgede artan önemi
-
Türkiye’nin tarımsal üretimde komşularına göre daha gelişmiş olmasının önemli ihracat fırsatları sunması
-
Orta Doğulu ve diğer yatırımcılar tarafından Türk tarımına son zamanlarda artan oranda ilgi gösterilmesi
-
İlerleyen otomasyona bağlı olarak üretim verimliliğinde görülen artış
Zayıf Noktalar:
-
Yüksek derecede devlet sübvansiyonuna bağlı olan ve çok fazla parçalanmış yapıda olan küçük işletmelerin ağırlıkta olması
-
AB uyum süreci halen devam etmekte olduğundan, Türkiye’nin AB ülkelerine canlı hayvan ihracatındaki sorunların çözülememiş olması
-
Üretimdeki verimliliği artıracak olan makineli tarımın küçük çaplı çiftlikler için yüksek maliyet yaratması
-
Yem üreticilerini (örn; mısır) doğru orantılı etkileyen yem fiyatlarındaki artışın hayvancılık sektörünü ters oranda etkilemesi
Fırsatlar:
-
Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu ticaret için çok önemli fırsatlar sunmaktadır
-
Türkiye’nin olası AB üyeliği çok önemli ihracat fırsatları sunmaktadır
-
Rekabetçi işçilik ücretleri
-
Sağlık konusunda artan bilince bağlı olarak organik tarımda görülen artış
Tehditler:
-
Kuraklık ve sel gibi hava koşulları tarımsal üretim için tehdit oluşturmaktadır
-
Değişken yem fiyatları
-
Tarımsal sübvansiyonların kısılması için devlete yapılan baskı
Dostları ilə paylaş: |