Ebû Hureyre (r.a.)’nin naklettiği bir Hadîs-i şerif’e göre, Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Allah Teâlâ, Âdem (a.s.)’i yarattığı zaman, ‘Git sen oturan meleklere selâm ver, senin selâmını nasıl karşılayacaklarını dinle. Zîra onların karşılığı senin ve senden sonrakilerin selâmı olacaktır’ buyurdu. Bunun üzerine Hz. Adem (a.s.), ‘Esselâmu Aleyküm’ dedi, melekler de ‘Esselâmu Aleyke ve Rahmetullah’ diye karşılık verdiler. ‘Ve Rahmetullah’ kelimesini ilave ettiler.”19
Hz. NUH (A.S.)’A VERİLEN SELÂM
Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de, Nûh (a.s.)’ı da özel olarak “Selâm” kelimesi ile, selâmlamaktadır:
“Sonradan gelenler arasında O’na güzel bir ad bıraktık. Âlemler içinde Nûh’a selâm olsun. İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.”20
Hz. İBRAHİM (A.S.)’e VERİLEN SELÂM
Cenâb-ı Hakk, Hz. İbrahim (a.s.)’e de özel olarak selâm veriyor: “İbrahim’e selâm olsun. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.” Ve yine
Hz. İbrahim (a.s.)’a gelen melekler, O’nunla karşılaştıkları zaman aynı şekilde selâmladılar. Bunu Allah (c.c.) şöyle bildiriyor: “Kuşkusuz elçi (melek)’lerimiz İbrahim (a.s.)’e, müjdelemek üzere geldiler. ‘Selâm sana’ dediler. O da ‘selâm size de’ diye karşılık verdi. Ve az bir zaman sonra (yemeleri için) kızartılmış bir buzağı getirdi.”21
Elçilerimiz yani meleklerimiz İbrahim (a.s)’a müjde ile geldiler, dediler ki : “Selâm”. Buradan şunu anlıyoruz ki, selâmlaşmak çok eskilere dayanmaktadır. Sadece Hz. Peygamber Efendimize mahsus bir durum (sünnet) değil. Ayette “Bir selâmla selâmlandığınız zaman, ona daha güzel şekilde veya aynı ile selâmla karşılık veriniz.”22 buyuruyor. Bu ayetten anlaşıldığı gibi Hz. İbrahim (a.s.) zamanında da selâmlaşma var. Melekler Hz. İbrahim (a.s.)’a selâm verince O da onlara selâm veriyor. Bu ayetten hareketle sünnete uygun selâm “Selâmün aleyküm”dür. Sadece selâm demek de yeterlidir ama sünnete uygun değildir.
‘Kimlik sınavı’ndan ateşle sınanarak geçen Hz. İbrahim (a.s.), ‘kişilik sınavı’nı da ‘kurban’la verip, öz benliğine ve onun işaret ettiği mutlak hakikate yaklaşması üzerine, göklerden işte bu şekilde tebrik alıyordu:
“Babası, ‘Ey İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş, dedi. İbrahim şöyle dedi: ‘Selâm senin üzerine olsun. Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O beni nimetleriyle kuşatmıştır.”23
Hz. MUSA (A.S.) VE HARUN (A.S.)’IN SELÂMI
Cenâb-ı Hak, Hz. Musa (a.s.) ve Harun (a.s.)’ı tevhit inancına davet etmek üzere Firavun’a gönderdiğinde O’na nasıl selâm vereceklerini öğretmektedir. Burada bir incelik görülmektedir. Hz. Musa (a.s.) ve Harun (a.s.)’un Firavun’a selâm vermediği ‘Selâm doğru yola uyanlara olsun’ denilerek O’nun selâm kapsamının dışında tutulduğu önemli bir usuldür. Allah Teâlâ buyuruyor:
“O’na (Firavun) gidin ve şöyle deyin: Şüphesiz biz Rabbimizin elçileriyiz. İsrailoğullarını serbest bırak ve bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbimizin katından mucize getirdik. Selâm doğru yola uyanlara olsun.”24
Hz. İSA (A.S.)’IN SELÂMI
Allah Teâlâ, Hz. İsa (a.s.)’a selâmın nasıl verildiğini şöyle anlatmaktadır:
“Bebek (Hz. İsa) şöyle konuştu: ‘Kuşkusuz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.’ ‘Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.’ ‘Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.’ ‘Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana “Selâm” (esenlik) verilmiştir.”25
ALLAH (c.c.) VE MELEKLERDEN MÜMİNLERE
CENNETTE VERİLEN SELÂM
Müslümanların cennetteki durumlarını ve orada Allah (c.c.)’ın selâmının kendilerine nasıl ulaşacağını Allah (c.c.) şöyle açıklıyor : “İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere konulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri ‘Selâm’dır.”26
“Onlar için orada (cennette) meyveler vardır, arzu edecekleri her şey onlarındır. Rahman olan Rab’den bir söz alarak (kendilerine) ‘selâm’ da vardır.”27
Bir başka ayet-i kerimede de Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Onların oradaki duası : ‘Allah’ım sen bütün eksikliklerden münezzehsin.’ (sözüdür). Sıhhat ve afiyet dilekleri : ‘Selâm’dır. Dualarının sonu ise: ‘Hamd alemlerin Rabbinedir.’ (sözüdür)”28
“Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Sadece ‘Selâm’, ‘Selâm’ sözünü işitirler. Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir.”29
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: ‘Size selâm olsun ! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin.”30
“Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meşeklerin) ‘Selâm’ (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.”31
“İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır.”32
Orada, o cennetler alemindeki müminlerin duaları, “Sübhanekellahümme”dir. Yani “Ey Allah’ım seni tesbih ve tenzih ederiz.” derler ve orada kendi aralarında konuşmaları da, sağlık temennileri de “Selâm” kelimesidir. Selâm kelimesini bu dünyada çok söyleyenler, Esmaül Hüsnası olan Allah (c.c.)’ın (Darüs-Selâm) diye isimlendirdiği cennetine gireceklerdir. Duaların sonunda da “Elhamdulillahi Rabbil alemin” diyeceklerdir. Yani dünyada beş vakit namazında kırk defa “Elhamdulillahi Rabbil alemin…” diyenler, alemlerin Rabbine hamd olsun ki, Allah (c.c.) vaad ettiğinin de ötesinde bize rahmetinden azıcık ibadetlerimizin karşılığı olarak çok büyük nimetler vermiştir, diye Allah (c.c.)’a hamd ve senalar edeceklerdir.
Dostları ilə paylaş: |