Selçuklu Payitahtı ve Diyarı Mevlana ilk olarak Hz.Mevlana Celaleddin Rumi ve Sultanu’l Ulema yani Âlimlerin Sultanı lakabıyla bilinen Hz Mevlana hazretlerinin babası Bahaddin Veledin sandukalarının bulunduğu Mevlana Müzesi(Dergahı) ile başlıyoruz. Burada ney sesi eşliğinde Hz. Mevlana ve babası Bahaddin Veled’in Sandukalarının yanı sıra Yavuz Sultan Selim Şadırvanı, Gümüş Kafes, Nisan tası, el yazmaları, Sakal-ı şerif, kutsal emanetler,Mutrip Heyetine ait tasavvufi çalgılar, Horasan Erleri ve Çelebi Mezarları, Dergah eşyaları, el yazması Kuran-ı Kerim , Mesnevi, Fihi Mah ve Divanı Kebir örnekleri, Aşevi ve Derviş Hücreleri Şebi Arus Havuzu ve Selsebil çeşmelerini görüyoruz. Müze gezimizin ardından Sultan Selim Camii, İplikçi Camii ve Şerafettin camii gibi Konya ile özdeşlemiş nadide Selçuku ve Osmanlı eserlerini panaromik olarak gördükten sonra Hz. Mevlana’nın “duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme “ diye seslendiği ve ruhunun aynası olarak adlandırdığı Şems- i Tebrizi Hazretlerinin Türbesini ziyaret ediyoruz.
Konya’nın ünlü mutfağının tadına bakmak için otantik restoranımızda alacağımız yemek sonrasında Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus zamanında Mimar Emir Celalettin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılan günümüzde Karatay Cini eserleri Müzesi olan Karatay Medresesi’ni geziyoruz. Selçuklu mimarisinin tipik örneklerini taşıyan II. Izzeddin Keykavus devrinde vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından, Hadis ilmi öğretilmek üzere 663 H.(1264 M.) yılında inşa ettirilmiş İnce Minare Müzesi (Darü-l Hadis) ve şehrin merkezinde bulunan ve birçok tarihi eserin içinde bulunduğu şehrin simgelerinden birisi olan Alaaddin Tepesi, Alaaddin Camii, Selçuklu Sarayı (Selçuklu köşkü) destinasyonlarını tamamlıyoruz. Konyanın kalbindeki bu yapıları gördükten sonra 5000 yıllık tarihe beşiklik eden Silleye doğru hareket ediyoruz.Antik dönemde Sylata yada Sylla olarak adlandırılan ,günümüzde ‘’SİLLE’ adı verilen muazzam dini ve kültürel ögeleri bünyesinde barındıran 5000 yıllık bu yerleşkeye adım atıyoruz. Sille gezimize 4 .yüzyılda,Büyük Konstantinin annesi Helenin kudüs seyahati sırasında , Kral yolu üzerinde uğradığı ve adına inşa ettirdği Aya Elenia Kilisesi ile yada diğer bir ismiyle Hagios Mikhael ile başlıyoruz. Milattan sonra 327 yılında kapalı yunan haçı planlı inşa edilen eserin duvarlarında Roma ve Bizans dönemine ait taş eserler kullanılmıştır.Günümüzde ise müze olarak işlev görmektedir.Aya Elenia gezimizin ardından zengin ahşap süslemeleriyle sizi büyüleyeceğine emin olduğumuz 19. Yüzyılda sille deresinin hemen kıyısına inşa edilmiş Çay camiini gidiyoruz .Buradaki anlatımımız ve namaz molamızın ardından Sillenin en büyük camiisi olarak tarihe geçmiş 1863 tarihinde Bektaşoğlu Mehmet Usta ve oğlu Ahmet usta tarafından inşa edilen Ak camiine gidiyoruz.Sille’nin en görkemli ahşap mihrap ,minber ve kürsüsüne sahip olan eserde mihrap ve minberdeki ajur teknikli bitkisel süslemeler göz zevkinizi en üste çıkaracak. Hemen akabinde muhteşem mezar taşlarında ölen kişinin statüsünü gösteren sarık ve fesler ile çeşitli bitkisel süslemeler barındıran Mormi mahalle mezarlığını panaromik olarak görüp gezimize Avrupanın en büyük tropikal kelebek bahçesi olan Kelebekler Vadisiyle ile devam ediyoruz. Burada kelebeklerim muhteşem habitatına tanık olduktan sonra , Konya'nın Mesiresi Meram Bağlarıyla turumuza devam ediyoruz.Evliya Çelebininde seyahatnamesinde yer verdiği Meram dönemin en yeşil mesire alanıdır. Hatta Çelebi hazretleri Meram için şunu söylemiştir” Peçevi şehrinin Baruthane Mesiresi, Kırım’ın Sudak Bağı, İstanbul’un 75’ten fazla bahçe ve gülistanları, Tebriz’in Şahcihan Bağı, bu Konya’nın Meram Mesiresinin yanında bir çemenzar(çimen bahçesi) bile değildir.” Meram deresindeki gezimizin ardından otelimize geçiyor ve rehber İbrahim Mayda ayrıcalığıyla gerçekleştirdiğimiz Konya turumuzu sonlandırıyoruz.