ŞERİf mardiN (1927- )



Yüklə 78,78 Kb.
tarix17.01.2019
ölçüsü78,78 Kb.
#99487

ŞERİF MARDİN

(1927- )

Toplumun sorunları, hiçbir yerde entelektüel seviyede

vazedilmiş soyut problemler olarak ortaya çıkmaz.

Halk bu sorunları ihtiyaçlarının tatmini olarak görür.

Türk aydınları, bu hakikatlerden hareket etmedikçe,

bir taraftan toplumdan uzaklıklarını sürdürecekler,

diğer taraftan da süprizlerle karşılaşmaya devam edecekler.

Şerif Mardin1

Şerif Mardin, 1927 yılında İstanbul’da doğmuştur. Mardin ilinin eşrafından olan Mardinizâdeliler ailesine mensuptur. Mardin’deki Kasımiye medresesinde altı yüz yıl boyunca müderrislik yapan, geniş bir aileye mensuptur. Şerif Mardin’in büyükbabası olan Mardinizâde Arif Bey, 1892 yılında “artık bundan sonra başka yerde okumak gerekir” diyerek çocuklarını İstanbul’da yeni açılan Mekteb-i Hukuk’a göndermiş ve çocuklarının bir kısmı profesör, diğer kısmı da idareci ve bürokrat olmuşlardır. Mardinizâde Arif Bey (1852-1920), Şam’da valilik yaptığı sırada İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı esnasında Mısır’ı işgal etmesiyle bir nevi esir düşmüştür. Mardinizade Arif Bey, Basra ve Suriye valiliklerinde bulunmuş; Fransızca, İngilizce ve Arapça’yı bilen; Mubtasarululûm adlı bir kitabı ve kendi çıkardığı El Kabire gazetesinde şiirleri basılan; geniş kültür sahibi aydın bir kişiliktir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin önemli hukukçularından Ord. Prof. Dr. Ebul’ulâ Mardin, Mardinizade Arif Bey’in küçük kardeşi ve Şerif Mardin’in babasının amcasıdır. Şerif Mardin’in babası ise, Mardinizade Arif Bey’in oğlu olan Şemseddin Arif Mardin’dir. Şemseddin Arif Mardin, ailenin yönetici çocuklarındandır. Şemseddin Arif Bey, 1917’de Dışişleri Bakanlığı’na girmiş, buradaki görevlerinde yükselmiş, başarılı bir bürokrat olarak tanınmış ve 1990 yılında Mısır’da vefat etmiştir. Şerif Mardin, babası Şemseddin Arif Mardin’in Mısır’da oturmasının, anneannesinin Mısırlı Türklerden Halil Çevik Paşa’nın kızı olmasından dolayı olduğunu belirtmektedir.2



Aile Kökleri

Mardinizâdelerin öyküsü “entegre” bir aile hikayesi. Bir kolundan tutup sonra birleştirelim. Bunun için ailenin şu an Türkiye’de en çok tanınan ferdinden başlayalım. Sonra da Ayşe Arman söyleşisi (Betül Mardin’in kayınvalidesi) ile başlayıp Ertuğrul Özkök ve Emre Aköz’ün köşesine kadar sirayet eden Şerif Mardin fenomenine bakalım. Ailenin Türkiye’de “en” tanınmış ferdi kuşkusuz Betül Mardin. Betül Mardin, Türkiye’nin “halkla ilişkiler tanrıçası” olarak kabul ediliyor. Betül Mardin’in annesi Fatma Fahire Hanım, Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Necmettin Molla’nın kızı. İnanılmaz derecede aristokrat bir ailede büyüyor Betül hanım. O kadar ki evde aynı anda Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca ve Almanca konuşuluyor. Bu durum ileride halkla ilişkilerin tanrıçası olacak biri için ironi de yaratıyor, zira Betül Mardin 5 yaşına kadar konuşamıyor. Konuşunca da Fransızca konuşuyor. Ailenin yaşamında en etkin olaylardan biri oldukça dramatik. Üç çocuktan Leyla, 19 yaşında veremden ölüyor. Leyla’nın “güzelliği” konusunda hala anlatılan öyküler var. Aslında, “Sophia Loren bakışlı, iğde çiçeği kokulu” Leyla’nın güzelliği hakkındaki bu tasvirler tam söylence de sayılmaz. Çünkü Leyla o dönemde liseler arası güzellik birincisi olacak denli albenisi olan bir kız. Yine de hayat 19’undan fazlasına müsaade etmiyor. Ölüm ne kadar hayırla yorumlanır ayrı bir konu ama kaybın yarattığı acının Türkiye’nin ve dünyanın sayılı müzisyenlerinden birini tercihini yönlendiriyor. Üçüncü çocuk Arif Mardin, ablasının ölümünden sonra yaşadığı psikolojik sarsıntıyı atlatmak için piyano ister. Böylece yıllar sonra dünya müziğinin Oscar’ı sayılan Grammy Ödülleri’ni toplayacak denli ünlü ve başarılı bir müzisyenin doğuşu başlar. (Arif Mardin, Washington eski Büyükelçisi Münir Ertegün’ün oğlu ve meşhur Atlantic Records’un sahibi Ahmet Ertegün’ün iş ortağıydı.) Yani ailenin bir diğer üyesi dünyaca şöhretli müzik adamı Arif Mardin’dir. Bu işin anne tarafı ve kökleri sürmeye devam ettirirsek Mısır’a kadar uzanacak bir soyağacı görebiliriz. Fakat ailenin baba tarafı da var. Aile büyüklerinden muhakkak anılası Ebul’ula Mardin’de bunlardan birisi. Prof. Ebul’ula Mardin, Türk hukuk tarihinin en önemli isimlerinden. Betül Mardin’i de hukukçu yapmak istiyor ama Baba Mardin buna izin vermiyor. Ebul’ula Mardin ayrı bir biyografiyi rahatlık hak edecek, “Profesörlerin profesörü” olarak anılan bir tarihi sima. Ancak konumuz bu olmadığı için girmeden devam ediyoruz. Ailenin bir kolu böyle yürüyor. Şimdi Şerif Mardin’le ilişkisini sağlayalım. Burada Mısır’a değinmek zorundayız. Burada Halil Şerif Paşa (II. Abdülhamit’in veziridir) ve kızı Şerife Leyla karşımıza çıkıyor. Şerife Leyla babasının ölümünden sonra bir takım aile içi çekişmeler nedeniyle mirastan mahrum edilmek isteniyor. Bunun üzerine üvey annesi Prenses Nazlı tarafından İstanbul’a gönderiliyor. Gönderilirken de cebine Mahkeme reisi olan Mehmet Arif Bey’e iletilmek üzere bir mektup konuyor. Mehmet Arif Bey sorunla ilgileniyor ve konuyu padişaha kadar çıkarıyor. Sorun çözülür. Çözülürken de Mehmet Arif Beyle Şerife Leyla arasında aşk başlar. Evlilikten 4 çocuk meydana gelir. Fatma, Muhittin, Şemsettin ve Yahya. Bu çocuklardan Muhittin, Necmettin Molla’nın kızı Fahire ile evlerin ve yukarıda kısa öykülerini anlattığımız Leyla, Betül ve Arif Mardin dünyaya gelir. Diğer bir çocuk Şemsettin (Büyükelçi Şemsettin Mardin) ise Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı Reya ile evlenir ve bu beraberlikten de-1927 yılında-dünyaya Şerif Mardin gelir.3

Öğrenim Hayatı

Şerif Mardin, Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de bitirmiştir; lisansını, Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nde uluslararası ilişkiler alanında tamamlamıştır.4

1954-1956 yılları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asistan olarak çalışmış; buradaki görevinden, Demokrat Parti iktidarının üniversiteler üzerinde somutlaşan uygulamalarına duyduğu tepki sebebiyle 1956 yılında istifa ederek ayrılmıştır.5

İstifa etmesinin ardından ilk olarak siyasete girmiş, liberal eğilimli Hürriyet Partisi’nde genel sekreterlik görevinde bulunmuştur. Hürriyet Partisi’ne girdiği tarihlerde Demokrat Partisi’ne muhalif öğretim üyeleri tarafından çıkarılan Forum Dergisi’nin yazar kadrosunda bulunup önemli makalelere imza atmış, Turan Fevzioğlu, Turan Güneş, Aydın Yalçın, Coşkun Kırca, Bülent Ecevit, Metin And gibi kişilerden oluşan bir kadro ile birlikte çalışmış daha sonra Forum içindeki ayrışmalar sebebiyle bu çevreden ayrılmıştır.6



Meslek Hayatı

1958 yılında The Genesis of Young Otoman Tboubt (Yeni Osmanlıların Düşünsel Yapıtları) (1962) konulu teziyle Stanford Üniversitesi’ndeki Hoover Institute bünyesinde siyaset bilimi doktorasını tamamlamıştır. Doktora çalışmaları sırasında; ABD’den Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Kürsüsü’nde, James Watkins, Majid Khadduri, Lewis Tomas, Hamilton Gibb (Harvard Üniversitesi) gibi akademisyenlerle ve Bertram Wolfe, Harold Berman ve Paul Baran gibi düşünürlerle, Türkiye’den ise Halil İnalcık ve Hilmi Ziya Ülken gibi sosyal bilimcilerle çalışmıştır.7



1964 yılında Jön Türklerin Siyasi Fikirleri1895-1908 teziyle doçent olmuş, 1969‘da ise profesörlüğe yükselmiştir. Uzun yıllar (1961-1972), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yapmıştır. Bu fakültede önceleri Prof. Dr. Yavuz Abadan’ın daha sonra ise Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun asistanlığını yapmış ve aynı kurumda Prof. Dr. Turan Güneş ve Prof. Dr. Bedri Gürsoy gibi akademisyenlerle çalışmıştır.8

Robert College’nin Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüştürülmesi ve üniversitenin kurulması sırasında görev almış ve siyaset bilimi bölümünün kuruluşunu yönetmiştir. 1973-1976, 1978-1980, 1982-1984, 1985 (Haziran-Ekim), 1986-1988 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde çalışmış ve dekanlık yapmış; burada siyaset bilimi ve sosyoloji dersleri okutmuştur. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde de çalışmıştır.9

ABD’de Princeton (1958-1959, 1971-1972), Columbia (1965,1971,1972-1973,1986), California-Los Angeles (UCLA) (1975), California-Berkeley (1985) ve Harvard (1959-1961) Üniversitelerinde çalışmış, Washington D.C.’deki Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde (1988) öğretim üyeliği ve aynı üniversite bünyesindeki İslami Araştırmalar Merkezi’nde başkanlık yapmış; 1975-1980 yılları arasında Uluslararası Orta Doğu Araştırmaları Dergisi’nin yayın kurulunda yer almış; Fransa’da Ecole des Hautes en Sciences Sociales’te (1985) ve İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nde (1980-1982) konuk öğretim üyeliğinde bulunmuştur.10

1994 yılında iş adamı Cem Boyner önderliğinde, liberal eğilimleri ve özgürlükçü vurgularıyla Yeni Demokrasi Hareketi’nin kurucuları arasında yer almıştır.

Prof. Dr. Şerif Mardin, şu anda öğretim üyesi olarak, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ndeki (1999- ) görevine devam etmektedir.11

Şerif Mardin’in Türkiye Düşünce Tarihine Katkıları

Şerif Mardin Türkiye düşünce tarihine ve genelde toplum bilimlerine yaptığı katkıların sayısını ve önemini abartmaya imkan yoktur. Sosyal Bilimlerin ve fikir tarihinin çeşitli disiplinlerindeki ve alt dallarındaki çalışmaları büyük bir eser oluşturur.12

Şerif Mardin Türk siyasi düşüncesini (kendi deyimiyle, çoğunlukla “keçiboynuzu” olsa bile) önemseyerek Avrupa/dünya siyasi düşüncesinin kavramlarıyla incelemiş, “biz bize benzeriz” yollu milliyetçi devekuşluğuna itibar etmemiştir. Türkiye’de siyasi/felsefi düşüncenin yerli ve yabancı kaynaklarını, gelişmemişliğini ve bu gelişmemişliğin nedenlerini birçoğumuz Şerif Mardin’den öğrendik. Kendi hesabıma ben Gökalpizm ve Kemalizmi incelerken Şerif Mardin’in Genç Osmanlılar’ının ve özellikle, Jön Türkler’inin rehberliğinde yola çıkmıştır.13

Şerif Mardin’in Türkiye düşünce tarihine katkısının üç planda gerçekleştiğini düşünüyorum. (1) Sistematik belgesel araştırma türünde öncü çalışmalar yapmak; örneğin Genç Osmanlı Düşüncesi’nin Doğuşu. (2) 1’in devamı ve aynı zamanda derinleştirilmesi olmak üzere ilk ciddi metin analizlerini yapmak, örneğin Jön Türklerin Siyasi Fikirleri. (1), kaynak kullanımı; (2), yöntem açısından çok önemli açılımlardır.14

Genç Osmanlılar, galiba Türkiye’de ilk sistematik belgesel araştırmadır; ilgili metinleri anekdotal ve seçmeci biçimde değil, eldeki konunun ve yorumunun kapsamlı, tüketici kanıtları olarak kullanan, Jön Türkler’de ise, bana göre Genç Osmanlılar’daki betimleme düzeyinden, yorumsama yöntemiyle, açıklama/anlatma/anlayışı derinleştirme düzeyine yükselinmiştir. (Şerif Mardin’in, daha 1970’lerin başlarında, “metin”leri yukarıdaki tarzda ele alma geleneğinin Türkiye’de henüz gelişmediğini söylediğini iyi hatırlıyorum.)

(3) Şerif Mardin, Türkiye’de sosyal bilimlerin ve kritik düşüncenin tıkandığı yerleri görebilmiş, nasıl açılabileceğini hem kendi çalışmalarıyla göstermeye, hem de etrafına teklif etmeye çalışmıştır. (1). ve (2). düzlemdeki çalışmalarını, yöntemiyle, kavramsal zenginliğiyle, üslubuyla ve entelektüel seviyesiyle, öyle yapmıştır ki, hem analiz düzeyini yükseltmiş hem de (3) bizatihi düşünce tarihine katkı sayılması gereken büyük bir toplu eser gerçekleştirmiştir. Başka bir deyişle, düşünce tarihçiliği yaparken, o tarihin niteliğini yükselten bir düşünür olmuştur.15



Şerif Mardin Eserleri Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Şerif Mardin’in sosyal bilimler alanında, “bağlamı” ön plana çıkaran metodolojisi; interdisiplinerliği öneren ve kaçınılmaz kılan ilgi alanları; hem Batılı hem de Batı dışı toplumlar için, kurumlaştırılması gereken akademik bir disiplin olarak “Sosyal Bilimler” ve özelde “Türkiye’de Sosyal Bilimler Düşüncesi” açısından çok önemli katkıları bulunmaktadır.

Şerif Mardin eserlerinin çok-yönlülüğü ve disiplinler arasındaki sınırları aşmaktan çekinmeyen bir sosyal bilim anlayışı ile dikkat çekmektedir.

1.Düşünce Tarihi

2.Sosyal Bilimler

a. Siyasetbilim, siyaset teorisi, siyaset felsefesi, siyaset sosyolojisi, siyasi kültür

b. Tarih, sosyal ve siyasal tarih

c. Sosyoloji; sosyo-kültürel yapı; Nesnel (yapısal/makro)- öznel (inşacı/mikro) boyutlarıyla toplum imgesi, yapı-birey-kültür-gelenek-fikir-kimlik (özellikle de kolektif kimlik) ilişkileri, bilgi sosyolojisi; ideoloji-kültür-sembolik elitler-kitle toplumunda sosyo-bilişsel dinamikler, göstergebilim, edebiyat sosyolojisi.

d. Ekonomi

e. Psikoloji; sosyal psikoloji

Şerif Mardin 1950’li yıllarla birlikte siyasal düşünce ağırlıklı bir uğraşı tercihi yapmış ve bu dönem çalışmaları Osmanlı aydınının Avrupa düşüncesinden nasıl etkilendiği sorunsalı üzerine yoğunlaşmıştır.

Türk düşünce tarihinin bütünsel bir zincirin halkaları üzerinden bütünlüklü bir çerçevede nasıl anlaşılır kılınabileceği ve geçmiş dönemin birikiminden nasıl yararlanabileceği fikri üzerinde temellenen bir bakış açısı çerçevesinde, Tanzimat Dönemi’ni farklı bir perspektiften yeniden araştırma konusu haline getirmiştir.16

Bazı Batılı siyasi kavramların 19.yy’ın son çeyreğinden çeyreğinden hemen önce Türkiye’ye giriş sürecini araştırdığı Genç Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu isimli çalışması; sistematik belge kullanımının ve belgelere dayalı çalışmanın, bu alandaki ilk örneklerinden birini vermiştir. Çalışmanın en önemli tespiti/yargısı, Genç Osmanlıların siyaset felsefesinin Aydınlanma öncesi bir felsefe olduğudur. Şerif Mardin, Genç Osmanlılara yönelik çalışmasında, toplumsal muhayyilenin “yeni” öğelerle de olsa “sıfırlaşarak” çalışamayacağını, “yeni”nin ancak eskiden çıkacak bir değişmede yer alabileceği varsayımından hareketle görüşlerini geliştirmiştir. 2001 yılında Genç Osmanlıları tekrar gözden geçirdiği çalışmasında bu örtük varsayımın, Foucault’nun, fikir süreçlerinin “kırılma noktaları” teorisiyle, daha teorik bir eksene oturmuş olduğunu ifade etmektedir.17

“Modernleşme akımına giren bütün gerikalmış memleketlerin

Tepkisi kendi toplumlarının manevi değerlerini romantikleştirmek,

Onlara Batı’nın değerlerine oranla bir üstünlük tanımak ve

Memleketin daha önceki prestiji yüksek olan devreleri

Üzerinde durmak çabasıdır… Batı’nın ahlaken “dejenere”

Olduğu şeklini alan inanç çok zamanlar bize

“siyasi fikir” olarak sunulmaktadır.



Şerif Mardin18

Şerif Mardin’in, 1950’li yıllardaki çalışmaları, sosyolojik kalıpları daha az kullanan, arşiv ağırlıklı olma görünümü taşımaktadır. Bununla birlikte Şerif Mardin, almış olduğu eğitim çerçevesinde yakından tanıdığı Batılı söylemin ve salt siyasi fikir tarihine yönelik bir ilginin bu dönemin anlaşılır kılınması çabası açısından, yeterli gelmeyeceğini bu döneme ilişkin sosyolojik bir perspektifin ve metodolojik bir bakış açısının önemini bu yıllarda fark ettiğini ifade etmektedir.

1960’lı yıllarda Türk entelektüel hayatında, siyaset bilimcilerin etkisinin (normatif ve hukuk temelli sosyal bilim geleneğinin etkilerinin) diğer sosyal bilim alanlarında da ön plana çıkmış olduğu temel bir eğilim göze çarpmaktadır.

Bu eğilimlere karşın, 1960’lı yılların ortalarından itibaren Şerif Mardin’in; toplumsal-kültürel öğelerin iç-dinamiklerinin belirleyiciliklerini vurgulayan bir yaklaşımla, çok yönlü entelektüel bir kaygıdan hareketle din, ideoloji ve kültür konularına ağırlık verdiği; yapısalcı-işlevci okulun olduğu kadar, Weber’in, Fransız düşünürlerinin ve sembolik felsefecilerin yaklaşımlarının da bu dönemdeki çalışmaları üzerinde önemli etkilerde bulunduğu görülmektedir.19



Türkiye’de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi (1918) (1962), başlıklı çalışmasında, Islahat layihaları, gazeteler, dergiler sefirlerin kitapları-anıları, dönemin önemli düşünürleri gibi çok çeşitli kaynakları inceleyerek, iktisadi sahada modernleşmeyi güçleştiren sebepler üzerinde durmuştur.

Osmanlı sosyo-kültürel yapısındaki Gaza, anlayışının; iktisadi modernleşmenin temel kavramları açısından, verim, karlılık ve sermaye birikimi gibi mefhumlara çok az yer veren eğilimi ortaya çıkarmış olması, Şerif Mardin’e göre Osmanlı’nın iktisadi sahadaki modernleşme çabaları üzerinde kalıcı etkilerde bulunmuştur. Ayrıca Osmanlı Sosyo-Kültürel yapısındaki Müsadere sistemi, Avrupada’ki “rasyonel” temellerinin ötesine geçen bir “iktisadi müdahale fikri”nin yaygınlık kazanmasında belirleyici bir faktör olarak önem kazanmaktadır. Varlık dergisi tecrübesi, bu faktörlerin çok Batılılaştığımızı zannettiğimiz bir anda bile kendilerini gösterebileceklerini ispat etmektedir.

1964 yılındaki, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri başlıklı çalışması betimleme düzeyinden, yorumsama, açıklama/anlama, anlayışı derinleştirmeye yönelik, ilk ciddi metin analizlerinin yapıldığı çalışma olarak değerlendirilmektedir.20

“Jön Türklerin Siyasi Fikirleri’ni hazırlarken iki engelle

Karşılaşmıştım: bunlardan biri konu hakkındaki birikimin

Cılızlığı, ikincisi toplanmış bilgilerin sistemsizliğiydi…

Bu şartlar altında Jön Türkler’in Türkiye dışında çıkardıkları

Gazete ve dergileri ve Avrupa’da bulundukları sırada

Fransa, İngiltere ve Almanya’da çıkan gazeteleri tarayarak

Hiç olmazsa bir gelişim çizgisi elde etmeye çalıştım.”



Şerif Mardin21

Tarihsel olan ile sosyolojik olan arasındaki kopuş, süreklilik, gerilim ve kırılmaları, kendi “bağlamsal” özgül iç dinamikleri çerçevesinde “anlama” gayretinde “bir başlangıç noktası oluşturma çabası” içindeki bu çalışmanın işaret ettiği bir başka önemli nokta, Mardin’in, “bir tarihçi rolüne soyunmak gerekliliğine” işaret ederken ima ettiğini düşündüğümüz, akademik bir düşünümselliğe; interdisipliner bir sosyal bilim düşüncesine ve diyalogu geliştirebilecek ortak bir sosyal bilim söylemine olan ihtiyaca dikkat çekiyor olmasıdır.

Şerif Mardin’in Jön Türklerle ilgili olarak temek tespitlerinden biri, Jön Türklerin (Mizancı Murat, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Prens Sebahattin) Batıdan aldıkları fikirlerin kullanımında belli bir yüzeysellik içindeki kalmış oldukları yönündedir.

Osmanlı Türk düşüncesinin belirgin özelliklerinden biri “kısa vadeli, pratik, devlet için geçerli çözüm yolları aram eğilimine karşılık gelmektedir” ki bu eğilim bugün de devam etmektedir.22

Mardin’e göre “19.yy Türk düşünce tarihinden değil ancak bir 19.yy düşünce sosyolojisinden bahsedildiğini ifade etmektedir. Bu sosyoloji Ona göre, “Batılı ve Batıcı olmanın başlangıçta hiç de kestiremediğimiz zorlukları bulunduğunu” anlatmaktadır. Jön Türkler: Elitist otoriteryen, halka karşı vesayetçi, askerle siyasi ittifak içinde bulunan konumları ile dikkat çekmektedir. Manheim’ın kategorileri açısından Jön Türkler, bir ütopya ile ortaya çıkmış değillerdir ve bu nedenle “radikal” değil, “muhafazakâr”dırlar. Mardin’e göre Mannheim’ın kavramsallaştırması ile Osmanlı toplumunda, “sivil bürokratik” ve “askeri” olmak üzere iki temel grubun varlığı dikkat çekmektedir. Askeri davranış vatanı kurtarma düşüncesinden hareket eden, kısa vadede harekete yönelik bir davranıştır. Sivil bürokratik davranışın temel unsuru ise halk aleyhtarı tutumudur. 23

Osmanlı İmparatorluğu’nda eskiden beri egemen olan avam-havas ayrılığı halka güvenilebileceği fikrini yadsıyan, bir önderin gerekliliğini savunan bir temele sahip olmuştur. Bu anlamda, Jön Türklerin ortaya attıkları fikirlerde bu anlamda Mannheim’ın ortaya koymuş olduğu “bürokratik muhafazakarlık” kavramsallaştırmasının izlerini bulmak mümkündür.

Şerif Mardin’in 1960’lı yılları Türkiye’de özellikle de Siyasal Bilimler Fakültesi’nde yaşamış olması, o dönemdeki etkin yönelimlere, başat düşüncelere eleştirel bakmasını da beraberinde getirmiş, 1960’lı yılların ortalarından itibaren yazdıkları ağırlıklı olarak Türkiye’de o dönem etkin olan Marksizm’e yönelik eleştirel bir perspektifi de beraberinde getirmiştir. Özellikle Türkiye’deki Marksizm anlayışına yönelik olarak önem taşıyan makalelerinden ikisi, “Historical Determinants of Stratification: Social Class Consciousness in Turkey” (1967) ve “Toplumbilimlerinde Teoriler Üzerine Bir Not”tur (1964). Bu noktada Şerif Mardin’in yaklaşımlarının, normatif eğilimler kadar, sadece yapıyı ön plana çıkaran, ya da salt ekonomik temelli açıklamalara karşı da belirli bir mesafede duran metodolojik bir perspektiften, toplum ve sosyoloji imgesinden, hareket etmekte olduğu görülmektedir.

1969 yılında yayınlandığı, “Siyasi Fikir/Tarihi Çalışmalarında Muhteva Analizi” başlıklı makalesinde, makro tarihsel eğilimlerle, davranışçı sosyal bilimlerin çalışmalarının birleştirilmesi yönündeki bir eğilimi yansıtmaktadır. Mardin’e göre, milliyetçiliğin davranışsal siyasal bilim metotlarıyla çalışılması, bizlere bir ideoloji olarak daha iyi anlaşılması imkânı vermektedir. Bu türden bir metodolojinin klasik siyasi fikirler tarihi metodolojisi ile birleştirildiği zaman sağladığı yarar, klasik yaklaşımın hükümlerinin kontrol edilmesine imkan vermesinde yatmaktadır.24

“Muhteva Analizi metodunun bir taraftan varsayım

Destekleyici, diğer taraftan yeni varsayım yaratıcı

Bir yönü var.(…) Zayıf tarafı bize yönelimleri

Nispeten renksiz, soyut kategoriler içinde vermesidir.



Şerif Mardin25

Muhteva analizinin, makro tarihsel eğilim ve modellere ilişkin olarak, “olgusal denetlenebilirlik” sağlamaya yönelik ampirik verilerin elde edilmesi noktasında sağlayacağı açılımlar, Mardin’in, Weberyen anlamda “ideal tip oluşturma mantığı”nın tarihsel ve sosyo-kültürel alanda ne şekilde uygulanabileceğinin ilk örneklerini oluşturuyor olmaları bakımından önem taşımaktadır.

Bu anlamda, özel olarak milliyetçilik tipleri üzerine bir araştırma etrafında yazılmış olmasına rağmen, aslında Şerif Mardin’in bu çalışmasında genel yöntemsel önerilerde bulunduğu görülmektedir.26

1969 yılındaki, Din ve İdeoloji isimli çalışmasında, Şerif Mardin’in, “normatif bir geleneğin” ve “olması gerekene yönelmiş” idea-polity yönelimli bir sosyal bilim anlayışının, yaygın olduğu bir dönemde, davranışçı sosyal bilim metotlarının kullanılması suretiyle tarih ve siyaset biliminin inceleme alanlarının, “olana yönlendirilmesi” çabasının ön plana çıktığı bir perspektif sergilediği göze çarpmaktadır.27

Mardin’in, Comte’un üç hal yasasına benzer bir biçimde, Türk düşünce hayatındaki o dönemdeki normatifliğin, aşılması çabası içinde önerdiği davranışçılık temelindeki pozitivizm vurgusunun, eserlerindeki Weberci metodolojik eğilime rağmen ağır basıyor olması, Din ve İdeoloji’nin 1992 yılındaki önsözünde belirtilmiş olduğu üzere, “bağlama” yönelik stratejik bir pozitivizmin, o dönemin sosyal bilim anlayışının normatiflikten, bir bilimciliğe yönlendirilmesi gayretinin etkisinde ön plana çıkmış olabileceğini düşündürmektedir. “Olan”ın sosyal bilim metodlarıyla incelenmesi gerçekleştirilmeden, normatif bir “ olamsı gerekene” yönelik politika üretilmesinin içerdiği metodolojik tutarsızlığa dikkat çekiyor olması bu açıdan önem taşımaktadır.

Böyle bir normatifliği, bir bilimin gelişme safhasının başlangıcının bir özelliği olarak izah edebiliriz. Bu noktada bütün tenkitlere rağmen, Auguste Comte’un insan bilgileri için söyledikleri hâlâ geçerlidir. Bugün siyasal bilim, “felsefi” çağından daha yeni çıkan ve bilimsel çağına doğru ilk adımlarını atan bir bilim dalıdır. Davranışsal siyasal bilimlerin ortaya çıkmasından önce, tıpkı Comte’un tanımında olduğu gibi, siyasal süreci, belirli düzenlilikler gösteren bir insan davranışı türü olarak değerlendirmek söz konusu olamazdı.

Modern siyasal bilimlerin yapmaya çalıştığı şey; normatifle ampirik olan arasındaki farklılığı açığa çıkarmaktadır.28

“Nurcu hareketin entelektüeller tarafından bir kalemde

Reddedilmesi bir paradoksa yol açmıştır: entelijansiya,

Bu hareketin oluşturduğu tehlikeleri vurgularken, aynı

Hareketin sosyolojik dinamiğini kavrama yönünde hiçbir

Girişiminde bulunmamıştır.”



Şerif Mardin29

Şerif Mardin, Din ve İdeoloji isimli çalışmasında Türk düşünce hayatındaki genel eğilimlerden biri olarak, insanların kitle halinde belirli bir düşünceyi benimseme eğilimi içinde olmalarına dikkat çekmektedir. Epistemik bir akademik düşünümselliğin bu dönemin sosyal bilim anlayışı içinde kurumsallaşabilmesinin gerekliliğine dikkat çektiğini düşündüğümüz Mardin, özellikle sosyal bilimler alanında bu türden bir tutumun iki yönü bulunduğunu ifade etmektedir: Kitle halinde fikir değiştirmenin bir yönü sosyal bilimlerin bir anlama vasıtası değil fakat bir iktidardan bugün veya yarın pay alma aracı sayılması ile ilgiyse, diğer bir yönü aynı toplum tipinde genel eğilimin dışında kalan düşünceye cevaz verilmemesidir. Bu nitelik yalnız Anadolu’nun “gerici” olarak tanımlanan muhitlerinde değil, bizzat üniversitelerin ortasında da caridir.30

Örneğin 1950’lerde üniversitelerde kabul edilen genel görüş Türkiye’nin sınıfsız bir toplum olduğuydu. 1960’lara gelindiğinde ise aynı kişler aynı müesseslerde aksini kabul etmekteydiler.

Bu türden bir bakış açısı altında Şerif Mardin’in, sosyal bilim anlayışının giderek artan oranda, Weberin, açıklayıcı bir bilim olarak sosyolojinin “olgusal denetlenebilirliğine” yönelik ve nesnel yapısal boyutu ön plana çıkaran pozitivist yorumundan, daha “socious” temelli; öznel-inşacı boyutu diyakronik ve senkronik açıdan ortaya çıkarmaya yönelen; ampirik veriyi “yorumlamacı” bir temelde, tarihsel ve sosyolojik ideal tip kavramlarının “bağlama” içkin olarak tekrar tekrar kurmayı/sorgulamayı içeren kültür temelli bir yorumuna yöneldiği görülmektedir.

Bu anlamda Çelebi’nin Türkiye’de sosyolojinin kurumlaşması açısından, idea-polity yönelimli sosyal bilim anlayışları ile socious yönelimli sosyoloji anlayışları arasındaki ayrımda Şerif Mardin socious yönelimli bir çizgiyi temsil etmektedir. Çelebi’ye göre, bu çizgiyi İÜ İktisat Fakültesi’nde Sabri Ülgener, AÜ siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Şerif Mardin geliştirmişleridir.

1970’li yılların sonlarından itibaren, yapı-fikir ilişkilerini, kültür temelli dolayısıyla da makro ve mikro; nesnel(yapısal) ve öznel(inşacı) boyutları, sosyo-kültürel gerçekliğe ilişkin bütüncül bir model-imgelem çerçevesinde bir araya getiren; tarihsel açıdan bu modelin geçirdiği değişme, dönüşüm, kırılma, kopuş ve sürekliliklerini, senkronik ve diyakronik bir perspektifte ampirik veriler ışığında analiz etmeye yönelmiş bir anlayışın belirginlik kazandığı görülmektedir.31

1973 yılında ilk olarak Daedalus’ta yayınlanan “Türk Siyasını Açıklayabilecek Bir Anahtar: Merkez-Çevre İlişkileri” başlıklı makalesi ile Şerif Mardin, Cumhuriyet ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki süreklilik, kopuş, kırılma ve gerilim ilişkilerini ortaya koymaya yönelik olarak, açık uçlu ve gelişmeye açık bir “model” ortaya koymuştur.

Türk sosyal bilimler alanında en çok tartışılan modellerden birini oluşturan “merkez-çevre modeli”; “bir model” olarak sosyal bilimler alanında, akademik bir diyaloğu ve sosyo-tarihsel bir “düşünümselliğin” geliştirilmesi açısından, tarihsel-sosyal-kültürel-ekonomik-politik ve sosyo-bilişsel açılardan farklı boyutlarıyla Cumhuriyet Türkiye’sinin, öncesi ve sonrası üzerindeki sosyo-kültürel dinamikleri sorunsal haline getirerek, dikkatleri bu noktalara yönlendiren tartışmalara zemin hazırlamış olması bakımından önem taşımaktadır.

Kültürün, geleneğin ve sosyo-bilişsel tarihsel kültürel belleğin, “modernite” olgusu çerçevesinde önerilen modellerden dışlanması üzerine, modern toplumlarda “ideoloji” kavramının üstlenmek zorunda kaldığı işlevler çerçevesinde, yapı-fikir ilişkilerinin kültür temelli analizine yöneldiği çalışması İdeoloji (1976) yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmasında Şerif Mardin, her insanın kendi toplumu içindeki diğer kişilerle ve özellikle de yakın olduğu gruplarla paylaşmış olduğu bir “toplum haritası” çerçevesinde anlaşabildiği ve bu sayede içinde yaşadığı toplumun gerekliliklerini yerine getirebildiğine dikkat çekmektedir. Az veya çok açık bir “simge dağarcığı” yoluyla toplumdan insana, kuşaktan kuşağa geçen bu simge sisteminin çalışması “kültür” olarak adlandırmaktadır. Simgeler dünyası bu perspektifte, toplumun inanç, bilgi ve dünya görüşlerine şekil veren nispeten tutarlı simgeler kümesidir.

İdeoloji gerçeği ile kültür gerçeği birbiriyle çok yakından ilgilidir. İdeolojilerin saygınlıkları da “kültür gerçekliği” ile ilişkilerine bağlıdır. İdeoloji, bu anlamda geleneksel toplum haritalarının, modern çağlarda faydalarını yitirmeleri ( ya da göz ardı edilmeleri) sonucu, yeni bir toplum haritası üretme çabası olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevenin Mardin’in çalışmasında oldukça geniş bir zeminde tartışıldığı, toplum içerisinde bireylerin, gündelik yaşamlarında kendilerine denge sağlayıcı “toplum haritaları” edinme süreçlerinde etkili olan, “grup”, “kültür” ve “simge dağarcığı” ile uğraşmayı kendi özel uzmanlık alanları haline getirmiş olan kişilerin bu süreçlerdeki rollerine değindiği görülmektedir. Modern kitle toplumlarında, “sembolik elitlerin” rollerine dikkat çeken bu yaklaşım, özellikle kimlik edinme sürecinde, sosyo-kültürel açıdan örüntüleşmiş kültür unsurlarına dayanmayan, kimlik modellerinin benimsenmesindeki/benimsetilmesindeki güçlüklere dikkat çekiyor olması bakımından önem taşımaktadır.32

“Simgelerle uğraşmayı kendi özel uzmanlık alanları yapan kimseler

Çağdaş toplumda geniş bir toplum oluştururlar. Bunların içinde

Dinsel kişileri, öğretmenleri, yazarları, bir kısım üniversite

Öğretim üyelerini sayabiliriz. Bu uzmanların simgelerle

Olan ilişkileri aynı türden bir ilişki değildir; dinsel kişinin

Kendi toplumunun simge dağarcığı ile olan ilişkisi, üniversite

Öğretim üyesinin simge kümeleriyle olan ilişkisinde değişiktir.”

Şerif Mardin33

Şerif Mardin’in yazdıklarının, 15-20 yıl öncesine göre, bugün Türkiye’de daha belirgin olarak ciddiye alınması, bariz olarak toplum yapısının farklılığına başka dayanaklar aranmasından, artık ekonomik ölçütlerle tahlil yapılmasından ziyade kültürel ölçütlere ağırlık verilmesinden kaynaklanmaktadır.

Şerif Mardin’in entelektüel olarak bariz farklılığı önemli orandaki Türk düşünce adamlarının Türkiye’ye kapanması karşısında dünyaya açılmasında somutlaştırmaktır. Aynı türden bir farklılığı, Şerif Mardin, tümüyle dışarıya açılan Türk entelektüellerin açısından da sergilenmektedir.34

KAYNAKÇA

Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı

Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını

Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=35583

http://tr.eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/SOS312U.pdf



http://tr.wikipedia.org/wiki/Şerif_Mardin

1 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.81

2 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.80,81,82

3 http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=35583

4 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.175,176

5 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.175

6 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.83

7 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.83

8 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.176

9 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.83

10 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.176

11 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.177

12 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 13

13 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 13

14 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 14

15 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 14

16 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.177

17 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.177

18 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 17

19 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.178

20 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.178

21 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 16

22 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.178

23 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.178

24 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.179

25 Ahmet Öncü, Orhan Tekelioğlu, Şerif Mardin’e Armağan, İletişim Yayınları,syf 18

26 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.179

27 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.180

28 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.180

29 Alim ARLI, Oryantalizm Oksidentalizm ve Şerif Mardin, Küre Yayınları,2.Baskı,syf.129,130

30 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.180

31 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.181

32 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.181,182

33 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.182

34 Şeref Uluocak,derleyen M.Çağatay Özdemir, Türk Sosyologları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, syf.182

Yüklə 78,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin