Sevgili UEEB Gönüllüleri,
17 Ağustos 2016
Bu mesajın ekinde, TRT Radyo 1’e, bugün canlı yayında bağlandığım “Hayatın Sesi” programının kaydını ve aşağıda yorumumu da göreceğiniz, İzmir Çeşme yöresinde gerçekleşmiş “doğaya kaçış” diyebileceğimiz bir girişimin videosunu bulacaksınız.. Bir de ÇAY TV’de devam eden “Çare Sizsiniz” programının, art arda 15 ve 16. sıradaki linklerini..
Maalesef tam da bugüne isabet eden, ülkemizi acılara boğan deprem olayının, yanlış yapılanma yüzünden nasıl büyük bir felakete dönüştüğünün nedenleri de umarım tekrar gündeme gelir bu vesile ile.. Ve, “insanlığın başına belâdır” dediğim beton hayranlığından insanları vazgeçirmeye de neden olur; ahşap mahallelerimiz, okullarımız, devlet dairelerimiz.. Tıpkı Amerika, Kanada, Avusturalya, İngiltere, Finlandiya, Almanya örneklerinde olduğu gibi…
Aşağıda yine, 26 Temmuzdaki, yani 15. programda stüdyoya davet ettiğimiz, kendi rüzgar türbinini başarı ile yapan, İstanbul’da bulundukları semtte, organik bahçe girişiminde de bulunan genç bir grubun hikayesini izledikten sonra, kendilerine yolladığım, ama maalesef, birkaç kez hatırlatmama rağmen hiç yanıt alamadığım mektubumu da bulacaksınız.. İzleyeceğiniz gibi, programda da takdirlerimizi sunduğumuz, teşekkür ettiğimiz gençlerin, bir sonraki adımda, eleştiriye tahammülsüzlük göstererek maalesef sessiz kalmalarına şahit olacaksınız..
Dün, “Greenpeace” örgütünden gelen röportaj talebi de beni sevindirmişti. Onu da sizlerle paylaşabileceğimi düşünmüştüm ama, ikinci telefonlarında, üç yıl kadar eskimiş olan bir haberin güncel sonucundan hiç haberleri olmayıp; “cami inşaatı ne durumda ?.. Çekimleri orada yapalım !” dediklerinde şaşırdım doğrusu. Ama bir şeyin farkına vardım.. Bu iyi niyetli örgütün bile, artık niyetle değil, sadece somut örneklerle ilgilendiğini !.. Bu durum bize ivme vermeli.. O koskoca örgütün, 1 Temmuz 2015’de, Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji Konseyi ile ortaklaşa hazırladığı uluslararası raporun önsözünü “şaka gibi” neden Kemal Derviş’e yazdırdığını sonra tartışırız !.. Artık eylem, yani yaşamsal örnek zamanıdır..
Evet farkındayım, bu kez dokümanlar biraz kalabalık.. Acelemiz, hem var hem yok.. Yarına demiyorum ama, bir hafta, en geç on gün içinde yorumlarınızı ve aklınızda oluşan yol haritasının ipuçlarını ve tavsiyelerinizi almak isterim..
Öncelikle hayallerimizi süsleyen, ama çok daha ötesinde; ortak kanaatimiz olarak ülkemizin yegâne çıkış yolu adına ortaya koyacağımız somut örneklerin, hangi çerçevenin içinde kalması, hatta hangi yöresel şirinliklerin ötesine geçmesine dair sorumluluğumuz, umarım biraz daha netleştirecektir.. Bence hepimiz ne yapmak gerektiğini gayet iyi bilmekteyiz.. O yüzden bu paylaşımın özeti sadece; “neyi yapmamamız gerektiği !” üzerinedir..
“Kâhin değilim elbet !..” başlıklı yazımda, bu zavallı darbe girişimi ile, bayram mesajında paylaştığımız vahim tablonun beklenen sonuçlarını yaşadığımızı söylemeye çalışmıştım hatırlarsanız.. Sonra da, gönüllü grubumuzla bir paylaşımda daha bulunmuştuk biliyorsunuz.. UEEB grubumuzu kastederek; “sıra bizde !” demiştik.. “Göstermek zorundayız doğru yaşam ve üretim biçimini.. Kaldırmak zorundayız ortadan; tüm savaşların ve düşmanlıkların bahanesini !” diye haykırmıştık..
Neyi yapmayacağımızı artık biliyoruz.. Ona eminim.. Biraz, kötü niyetli darbe, biraz da yaz tatili etkisi ile dağılmışlığımızın, önümüzdeki aydan itibaren toparlanacağına inanıyorum.. Muhtemelen Eylül ortası, yada sonu derseniz sonunda, ama daha da geç olmaksızın toplanalım derim.. O güne kadar yapacağımız araştırmaların sonuçlarını, hep beraber bulabildiğimiz arsa seçeneklerini, beklediğimiz iç ve dış desteklerin sonuçlarını paylaşalım ve artık hayallerimizin somutlaşma evresine geçelim derim.. Ne dersiniz ?..
Bu mesaj eşliğinde, yine “neyi yapmamamız konusunda” iki örnek sunmak istedim sizlere. Biraz da; çok bilmişliğimizin haşa değil, sadece; yaşanmışlığımızın deneyimini işin içine katarak !.. Hoşgörü ile karşılayacağınızı umuyorum..
Bu ay sonunda Bodrum’a, değerli bir gönüllümüz tarafından; mevcut 70 dönüm arazi için “nasıl bir proje yapılabilir ?”, konusunu masaya yatırmaya davet edildim.. Niğde’de, emre amade 200 dönüm imarlı bir arazinin ön bilgileri geldi yine bir dostumuzdan.. Buraya sığdıramayacağım samimi teklif ve beklentiler, doğru yolda olduğumuzun işaretleridir..
ÇAY TV Linkleri :
http://www.caresizsiniz.org/videolar/bolum-15-kendi-enerjini-kendin-uret.html
http://www.caresizsiniz.org/videolar/bolum-16-ozet-1-15-bolumleri.html
TRT Radyo 1 ses kaydı :
ÖNCE “ŞEYSİZ”LER !..
Önce; http://alkislarlayasiyorum.com/m/content/315670/turkiyede-bir-komun-koy-seysizler linkindeki videoya göz atınız ve oradan başlayalım sohbete diyeceğim..
Böyle giriş biraz garip olacak ama, bu arkadaşın anlattıkları, bizim otuz yılı aşkın yaşadıklarımızın sadece küçük bir bölümü.. Ama, ne çoğumuz öyle yaşayabilir ne de komşularımız ve belki de akrabalarımızın büyük çoğunluğu.. Ne sizin mahalle ne de yaşadığımız kentin bir kısmı.. Bence; bireysel bir kurtuluştan, daha doğrusu “toplumsal gerçeklerden kaçarak kurtulmaktan” başka bir şey değildir o şirin yol.. Ailece biz bunu, ilk yıllarda anlamıştık.. Daha doğrusu, doğa bize öğretmişti çoktan.. Zaten, kendimizden kaçmaya değil, daha yükseğe sıçrayabilmek için, ayağımızı yere sağlam basmaya gitmiştik oraya.. Yani inzivaya değil, güç toplamaya !..
Sanki özellikle “pis, dağınık ve pejmürde” olmasına gayret gösterilmiş yaşam alanlarını, “doğallık ve güzellik adına !” diye takdim etmek ise tam bir entel şımarıklığı.. Örneğin, nedir o; ne koysan, neyin altında olduğunu bir daha bulamayacağın; atölye ?.. İlaveten, kordon ve taşınan akü kargaşası ?.. Bu neyin sarhoşluğudur.. Evet kendilerine koydukları isim gibi “şeysiz” olma teşebbüsü, bir farkındalık ivmesidir.. Evet bir, özünü arayıştır. Ama oradan öğrendiklerini bu dünyanın halihazır gerçeklerine aktaramıyorsa, tam da dediği gibi; başvuranların yüzde doksanı oraya gelmekten vazgeçiyorsa, bu sevimli topluluğun macerası, sadece; meşhur Tarzan’ın yaşantısı kadar kıymeti harbiye taşır günümüzde..
Hep paylaştığımız gibi biz, kaçmaktan bahsetmiyoruz.. Tam tersine, mevcut düzenin kalbine seslenmek ve doğru örnekleri tam da orada oluşturmaktan söz ediyoruz.. O yüzden; saman ev, kerpiç ev, kütük ev nostaljilerini ya da ne idüğü belirsiz “prefabrik denen evin baraka kalıbını” aşıp, yeterli üretim kapasitesi şansı olan ve basit organizasyonlarla kolayca hakim olabileceğimiz teknolojilerle yaşam alanlarımızı kurmaktan bahsediyoruz.. Bir ileri aşamada, o teknolojilerin de hakimi ve bizzat üreticisi olabiliriz kolaylıkla.. Bu yolda artık, dünya genelinde hayli gayret var !... Yani belli ki sağlıklı gelecek, artık güneşle gelecek !..
Ve inanıyorum ki biz artık, sadece köydeki sığınağımızın değil, başbakanlık binasının da, çocuğumuzun okulu hatta üniversite binasının da öyle yapılabilmesinden, yani yaşamsal riskler taşımamasından, kendisine yetmeyi becerebilmesinden bahsediyoruz.. Yoksa, vaktiyle kendi arazimde yaşarken söylediğim gibi, “evet, kapıya asma kilit vursak da içerde yaşamaya devam ederiz etmesine de, bir gün kapıdan sesleniverirler; komşu haberin olsun, ülkemizin yeni sahipleri var artık !..”
Yanılmayı dilerim ama, sanki bu arkadaş kendi ailesini bile ikna edememiş gibi duruyor.. Hanım ve çocuklar ortada yoklar !.. Çok güzel bir dille anlatıyor.. Bütün keşiflerinden heyecan duymuş belli… Darısı birçok kent filozofunun başına !.. Gördüğümde yanaklarından öperim.. Onun adına çok sevindim.. Ama sonrası ?.. İletişim kuranların % 90’ının gelmekten vazgeçtiği bir yer çıkmış ortaya.. Sanırım sizler de katılırsınız ki, bu değil bizi kurtaracak
olan !..
GELELİM TÜRBİNCİ GENÇLERE !..
1 Ağustos’ta şöyle seslendim onlara. Kendilerine “mühendis mimarlar topluluğu” dedikleri için, biraz da meslektaşlarıma !.. Sizlerden, sabırla okumanızı rica ediyorum..
“Homo homini lupus” yani insan insanın kurdudur demiş vaktiyle bir düşünür.. Tüm meslek dallarında, kendi içlerinde uzmanlaşma ve yardımlaşma, hatta bir ileri aşamada; tıpta, hukukta ve tüm mühendislik dallarında olduğu gibi, uzmanlığına göre yönlendirme varken, bir mimarın bir başka mimarı tavsiye ettiğini, ülkemin tarihi yazmamıştır nedense.. Çünkü, küçük bir azınlık dışındaki hocalarımız son yüz yıldır, insan değil âdetâ Tanrı yetiştirme gayreti içindeydi bütün okullarda.. Dünyadan bîhaber Tanrı müsveddelerini !..
Hakkında hiç bilgi sahibi olmadıkları insanlar için, adeta cezaevi adresi verir gibi mahalleler ve evler planladılar.. Son zamanların ayyuka çıkan rezilliklerine ben de; “bunları yaptırana TOKİ, yapana mimar diyorlar !” diyorum.. İtiraz bile eden yok !.. O yüzden yıllar önce o deyimi “mimar mimarın kurdudur” yani mimara kendisinden başka düşman gerekmez diye uyarlamıştım.. Maşallah ona da hiç itiraz gelmemişti.. “Peki ne yapmalı ?”nın karşılığına; E=mc2’den yola çıkan, özetle; “doğru yer, doğru yön, doğru malzeme ve doğru tasarım” ile tanımlanan; “Enerji Mimarlığı”nı koydum.. Binlerce sayfa yazdım. Felsefi ve teknik altyapısı ile artık uluslararası bir kavram olma yolunda… Dediğim gibi yaşadım ve yarısından çoğu üniversitelerimizde gerçekleşen şimdilik 429 ders ve konferansta anlatmaya çalıştım derdimi.. Hâlâ değişmeyen eğitim sisteminden, üzüntü duyuyorum !.. O yüzden gençlere; “okulu bitirdiğinizde, henüz yaşam enerjinizi ve mimarlık hevesinizi kaybetmediyseniz, işte ancak o gün start çizgisine gelmişsinizdir !..” diyorum..
Sakın ola “ben neymişim be abi !” sendromuna kapıldığımı düşünmeyin delikanlılar.. Enerji ve ekoloji adına gösterdiğiniz gayretlere nasıl sahip çıktığımızı gördünüz.. Kabuğunuzu kırabilmeniz halinde, yani iletişimi karşılıklı becerebildiğimizde, hangi ufuklara yelken açabileceğimizi de göreceksiniz.. Ben şimdilik, topun sizde olduğunu düşünüyorum ve kaleyi görmenizi bekliyorum.. Ne emekliyim ne de olmaya niyetim var !.. 86 yaşında Selimiye’yi planlayan Mimar Sinan’ımız varken “artık bana müsaade !..” dememiz mümkün değildir.. Ayrıca zaten, yaşamak için çalışmak zorundayım.. Yani bol olan boş vaktimde oturup yazmıyorum size bu satırları.. Sakın, “bizim vaktimiz yok !” bahanesine sarılmayın o yüzden..
O günden bu güne, bizzat programa katılan sizler dâhil, bir satır geri dönüş elime geçmeyince, ama asıl, içinizde bulunduğunu söylediğiniz mimarların da gıkı bile çıkmayınca, bana da bir büyüğünüz olarak, kulağınızı çekmek düştü. Kusura bakmayın !.. Unutmayın ki babanız yaşındayım.. Ayıptır söylemesi, hayli uzun yıllardır internete sadece “enerji ve ekoloji” yazmaları halinde bile bendenize ait yüzlerce kayıt ve binlerce sayfa çıkarken, iyi niyetlerine yine de inandığım, muhtemelen okullarına da bir iki kez gittiğim heyecanlı mimarların, “bu adam kimdir ?.. Deli midir, akıllı mıdır ?” diye merak bile etmemeleri, ya da danışmaya olsun korkmaları, işte bu tarihi sendrom yüzündendir maalesef.. Çünkü onlar, her şeyin en iyisini bilirler !.. Öyle yetiştirildiler..
“Amerika’yı baştan keşfetmek !” diye bir tabir vardır ülkemizde.. Gelin öyle yapmayalım. Bizden önce kim ne yapmış araştıralım.. Mesleki tabirle; habire temel atacağımıza, bir düzgün tuğla da biz ilave edelim ki çabucak yükselsin, görünür olsun başarının duvarları.. “Ben yaptım !” yerine “biz yaptık !” demenin erdemine ulaşalım. “Halk” olalım !..
Bir de genelleme yapmak isterim gençler. Bana verdiğiniz dergiler birbirinden güzel.. Kadroları; toplumsal direnişin günümüzdeki kahramanları !.. Yazanı, çizeni, okuyanı kutluyorum.. Size de teşekkür ediyorum. Fakat eylemi; sadece oturma eylemi, şarkı türkü ya da son noktada, şehit verecek düzeyde savaş eylemi olarak düşünmenin, en az elli yılının izleyicisi ve zaman zaman fena halde katılımcısı olduğum bu tavrın, siyasi öykünmeler dışında bir heyecan yaratması, artık mümkün değildir bence.. Tersine, kan kaybettiricidir.. Kamplaştırıcıdır..
Değişim ancak; sizin de fark ettiğiniz ve bizzat başarabildiğiniz gibi; örneğin bir rüzgar türbinini, el emeği ve özgün bilgi ile imal edebilip, ama her evin çatısında veya saçağının dibinde kesinlikle değil, “doğru yerde ve biçimde” kullanabildiğinizde, halk bahçelerini; her mahallede bir çocuk parkı ya da pazar yeri benzeri değil, bir tohum direnişi ve sağlıklı yaşama açılan kapı olarak, ama “her ev yada ev grubunun kentsel ölçekte ve mimari uzantısı haline”, yani olmazsa olmazı haline getirebildiğinizde gerçekleşecektir.. Son otuz dört yıldır tüm anlattıklarını, seçkin bilim adamı dostlarının da önemli desteği ile birebir doğanın bağrında yaşayan birisinin, sizlerden yeni haberdar olması onu ayıbıdır elbet ama, her kanaldan tanışmak mümkünken, sizden bir merak sonucu olsun ulak gelmemesi de sizin ayıbınızdır.. Karşılıklı olarak itiraf edelim bunları !..
Bir şey daha söyleyip bitirmek istiyorum.. Gençler!. Hiçbir kapitalist, söze; “ben kapitalistim” diye başlamaz.. Hiç gereksinim duymaz.. Ahlâksız yaşam ve kazanım tarzı zaten onu ele verir.. Bence hiçbir sosyalist de söze, “ben sosyalistim” diye başlamamalı. Eylemi ve bizzat yaşam tarzı ile, o söylemin ispatı olmalıdır kendisi.. Ben şu takımım fanatiğiyim demek kadar bile anlamı olduğunu düşünmüyorum o davranışın.. “Ben insanım !” demek, yada, buluşma noktasının sadece “insanca yaşamak” olduğunu bilmek ve “bizzat örneklemektir”, yakışacak ve bizi kurtaracak olan !..
Bir takım yerli ve yabancıların tarih boyu yazdığı kitaplar üzerinden sabahlara kadar konuşmak mümkün elbette.. Ama, şuna da emin olabilirsiniz ki, bu konuşmalardan sevgili halkım hiç bir şey anlamıyor ve anlamamakla da hiçbir şey kaybetmiyor.. Yayından sonra çok önemli bir randevum olmasına rağmen, hocayla konuşmanızı kesmemek için özellikle sessiz kalarak sabrettiğimde yine şahit olduğum, bir “entel zaafımızdan !” bahsediyorum gençler.. Artık geçin bunları !.. Ben, kütüphanemdeki yüzlerce ünlünün ne önerdiğini değil, vatandaşın ne dediğini ve ne beklediğini merak ediyorum artık.. Bizim, moda tabirle “üst aklımızda” değil, onların “yaşam pratiğinde” arıyorum çözümleri..
36 sene önce, adeta canımızı kurtarmak için kaçtığımız ve bizi kaçırtan nedenleri analiz eden; “doğru İstanbul’u irdeleyen” yüzlerce sayfa makale ve talep üzerine rapor yazdığımız “atamızın dedemizin şehrinden” sonra, 33 sene Bursa’nın Kite köyünde, toprağının bağrında yaşadık ülkemizin.. Bütün çocuklarımız köy ilkokulundan geçti.. “Bedelsiz bilgi ve koşulsuz sevgiyi” ve “zihinsel enerjinin gücünü” yurdun her köşesinden gelen binlerce insana ve de akademisyene öğreten rahmetli eşimin büyük özverisi ve sıra dışı katkısı ile, sadece birlikte yaşamanın bile neleri değiştirdiğini gördük.. Yemek, temizlik ve sağlık anlayışlarına kadar !.. 19 yıldır görev yapan bir başöğretmenin, ortaokula gitmesi için ancak “bir kişiyi” ikna edebildiği köyde, şimdiye kadar 200’ü aşkın öğrenci üniversiteye gitti ve çoğu bitirdi.. Kız çocukların okuması, kötü yola düşmek anlamındaydı.. Şimdi hepsi okuyor.. Çünkü benim kızım da onlarla okumuştu !..
Artık eylem zamanıdır.. Ama anlatmaya çalıştığım gibi, oturma ya da salt konuşma eylemi değil, doğru yaşamdan doğru örnekler verme, hayata geçirme zamanıdır.. Yine, “Enerji Mimarlığı”nın temel ilkesi olan; “güneşe ve toprağa, orada yaşayanlarca sahip çıkılan ve ürünleri hakkaniyetle paylaşılan”; doğru köyler ve doğru kentler kurma zamanıdır.. Ve bana sorarsanız, bu muhteşem ülkenin tek çıkış yolu budur !. Memleket ne Ankara’dan ne de çocuklarımın da katıldığı ve benim asla; “çıkmak yanlış demediğim !” Taksim meydanından kurtulur.. Bazı güzel heyecanları, sadece sahnede yaşayıp, alternatif çözümü hayata geçiremedikçe; tam da oraya “anlamsız kışlalar” inatla yapılır ve “yine beceremedik !” hüznü ile büsbütün tıkanır toplumun önü. Anlaşabileceğimize eminim..
Size de kısaca bahsettiğim UEEB, bunun için kuruldu.. Tüm gönüllüleri, önerdikleri gibi yaşamak ve üretmek zorunda !.. Tartışmayı çoktan bitirdik.. Eylem zamanıdır.. Ve unutmayın; “debbağ, sevdiği deriyi döver !..”
ŞİMDİ ÇÖZÜM SIRASIDIR !..
Evet, şimdi gelelim yapmamız gerekenlere.. Ne, hayatın akışını, sadece kendisi adına değiştirip mutluluğa ulaşma heyecanını, ne de, kentsel ölçekte yapılan her eylemi kendimizce yeterli görüp, bilimsel ve deneyimsel birikimlere boş vermek olmalı yapmamız gereken.. Peki ne olmalı ?.. Yarından tezi yok lütfen, iki satır da, iki sayfa da olsa, iştirakinizi, itirazınızı veya tavsiyelerinizi dile getiriniz.. Bu birliktelik ancak, sizlerin varlığı ile güçlü, inandırıcı ve gerçekçi olacak, insanlık adına faydalı sonuçlara ulaşacaktır.. Buna inanıyorum..
Bu arada aklınızda olsun www.erengezgin.net sitemiz, bu hafta itibarı ile güncellenmiştir. Bazı kayıttan düşen linkler de temizlenecek ve yenileri de pek yakında yüklenecektir.. Toplamda 5000 görseli bulan ve çok yer tuttuğu için 30 PP sunumun PDF formatına çevirdiğimiz dosyaları, yine toplamda 5000 sayfayı bulan, 500’e yaklaşan makalelerin 21 başlık altında yeniden düzenlenmiş hali, görüşlerinize sunulmuştur.. Lütfen gördüğünüz aksaklıkları bildiriniz..
HEDEFLERİMİZ :
1- WEB SİTESİ
Pek yakında, UEEB adına bir resmi web sitesi kurup, üyelerimizin tüm birikimlerini de paylaşmak, kendi aramızda bir serbest kürsü oluşturmaktır niyetimiz.. Nihai hedefimiz ise, bu örgütlenmenin; bir lokomotife, bir lidere ihtiyacı olmayan, önerdiklerini bizzat yaşayan ve yaşatan, insanca hedeflerini kendisi belirleyen ve o yolda daima ilerleyen, siyasi dalgalanmalarla yön değiştirmeyen, demokratik bir sivil yapılanmaya evrilmesidir..
2- ARSA
Bence, uygun arsa arayışında herkesin üzerine alması gereken bir görevi olmalıdır. Bulunduğu yörede ya da önereceği yerde, mümkünse imar sorunu olmayan, varsa da özel imar talebi yaratılabilecek durumda olan, arsa alanı o yörede düşünülen katılımcı sayısına göre, ekolojik açıdan çok yeterli değilse, konut alanı dışında kalmak kaydıyla, yakın çevresinde devletten kiralanabilecek yeşil alanlar veya orman arazisi bulunulabilecek yerlere doğru da odaklayalım kendimizi.. Dedim ya, bu girişimde patron yok ve hiçbir zaman olmamalı.. Kendi yolumuzu kendimiz açacağız.. Bu birlik hiçbir zaman, bir lider miti yaratma gayretinde değil, sadece toplum bilinci yaratmaya yönelik eylemler içinde olmalıdır.. Tarih boyu, arkasına sığındıkça toplumu ayrıştıran, kamplaştıran kişiselleştirmelerden çok çekti bu ülke.. Artık, sadece insan olmakta birleşme, dostluğun ve kardeşliğin yeniden inşa edilme zamanıdır..
3- YÖNETİM
Bu vesile ile, işlevsel olarak oluşturmamız gereken ve sayısal sınırı olmayan geçici yönetim kurulumuzda görev almak isteyenler, varsa özel deneyimleri ve talep edecekleri görev tanımı ile birlikte lütfen bizi bilgilendirsinler..
4- DERNEK-BİRLİK MESELESİ
Bildiğiniz gibi, resmi tescili hayli eski olan birliğimizin, bazı idari sorunlardan ötürü geciken işlemleri takip edilmektedir. İstenen ilave evraklar Ankara’ya iletilmiştir.. Bakanlar kurulu kararı alınabildiğinde ise, kamu yararına bir kuruluş haline gelebilmemiz mümkün olacak, ulusal ve uluslararası ilişkilerimiz kolaylaşacaktır.. Bu ara dönemde, bir Enerji ve Ekoloji Derneği kurup, hükmi şahsiyet olarak adımlar atabilme fikri, gönüllülerimizce onay görmüştür.. Böylece, gönüllülerimizin resmen üyeleştirilmesi de mümkün olacaktır.. Önümüzdeki günlerde, bu konuyu yakından takip eden gönüllü dostumuz Nizamettin Taylan Akan’dan haber bekliyor olacağız.. Ve yine bildiğiniz gibi, bütün bu eylemler için şimdiye kadar kimseden para talep edilmemiştir.. Kanuni gerekler yerine gelene ve bir gereksinim varsa ancak topluca karar alınana kadar da, tüm eylemler gönüllü olarak yürütülecektir..
5- TOPLANTI YERİ
Yönetimsel toplantılar konusunda bize Mind Up şirket binasını açan değerli gönüllülerimizden Zafer Polat Koyuncu, bu sorunumuzu şimdilik halletmiştir.. Şimdilik diyorum.. Çünkü gönlümden geçen; ilk fırsatta, öngördüğümüz tüm vasıfları taşıyan ve birliğimize ait bir binada sürdürmeye başlamamızdır toplantıları.. Büyük toplantılarımız içinse, daha öncekiler gibi, belediyelerin bize sağlayacağı olanaklar yeterli olacaktır.. Bu noktada, Türkiye’nin dört köşesine yayılmış gönüllülerimiz de bilmelidir ki, kendi yörelerinde, kendilerince yeterli sayı oluştuğunda, şahsen kendi adıma söz vereyim ki, koşa koşa gelir ve yeni dostlarla paylaşırım bildiklerimi. Değerli katkılarını almaktan da mutluluk duyarım..
6- ANKET
Bu vesile ile bu mesaja tekrar ekleyeceğim 281 soruluk, 16 yıl önce hazırladığım, bu içerikteki ilk Konut Anketini de, daha önce dolduranların veya henüz göz atmamış olanların, mümkünse dijital ortamda, değilse mektupla bana iletmeleri, ankette dile getirilen dileklerin en sağlıklı biçim ve yöntemlerle hayata geçmesine çok değerli katkı sunacaktır..
ŞİMDİLİK BU KADAR !..
Ama sadece şimdilik sevgili dostlar.. Galiba bu kez top gerçekten sizde ve bizde.. Ve her zaman söylediğim gibi, kale halâ boş.. Ülkemiz, dostça kazanılacak zaferlere muhtaç.. Tarihin muhteşem mirası bu topraklarda, “kendisine yeten” yaşamsal örneklerle kazanılacak, hiçbir ayrım kabul etmeyen birlik ve beraberlik zaferi, bilmeliyiz ki; gerçek bağımsızlığın yegâne yoludur.. O yüzden aynı zamanda, tarihi ölçekte var sayılan ve bundan böyle olası tüm düşmanlarımızın da korkulu rüyası olacaktır.. Bence yine de yapmamız gereken; korkmak ve korkutmaktansa, tüm insanlığa örnek; “güneşine ve toprağına sahip çıkan ve nimetlerini hakkaniyetle paylaşan” bir yaşam biçimini sergileyip, her türlü savaşın ve düşmanlığın “gerekçesini” ortadan kaldırmak olacaktır..
Sevgilerimle..
Çelik Erengezgin
Meydan Sok. 12
Tirilye Mah. Mudanya BURSA
celik@erengezgin.net
www.erengezgin.net
Dostları ilə paylaş: |