Sevgisini kendi arzusuna tercih eden onun tarafından da sevilir; onu özleyen, ondan başkasında gözü olmayan ve ondan korkan ki



Yüklə 1,18 Mb.
səhifə97/119
tarix07.01.2022
ölçüsü1,18 Mb.
#90645
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   119

FEZAİLÜ'N-NEBÎ

Hz. Peygamberin üstünlükleri anlamında hadis terimi.725



FEZAİLÜ'S-SAHABE

Ashabın faziletleri ve bu konuda meydana gelen literatür için kullanılan bir tabir. .

Hadis ilimlerinden "ma'rifetü's-sahâ-be"nin bir dalı olup genellikle ashap aleyhtarlarına karşı onların üstünlüklerini ortaya koyarak faziletlerini savunan ilmi ve bu alanda yazılan eserleri ifade etmektedir. Kaynaklarda yaygın olarak fezâilü's-sahâbe şeklinde geçen bu tam­lamanın "fezâilü'l-ashâb, menâkıbü's-sahâbe, fezâilü ashâbi1 nebî. ma'rife-tü's-sahâbe" tarzında kullanıldığı da gö­rülmektedir.

Ashap, mallarını ve canlarını ortaya koyarak Hz. Peygamber'e bağlanmaları, Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek ve öğretmek için çalışmaları, İslâmiyet'i yaşamak ve yaşatmak için büyük fedakârlıklar gös­termeleri sebebiyle Kur'an'da "insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet"726 diye övülmüştür.

Allah'a imandan vazgeçmemek, pey­gamberine ve kitabına bağlı kalarak 0'nun rızâsını kazanma uğrunda büyük sıkıntılara katlanan sahâbîlerden Mek­ke'de İslâm'a giren Bilâl-i Habeşî, Mik-dâd b. Esved. Ammâr b. Yâsir, Suheyb-i Rûmî ve Sümeyye bint Habbât demir­den yelekler giydirilip kızgın güneş al­tında tutulmayı727; Habbâb b. Eret kor üzerine yatırılıp işkence görmeyi728; Ebû Zer el-Gıfârî, Abdullah b. Mes'ûd ve Zin-nîre er-Rûmiyye dövülmeyi729; Hz. Ebû Be­kir, Ömer ve Hamza gibi birçok sahâbî ölüm tehlikesine rağmen Hz. Peygam-ber'i korumayı göze almışlar; yapılan baskılar ve işkenceler tahammül sınırını aşınca da kafileler halinde Habeşistan'a göç etmişlerdir730. Mekke'de uygulanan toplu boykot ve muhasara esnasında ot, yaprak ve ku­ru deri parçalan yiyerek hayatlarını sür­dürmüşler731, Medine yolu açılınca topluca yurtlarını, mallarını, evlerini ve yakınla­rını terkederek bu şehre hicret etmişler­dir. Hz. Peygamber'! ve Mekkeli muha­cirleri ağırlayan ve onları canları pahası­na korumaya söz veren Medineli müs-lümanlar da (ensar) yurtlarını, mallarını, evlerini, bağ ve bahçelerini gönül hoş-luğuyla misafirleriyle paylaşmışlar732; Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te ve di­ğer savaşlarda kendilerinden daha güç­lü ordulara karşı İslâmiyet'i ve Hz. Pey-gamber'i savunmuşlar, en sıkıntılı za­manlarda bile onu yalnız bırakmamışlar­dır. Hicretin 6. yılında (628) Hudeybiye'-de canlarını ortaya koyarak Resûlullah'a biat eden 1500 kişiyle, Mekke'yi fethe­den 10,000 civarındaki asker ve Hz. Pey-gamber'in vefatı sırasında 100.000'in üzerinde olduğu rivayet edilen733 sahabe neslinin her ferdi kendi­ne düşen görevi yerine getirmeye çalış­mıştır. Ayrıca vahyin canlı şahidi olan, Kur'an ve Sünneti daha sonraki nesille­re ulaştırmada köprü vazifesi gören bu nesil Kur'ân-ı Kerîm'de övgüyle anılmış; mutedil bir ümmet oldukları734, Allah ve Resulü'ne iman edip tam teslimiyet gösterdikleri ve büyük ecir kazandıkları735, Al­lah'ın kendilerinden, kendilerinin de Al­lah'tan razı oldukları ve ebedî kalacak­ları cennetin onlar için hazırlandığı736 bildirilmiştir. Kâfirlere karşı sert, birbirlerine karşı merhametli olan, Allah'ın rızâsını kazanmak için ibadet eden, Tevrat ve İncil'de de övülen, ken­dilerine af ve mağfiretle büyük mükâ­fat vaad edilen737 bu insan­ların Allah ve Resulü'ne yardım eden sâ­dık müminler738 ve seçkin kişiler oldukları739, ihtiyaçlarına rağmen başkalarını kendilerine tercih ettikleri ve kurtuluşa erdikleri740, affe­dildikleri741, gerçek mü­minler olarak bağışlanacakları ve âhiret-te cömertçe nzıklandırılacakları742 belirtilmiş, faziletlerine ve ay­rıcalıklarına işaret edilmiştir.

Hz. Peygamber ashabın mallarını ve evlerini müslüman kardeşleriyle payla­şacak kadar fedakâr, Resülullah'a zarar gelmemesi için ölümü göze alacak ka­dar ona bağlı, din uğrunda baba, evlât ve akrabalarıyla savaşacak kadar sami­mi olduklarını gördüğü için kendilerini "insanlık tarihinin en hayırlı nesli"743, "ümmetin en hayırlıları"744, "cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler"745 ve "cennetlikler"746 gibi ifadelerle Övmüş­tür. Ayrıca ümmetin onlara ikramda bu­lunmasını747, iyilik etmesini748, onları çekiştirmemesi­ni749 emret­miş, onların yaptığı bir müd'lük yardı­mın başkalarının Uhud dağı kadar yar­dımına bedel olduğunu750 söylemiş, diğer insanların fazilet itibariyle onların derecesine erişemeyeceğini bildirmiştir. Ashapla il­gili bu umumi mahiyetteki âyet ve ha­disler yanında muhacirler, ensar. Bedir ehli, Uhud ehli, Hudeybiye ehli, aşere-i mübeşşere gibi grupların ve ayrıca bazı şahsiyetlerin cennet ehli olduğuna işa­ret eden çeşitli rivayetler de vardır.

Fazilet Konulan. Ashapta fazilet konu-su kabul edilen hususların başında aşe-re-i mübeşşereden, muhacirin, ensar, Eh!-i beytve Ehl-i Bedir'den olmak, Uhud ve Hendek gazveleriyle Bey'atürrıdvân'-da bulunmak, ümmehâtü'l-mü'minîn-den olmak gelmektedir. Bunlardan baş­ka fert olarak Hz. Peygamber tarafından cennetle müjdelenmek, ilk müslüman-lar arasında yer almak, imanı uğruna işkence görmek, büyük mali yardımlar­da bulunmak, savaşlardan birinde veya birkaçında kahramanlık göstermek, sa­vaşta veya başka bir yerde ağır işkenceler altında öldürülmek, zor bir durum­da Hz. Peygamberi büyük fedakârlık­larla korumak gibi hususlar da fezâile konu olmaktadır. Ayrıca Hz. Peygam-ber'in hayır duasını almak, bir başarısı veya özelliği sebebiyle Resûl-i Ekrem ta­rafından "seyfullah", "emînü'1-ümme". "havari" gibi sıfatlarla anılmak, Hz. Peygamber'in özel ilgisini görmek veya onun tarafından önemli bir işle görevlendiril­mek yahut iyi bir rüyada görülmek; bun­ların yanında merhametli, haya sahibi. cömert ve yiğit olmak, güzel Kur'an oku­mak, doğru hüküm vermek, haramı helâli iyi bilmek, kıraat ve ferâiz gibi ilim­lerde mütehassıs olmak ve görüşü doğ­rultusunda âyet inmiş olmak gibi özel­likler de fezâilü's-sahâbenin konulanna girmektedir.

Bütün sahâbîler fazilet bakımından ay­nı seviyede değildir. İslâm'a giriş önceli­ğine sahip olmak, İslâmiyet için büyük fedakârlıklarda bulunmak gibi sebepler­den dolayı ashap arasında fazilet, taba­ka ve mertebe farklılığı vardır. Hz. Pey-gamber'i bir defa gören sahâbî ile ha­yat boyunca ona hizmet eden sahâbî-nin faziletlerinin eşit olamayacağını göz önünde bulunduran muhaddisler, özel­likle İslâm'a giriş önceliğini esas alarak ashabı beş veya on iki yahut on yedi ta­bakaya ayırmışlardır751. Ehl-i sünnet itikadına göre ashap için­de en faziletli kimseler hilâfete geçiş sı­rasına göre Hulefâ-yi Râşidîn, daha son­ra da aşere-i mübeşşereden diğer altı kişidir. Şia inancına göre ise en fazilet­li sahâbî Hz. Ali'dir. Sahâbîler ne kadar faziletli olursa olsun Ehl-i sünnet âlim­leri onları masum kabul etmemiş, gü­nahtan korunduklarını, dolayısıyla gü­nahsız olduklarını söylememiştir752. İmamların masu­miyetine inanan Şia imam kabul ettikleri Hz. Ali. Hasan ve Hüseyin ile Hz. Fâ-tıma'nın masum olduğunu ileri sürmüş­tür.753

Ashap arasında siyasî konularla içti­hada dayanan bazı meselelerde çeşitli ihtilâflar, hatta savaşlar çıkmasına rağmen onlar kendileriyle ilgili âyet ve ha­dîsleri göz önünde bulundurarak birbir­leri hakkında övücü ifadeler kullanmış­lardır. Ancak 30 (650) yılından itibaren müslümanlar arasında temeli siyasî olay­lara ve ictihadî görüşlere dayanan çe­şitli ihtilâfların çıkmasını fırsat bilen ba­zı art niyetli kişiler veya yeni müslüman olmuş kimseler sahabe aleyhinde ko­nuşmaya ve onları tekfir etmeye başla­mışlardır. Nevbahtî'nin kaydettiğine gö­re ashabın faziletini inkâr edip onları ilk tekfir eden kişi Abdullah b. Sebe'dir754. Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra ihtilâfların giderek artması, bunların sebep olduğu Cemel Vak'ası ile Sıffîn Savaşı'nda ashabın bir kısmının karşıt cephelerde yer alması, bir kısmının çekimser kalması çeşitli yo­rumlara zemin hazırlamış ve onlar hak­kında umumi kanaate aykırı görüşlerin doğmasına yol açmıştır. Hz. Osman'ın şehid edilmesinden itibaren ortaya çı­kan fırkalardan Şîa, Hz. Ali'nin yanında yer almayan ve onu halife seçmeyen sahâbîleri, onlardan ayrılarak yeni bir grup oluşturan Haricîler de Hz. Osman, AH, Muâviye ve bunlarla birlikte hareket eden herkesi küfre düşmekle suçlamış­lardır. Mu'tezile imamlarının bir kısmı siyası olaylara karışan sahâbîleri fâsık-lıkla itham etmiş, bir kısmı şehâdetleri-nin kabul edilemeyeceğini söylemiş, bir kısmı da onların hadis uydurduğunu ile­ri sürmüştür. Abbasî Halifesi Me'mûn'un Sünnî çizgiden ayrılarak Şiî görüşü be­nimsemesi, öte yandan Mu'tezile'yi dev­letin resmî mezhebi kabul etmesi, bid'at fırkalarıyla İslâm düşmanlarının asha­ba iftira edip onları tekfir etmesine ve aleyhlerinde kitap yazmasına imkân ver­miştir. Fezâilü" s-sahabeye dair eserler de bu dönemde bir nevi reaksiyon ola­rak kaleme alınmaya başlanmıştır.

198 (813) yılında iktidara gelen Me'­mûn'un devri, ashabı yermeyi konu edi­nen eserlerin görülmeye başlandığı bir dönemdir. Hadis münekkitleri tarafın­dan "yalancı, güvenilmez, hadisi alınmaz, Râflzî" gibi vasıflarla anılan Hİşâm b. Mu-hammed el-Kelbî'nin (ö. 204/819) Me-şâlibü'ş-sahabe adlı eseriyle755, Haricî mezhebinin görüşlerini paylaşan, öldüğünde cenazesini kaldıracak kimse bulunmayacak kadar herkesi inciten Ebû Ubeyde Ma'mer b. Müsennâ'nın (ö. 209/824 |?1) Kitâbü'l-Meşâlib'i756 bu dönemin ürünleridir. Heysem b. Adî ve Allan el-Varrâk gibi bazı müel­lifler Kitâbü'l-Meşâlib adlı eserlerin­de, ayrıca Şiî, Haricî ve Mu'tezilî müellif­lerin bir kısmı, bu arada Mürcie, Müşeb-bihe, Kaderiyye ve Cehmiyye mezhep­lerine mensup kimseler de kaleme al­dıkları eserlerde sahabeye dil uzattılar. Me'mün ile başlayıp devam eden mihne döneminde daha çok muhaddisler çeşitli meseleler yanında ashabın fazileti konusunu da ele almışlar, sahabe hak­kındaki rivayetleri toplayarak yazdıkları eserlerle muhaliflerine karşı koymaya çalışmışlardır.

Fezâilü's-sahabe Hakkında Yazılan Eser­ler. Yazılı olarak tartışılmaya başlanan ashabın faziletine dair ilk eseri yazan Ebû Hanîfe (ö. 150/767), bid"at fırkala­rına reddiye sayılacak beş risalesinden biri olan el-Fıkhül-ekher'mûe peygam­berlerden sonra insanların en üstünleri­nin sırasıyla Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali olduğunu, bunların her birini ve diğer sahâbîleri saygı ile anmak icap et­tiğini belirtmiş757 ve bu konuda Ehl-i sünnet akidesini zikredip bid'at fırkalarının görüşlerini reddetmiştir. Sa-hâbenin fazileti hakkında müstakil ola­rak kaleme alınan ilk eserler, Vekî" b. Cerrah ile (ö. 197/812) Esedüssünne'nin (ö. 212/827) Feza'ilü'ş-sahabe adlı kitaplarıdır. Bu iki muhaddisin açmış ol­duğu çığıra İbn Habîb es-Sülemî ile Ahmed b. Hanbel ve bunlardan hemen son­ra gelen Baki b. Mahled ve Nesâî aynı adla müstakil birer kitap yazarak katıl­mışlardır. Bunlardan, otuz kadar sahâ-bînin faziletine dair rivayetleri toplayan Ahmed b. Hanbel'in eseriyle758 bir kısmı sahâbî olmayan, bazıları mükerrer altmış beş kadar sahâbînin faziletiyle ilgili rivayetleri bir araya geti­ren Nesâî'nin eseri759 günümüze tam olarak gelmiştir. Hayse-me b. Süleyman ile760 Dârekut-nî'nin761 Feza*ilü'ş'sahabe adlı kitaplarının ise ancak bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Daha sonra İbn Futays el-Kurtubî, Ebû Nuaym el-lsfahânî, Beyhakî, Tırâd ez-Zeynebî, İbn Sasrâ Bahâeddin Ebü'l-Mevâhib Hasan b. Hibetullah, Cemmâî-lî, Fahreddin er-Râzî, İbn Kudâme el-Makdisî, İbn Cemâa el-Makdisî ve Yû­suf b. Muhammed el-İbâzî (ö. 776/1374-75) gibi müellifler fezâilü's-sahabe ko­nusunda muhtelif eserler kaleme almış­lardır. Şevkânrnin Derrü's-sehâbe fî me­nâkıbii -harabe ve'ş-şahâbe762, Ömer b. îsâ b. Ebû Abdul­lah ed-Dehlekî'nin Lübâbü'l-elbâb fî feza* ili'1-aşhâb763 adlı kitaplan da konuyla ilgili önemli teliflerdendir.

Fezâilü's-sahabe hakkında genel ma­hiyetteki bu eserlerden başka ashabı çeşitli gruplar halinde inceleyen, bu arada bazılarını müstakil olarak ele alan ki­taplar da kaleme alınmıştır. Ensarın fa­ziletine dair Ebü'l-Bahterî Vehb b. Vehb. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî ve Ebû Dâvüd es-Sicistânî'nin Feza3 ilü'l - ensâr aûh eser­leriyle, Bekrî diye bilinen Ebü'l-Hasan Muhammed b. Muhammed es-Sıddîkî'-nin Nüzhetü'î-ebşâr fî fezâ3ili'î-enşâr'764; aşere-i mü-beşşerenin faziletine dair Hâkim en-NÎ-sâbûrî ve Zemahşerî'nin765 Haşâ'işü'l-'aşere, Ebü'l-Kâsım İbn Asâ-kir'in Fezâ3ilü'l-'aşereti'l - mübeşşere, Muhİbbüddin et-TaberTnin ei-Riyâzü'n-nadıie fî menâkıbi'l-caşere766, İbnü'l-Rrkâh diye tanınan İb­rahim b. Abdurrahman el-Fezârî'nin Fe-zâiîü'l-caşereti'l-mübeşşere adlı eser­leri; dört halifenin faziletine dair Ebû Bekir Ahmed b. İshak es-Sıbgî en-Nîsâ-bûrî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ah­med Guncâr el-Buhârî, Ebû Nuaym el-İsfahânî767 ve Muvaffakuddin İbn Kudâ­me el-Makdisfnin Feza3 ilü'l-hulefâ il-erba'a adlı kitapları; Ehl-i Bedir'in fa­ziletine dair Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzrnin Fezâ3ilü ehli Bedr'i; ümmehâtü'l-mü'-minînin faziletine dair Ebû Mansûr İbn Asâkİr'in Kitâbü'l-Erba'în fî menâkıbi ümmehâti'l-mü'minîn'l768, Muhibbüddİn et-Taberfnin es-Simtü'ş-şemîn fî menâkıbi ümmehâti'l - mü3 mi-nîn'i769; Ehl-i beyt'in faziletine dair Ebû Salim en-Nasîbî'nin Zübdetü'l-makâî fî fezâ3iîi'I-aşhâb ve'l-dJ'i770, Muhİbbüddin et-Taberî'nin ez-Zehâ3irü'l-iukbâ fî menâkıbi zevi'l-kurbâ'sı771, Hibetullah b. Abdullah el-Kıftâ'nİn el-Enbâ3ü'lmüste-tâbe fî feza3 ili'1-karâbe ve'ş-şahâbe'si ve Makrîzî'nin Fazlü âîi'l-beyt'İ772 bu tür eserlerdendir.

Sahâbîlerden bazı önemli şahsiyetleri ele alarak faziletlerini ortaya koyan eser­ler de bulunmaktadır. Hz. Ebû Bekir ile Ömer'in faziletlerini birlikte inceleyen eserlerden Esed b. Musa'nın Fezâ3ilü Ebî Beki ve 'Ömer'i (Fezâ'ilü'ş-Şeyhayn), Muhammed b. Cerîr et-Taberî'-nın Menâkıbü Ebî Bekr ve cÖmer'i; Ebû Bekir'in faziletine dair Ca'fer b. Muham­med el-Firyâbî'nin Şevâbiku'ş-Şıddîk ve feiâ'iîüh'ü773, Hayseme b. Süleyman'ın Fezâ3ilü'ş-Şıddîk'ı774, Muhammed b. Ali İbnü'l-Uşârî'nin Fe-zâ3İîü EbîBekr'i775, Radıyyüddin Ahmed b. İsmail et-Tâlekânî'nin el-Burhânü'l-enver iî menâkıbi'ş-Şıddîkı'l-ekber'i776, Ali b. Balaban el-Makdisî'nin Tuhfe-tü'ş-şadîk fî fezâ'ih Ebî Bekriş-Şıd-dîk'ı777; Hz. Ömer'in faziletine dair Radıyyüddin Ahmed b. İs­mail et-Tâlekânî'nin Hediyyetü zevi'l-elbâb iî fezâ3ili cÖmer b. el-Hattâb'778, İbnü'l-Cevzî'nin Menâkıbü 'Ömer'i779, Cem-mâîlî'nin Fezâ'ilü 'Ömer'i780, Süyûtî'nin el-Gurer fî feza3ili cömer'İ781; Hz. Osman'ın faziletine dair İbn Habîb es-Sülemrnin Menâkıbü 'Oşmûn b. cAf-fân'ı Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in Fezd'iJü cOşmân b. cAffân'ı, Radıyyüd­din Ahmed b. İsmail et-Tâlekânî'nin Kur-betü'd-dâreyn fî menâkıbi Zinnâreyn'i782, Süyûtî'nin Tuhfetü'l-'aclân fî fezd'i-li 'Osman'ı783; Hz. Ali'nin fa­ziletine dair Ahmed b. Hanbel'in ve İbn Ebü'd-Dünyâ'nın Feiâ3ilü cAlîadlı eser­leri, Nesâî'nin Haşâ'işu Emîri'l-mü'mi-nîn 'Alî'si784, Ebû Nuaym el-İsfahâ-nî'nin Failu 'Alî'si Ebü'l-Kasım İbn Asâ-kir'in Fezâ'ilü cAlî'si785, Radıyyüddin Ahmed b. İsmail et-Tâlekânî'nin el-Erba^ûne'l-münteka fî menâkıbİ'l-Murtaiâ's786, İbnü'l-Cevzî'nin Menâkıbü cAlî'si, Mu­hammed b. Yûsuf el-Gencî'nin Kifâye-tü't'tâiib fî menâkıbi 'Alî b. Ebî Tâ-lib'ı787 burada zikredilebilir. Hz. Fatma'nın faziletine dair kaleme alı­nan eserler ise daha büyük bir yekûn tutmaktadır. Bunlardan başka diğer sahâbîlerin faziletlerine dair şu eserler sa­yılabilir: İbn Ebü'd-Dünyâ, Fezâ'ilü'l-cAbbâs, Ebü'l-Kâsım İbnAsâkir, Fezd'i-iü Sa'd b. Ebî Vakkös788, Ali el-Kârî, İstînâsü'n-nâs bi-fezâ3iii İbni "Abbâs789, Ubeydullah b. Muhammed es-Se-katî, Fezâ'ilü Müdaviye790, İbn Hacer el-Hey-temî, Tathîrü'l-cinân ve'1-lisân 'ani'î-hutûri ve't-tefevvühi bi-seîbi Mu'â-viye b. Ebî Süfyân.791

Fezâilü's-sahabe konusu hadis edebi­yatının musannef, sahih, sünen ve müs-tedrek türündeki eserlerine de girmiştir. Tasnif döneminin altn çağı sayılan III. (IX.) yüzyılda ashabın faziletine dair yazılan müstakil eserler yanında Ebû Be­kir İbn Ebû Şeybe'nin el-Muşannef"\ ile Buhârî ve Müslim'in ei-CdmiVş-şa-hıiî'lerinde "Fezâ'ilü'ş-şahâbe", Tirmi-zî'nin es-Sünen"inde de "Kitâbü'1-Me-nâkıb" adıyla bu konuya dair özel bö­lümler ayrılmıştır. İbn Mâce, es-Sünen'i-nin başında yer alan uzun mukaddime­de "Fezâ'ilü aşhâbi Resûlillâh" adlı bir başlık altında yirminin üzerinde sahâbî-nin faziletine dair rivayetleri sıralamış­tır. Bu konuya en geniş yer veren mu-haddis Hâkim en-Nîsâbûrî'dir. el-Müs-tedrek'tç "Macrifetü'ş-şahâbe" başlığı altında 350'den fazla sahâbînin fazileti­ne dair rivayetleri bir araya getirmiştir. Nesâî ve Dârekutnî gibi müellifler ise Sü­nen 'lerinde bu konuya özel yer ayırma-mışlardır.

Ehl-i sünnet'in bir ekol olarak orta­ya çıkışından önceki dönemlerde Selef âlimleri ve muhaddisler ashabın faziletini tartışmak üzere eserler kaleme al­mamışlardır. Onlar bu konuya, bid'at fır­kalarına karşı Selef akîdesini savunmak maksadıyla yazdıkları "Kitâbü's-Sünne" türü eserlerin içinde yer vermişlerdir. Ebû Bekir İbn Ebû Şeybe ile (ö. 235/849) başlayıp Esrem, Hanbel b. İshak, Ebû Dâvûd, İbn Ebû Asım, Abdullah b. Ah­med b. Hanbel, Ebü Bekir Ahmed b. Ali el-Mervezî, Ebû Bekir el-Hallâl ve Ebû Ahmed el-Assâl gibi müellifler tarafın­dan devam ettirilen "Kitâbü's-Sünne"-lerden günümüze ulaşan İbn Ebû Asım792, Abdullah b. Ah­med b. Hanbel793 ve Ebû Bekir el-Hallâl'in794 eserlerinde bunu açık bir şekilde görmek mümkündür. Eş'ariyye ve Mâtürîdiyye'-nin akaid mezhebi olarak teşekkülünden sonra, "sahabenin hepsinin fazilet­lerini ikrar ve hepsi hakkında hüsnüzan sahibi olma" şeklinde ifade edilen Ehl-i sünnet'in bu konudaki inancı akaid tü­rü eserlerde ortaya konmuştur. Bu dö­nemden sonra yazılan Bâkıllânî'nin el-/nşd795, Lâlikâî'nitı Şer­hu uşûli itikadı Ehli's-sünne ve'î-cema'a796, İsmail b. Abdurrahman es-Sâbûnfnin cAkide-tü's-selef ve aşhâbi'l - hadîs797, Beyhakî'nin el-İ'tikâd caM mezhebi 's -selei Ehlİ's-sünne ve'l-ce-mâ'a798, Cüveynfnin el-İrşâd ilâ kavâtı^i'l-ediHeti fî uşû-Iİ'1-i'ükâd799 ve Nû-reddin es-Sâbûnî'nin el-Bidâye fî uşû-li'd-dîn800 adlı akaid kitap­larında imamet meselesi ve Hulefâ-yi Râ-şidîn ile birlikte bu konuya da özellikle temas edildiği görülmektedir. Ashabı ko­nu edinen ilimlerden biri olan hadis usu­lünde sahabenin adaleti ele alınırken onların fazileti de belirtilmektedir. Me­selâ Hatfb el-Bağdâdî801, İbnü's-Saiâh eş-Şehre-zûnC ulûmu i-hadîs, s, 291 vd.lveSüyû-ti802 başta olmak üzere bütün usûl-i hadis müellifleri eser­lerinde bu konuya yer vermişlerdir.

Özellikle IV. (X.) yüzyıldan sonra, ko­nusu doğrudan doğruya sahabenin fa­ziletlerini tartışmak ve muhalifleri sus­turmaktan ibaret olan çeşitli eserler de yazılmıştır. Bunlar arasında İbn Hazm'ın el-Mufâdale beyne'ş-sahabe803 İbnü'l-Cevzî'nin Minhöcü ehîi'l-işâbe fî mahabbeti'ş-sahabe804, İbn Seyyidünnâs'ın Tah-şüü'l-işâbe fî tafzîliş-sahabe805, Yûsuf b. İsmail en-Nebhânf'nin el-EsâIîbü'l-bedîca fî faili ş-şahâbe806, Alâî'nin Tahkîku münîfi'r-rütbe limen şebete lehû şerîfü'ş-şoh-be807 ve Ahmed b. Ahmed es-Sücâî'nin Tuhfetü zevi'l-elbâb fîmâ yete'alleku bi'l-âl ve'1-aşhâb808 adlı eserleri zikredilebilir. Aynı maksatla kaleme alınan ve tesirle­ri yüzyıllar boyu devam eden eserlerden Ebû Bekir İbnü' I -Arabi'nin el-cAvâşım mine'I-kavasım809, İbn Teymiyye'nin Minhâcü's-sünne'si810 ve İbn Hacer el-Heyte-mî'nin eş-Şavâ'iku'I-muhrika fi'r-red-di calâ ehli'l- bida ve'z-zendeka's811 özellikle belirtilmelidir.

Hadis diye uydurulmuş sözler arasında fezâilüs-sahâbeye dair olanlar önemli bir yer tutar. Şiî müelliflerden İbn Ebü'l-Hadîd'in belirttiğine göre İlk uydurma rivayetler fezâil konusunda görülmüş ve Şîa tarafından Hz. Ali'nin faziletini pe­kiştirmek İçin ortaya atılmıştır.812 Ashap hakkında­ki uydurma rivayetlerin bir kısmı, fırka taassubu gibi sebeplerden dolayı onları yermek maksadıyla ortaya çıkarılmıştır. İbn Arrâk, bu tür rivayetlere dair Tenzî-hü'ş-şerta adlı eserinde "menâkıbü'l-hulefâi' I - erbaa", "menâkıbü's - sibtayn ve ümmihimâ ve âli'l-beyt", "bâbü zikri Âişe" ve "bâbün fîtâifetin mine's-sahâ-be" başlıkları altında çeşitli sahâbîlerin leh ve aleyhinde uydurulmuş 270'in üze­rinde rivayete yer vermiştir (I,341-422; II, 3-27). Şevkânîde el-Fevâ'idü'1-mec-mûca fi'l-ehâdîşi'l-mevzûca adlı ese­rinde yukarıdakilere ilâve olarak İbra­him b. Nebî, Ammâr b. Yâsir, Abdurrah­man b. Avf, Abbas b. Abdülmuttalib ve Muâviye b. Ebü Süfyân'la ilgili 160 civa­rında uydurma rivayeti zikretmiştir.813

XVIII ve XIX. yüzyıllarda şarkiyatçıla­rın, özellikle II (VIII) ve III. (IX.) asırlarda canlı bir şekilde var olmakla beraber mu­kabil çalışmalarla ortadan kaldırılan ba­zı ihtilâf konuları arasında sahabeyle il­gili hususları da yeniden gündeme ge­tirmeleri, onlardan önemli ölçüde et­kilenen Ahmed Emîn, Ebû Reyye, Tâhâ Hüseyin gibi yazarları ve çağdaş bazı Şiî müellifleri ashabın fazileti ve adaleti aleyhinde görüşler ileri sürmeye sevket-miştir. Bunlara cevap vermek amacıyla yazılan eserler arasında Muhammed el-Arabî b. Tebbânî'nin İthâiü zevi'n-necâbe bimâ fi'I-Kur'ân ve's-sünne min feza3ili'ş-sahabe814, Ahmed Fe-rîd'in el-Fevö3idü'l-bedîca fî fezâ'ili's-şahâbe ve zemmi'ş-Şfa815, Muhammed Settin Makömü'ş-şahâbe ve 'ilmü't-târîh, Ebû Muhammed el-Hüseynfnin Evcezü'l-hıtâb fî beyâni mevkıti'ş-Şı'a mine'î-aşhâb (baskı yeri yok, 1413/1993, 1. bs.), Muhammed Salâh es-Sâvî'nin Menziletü'ş-sahabe fi'1-Kur'ân (Me­dine, ts), İyâde Eyyüb el-Kubeysî'nin Şa-hâbetü Resûliliâh fi'1-kitâb ve's-sün­ne816 ve Nasır b. Ali Âid'in cAkîdetü Ehli's-sünne ve'l-ce-mâ'a W ş-sahabeti'î-kiram817 adlı eserleri zikredilebilir. Çağdaş müelliflerden Kandehlevî, Ha-yâtü'ş-şahâbe adıyla kaleme aldığı ese­rinde818 ashabın örnek hayatını ve dolayısıyla faziletini ortaya koymuştur. Bu eser Ahmet M. Bü-yükçınar, A. Ömer Tekin, Ö. Faruk Har­man ve Mustafa Yalçın tarafından Hadis­lerle Hz. Peygamber ve Ashabının Ya­şadığı Müslümanlık819, Sıtkı Gülle tarafından da Peygamberi­miz ve İlk Müslümanlar820 adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir.




Yüklə 1,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   93   94   95   96   97   98   99   100   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin