37:1,2 Öncelikle, kötülük edenlerden korkmamalıyız. Karşılaştığımız tehlikeler geceleri aklımıza gelir. Bize söylenenleri ve yapılanları hatırlar, buna nasıl karşılık vermemiz gerektiğini düşünürüz. Mide salgılarımızın arttığını ve uykumuzun kaçtığını fark ederiz. Kızgınlığımız başkalarına değil, kendimize zarar verir ve hiçbir şey elde edemeyiz. Bu davranışımızdan vazgeçmeye özen göstermeliyiz.
Suç işleyenlere özenmemeliyiz. Bu yeryüzü onların sahip olacakları tek cennettir. Öç alma tırpanı onları mutlaka biçecektir.
37:3 Bu, örneğin olumsuz yanıdır – onlara kızmayın, üzülmeyin ve özenmeyin. Yapılacak ilk iş, Rab’be güvenmek ve iyilik yapmaktır. Bu güven, boş bir iyimserlik değildir. Tanrısızları cezalandıracağına, doğruları ise ödüllendireceğine söz veren Tanrı’ya sonsuz bir güven duyulmalıdır. O’nun sözü asla boşa çıkmaz. Doğrular ülkede oturacak ve güvenliğin tadına varacaklardır. Cinlerin ya da insanların şiddetli saldırılarına rağmen, Mesih’in hiçbir koyunu asla mahvolmayacaktır (Yu.10:27-29). Mesih’e güvenen herkesin Baba’nın evinde kalacağı bir yeri olacağına dair güvence verilmiştir (Yu.14:1-6).
John Wesley bir zamanlar, Samuel Bradburn adındaki vaiz arkadaşına ekonomik yönden yardımda bulunmuştu. Zarfın içine beş poundla birlikte şu notu koymuştu: “Sevgili Sammy, Rab’be güven ve iyilik et; böylece ülkede kalır ve doyarsın.” Teşekkürlerini ileten Bradburn onu şöyle yanıtlamıştı: “Mektubunda alıntı yaptığın ayetlerin güzelliğinden her zaman etkilenmişimdir. Ama itiraf etmeliyim ki, ayetin böylesine yararlı bir yorumuyla daha önce hiç karşılaşmamıştım.”
37:4 Rab için bir göreve devam etme konusunda büyük istek duyduğunuzu varsayın. Sizi yönlendirdiği için kendinizi güvende hissedersiniz ve tek isteğiniz O’nu yüceltmektir. Ancak yine de yolda karşınıza güçlü bir düşman çıkar ve size engel olur. Böyle bir durumda ne yaparsınız? Sizin belirlediğiniz bir zamanda, size yüreğinizin arzularını vereceğini bilerek Rab’den zevk alırsınız. Sizinle savaşanlarla savaşmanız gerekmez. “Savaş sizin değil, Tanrı’nındır” (2Ta.20:15). “RAB sizin için savaşacak, siz sakin olun yeter” (Çık.14:14).
37:5,6 Size yalan söylenmiş ve küfredilmiş de olabilir; belki de haksız yere suçlanmışsınızdır. Eğer suçlamalarında gerçek payı olsaydı, bu kadar ağırınıza gitmezdi. Ama söyledikleri kesinlikle yalandır ve art niyetlerinden kaynaklanmaktadır. Ne yapmanız gerekir? Her şeyi Rab’be bırakın. Bütün yükü O’na bırakın. Sizin adınıza hareket etmesine izin verin. Sonunda tamamen haklı çıkarılırsınız. Sizin masumiyetinizi herkesin görmesini sağlar. Barnes şöyle der:
Eğer iftiraya uğradınızsa, eğer karakterinize saldırıldıysa ve bir süre için güvenilirliğinize gölge düşürüldüyse, eğer kötüler karşılık veremeyeceğiniz kötülüklerle üzerinize geliyorsa, o zaman davanızı Tanrı’nın eline bırakın. O, karakterinizi koruyacak, bulutları dağıtacak ve doğruluğunuzun hakkını öğle güneşi gibi aydınlığa çıkartacaktır.34
37:7,8 Davanızı Rab’bin eline bıraktıktan sonra atacağınız ikinci adım, O’nda dinlenmektir. Yükünüzü O taşıdığı için, sizin de taşımanız gerekmez.
Ancak genellikle yaptığımız budur. Yükümüzü duraksayarak O’nun üzerine bırakırız, ama sonra yine kendimiz yükleniriz.
Kaygılarımı her gün O’na yüklemem gerektiği O’nun isteğidir.
Aynı zamanda bana güvenimi yitirmememi de söyler.
Ama ben öylesine akılsızım ki, hazırlıksız yakalandığımda,
Güvenimi yitirip bütün yüklerimi taşırım.
– T. Baird
“O’nu sabırla bekle.” İmanlı için çare, Rab’de kalmaktır. Bunun ne kadar sık tekrarlandığına dikkat edin:
Rab’be güven (3. ayet).
Rab’den zevk al (4. ayet).
Her şeyi Rab’be bırak (5. ayet).
Dostları ilə paylaş: |