6:4 Davut, Rab’bin bu kayıtsız tutumundan vazgeçmesini ister. Kendisini hastalık ve ölümden kurtarması için yalvarır. Bu sefaletten kurtulma konusunda tek güvencesi, Rab’bin merhametidir.
6:5 Sonra ise Davut’un aklına alışılmamış bir şifa düşüncesi gelir: Ölmesi, Tanrı’nın işine yaramayacaktır. Yaşadığı sürece Rab’bi hatırlayabilir ve O’nu övebilir. Ama ölürse, Tanrı unutulacaktır. Ruhu olmayan beden, Tanrı’ya şük-redemez.
Savunduğu bu düşünce, bedenle ilgili bir gerçeği açığa çıkarır. Ölü bir beden bellekten yoksundur ve Rab’bi övmeye gücü yoktur. Tanrı’yı ikna etmek için öne sürdüğü ruh ve can konusundaki düşünceleri, Eski Antlaşma kutsallarının ölümden sonraki yaşam konusunda sahip oldukları sınırlı bilgiyi yansıtır. Mesih’e, bu konudaki açıklamaları için teşekkür borçluyuz. Bir imanlı öldüğünde, ruhunun bedeninden ayrılarak çok daha iyi olanın gerçekleşeceğini, yani Mesih’le birlikte olacağımızı biliriz (Flp.1:23). Bedenden uzakta olan, Rab’le birliktedir (2Ko.5:8). İmanlı, İsa’dan önce yaşamış canların uykuda bulunduğu yere gitmez. Bilinçli olarak Rab’bin huzurundadır, O’nu över ve O’na tapınır. Davut, sahip olduğu ışığı, dualarının dokusuna örmüş ve böylece bu ışıktan harika bir biçimde yararlanmıştır. Bizler de dua ederken sahip olduğumuz bu üstün ışıktan yararlanırsak, övgü ve ricalarımız, örnek alınacak övgü ve ricalara dönüşecektir.
Dostları ilə paylaş: |