51:15 Dudaklarım işlediğim günah nedeniyle mühürlenerek kapandı. Bağışlamanla onları aç. Ağzım senin övgülerini söylemeye adanacaktır.
51:16,17 Rab, bağışlanmam için törenlere ya da kutlamalara güvenmiyo-rum. Senin bunlara önem vermediğini biliyorum. Eğer bir hayvan sunusu istediğini düşünseydim, getirirdim. Ama yakmalık sunular senin yüreğini hoşnut etmez. Kurban ve sunular sistemini kurduğun gerçektir, ama onlar asla senin gerçek amacını temsil etmezler. Bu nedenle kırık bir yürekle sana geli-yorum; senin istediğin kurban budur. Sen alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin.
51:18 Rab, kendim için olduğu kadar senin sevgili halkın için de dua etmek istiyorum. Lütfet, onları iyi şeylerle bereketle. Yeruşalim’in surlarını onar. Günahlarım hiç kuşkusuz senin işinin gelişmesini engelledi. Adına leke sürdüm. Amaçların bundan sonra engelle karşılaşmadan ilerlesin.
51:19 Hepimiz seninle paydaşlıkta yürüdüğümüzde, günahlarımızı itiraf ederek bıraktığımızda, sen bizim doğruluk sunularımızdan hoşnut kalacaksın. Sana yürekten adanmışlığı gösteren sunular seni hoşnut kılacaktır. Sana sunakta boğalar sunacağız. Çünkü sen günahı bağışlayan ve fesadı silen Tanrısın.
52. Mezmur: Maskesi Düşen Hain
Bu mezmurun tarihsel geçmişi 1. Samuel 21, 22’de bulunur. Edomlu Doek, Kral Saul’un baş çobanıydı. Kaçak Davut, kâhin Ahimelek’ten ekmek ve Gol-yat’ın kılıcını aldığında yanlarındaydı. Bundan kısa bir süre sonra gidip Saul’a her şeyi açıkladı ve kendisine Ahimelek’i ve Rab’bin diğer seksen dört kâhinini öldürmesi için yetki verildi. Sonra Nov’daki kadınları ve çocukları kılıçtan ge-çirdi; köyü, hatta hayvanları bile yok etti.
1-4’üncü ayetlerde Doek’in karakterinin, 5-7’nci ayetlerde kötü sonunun portresi çizilir. 8 ve 9’uncu ayetlerde ise mezmur yazarının karakteri açıklanır.
52:1-4 Davut’un başlangıçtaki sorusu, kötülüğüyle gururlanan haine yöneliktir. Bu saldırının nedeni, Doek’in, “Tanrı’nın sadık uşağına karşı gün boyu yalanlarla haksızlık etmesi”dir (NEB). Mesih karşıtının bu hain örneği insanları, ettiği küfürlerle keskin bir ustura gibi parçalayan bir dile sahipti. İyilikten çok kötülüğe eğilimi vardı, gerçek yerine yalanı tercih ederdi. Hileli diliyle insanların yaşamlarını altüst ederdi.
52:5 Tanrı ve insan adaleti, mezmur yazarının önceden bildirdiği Doek ve yandaşlarının sonlarında anlaşırlar. Tanrı onu moloza dönüşen bir bina gibi yıkacaktır. En yüce Olan, onu kapıp çadırından fırlatacak ve yaşam diyarından kökünü sökecektir.
52:6,7 Tanrı’dan korkan insanlar o günü görmek için yaşayacaklar, Tanrı-nın müthiş yargısıyla sarsılacaklar ve Tanrı sıkıntıları zafere dönüştürdüğünde şu sözleri söyleyerek gülecekler:
İşte bu adam, Tanrı’ya sığınmak istemedi, servetinin bolluğuna güvendi, başkalarını yıkarak güçlendi.
52:8,9 Mezmur yazarının karakteri göze çarpan bir zıtlık taşımaktadır. Kendisini Tanrı’nın evinde yeşeren zeytin ağacına benzetir – zeytin ağacı, refah ve verimliliği simgeler. F.W. Grant’a göre zeytin,
Tanrı Ruhu’nu simgeleyen yağın içinde konut kurduğu, sonsuz yaşamın tazeliğiyle yeşil kalan ağaçtır. Kötünün fırlatılıp atıldığı “çadır”ın aksine o, Tanrı’nın evindedir.38
Tanrı’yı sığınağı yapmayan Doek’in aksine, Davut Tanrı’nın merhametine sonsuza kadar güvenmeye kararlıdır.
Sonsuza kadar yapacağı bir başka şey de kötüleri cezalandırdığı ve doğruları haklı çıkardığı için O’na teşekkür etmektir. Sonunda sadık kutsallarının önünde Rab’bin adını yüceltecektir, çünkü O iyidir.
53. Mezmur: Ateizmin Akılsızlığı
14. Mezmur’la bu mezmur arasındaki temel farklılık, özgün metindeki Tanrı’nın adının Yahve’den (Yehova) Elohim’e değişmesidir.39 14. Mezmur’da akılsız, antlaşmasına sadık Tanrı’nın (Yahve, RAB) varlığını inkâr eder. Oysa Tanrı, halkının refahıyla yakından ilgilidir. Buradaki akılsız, Her Şeye Gücü Yeten egemen bir Tanrı’nın (Elohim) varlığını inkâr etmektedir. Oysa Elohim evreni yaratan, destekleyen ve yönetendir.
Tanrı her iki anlamda inkâr edilebilir: Bazıları yaratıcının insan soyuyla ilgilenmediğini düşünürken, bazıları ise bir Tanrı’nın varlığı olasılığını bile tamamen reddederler (Daily Notes of the Scripture Union).
53:1 Akılsız olarak tanımlanan kişinin, bir ahmak ya da aptal olması gerekmez. Çağdaş eğitimin sağladığı yararlarla zihinsel yönden akıllı olabilir, ama Tanrı’nın kişiliğine, gücüne ve takdirine gelince, bu konuyla yüzleşmekten kaçınır. Bilgisiz kalmak kendi isteğidir. İbranice akılsız sözcüğü, gerçeği kabullenmeyi reddeden kötü niyetli kişi anlamına gelir.
Ateizm, ahlâk bozukluğu ile yakından ilgilidir. Bazen ahlâk bozukluğunun nedeni, bazen de etkisi olur. Bu nedenle “Elohim yoktur” diyenlerin tiksindirici kötülükler yapmaları şaşırtıcı değildir. İyilik eden bir kişi bile yoktur.
53:2 Şimdi konu ateistlerden genel olarak insanlığa kayar gibidir. Pavlus bu ayetlerden Romalılar 3’üncü bölümde ufak alıntılar yapmış ve bütün insanlığın tamamıyla ahlâk çöküntüsü içinde olduğunu açıklamıştır. Elbette bu iddiası gerçektir. Tanrı gökyüzünden insan soyuna baktığında, kendisinden korkan bilge hiç kimse bulamaz. Kutsal Ruh harekete geçmedikçe hiç kimse Tanrı’yı aramaz.
53:3 Hepsi diri Tanrı’dan saptılar. Bütünü yozlaştı. Hiç kimse Tanrı’nın takdirini kazanabilecek bir iyilik yapmıyor.
53:4,5 Burada tekrar belirli bir günahkârlar sınıfına değiniliyor gibidir. Bu sınıf, Tanrı halkına zulmeden, inançlarından dönmüş kişilerdir. Nasıl bu kadar dar görüşlü olabilirler? Zalimdirler ve dua etmezler. Sadık bakiyeyi ekmek yer gibi yemekten başka bir şey düşünmezler. Dua ederek Tanrı’yla konuşma ihtiyacını asla hissetmezler. Bir gün eşi görülmemiş bir dehşete düşecekleri gerçeği konusunda bütünüyle duyarsız gibidirler. Tanrı sadık izleyicilerine karşı savaşanların kemiklerini dağıtacaktır.
53:6 Son ayette Davut, Mesih’in gelmesi için dua eder. O, Siyon’dan gelecek olan Kurtarıcı’dır (Rom.11:26) ve inanan bütün İsrail’i kurtaracaktır. İsrail o gün yenilenecek Yakup sevinecek ve İsrail mutlu olacaktır.
54. Mezmur: Tanrı Yardımcımdır
Davut Saul’dan kaçtığında, Zifliler krala iki kez onun bulunduğu yeri açıkladılar (1Sa.23:19; 26:1). Davut’un bu ele verilişleri, bu mezmurun yazılmasına neden oldu. Bu mezmur, insanların elinde acı çeken Tanrı halkının her çağdaki uygun duasıdır.
54:1 Mezmur yazarı Tanrı’nın adı, kurtarışı ve gücü aracılığıyla aklanmak ister. Tanrı’nın adı, O’nun doğası ya da karakteridir. O’nun gücü her şeye yeter. Buradaki kurtuluşun anlamı, düşmanların elinden geçici bir kurtuluştur.
54:2,3 Mezmur yazarı bu konuda ısrarla istekte bulunur: Tanrı’ya, feryadını işitmesi ve ağzından çıkan acı sözlere kulak vermesi için yalvarır.
Bu yabancılar Davut’u aldatmak için gizlice işbirliği yapmışlardı. Kana susamış adamlar –Tanrı’yı umursamayan sapmışlar– Davut’u ele geçirmeye çalışıyorlardı.
54:4,5 Yanıt, Tanrı’dır. Rab, imanlı yaşamının tek desteğidir. Bir gün halkının düşmanlarını felaket ve yıkımla cezalandıracaktır.
Tanrı’nın ne yapacağı konusundaki bilgi çabucak duaya dönüşür: “Rab, sadakatini kanıtlamak için, bu kötülerin işlerine son ver.”
54:6 1’inci ayetteki kurtaran Tanrı, daha sonra tapınılan Tanrı olacaktır. Davut, Rab’be gönülden bir kurban sunacak ve O’nun değerli adına şükredecektir.
54:7 Son ayette Davut, bütün sıkıntısı geçmişte kalmışçasına konuşur ve sanki düşmanlarının sonuna şimdiden tanıklık ediyor gibidir. Morgan bu konuda şunları söyler: “Henüz sıkıntının tam ortasında da olsa kurtuluş ezgisi söylemektedir. Gözüyle görmediğini imanla görüyor gibidir.”40 Böylece iman, “Umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır” (İbr.11:1).
55. Mezmur: Yükünü O’na Bırak
Daha sonra krallığı eline geçiren Avşalom’a verdiği öğüdü Rab tarafından boşa çıkartılan Ahitofel, Davut’un en güvendiği danışmanlarından biriydi. Bu mezmurda, acı bir darbeyle yüreği yaralanan Davut’un sıkıntılarını hissederiz. Burada aynı zamanda, Yahuda’nın ihaneti nedeniyle Kurtarıcı’nın yüreğindeki derin duygu selini hissedebiliriz. Mezmur, gelecek olan Mesih karşıtının, gizli kötülük antlaşması altında ezilen bakiyenin duasını önceden ima eder.
55:1,2a Derin sıkıntı içindeki canı, Tanrı’nın dikkatini çekmek için yeterlidir. Olumlu ricası, Tanrı’nın kulak vermesi içindir. Olumsuz olarak kullanılan sözcük ise “sırt çevirme”dir. Tanrı’nın dinlemesi için ricada bulunur: “Dikkatini çevir” ve eyleme geçmesi için yalvarır: “Yanıt ver bana.”
55:2b-5 Sonra kişisel üzüntü ve çaresizliğin yürek parçalayıcı listesini okuruz.
Yakınma ve inlemelerle huzursuz.
Düşmanın çığlıklarından dikkati dağılmış.
Kötüler tarafından baskı gören.
Sıkıntılardan bunalmış.
Şiddetli saldırılara uğrayan.
Derin bir kederle yüreği yaralanmış.
Yakında gerçekleşecek olan kötü sonla dehşete düşmüş.
Denetimi mümkün olmayan titremelerle sarsılan.
Dehşetten çökmüş.
55:6-8 Yansıttığı ilk duygu, bütün sıkıntılarından uçarak uzaklaşmaktı.
Eğer kanatları olsaydı, çöldeki en uzak noktada saklanırdı. Çevresinde dönen fırtınadan kaçmak için hiç zaman kaybetmezdi.
55:9a Ama şimdi korkusu, yakıcı bir öfkeye dönüşür. Kendisini öldürmek isteyenlerin hainliğine öylesine isyan eder ki, Rab’den onları yok etmesini ister. Rab’bin insanları mı, yoksa onların planlarını mı yok etmesini istediği belirtilmemiştir. Aynı zamanda Rab’den onların dillerini karıştırmasını da ister. Belki de Davut’un duası, Tanrı’nın, Ahitofel’in öğüdünü boşa çıkarmasını ima etmektedir (2Sa.15:31).
55:9b-11 Yesse’nin oğlu, seçtiği ve fethettiği Yeruşalim kentine bakarken, kentin şiddet ve çekişmeyle dolu olduğunu görür. Bu iki kötülük, gece ve gündüz kentin surları üzerinde dolaşmaktadır. Esenlik kenti şimdi bir harabe ve sıkıntı kentine dönmüştür. Hasar büyüktür. Baskı ve kötü düzen, adalet ve eşitlik olması gereken kentten asla ayrılmamaktadır.
55:12-15 Davut’un yakınmalarının merkezi hiç kuşkusuz kendisinin ele verilmesidir. Eğer sanık her zamanki düşmanlarından biri olsaydı, o zaman acısı daha katlanılabilir olacaktı. Eğer sataşma ve hakaretler kendisine bütünüyle düşman birinden gelseydi, o zaman mezmur yazarı düşmanından gizlenebilirdi. Ama küstahlık eden kişi ona yoldaş olan sevdiği güvendiği bir dostuydu ve yakın arkadaşı tarafından sırtından bıçaklanmıştı. Mezmur yazarı bir zamanlar düşmanıyla tatlı tatlı yarenlik eder, toplulukla Tanrı’nın evine giderdi. Bu adamın sadakatsizliği ve izleyicilerinin hainliği, ani bir ölümle cezalandırılmalıydı. Ölüler diyarına ansızın gitmeliydiler, “çünkü kötülük onların evlerini ve yüreklerinin derinliklerini doldurmuştu” (Gelineau).
55:16-21 Yine de bütün duygusal karmaşasına rağmen Davut, dualarının yanıtlanacağından ve yardım göreceğinden kuşku duymaz. Sabah, öğle ve akşam Tanrı’ya yükseltilen feryatlar ve iniltiler Kurtarıcı’nın kulağına ulaşacaktır. Düşmanlarının sayıca üstünlüklerine rağmen, Davut savaştan esenlikle çıkacaktır. Tanrı yalvarışlarını işitecek ve düşmanlarına sıkıntı verecektir. Öncesizlikten bu yana tahtında oturan Tanrı, düşmanlarını ezecektir. Bu, tövbe ederek değişmeyen ve Tanrı’dan korkmayan kişilerin yargılanmasıdır. Hainin mahkûm edilmesidir. Yoldaşı, dostlarına zarar vermek için elini kaldırmış ve yapılan dostluk ve bağlılık antlaşmasını bozmuştur. Sözleri yağdan yumuşaktı, ama aslında yalın birer kılıçtı.
55:22 55. Mezmur’un doruğuna 22. ayette ulaşılır:
Yükünü RAB’be bırak,
O sana destek olur.
Asla izin vermez
Doğru insanın sarsılmasına.
Mezmur yazarı sıkıntı zamanlarında yapılacak en iyi şeyin sıkıntılarından kaçmak yerine onların yükünü Rab’be bırakmak olduğunu fark eder. Piskopos Horne’nin sözleriyle, bizler de şu güzel dersi öğrenebiliriz: “Bir zamanlar günahlarımızı ve acılarımızı taşımış Olan, bizden şimdi kaygılarımızın yükünü kendisinin taşımasına izin vermemizi ister.”
55:23 Katiller ve hainler zamanından önce ve vahşice öleceklerdir. Ahitofel (2Sa.17:14, 23) ve Yahuda (Mat.27:5) bunun örnekleridirler. Ama Tanrı’nın halkı, Tanrı’nın kendilerini kurtaracağına güvenebilir.
56. Mezmur: Tanrı Benden Yanadır!
Davut’a, kendi vatandaşlarından kaçarak Gat Kenti’ndeki Filistliler’e sığınmak çok acı gelmiştir (1Sa.21:10-15; 27:4; 29:2-11), ama kral Saul’un düşmanlığı, onu buna zorlamıştır. 56. Mezmur, Davut’un birbiri ardına gelen korku ve iman dalgaları altında kalışını tanımlar.
56:1,2 Davut, kendisini kovalayanların verdiği tedirginliği gören Tanrı’dan, lütfedip yardım etmesini ister. Bütün gün boyunca düşmanlarından gelen üç farklı saldırıya dikkat edelim:
Beni çiğniyorlar (1.ayet)
Düşmanlarım saldırıyor (2.ayet)
Sözlerimi çarpıtıyorlar (5.ayet)
Düşmanları küstahça ona saldırıyor, ona karşı sürekli kötülük planları kuruyor, giderek güçlerini birleştiriyorlar, üzerine atlamak için pusuya yatıyorlar, adımlarını gözlüyorlardı (2, 5, 6.ayetler). Düşmanlarının askeri olanaklarının, Davut’unkinden üstün olduğu görülüyordu.
56:3 Ama iman şu güvenli duyguyla üstün gelir: “Sana güvenirim korktuğum zaman.” Bir kaçağın bu “umut dolu cesareti, Tanrı’nın karakterinden ve vaatlerine olan sadakatinden kaynaklanır” (Delitzsch). Tanrı, bütün düşmanlarımızdan daha güçlüdür ve bizi kötülükten koruyacağını vaat etmiştir. O izin vermediği takdirde etrafımıza koyduğu koruyucu çitten hiç kimse içeri sızamaz. Bu nedenle hiç korkmadan Tanrı’ya güvenebiliriz.
56:4-6 “İnsan bana ne yapabilir?” ifadesindeki cesur meydan okumaya mantık şu yanıtı verebilir: “Çok şey. İnsan oğlu işkence edebilir, yaralayabilir, sakatlayabilir, vurabilir ve öldürebilir.” Ama Tanrı çocuğu görevini tamamlayana kadar ölmeyecektir. Davut’un korkusuzluğunu aynı zamanda Kurtarıcı’nın şu sözlerinin ışığında da anlayabiliriz:
Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde mahvedebilen Tanrı’dan korkun (Mat.10:28).
56:7 Kendisini yok etmek isteyen düşmanlarının girişimlerini aktardıktan sonra, Davut Tanrı’dan onların hainliklerine, üzerlerine öfkesini dökerek karşılık vermesini ister.
56:8 Burada Rabbimiz’in olaya bakış açısının güzel bir tanımlaması yapılır. O, bizim bütün tedirginliklerimizi bilir ve bunların hesabını tutar. Acıyla döktüğümüz gözyaşlarımızın ayrıntılarıyla o kadar ilgilenir ki, ondan gözyaşları-mızı bir şişede biriktirmesi istenebilir. Bu eskiden yas tutanların uyguladıkları bir geleneği ima ediyor olabilir. Dökülen gözyaşlarını küçük bir şişede korurlar ve bu şişeyi ölmüş dostlarının mezarına onlara duydukları sevginin bir anısı olarak yerleştirirlerdi. Her olayda Tanrı bizim gözyaşlarımızı kitabında toplar. İsa da bize daha sonra saçlarımızın her bir telinin sayılı olduğunu öğretmiştir.
56:9 Davut’la birlikte bizler de Tanrı’nın dualarımıza bir yanıt olarak düşmanlarımızı püskürteceğinden emin olabiliriz, çünkü Tanrı bizden yanadır. Eğer Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı gelebilir? (Rom.8:31).
Yaşamda önemli olan tek bir soru vardır; diğer soruların hepsi ikinci sırada yer alır. “Tanrı bizden yana mı?” Davut sonunda Tanrı’ya güvenmiştir; Tanrı’ya güvenen insan korkunun ötesine geçer (11.ayet) (Daily Notes of the Scripture Union).
56:10,11 4’üncü ayetin nakarat kısmı 10 ve 11’inci ayetlerde tekrarlanır, ama bu kez Tanrı’nın iki farklı ismi kullanılmıştır:
Sözünü övdüğüm Tanrı’ya (Elohim)
Sözünü övdüğüm RAB’be (YHWH, Yahve)
Tanrı’ya (Elohim) güvenirim ben
Korkmam. İnsan bana ne yapabilir?
Mezmur yazarı, Her Şeye Gücü Yeten’in ve antlaşmasına sadık Olan’ın vaadini över. O’nun kendisini koruyacağından emindir. Rab karşısında güçsüz ve zayıf olan insanın kendisine zarar veremeyeceğini bilir.
56:12,13 Gelecekte kurtarılacağına duyduğu güven, Davut’u Tanrı’ya verdiği sözleri yerine getirmesi için zorlar. O’na olan şükran borcunu ödemek ister. Halen düşman bölgesinde bulunsa da, kurtuluşun bereketlerinin zevkine varır. Yaşamı ölümden kurtarılmış, ayakları tökezlenmekten korunmuştur. Öyle ki, yaşam ışığında, Tanrı huzurunda yürüyebilsin.
57. Mezmur: O’nun Kanatlarının Gölgesinde
Davut bu mezmuru yazdığında bir mağaranın içinde Saul’dan saklanmaktaydı. Bu mağara, ya Adullam Mağarası, ya da Engedi’deki mağaralardan biriydi. Davut sürekli iki gerçekle karşı karşıyadır: Lütufkâr Tanrı ve korkunç düşman. Mezmur her iki gerçek arasında gider gelir; ancak birincisine duyduğu iman, ikincisine duyduğu korkudan daha büyüktür. Davut lütufkâr Tanrı’ya iman etmeye eğilimlidir.
Her Zaman Varolan Tanrı (57:1-3)
Mezmur yazarı, kurtarılma talebinde bulunurken, böyle bir hakkı olduğunu düşünmemektedir. Kurtarılmayı Tanrı’nın merhameti uğruna, O’nun iyiliğinden kaynaklanan, hak etmediği bir bereket olarak ister. Annesinin kanatlarının altına sığınan bir civciv gibi, Davut da kendisini Tanrı’nın kanatlarının gölgesinde gizlenmiş sayar. Yaşamın fırtınaları uzaklaşıncaya dek orada kalacaktır.
Bu ayrıcalıklı yerden, en yüce olan Tanrı’ya güven duyarak seslenir. Gökyüzünden yanıt geldiğinde bu, Tanrı’ya güvenen için kurtuluş, onu ezenler için de utanç olacaktır. Duanın yanıtlanması, Tanrı’nın sevgisini ve güvenilirliğini gösterecektir.
Her Zaman Varolan Düşman (57:4)
Düşman korkunçtur: Vahşi, parçalayan ve yutan öfkeli aslanlar gibidirler; bu insanların dişleri mızrak ve ok, dilleri ise keskin kılıç gibidir. Davut yine de böyle büyük bir tehlikenin ortasında yatıp dinlenir. Bu gerçekten büyük bir iman gerektirir.
Her Zaman Varolan Tanrı (57:5)
11’inci ayette tekrarlanan bir ezgi nakaratında, Davut Tanrı’nın düşmanlarını ezerek ve davasını haklı çıkararak yüceliğini sergilemesini görmeyi özler. Görkemi, bütün yeryüzü ve gökyüzünü kaplayacaktır.
Her Zaman Varolan Düşman (57:6)
Düşmanları, Yesse’nin oğlunu tuzağa düşürmek için özenle planlar yapmışlardır: Davut, canı üzerindeki ağırlık yüzünden çökmüştür. Onun yoluna bir çukur kazmışlar, ama sonunda bu çukurun içine kendileri düşmüşlerdir.
Her Zaman Varolan Tanrı (57:7-11)
Mezmur yazarının yüreğinin, Rab’be ezgi söylemek için değişmez bir kararlılıkta oluşuna şaşmamalıyız. Canını uyandırır, lir ve çenkin tozlarını alır. Seheri övgü şarkılarıyla karşılamaya kararlıdır.
Bu övgü ezgisi, kişiye özel bir ezgi şenliği olmayacaktır. İnsanlar arasında Tanrı’ya şükranlar sunacak ve uluslar arasında ilahiler söyleyecektir, çünkü Tanrı’nın sevgisi göklere, sadakati ise gökyüzüne ulaşır.
F. B. Meyer bu konuda şöyle der: “Davut, Tanrı’yı yüceltmek için duyduğu istekle nasıl kişisel üzüntüsünü yenebildiyse, bizler de aynı şekilde O’nu yücelttiğimizde üzüntülerimiz karşısında zafer kazanabiliriz.”
58. Mezmur: Yargıçlar Yargıladılar
58:1,2 Mezmur başlarken, adaletsiz yargıç ya da yöneticilere karşı sert bir tavır ortaya koyulur. Yeryüzünün güçlü kralları hesap vermeye çağırılırlar. Adil karar vermişler midir? Sıradan insanlara adaletli davranmışlar mıdır? Yanıt açıktır: “Hayır.” Yüreklerinde her türlü sahtekârlık vardır. Elleri yüreklerinin tasarladığı zulmü uygulamıştır. Ülke, adaleti saptıranlarla doludur.
58:3 Konu, adaletsiz yargıçlardan daha geniş bir kötüler sınıfına kayar. Bu insanlar daha sonra yoldan çıkmamışlardır; ahlâksızlıkları doğduklarından beri sürer. Yasasızlıkları ve başkaldırıları doğuştandır; konuşmaya başlar başlamaz yalan söylemeye başlarlar.
58:4,5 Konuşmaları iftira ve kötü niyet doludur; bir yılanın öldüren zehrine benzer. Çalgıcı ne kadar ustalıkla çalarsa çalsın, sağır bir kobra yılanı gibidirler; Tanrı’nın sesine kulaklarını tıkarlar.
58:6,7 Davut onların kötülüklerini tanımlamak için, nasıl doğadan örnekler verdiyse, şimdi de onların kötülüklerini yine doğa bilimleriyle karşılaştırır. Bunu yaparken de yargıyla ilgili mecazlar kullanır. Bu aslanların dişleri kırılmalı, azı dişleri sökülmelidir. Akıp giden su gibi yok olmalılar ya da yerin altında gizemli bir şekilde kaybolan kaynaklara dönmelidirler.
7b. ayetin İbranice’si belirsizdir. “Uçları kırılmış oklar gibi kör ve zararsız olsunlar” anlamına gelebilir.
58:8 Sonra sümüklüböceklerin dünyasına geçer. Büyük sümüklüböcek süründükçe nasıl “erirse”, bu suçlular da öylece yok olsunlar. Sümüklüböceklerin gerçekten süründüklerinde eriyip erimedikleri önemsiz bir teknik konudur. Yanan bir evden söz ederken, nasıl “dumanlar içinde kaldığını” söylediğimizde hiç kimse itiraz etmezse, o zaman neden Kutsal Kitap’taki mecazi bir ifade üzerinde tartışmamız gereksin ki?
Bir sonraki bedduada, kötülük işleyenlerin, düşük çocuk gibi güneş yüzü görmemeleri dilenir. Scroggie’nin dediği gibi, “Kötülerin gözleri asla açılmaz, yaşayacakları olaylar asla gerçekleşmez; günahkâr olgunlaşmadan kurur, asla gerçekleşmeyen bir vaat gibidir.”41
58:9 Mezmur yazarı sonunda, kazanlar daha ateşin ısısını duymadan, kötülerin kasırga önünde savrulan yanmış dikenlere benzemesini ister. Maclaren şöyle der:
Mezmur yazarının önündeki örnek, kamp kurmuş bir yolcu grubuna benzer. Yemek hazırlamak için çalı çırpı toplar ve üzerine kaplarını yerleştirirler. Beklentileri açlıklarını gidermektir. Ama kap ısınmadan, su kaynamadan ya da yemek pişmeden bir kasırga gelir ve ateşi, kabı ve her şeyi silip süpürür.42
58:10 Buradaki anlam açıktır. Tanrı halkı kötüler cezalandırılırken sevindirilecek ve ayaklarını kötülerin kanında yıkayacaklardır. Eğer bu ifade bize kindar ve sevgisiz geliyorsa, bunu J. G. Bellett’in sözleriyle aklayabiliriz. İmanlılar bu lütuf çağında yargıyla sevinemezken, RAB, öç alarak tanrısal görkemini haklı çıkardığında, sevineceklerdir. Ya da Morgan’ın sözlerine kulak verebiliriz: “Tanrı’nın öfkesinden çok ahlâksız zalimlere sempati duymak, hastalıklı bir duyarlılık ve büyük bir zayıflıktır.”43
58:11 Tanrısızlar yargılanırken, insanlar doğruların ödüllendirildiğini ve gerçekten dünyayı yargılayan bir Tanrı olduğunu anlayacaklardır.
59. Mezmur: Bizimle Buluşmaya Gelen Tanrı
Davut neredeyse soluk almadan Tanrı’ya dua eder. Çünkü Saul, evi kuşatmaları için güçlü adamlar göndermiştir.
59:1-4 Sözcükler Davut’un ağzından sel gibi taşar: “Kurtar beni... Kalem ol hasımlarıma karşı... Kalk bana yardım etmek için.” Burada Davut’un ısrarcılığı göze çarpmaktadır. Bu tanrıtanımazlar onun kanına susamışlardır. Onu öldürmek için fırsat kollamaktadırlar; onu yok etmek için güçlerini birleştirmişlerdir. Davut onları kışkırtmamıştır. Mezmur yazarı kendisini hainlik ve sadakatsizlikle suçlamalarına rağmen suçlu değildir. Davut onları kışkırtacak hiçbir şey yapmamıştır. Keşke Tanrı kalksa ve Davut’u kurtarmaya gelseydi!
Dostları ilə paylaş: |