Halkın İsyanları ve Nankörlüğü (78:40, 41)
Mezmur yazarı, üzücü tarihin bütününü tekrar dile getirecektir (40-58’inci ayetler). Eğer bizler yalnızca okuyucular olduğumuz halde isyanların bu sürekli tekrarından bezdiysek, bütün bunların Rab’bi ne kadar gücendirdiğini bir düşünün!
Çöldeki bitmek bilmez isyanları Tanrı’yı gücendirmişti. Tanrı’yı defalarca denediler; İsrail’in Kutsalı’na acı çektirdiler.
Halkın Mısır’dan Kurtarılışını Unutması (78:42-53)
78:42 Tanrı’nın, halkı için gücünü nasıl gösterdiğini anımsamadılar. Onları düşmanın elinden nasıl kurtardığını unuttular. Mısır’dan kurtarılmaları, Tanrı gücünün o zamana kadar insanlık tarihinde gerçekleştirmiş olduğu en büyük göstergeydi. Ama yine de O’nu ve yaptıklarının değerini takdir etmediler.
78:43 43-53’üncü ayetlerde, Mısır tekrar gündeme gelir. Bu kez altı belanın vurgulanışı aşağıdaki düzen içinde belirtilmiştir:
İlk bela – kana çevrilen ırmaklar (44. ayet).
Dördüncü bela – at sinekleri (45a. ayet).
İkinci bela – kurbağalar (45b. ayet).
Sekizinci bela – çekirgeler (46. ayet).
Yedinci bela – dolu (47, 48. ayetler).
Onuncu bela – ilk doğanların ölümü (49-51. ayet).
78:44 Tanrı ırmaklarını kana çevirdiği için Mısırlılar su içemediler. Kutsal saydıkları Nil Irmağı aniden kirlendi. Ama İsrailliler’in su kaynakları temiz kaldı.
78:45 Tanrı bütün Mısırlılar’ın evlerine atsinekleri gönderdi. Mısırlılar “Sinek tanrısına” taparlardı; şimdi bu tanrı onları yiyen bir tanrı haline dönüşmüştü. Ama atsinekleri İsrailliler’in yaşadığı Goşen bölgesini istila etmediler.
Tanrı, diğer bir belada Mısır’a kurbağalar gönderdi. Mısırlılar tarafından verimlilik simgesi olarak saygı gören kurbağalar, ülkeyi gerçek anlamda yok ettiler. Bu bela da yalnızca Mısırlılar’ın üzerine geldi; İbraniler Tanrı’nın eli aracılığıyla korundular.
78:46 Tanrı Mısır ülkesinin her yanına çekirgeler gönderdi. Tanrı Serapis, kendisine tapanları bu yok edici böceklerden korumakla sorumluydu. Ama Serapis güçsüzdü. Ürünler mahvoldu, ekinleri tırtıllar yedi. Bütün bu olup biten olaylar sırasında İsrailliler ne tırtıl ne de çekirgeyle karşılaştılar.
78:47,48 Yedinci bela dolu, kırgın ve yıldırımdan oluşuyordu. İnsana, sığırlara, sürülere, bağlara ve ağaçlara çok büyük hasar verdi. Ama bu da yalnızca Mısırlılar’ın üzerine inen bir yargıydı. “Yalnız İsrailliler’in yaşadığı Goşen bölgesine dolu düşmedi” (Çık.9:26).
78:49 Sonra Rab’bin vuruşu doruk noktasına ulaştı: İlk doğanlar öldürüldü. Mezmur yazarı bu beladan şöyle söz eder: “Üzerlerine kızgın öfkesini, gazap, hışım, bela ve bir alay kötülük meleği gönderdi.” Bazı ayetlerde Rab’bin kendisinin ilk doğanları öldürmek için Mısır’dan geçtiği yazılıdır (Çık.11:4; 12:12, 23, 29). Ama Mısır’dan Çıkış 12:23’te ölüm saçan bir aracıdan söz edilir. Mezmur yazarı bunun bir alay kötülük meleği olduğunu düşünmüştür.
78:50-53 Tanrı’nın öfkesi sınır tanımıyordu. Her Mısırlı’nın evinde doğ-muş olan ilk çocukları, adı belirlenmeyen bir bela ya da bulaşıcı bir hastalıkla vurdu. Mısır’ın en değerli çiçekleri o gece kurudu. Ama İsrailliler’in evleri, Fı-sıh Kuzusu’nun kanı aracılığıyla korundu ve İbraniler’den hiçbir ilk doğan öldürülmedi.
Bu belalar öylesine farklıydı ki, bunlar için hiçbir doğal açıklama getirilemedi. Yahudiler, Tanrı’nın kendileri adına sağladığı bu harika işler için O’na teşekkür etmekten nasıl vazgeçebilirlerdi?
Tanrı bir koyun sürüsünü güdercesine onları Mısır’dan çıkardı ve tehlikeli bir çölde onlara rehberlik etti. “Onlara güvenlik içinde yol gösterdi, korkmadılar; deniz düşmanlarını yuttu” (Gelineau). Bu, Tanrı’nın sevgisinin ve gücünün harika bir göstergesiydi!
Halkın, Tanrı’nın Kendilerini Vaat Edilen Topraklara Getirerek Gösterdiği Sevgisini Unutmaları (78:54, 55)
Onları kutsal ülkenin sınırına, sağ elinin kazandığı dağlık bölgeye getirdi. Ülke onlar geldiklerinde doğal olarak zina eden putperestlerle doluydu. Bu ulusları halkının önünden kovdu ve toprakları mülk olarak İsrail oymakları arasında bölüştürdü. Şimdiye kadar hiçbir çoban, RAB’bin kendi koyunlarına gösterdiği şefkati sürüsüne gösterememiştir!
Halkın, Ülkedeki Hainliği ve Zinası (78:56-58)
O’na teşekkür ettiler mi? Hayır! Hakimler döneminde O’nu sonuna kadar denediler, karşı geldiler ve buyruklarına uymadılar. Babaları gibi döneklik edip ihanet ettiler; okçunun güvenmediği bir yay gibi bozuk çıktılar. Rab’bi, puta taptıkları yerlerle tahrik ettiler ve el yapımı putlarıyla O’nu kıskandırdılar.
Tanrı’nın Gazabı ve İsrail’i Reddetmesi (78:59-67)
78:59,60 Mezmur yazarı, şiirsel bir dille halkının nankörlüğüne karşılık vererek gazabını gösteren Tanrı’yı resmeder. Aslında bütün bunlar Yahve için beklenmedik bir şey değildi; uzun zamandır süren isyanlar bardağı taşıran son damla olmuştu sadece... Ama bu kez Tanrı, tahrik ve isyanların başını çeken kuzeydeki İsrail oymaklarına karşı tavrını koydu. İnsanlar arasında kurduğu çadırı, Şilo’daki konutunu terk etti. Bu, daha önce halkının arasında konut kurmak için yeryüzünde seçtiği noktaydı.
78:61-64 Tanrı, Gücü’nün, yani Antlaşma Sandığı’nın Filistliler tarafından ele geçirilmesine izin verdi. Yüceliğinin altınla kaplanmış bu simgesi düşmanın eline geçti (1Sa.4:11a). İsrail halkı arasında büyük bir katliam yapıldı; savaşta otuz bin yaya asker öldürüldü (1Sa.4:10). Savaşta pek çok genç erkek öldürüldüğünden, evlilik ezgileri söylenemez ve düğün çanları çalınamaz oldu. Kılıçla düşen kâhinler, Eli’nin Hofni ve Pinehas adındaki iki ahlâksız oğluydu (1Sa. 4:11). Dul eşleri ağlayamadılar; belki de nedeni Filistliler’in eline geçen Ant-laşma Sandığı’nın derin üzüntüsünün daha ağır basmasıydı. Yüceliğin İsrail’den ayrıldığını fark ettiler (1Sa.4:19-22).
78:65,66 RAB bir süre için halkının kötü durumu karşısında kayıtsız kalır gibi göründü. Ama sonra şarabın rehavetinden ayılan bir yiğit gibi kalkarak düşmanlarını püskürttü. Bu Filistliler için ne büyük bir bozgundu! Kaçan düşmanları kovalayıp onları öldürdü. Bu, düşman için çok utanç verici bir yenilgi
oldu (1Sa.7:10, 11; 13:3, 4; 14:23).
78:67 Tanrı yine de Yusuf’un soyunu reddetme kararını değiştirmedi; Efrayim oymağını seçmeyecekti. Burada hem Yusuf, hem Efrayim, kuzeydeki on oymağı simgeler. Ruben, ilk oğlun kutsanma hakkını kaybettikten sonra, Yusuf, oğulları Efrayim ve Manaşşe aracılığıyla bir pay fazla toprak aldı.
Tanrı’nın Yahuda’yı, Siyon Dağı’nı ve Davut’u Seçmesi (78:68-72)
78:68,69 Ancak Efrayim, ayaklanmalarda önderlik etmişti; bu nedenle Tanrı onu atlayarak seçimiyle Yahuda’yı onurlandırdı. Tapınağını kurmak için seç-tiği yer olan Siyon Dağı, Yahuda oymağının topraklarındaydı. Tapınağı doruk-lara ulaşıyordu ve sonsuzluk için kurduğu yeryüzü gibi sarsılmazdı.
78:70,71 Seçtiği kulu Davut da Yahuda oymağındandı. Bu çoban kral, çıraklık hizmetini koyun ağılları arasında yerine getirdi. Yavru kuzularla ilgilendi ve içinde bulunduğu doğa aracılığıyla ruhsal gerçekleri öğrendi. Sonra RAB onu, halkı Yakup’a ve mirası İsrail’e çobanlık etmesi için getirdi. Davut Tanrı’nın tasarısını gerçekleştirdi.
78:72 Davut onlara dürüstçe çobanlık etti, becerikli elleriyle onlara yol gösterdi.
Böylece mezmur, çobanlara ait huzur dolu sözlerle sona erer. Ancak bu mezmuru tamamlamadan önce kendimize, İsrail tarihinin bizim tarihimizin bir aynası olduğunu hatırlatmamız gerekir. Bizim ayrıcalıklarımız onlarınkinden çok daha fazla olduğundan, kusurlarımız da onlarınkinden daha büyüktür. Çarmıhta bize gösterilen sevginin ışığında yaşarken, neden şikayet ya da isyan edelim, neden Rab’bi sınırlayalım ya da şükran sunmayalım? Yine de yargı altındayız. İsrail’in Kutsal Olanı’nı defalarca denedik. Binlerce kez düşerek O’nu üzdük. Sayısız bereketlerine rağmen homurdanıp yakındık.
Tanrı’nın sabrı da tükenebilir. Düşüşlerimizin acılığını tatmamıza izin vereceği zamanlar da olacaktır. Eğer lütfunu küçümsersek, sonuçlarını da yaşarız. Eğer O’na sadakatle hizmet etmeyi reddedersek, O bunu yapacak başkalarını bulacaktır. Bereketten yoksun kalabiliriz ve bir daha asla hizmet edebileceğimiz daha iyi bir efendi bulamayız.
79. Mezmur: Mahkûmların Yakınmaları
79. Mezmur, 74. Mezmur’un bir benzeridir. 74. Mezmur öncelikle Tanrı’nın gerçek malının yıkımıyla ilgilidir: Tapınak. Bu mezmur kısaca tapınağın yerle bir edilmesine işaret etse de, daha çok Tanrı’nın halkının –İsrailliler’in– yıkıma uğramasını anlatır. Mezmur yazarı Yahudiler’in davasını eşine az rastlanır bir ifade güzelliğiyle aktarırken, yargının ertelenmesini isteyerek yenilenme diler.
79:1 Putperest saldırganlar İsrail ülkesini istila etmişler ve başkente girmişlerdir. Kutsal Sandık murdar ayaklarıyla kirletilmiş ve sevilen kent bir döküntü haline gelmiştir.
79:2-4 Katliam korkunçtur. Çürüyen cesetlerin kötü kokusu her yere yayılmıştır. Yahudiler’in cesetleri gömülmeden etrafa saçılmıştır. Üzerlerine akbabalar inmektedir ve etobur hayvanlar, avlarını açgözlülükle yutmaktadırlar. Yeruşalim’de her tarafta su gibi kan akmıştır ve istilacılar öldürdükleri kişilerin cesetlerini gömme zahmetine katlanmamışlardır. İsrail’in çevresindeki düşman komşular, İsrail’in başına gelen bu ulusal felaketle sevinmektedirler.
79:5-7 Bütün bu olup bitenler, hiç kuşkusuz Rab’bin ateşli hiddetinin ve kıskanç gazabının bir işaretidir. Ama İsrail’e karşı olan bu kıskançlığının ateşi daha ne kadar yanacaktır? Bu gazabın artık diğer uluslara çevrilmesinin zamanı gelmemiş midir? Çünkü bu uluslar Yahve’yi tanımak istememektedirler; özgür iradeleriyle O’nun adını çağırmayı reddetmektedirler. Tanrı’nın halkını boğazladıkları ve ülkeyi yakıp yıktıkları için günahları doruğa ulaşmıştır.
79:8-10 Bu satırlara kadar yazılanlar bir giriş biçimindedir. Mezmur yazarı, ulusun günahının bu felaketin temel nedeni olmadığını fark ettiğinde, konunun özüne gelir: “Atalarımızın suçlarını artık önümüze sürme.” Bu itiraftan sonra, Gücü Her Şeye Yeten’in merhametini uyandırmak için karşı konulmaz nedenler sıralar. Önce Tanrı’nın sevecenliğini vurgular. Halkının buna şimdi her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Sonra Tanrı’ya yüce adı uğruna yalvarır. Rab yüreği kırık ve pişman kişilere bağışlama ve kurtarış vaat etmiştir. Şimdi adının onuru tehlikededir ve son olarak Tanrı’dan, düşmanın alaylarını susturmasını diler. Düşmanlar, İsrail’in Tanrısı’nın olmadığını söylerler. İşte şimdi varlığını kanıtlaması için sadık hizmetkârlarının kanlarını dökenlerden öç almasının zamanı gelmiştir.
79:11,12 Sonra Tanrı’dan tutsakların iniltisini işitmesini ve büyük gücüyle ölüme mahkûm olanları ölmekten kurtarmasını rica eder. Komşularının Rab’be ettikleri hakareti, bağırlarına yedi kat iade etmesi için yalvarır.
79:13 Bütün bunlar İsrail için esenlik ve Tanrı’ya övgü anlamına gelecektir. Sevdiği sürüsü O’na sonsuza dek şükredecektir. Kuşaklar boyunca övgüsünü dilinden düşürmeyecektir.
80. Mezmur: Tanrı’nın Sağ Elinin Adamı
Mezmurların pek çoğuna nüfuz etmiş olan üzüntü ve iniltilere burada da rastlanır. İsrail önce bir koyun sürüsü, sonra bir bağ simgesiyle Tanrı’dan bağışlanma ve yenilenme diler.
80:1-3 İsrail’in Çobanı’na hitap edilmektedir. Bu hitap, Yakup’un Yusuf’u kutsamasında görünen Tanrı’nın bir adıdır: “İsrail’in Kayası, Çobanı” (Yar.49:24). Yusuf’u Mısır’dan Kenan diyarına bir sürü gibi güden O’ydu. En Kutsal Yer’deki merhamet tahtını örten Keruv’la arasındaki görkem bulutunda taht kuran O’ydu. Ama şimdi Tanrı İsrail’i terk etmiş gibidir ve tapınak yerle bir edilmiştir. Efrayim, Benyamin ve Manaşşe’ye merhametini ve iyiliğini göstermesi, gelip onları kurtarması için dua edilir. Bu üç isim, Kehatlılar Kutsal Sandığı taşıdıklarında, askeri öncü kolunda yer alan üç oymaktı. Burada İsrail’in bütününü temsil ederler. Çaresizlik içinde Tanrı’nın gücünü uyandırmasını (belki “kollarını sıvaması da denebilir”) ve yardımlarına yetişmesini arzularlar. Onları esaretten kurtararak eski hallerine kavuşturması için Tanrı’ya yakarırlar. Tanrı’nın yüzü onları sevecenlikle aydınlatırsa, kurtuluşları kesin olacaktır.
80:4-7 İsrail’le Her Şeye Egemen Rab Tanrı’nın (Yahve Elohim Sabaoth) arası müthiş bir şekilde açılmıştır. Yalnızca günahlarından dolayı değil, duaları nedeniyle de onlara kızgındır. Onlara ekmek yerine gözyaşı vermiş, ölçekler dolusu gözyaşı içirmiştir. Halkını, komşularına bir mücadele ve çekişme nedeni haline getirmiştir. İsrail, düşmanlarının ortasında zalimlerin alay konusu olmuştur. Tek bir çözüm vardır: Her Şeye Egemen Tanrı’nın (Elohim Sabaoth) onlara lütufla bakması ve kurtarması.
80:8-11 Tanrı, İsrail’i Mısır’dan nazik bir asma çubuğu gibi getirmiştir. Onu vaat edilen topraklara ekmek için Kenanlılar’ı kovmuştur. Bir bağın sahibi nasıl toprağını hazırlarsa, Rab de aynı şekilde halkı için büyük zahmetlere katlanmıştır. Asma çubuğunun dikilmesi başarılı olmuştur. Çubuk ve derinlere kadar kök salmış ve bütün ülkeye yayılmıştır. Bol ürün vermiş; gölgesi, dağları, dalları koca sedir ağaçlarını kaplamıştır. Sürgünleri Akdeniz’e, filizleri Fırat Irmağı’na kadar uzanmıştır. Süleyman’ın krallığı döneminde İsrail, Fırat Irmağı’nın batısındaki bütün krallıkları işgal etmişti (1Kr.4:21, 24), ama bu dönem çok kısa sürmüştü.
80:12,13 Sonra Tanrı, koruyucu duvarını yıkarak yağmacı ulusların, bağın üzümlerini koparmasına izin verdi. Orman domuzları ve diğer yabanıl hayvanlar bağa girerek üzümleri yoldular. Önce Mısır, Asur ve Babil, sonra ileriki dönemlerde Persler, Grekler ve Romalılar. Mezmur yazarı, orman domuzu örneğini kendi bilgisinin dışında kullanmıştır, çünkü yüzyıllar sonra İsrail, askeri simgesi orman domuzu olan Roma ordusu tarafından yıkıma uğramıştır.
80:14,15 Halk bir kez daha Her Şeye Egemen Tanrı’ya kendilerini bereketlemesi için yalvarır. O’ndan gökyüzündeki surlarından aşağı bakarak, “Sağ elinin diktiği filize ve kendine seçtiği oğla” merhamet etmesini ister. Targum, bu ifadeden, “kendine seçtiğin Kral Mesih” olarak söz eder. 15. ayette asma ve filizin İsrail’i belirttiği daha kesin gibidir. İki ayet sonra ise, Mesih’in sunulduğu açıktır.
80:16 Asma, işgalci ordular tarafından kesilmiş ve yakılmıştır. Tanrı’nın hiddetli bakışıyla yargılanarak yok olmayı hak etmişlerdir.
80:17,18 “Elin, sağ kolun olan adamın üzerinde, kendine seçtiğin insanın üzerinde olsun!” Tanrı’nın sağ kolu olan adam, Rab İsa Mesih’tir (Mez.110:1; İbr.1:3; 8:1; 10:12). Rab, İncil’in ilk dört bölümünde kendisinden sık sık İnsanoğlu unvanıyla söz etmiştir. İsrail’e tam bereket, ancak O’nun kimliği kabul edildiğinde gelecektir. Ondan sonra İsrail artık düşmeyecektir. Rab tarafından yenilenmiş olan halk, Rab’bin adını çağıracaktır.
80:19 Mezmur bilinen bir rica ile kapanır. Çobandan, dağılmış koyunlarını eski hallerine kavuşturması istenir. Her Şeye Egemen Tanrı’nın bir gülümsemesiyle İsrail kurtulacaktır.
81. Mezmur: Boru Çalma Şenliği
Unger bu Yahudi bayramını şöyle tanımlamıştır:
Boru çalma bayramı bir şenlik olarak kabul edilirdi. Bugün içinde kesinlikle hiçbir iş yapılmaz, kutsal bir toplantı yapılır ve boru çalınarak bu anma günü kutlanırdı. Daha sonraki tarihlerde, kâhinler ve Levililer kurban kanı sunulurken 81. Mezmur’u, akşam kurbanı sırasında ise 29. Mezmur’u söylerlerdi. O gün boyunca sabahtan akşama kadar Yeruşalim’de borular çalınırdı... Rabbiler bu günde Tanrı’nın bütün insanları yargıladığına ve halkın, bir çobanın önünden geçen bir koyun sürüsü gibi, O’nun önünden geçtiğine inanırlardı.52
Boru çalma şenliği, kilisenin ayrılarak toplanmasından sonra İsrail’in, yurduna geri dönmesi ve tekrar bir araya getirilmesiyle ilgili bir örnektir.
81:1-5a Açılış ayetlerinde İsrail halkı, güçlerinin kaynağı olan Tanrı’ya birlikte övgüler söylemeye ve Yakup’un Tanrısı’na sevinç çığlıkları atmaya çağrılırlar. Yakup’un Tanrısı’nın anlamı, bütün lütfun Tanrısı’dır. Levililer, sevinç içindeki koroya müzik aletleriyle katılmaya ve kâhinler Yeni Ay’da, dolunayda boru çalmaya davet edilirler. Bu, Tanrı’nın İsrail ulusu için koyduğu bir tatildir (Lev.23:23-25; Say.29:1). Tanrı Mısır’a karşı yürüdüğünde, Yusuf soyuna bu koşulu (Yusuf burada bütün İsrail’i temsil eder) koydu. Bu ifade, Tanrı’nın, bu şenliği, Mısır’la yüzleştirildikten ve halkı bu ülkeden çıktıktan sonra başlattığı anlamını taşıyor gibidir.
81:5b 5. ayetin sonunda, “Orada tanımadığım bir ses (dil) işittim” ifadesini okuduğumuzda, konuşmacının mezmur yazarı mı, İsrail mi, yoksa Tanrı mı olduğu üzerinde düşünmemiz gerekir.
Konuşmacı eğer mezmur yazarı ya da İsrail ise, kullanılan dil şu anlama gelebilir:
1. Mısırlılar’ın konuştuğu dil (Mez.114:1).
2. İsrail’i Mısır’dan kurtaran Tanrı’nın yaptığı yeni bir açıklamayı içeren konuşma.
3. Mezmurun geri kalan ayetlerinde bulunan Tanrı’nın esini.
Eğer konuşmacı Tanrı’ysa, o zaman şunu düşünebiliriz:
Tanımadığım (“Onaylamadığım”, anlamında) bir ses işittim (Mısırlılar’ın konuştuğu dil). Williams bunu şöyle ifade etmiştir: “Tanrı, Mısırlılar’ı kendi koyunları olarak onaylamadı.”
Bu durumu onaylayan bir başka gerçek ise, mezmurun geri kalan bölümünde “Ben” kişi zamirinin daima Tanrı’yı işaret etmesidir.
81:6,7 Tanrı, halkının sırtında bulunan Mısırlılar’ın koyduğu kölelik yükünü kaldırmıştır. Halk, elleri çamur ve tuğlalarla dolu sepetleri taşımaktan özgür kılınmıştır. Kendisine seslendiklerinde onları bütün sıkıntılarından kurtarmıştır. Onlara gök gürlemesinin ardından yanıt vermiştir. Bu, onlara rehberlik eden ve koruyan bulut ya da Sina Dağı’nda yasanın verilişine ilişkin bir referans olabilir. Onları Meriva sularında, Musa’nın kayaya vurarak Tanrı’nın hoşnutsuzluğuna hedef olduğu yerde sınamıştı.
81:8-10 Bereketli olmalarının tek yolunun gerçek Tanrı’ya sadık kalmaları olduğu konusunda onları uyarmıştır. Zina kesinlikle yasaktır. Onları Mısır ülkesinden nasıl getirdiğini hatırlattıktan sonra, eğer ağızlarını iyice açarlarsa, dolduracağına ilişkin harika bir vaatte bulunmuştur. Bu vaat, bazen vaaz vermek için hazırlık gerekmediği düşüncesini haklı çıkarmak için tembel vaizler tarafından yanlış değerlendirilir; yapmaları gereken tek şey ağızlarını açmaktır ve Tanrı onlara bir mesaj verecektir. Ama ayetin anlamı kesinlikle bu değildir! Buradaki düşünce, eğer Tanrı’ya yakarışlarla gelirlerse, Tanrı’nın onları yanıtlayacağıdır. Tanrı’nın söz dinleyen bir halk için yapamayacağı iyilik yoktur. Gaebelein’in yorumu doğrudur:
Bu cümlenin tam anlamını kim kavrayabilir! O, Gücü Her Şeye Yeten Rab’dir; O’nun için zor olan hiçbir şey yoktur! “Ağzını iyice aç, dolduracağım” der. Yeni Antlaşma’da da, “Benim adımla benden ne dilerseniz yapacağım” diye yazılıdır. Tek istediği, yürek ve iradenin kendisine teslim edilerek sözünün dinlenmesidir.53
81:11-16 Ama Tanrı halkı O’nun sesini dinlemedi ve İsrail O’na boyun eğmedi. O da onları inatçı yürekleriyle baş başa bıraktı. Böylece Tanrı onları kendi acılarına terk etti. Ama bu terk ediş Tanrı’nın yüreğini çok üzdü. Akılsız ve inatçı davranışlarını sürdürdükleri için Tanrı yas tutuyordu. Keşke O’nu dinleselerdi, o zaman düşmanlarını hemen yere sererdi. Düşmanları O’nun önünde korkuyla sürünürlerdi ve İsrail sürekli refah içinde yaşardı. Halkını, en iyi buğdayla besler ifadesi, en iyi ruhsal ve fiziksel yiyecek anlamındadır. Aynı zamanda onları Filistin kayalarındaki arı kovanlarından akan lezzetli balla doyururdu.
82. Mezmur: Yeryüzü Kralları Mahkeme Önünde
82:1 Mahkeme kurulu toplanmaya çağrılır. Yargıç (Tanrı), kürsüsündeki yerini almıştır. Yeryüzünün krallarını ve yargıçlarını paylamak amacıyla tanrısal kurulu özel bir oturum için toplamıştır. Kendilerinden ilahlar olarak söz eder, çünkü Tanrı’nın temsilcileridirler; düzenli bir toplum oluşturmaları için Tanrı tarafından atanmış, Tanrı hizmetkârlarıdırlar. Aslında, elbetteki onlar da bizim gibi yalnızca insandırlar. Ancak konumları nedeniyle Tanrı tarafından meshedilmişlerdir. Tanrı’yı kişisel olarak tanımasalar bile, Tanrı’nın resmi temsilcileridirler ve bu nedenle ilahlar olarak saygıyla çağrılırlar. İlah sözcüğünün temel anlamı güçlü olandır.
82:2 Tanrı onları, önce görevlerini kötüye kullandıkları için azarlar. Rüşvet ve yolsuzlukla suçlanmaktadırlar. Yönetimleri altındaki zenginlere öncelik tanıyarak yoksulları ezmişlerdir. Suçluları cezalandırmamışlar ve masumların haklarını aramamışlardır. Adalet terazisi, zulüm terazisine dönüşmüştür.
82:3,4 Sonra bütün yeryüzünün Yargıcı, onlara toplum adaleti konusundaki sorumluluklarını bir kez daha hatırlatır. Görevleri, yoksulların ve öksüzlerin, mazlumların ve yoksulların haklarını savunmaktır. Sahipsiz ve ezilmiş olanların yardımcıları olmaları gerekir.
82:5 Ancak Rab’bin bütün bu uyarılarına rağmen, gelişme göstereceklerine ilişkin umut yok gibidir. Tanrı, bir sahnede kendi kendisiyle konuşurcasına, bilgisiz ve anlayışsız hareket ettikleri için içini çeker. Karanlıkta kendileri de el yordamıyla yürüdükleri için, yön arayan diğerlerine yardım etmeleri umudu azdır. Adil ve bilgece davranmayışlarının sonucunda, toplumun temel düzeni sarsılmıştır. Yasa ve düzen ortadan kaybolmuştur.
82:6,7 Gökyüzüne, ayrıcalık tanınarak yüceltilmiş olmalarına rağmen, cezalandırılarak düşeceklerdir. Tanrı’nın onları ilahlar ve En Yüce Olan’ın çocukları olarak çağırdığı gerçeği, yargılanmayacakları anlamına gelmemektedir. Onlara da diğer insanlar gibi davranılacak ve sıradan bir önder gibi düşeceklerdir. Aslında cezalarının derecesi ayrıcalıklarının büyüklüğü nedeniyle daha da ağır olacaktır.
Rabbimiz, altıncı ayeti bir kez düşmanlarıyla konuşurken, alıntı yaparak kullanmıştı (Yu.10:32-36). Kendisinin Tanrı’yla eşit olduğunu iddia ettiği için, O’nu Tanrı’ya küfretmekle suçlamışlardı.
İsa şu karşılığı verdi: “Yasanızda, ‘Siz ilahlarsınız, dedim’ diye yazılı değil mi? Tanrı, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez. Baba beni kendine ayırıp dünyaya gönderdi. Öyleyse ‘Tanrı’nın Oğlu’yum’ dediğim için bana nasıl ‘Küfür ediyorsun’ dersiniz?
Batı zihniyetine göre kanıt, net ya da ikna edici değil gibi görünebilir, ama Rab’bi işitenler üzerindeki etkisi güçlüdür. İsa’nın en küçük kanıttan başlayarak en büyüğüne kadar tüm kanıtları gösterdiğini anladılar. Kanıtın gücü aşağıda belirtildiği gibidir:
82. Mezmur’da yönetici ve yargıçlara Tanrı tarafından ilahlar olarak hitap edilir. Aslında tanrısal bir değere sahip değildirler, ama Tanrı’nın görevlileri konumunda olduklarından bu saygın adla anılırlar. En büyük farklılıkları, Tanrı sözünün onlara gelmiş oluşudur. Yönetim ve adaletle ilgilendiklerinden, Tanrı tarafından resmen atanmışlardır (Rom.13:1).
Eğer ilahlar sözcüğü bu tür kişilere kolayca uygulanabildiyse, Rab İsa için uygulanması çok daha uygun ve yerindedir. Rab İsa, kutsal kılınmış ve Baba Tanrı aracılığıyla dünyaya gönderilmiştir. Bunun anlamı, öncesizlikten beri gökyüzünde Baba Tanrı’yla yaşamış olduğudur. Baba sonra O’nu yeryüzünde bir göreve atamış ve Beytlehem’de doğması için göndermiştir.
Yahudiler, kendisinin Tanrı olduğunu iddia ettiğini tam olarak anlamışlardı. O’nu yakalamaya çalıştılar, ama O ellerinden sıyrılıp kurtuldu (Yu.10:39).
Dostları ilə paylaş: |